sabah işe geç kaldığını sanarak panikle uyanıp, saate bakınca, daha alarmın çalmasına 15 dakika olduğunu görüp, tekrar sıcacık yorganın içine gömülmek...
sıcak bir gülümsemeyle sarılmak ve arkasından küçük bir tek taş yüzük, küçük bir spor araba, küçük bir ev, küçük bi banka hesabı, nişantaşı'nda tapusu benim üstüme küçük bir dükkan... insan başka ne ister ki... böyle küçük mutluluklardan baska....
o an orda onla olup, bir şeyler olması ama kendiliğinden. ve bilhassa bir masada oturup bir şeylere gülmek. yastık savaşı, kahvaltıda yumurta tokuşturmaca oynamak. tek sigara iki dudak denklemi. işte bunlar hep mutluluk.
gün doğarken o sessizlikte bıcır bıcır öten kuş sesleri.
müzik açık uyumak.
sevgili tarafından uyurken öpülerek uyandırılmak.
ormanda, rüzgarın şiddeti ile hışırdayan ağaçların sesi.
sarhoş olunan gecenin sabahındaki o mahmurluk.
10 yil sonra duyulan deniz kokusudur. eminönünden kadiköye geçerken vapurda yenilen simidin yaninda yudumlanan bir bardak demli çaydir. ufukta uzaklasan istanbul silüetinin arkasinda gökyüzünü kizila boyayarak batmakta olan günestir. martilarin çigliklarinda en güzel istanbul sarkilarini dinlemek, kanat çirpinislarina, "yasamak ne güzel sey be kardesim" diyerek gögsünüzün sol yaniyla tempo tutmak...