pınar selek

1971'de doğup iyi bir lisans öncesi eğitim aldıktan sonra akademik başarılarını mimar sinan üniversitesi* sosyoloji bölümünde devam ettiren ve şu sıralar yurt dışında olan sosyolog, feminist ve yazardır. 1998’de yedi kişinin hayatını kaybettiği mısır çarşısı patlaması davasından o günden beri yargılanan ve hakkında bir türlü nihayi karara varılamayan insandır. iki kez bu davadan beraat etmesine rağmen yargıtayda sürekli kararların bozulması süreci bugün itibariyle türkiye cumhuriyeti hukuk tarihine geçicek saçmasapan bir kararla tekrar bozulmuştur. kendi kararını bozan yargıtaya karşı kararında direnme kararı veren yerel mahkeme "ay biz vazgeçtik" demek suretiyle yargılama sürecini sil baştan ele almaya karar vermiştir. işin ilginç tarafı bu duruma eski kararda direnme fikrindeki savcı bile şaşırmış ve mütaalasını "iyi madem, suçlu, hadi yargılayak bari" şeklinde vermiştir...

kanıtsız, tanıksız şekilde yargılanıp hakkında müebbet hapis istenen selek'in davasından bir gün önce bir ülkeyi 30 yıl geriye götüren darbeyi yapan bir çok insanın ölümünden, kaybolmasından, sakatlanmasından sorumlu olan insanların ellerinde kahveyle talk show'a çıkarılmışçasına ifadesini alan mahkemeyle selek'in durumunu bu şekilde yargılamayı uygun bulan mahkemenin aynı anayasa ve yasalarla işlediğine inanmak güçleşmiştir.

son karar haricindeki yargılama süreci için bakınız: http://www.pinarselek.com/

pınar selek'in hepimizce okunması gereken kitabı için (bkz: sürüne sürüne erkek olmak)

(bkz: adaletin batsın türkiye)
daha önce kendi verdiği kararı bozacak kadar da şuursuz bir mahkemenin bir türlü sonu ulaştıramadığı davada on dört yıldır psikolojik işkence çeken sosyolog-yazardır. patlamanın nedeninin belli olmaması nedeniyle iki kez beraat etmesine karşın bugün yine müebbet hapsi istenmektedir. türkiye'de hukuk sisteminin işle(yeme)yişinin en büyük mağdurlarından birisidir.
takvim gazetesinden rasim ozan'ın 23 aralık 2012 tarihli köşe yazısına "pınar selek'in tarihe geçen savunması..." başlığıyla verilmiş. son duruşmanın 10 gün önce olduğunu ve bir sonrakinin de ocak ayınca görüleceğini düşününce "hayırdır lan"dedim ama google bu rasim ozan insanının bu takvim tutmazlığı hakkında pek bişi bilmiyor gibi görünüyor... üstelik bu metin de çok eski... ama asla kaale alınmayacak gibi değil.

-----------------------------------------spoiler-------------------------------------------------

