sevgili sözlük;
beynimi uyuşturuyorum. saatin tiktaklarını duymuyorum ama, zaman; içerde ve dışarı da hızlıca akmakta. derin bir sessizlik var içimde, halbuki etrafımda dönen dünya öyle değil, onlara ayak uyduruyorum böyle zamanlarda. içimde sökün eden pervasızca cümleler saydırıyorum; söylemek istediklerimi son defa söyleyebilmek için. bazen de ana avrat sövüyorum bu lanet renk cümbüşüne. başka şansım yok çünkü; tek bir hakkım var, tüketilmeyi bekleyen sonlara bir paragraf daha yazamam. onlar başkaları tarafından yazılmış beddualar gibi içimi kanatıp, kuruyacak olan yaralardan farksız olmayacak. şairin sözlerini fısıldıyor biri kulağıma; ne zaman içime fazla baksam, yükseklik korkum depreşir diyen sözlerini yalanlamaya çalışıyorum. başaramıyorum. içime bakmaya korktuğum anda anlıyorum haklıymış şair diyorum. herşey yeniden yalanlanıyor içimde, yalanlar; gerçeklere dönüştürülemeyecek bir ispatı çürütüyor her seferinde içimde. öylesi anlar geliyor ve takılıyorum ki, kendini yenileyen şarkıları bile isyan ettiriyorum.
hayat kısa kuşlar uçuyor diyen şaire; kendisine kaç kuş öldürdüğünü sormak istiyorum, hayatının o velvele sürgününde. her şeye rağmen devam eden bir hayata, kaç hayat perdesi çektiğimi sadece, çakmağımın sigaraya konan ateşinin sesinde bir ben bilebilirim. kimse bilemez benliğimi, ben aksini söylemedikçe.