bu savunma 2006 yılıda yapıldı... "hukuki dilde adı "savunma" olan bu metni çeşitli suçlamalara karşı kendimi savunmak için değil, uzun süredir yaşadığım kuşatılmaya karşı onurumu, kişiliğimi, hayatla kurduğum ilişkiyi ve özgürlük arayışımı nasıl savunduğumu anlatmak için size sunuyorum.
özgür, ahlaklı, mutlu bir yaşam nasıl mümkün olabilir sorusu, çocukluğumdan beri beni meşgul ediyordu. bu sorulara yanıt bulmak, toplumu, kendimi anlamak ve özgürlük alanımı genişletmek için sosyoloji okudum...
travestilerin dışlanmasına ilişkin araştırmamı tamamlayıp bunu yüksek lisans tezi haline getirdim. her biri, farklı dışlama mekanizmasından etkilenen insanlarla, ortak bir atölye çalışmasında yer aldım: sokak sanatçıları atölyesi.
kim olursa olsun, dara düşen bize uğruyordu. dışlandığı için saldırganlaşan insanlar, kendilerine ve başkalarına güvenmeyi, burada öğrendi. burada tineri ve fuhuşu bırakanlar oldu.
tam kök salmaya başladığımız sıralarda şu meşhur komplonun içine düştüm ve baş artisti oldum. mısır çarşısı komplosu, öncelikle bizim çamurdaki gönül bahçemize, bir saldırıydı. kapısı hep açık olan, beyoğlu'nun ortasındaki mekânımız bombalarla damgalanınca ve oradaki en etkin kadın, bombacı olarak sergilenince, insanların umutları da tuz buz oldu...
peki ya benim açımdan, neler oldu?
oyunun kuralıymış, öğrendim. eğer şifreyi yüksek sesle söylemeye çalışırsan, suçlu ilan edilirsin. üstelik suçun şifreyi yüksek sesle söylemeye çalışmak olmaz. tam da senin karşı durduğun, mücadele ettiğin bir tutum sana mal edilir. örneğin bir rahibeysen, fahişelik yapmakla suçlanırsın.
hayatını islami değerlerin canlı tutulmasına adamış bir insansan, boynuna, içki ya da uyuşturucu tüccarı yaftası asılır. ya da bir anti militarist olarak bombacılıkla suçlanırsın. ve bu öyle kriminal bir tarzda yapılır ki sen savunmaya itilirsin.
suçlamalar sürekli tekrarlanır, tekrarlanır...
bunlar iddia biçiminde de verilse, çamur izini bırakır ve herkes sana baktığında bu suçlamaları hatırlar. artık sen asla eski kimliğini sürdüremezsin. savaş örgütü, seni terörize eder ve yeni bir kimlikle milyonların karşısına çıkarır.
araştırmamın yok edilmesi, bana acı verdi. ama yaraya el sürmeye çalışan bir tutumun bu şekilde cezalandırılması daha sonraki teşhis ve tedavi çabalarına yönelik de bir gözdağı oldu. bağımsız bir duruş arayışında olan kadınlara ve erkeklere bir işaret çakıldı. sosyologlara, sosyal bilimcilere, aktivistlere parmak sallandı.
ben, bir sembol olarak seçildim.
ben kendimi korudum, kuşatmaya, lanetlenmeye karşı varlığımı savundum. bu komplo beni zayıf düşürmedi ama ülkemiz açısından, tarihin tekerrürüne hizmet etti.
elimden alınan araştırma, tüm eksikleriyle birlikte, yaşadığımız sorunları, milli güvenlik siyasetinin dışında bir bakışla analiz etmenin yollarını arıyordu. yanlışlık ya da doğruluk ayrı meseledir. ama bir olgu eğer gerçekse, önemli olan bu gerçekliği derinlikli tanımlamaktır... son yirmi yıldır yaşadığımız şiddet ortamını da böyle ele almak zorundayız. sorunları aşmak, onların anlaşılmasına bağlıdır, anlaşılması için ise araştırmak gerekir. ben, iyi niyetli küçük bir çabayla bile iyileşeceğimize inanıyorum. ama bitiremiyoruz.
ve suyun kirlenmesini, havasız kalışımızı sadece izliyoruz..."
uğradığı adaletsizlik yüzünden ''bu ülkenin adaletine tüküreyim ben'' dedirten başka bir insan.ona müebbet istiyorlar ama kendi adaletleri müebbette olan insanlardan bu kararın ne kadar doğru olduğunu siz düşünün.hakkında pek fazla bilginiz yoksa şuraya bi göz atabilirsiniz http://www.agos.com.tr/haber.php?seo=pin...
davası yarın. hala tanığız platformu desteğe çağırıyor.

sürüne sürüne erkek olmak isimli kitabını kendisi severleriyle sesli okuyarak paylaşan yazarımız. kendisine destek olmak için o bölümleri dinlemeye gitmek lazım.
hala tanığız insiyatifi etkinliği; http://www.bianet.org/bianet/etkinlik-rehberi/142767-13-aralik-2012-persembe
bütün kaos gl derneği düzenlediği bir basın açıklamasıyla kendisine destek vermiştir.
barış ve demokrasi için bu kadar çaba sarfeden pınarı ileri demokrasimiz 4. davada ağırlaştırılmış müebbet kararı ile tekrar düşünmeye itti. 5n1k da kısa bi konuşmasını dinledim hala dimdik hala kararlı konuşsada bi tedirginlik vardı konuşmasında.. umarız oda ülkesini terketmiş vaatan hasretiyle yaşamak zorunda bırakılan diğer aydınlarımız sanatçılarımız gibi olmaz..
http://www.pinarselek.com/public/page_item.aspx?id=1400
dün gerçekleşen davadan ayrıntılar; sonuç ocak ayına kalmış durumda.

http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2012/12/121213_turkey_court.shtml
pinar selek: "konuşmakta, aynı şeyleri tekrarlamakta zorlanıyorum ama bıksam da, yorulsam da, söyleyeceğim: 22 kasım gününden beri korkunç gelişmeler oluyor. en kaba ve en incelikli yöntemler birlikte ortaya seriliyor. karşımızda kararlı bir yapı var. beni ve benim gibi insanları düşman gibi gören, ezmek isteyen bir mekanizmayla karşı karşıyayız. ve bu mekanizma kararını vermiş. 13 aralık'taki erteleme kararı, sadece cürüm gününü erteliyor. yani fatura kesilmiş, bunu söylüyorlar, sadece ödeme tarihini bir ay ertelediler. dün kararı öğrenip duruşma tutanağını okuyunca, bu filmin burada bitmediğini açıkça gördüm. hissediyorum, her türlü hukuksuzluğu deneyecekler. bir yandan da incelikli yöntemler uygulayacaklar. hep yaptıkları gibi… bizi alıştıracaklar. bomba lafına alıştığımız gibi, müebbet lafına alıştığımız gibi. böylece kriminalleştirme sürecek. alıştırarak sürecek. bomba lafına, müebbet lafına alışıyoruz... bunların benim adımla birlikte geçmesine alışıyoruz. üç beraate rağmen, daha kötü bir karar çıkmadı, erteleme oldu diye seviniyoruz. böyle böyle alıştırıyorlar bizi ölüme. hissediyorum. bizi daha zor günler bekliyor. rahatlatıp öldüren bir yol. ama dün ağladım... avukatlarımın, dostlarımın, değdiğim ya da değmediğim pek çok insanın adalet için nasıl kenetlendiğini gördüm. onlardan gelen mesajlar aynı şeyi söylüyordu... rahatlamayacağız, ölmeyeceğiz."
pınarımızı tek başına müebbete mahkum ettiniz

müebbetiniz yok hükmündedir

biz beraatimizin arkasındayız

mücadelemizi sürdüreceğiz

on beş yıldır yılan hikayesine dönüştürülen mısır çarşısı davasında yeni bir skandala daha imza atılarak pınar selek'e tek başına ağırlaştırılmış müebbet verildi. hatırlanacağı üzere 9 şubat 2011 tarihinde istanbul 12. ağır ceza mahkemesi pınar selek'e üçüncü kez beraat kararı vermişti. 22 kasım 2012 günkü duruşmada mahkeme usul ve yasaya aykırı olmasına rağmen kendi kesin beraat hükmünü geri almıştı. pınar selek'in avukatlarının reddi hakim taleplerinin de usulsüz bir biçimde geri çevrilmesinin ardından 24 ocak 2013 tarihli bugünkü duruşmada ise mısır çarşısı patlaması ile ilgili abdülmecit öztürk'ün beraati temyiz edilmediği için kesinleşirken sadece pınar selek bu davadan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. böylece beraati kesinleşen diğer sanığın işkence altında alınmış ve sonradan reddetiği ifadesi kendisi için geçersiz sayılırken, pınar için geçerli hale gelmiştir. mahkeme başkanının beraat kararında direnme hakları olduğu ve delil bulunmadığı için beraat kararı verilmesi yönündeki muhalefet şerhine rağmen, heyet üyesi diğer iki hakimin oyuyla karar oy çokluğuyla verilmiş oldu. ancak bu karar daha kesin değil, iç hukuk yolları tükenmemiştir bu yasadışı verilen karar temyiz edilerek dosya yargıtay'a taşınacaktır.

gerek duruşma salonunda olan bizlerin gerekse türkiye ve dünya kamuoyunun büyük infialle izlediği bu hukuk katliamındaki son kararın bizler için zerre kadar kıymeti yoktur. söz konusu karar hukuken de yok hükmündedir. zira aynı yerel mahkeme hem beraatte direnme hem bozmaya uyma şeklinde birbirine taban tabana zıt iki ayrı hüküm kurmaktan çekinmemiştir. dolayısıyla bizler 9 şubat 2011'deki son beraat kararının arkasındayız.

hukuk ve adalet mücadelemiz yargıtay aşamasında yurt içi ve yurt dışından giderek artan kamuoyu desteği ile inatla devam edecek. bu süre boyunca pınar selek'in masumiyet karinesinin baki olduğunu hatırlatır, büyük bir siyasi operasyonun kurbanı edilmeye çalışılan arkadaşımız pınar selek'i bir an bile elini bırakmayacağımızı ilan ederiz. zira hukuk adı altında zulüm dayatılan bir ülke nihayetinde hepimiz için tutuk evidir.

hala tanığız platformu
pınar selek'e verilen karara karşı eylem -26 ocak (yarın)

pınar selek'e verilen müebbet hapis cezasına karşı, pınar'a ve onun barışçıl düşüncelerine inanan herkesi pınar selek ile dayanışmaya çağırıyoruz.

adaletin sağlanması ve pınar'ın özgürlüğüne kavuşması için hadi hep birlikte haykırmaya;

pınar'a özgürlük, hepimize özgürlük!
pınar'a adalet, hepimize adalet!

amargi izmir

tarih: 26 ocak cumartesi (yarın)
saat: 18.30
yer: erbil süel önü-alsancak
8 mart'ta-iki gün önce- muğla'da yapılan kadınlar günü etkinliğinde "pınar selek onurumuzdur!", "pınar selek için adalet!" yazan pankartlar vardı. gözüm doldu. ne yazık, çok yazık...
geçen yıl aldığım sosyal bilimlerde yöntem dersi olmasaydı kendisini asla tanıyamayabilirdim. sby hocası söz arasında 'maskeler süvariler gacılar'ı okuyun dediğinde hemen sipariş verdim. ve böylece bir nebze lgbt'nin tarihini öğrenmiş gibi oldum. ülker sokak ve translarla ilgili çok şey öğrendim. bu kadar güzel şeyler yapan ve yazan birini sen tut şırıyı bımbılıdın diye içeri al. adaletine türqüye. ney se. derste o kitapla ilgili yapmam gereken sunumu bile yapamadım. çünkü korktum. açık vermekten ve fazla taraflı olmaktan. kafama tüküreyim.