bak beyim sana iki çift lafım var:
koskoca adamsın, paran var, pulun var, her şeyin var. binlerce kişi çalışıyor emrinde. yakışır mı sana ekmekle oynamak? yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak? ama nasıl yakışmaz? sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören? anlamıyor musun beyim, bu çocuklar birbirini seviyor! ama ben boşuna konuşuyorum... sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum....sen büyük patron, milyarder, fabrikalar sahibi saim bey...sen mi büyüksün? hayır ben büyüğüm yani yaşar usta. sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç! gözümde pul kadar bile değerin yok. ama şunu iyi bil, ne oğluma ne de gelinime hiçbir şey yapamayacaksın! yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi. çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız. bizler birbirimizi seviyoruz. biz bir aileyiz. biz güzel bir aileyiz. bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun! dokunma artık aileme! dokunma çocuklarıma! dokunma oğluma! dokunma gelinime! eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemis olan ben, yaşar usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni! anlıyor musun? vururum ve dönüp arkama bakmam bile...
"kesinlikle değişmesi gerekendir. yani değişirse iyi olur. yani lütfen değişsin ya noluurr" dediğimdir. giydigim kotun ya da bıraktığım sakalın işime ne gibi bi etkisi olduğunu anlayamıyorum. tamamen çağ dışı bir durum.
ilk duyduğumda suratımda anlamsız bir ifade oluşturan ama cinsiyetsiz ve renkli olmasıyla ilgimi çeken spor.
kısaca bahsetmek gerekirse, quidditch aslında harry potter isimli arkadaşımızın hikâyesinden yola çıkarak j.k. rowlingin yazmış olduğu fantastik seride oynanan fantastik bir spordur. aslında uçan süpürge ve sihirli toplarla oynanır. fakat 2005 yılında bir grup amerikalı üniversite öğrencisi bunu kitapta geçen diliyle bunu mugglelara yani normal, sihir yapamayan insanlara uyarlamışlar ve o sene kendi aralarında ilk dünya kupasını düzenlemişler. 2005ten sonra bir anda patlama yapıp dünyanın her yerine yayılmış bir spor quidditch.
çok özledim be. sert rüzgarlarını, boğazını, huzurunu, rahatlığını... hayatımın en güzel yıllarının geçtiği lodos kokulu şehir. iyi anılarım kadar kalp kırıklarımın da olduğu yer. kafamı nereye çevirsem ayrı bir anı ayrı bir yaşanmışlık.. tarihi önemi kadar mükemmel doğal güzellikleri de vardır. bozcada, gökçeada, asos, kilitbahir, ayazma ve daha niceleri. kesinlikle gidilip görülmeli. gitmişken peynir helvasından muhakkak yiyin derim ey ahali.
salağa yatarak karşısındakini aptal yerine koymaya çalışması, sadece kendini düşünüp diğerlerinin gururunu incitme konusunda master yapmış olması, bulunmaz hint kumaşı modunda olması *
işiniz gereği sürekli kırtasiyelerden, internet cafelerden çıktı almak zorundaysanız ve usb belleginizin virüs kapmasından korkuyorsanız çok işe yarayan bi yöntem. bunu facebook üzerinden yapın, denedim, çalışıyor *
noluyo bana be sözlük olgunlaşıyor muyum ne? bu uzaklar bana yaradı sanki. eskiden a kişisi olmasa ya da b kişisi olmasa ben naparım, onsuz/onlarsız yaşayamam deyip onu/onları hayatımın merkezine koyardım ama bu gereksiz bir korkuymuş onu yeni yeni anlıyorum. bal gibi de yapılıyormuş. gerçi bunu sözde anlıyordum zaten de özde de anlıyorum artık. evet o insan ya da insanlar olmazsa bir boşluğa giriyorsun bir offf çekiyorsun ama alışıyorsun be bi şekilde. geçmişe dönüp baktığında, hatıraların tekrar canlandığında canın yansa da eskisi kadar aldırmıyorsun. o yüzden artık kaybetme korkusunun beni ele geçirmesine elimden geldiğince izin vermeyeceğim. bir şey mi söylemek istiyorum söyleyeceğim, birine mi kırıldım dile getireceğim. tabi ki mantık çerçevesinde. bunları bildiği halde yanımda kalmak istemiyorsa birisi ya da birileri hayatında başarılar dileyip el sallayacağım.
+adam atarlı çıktı rıza baba.
-tamam evladım simdi sakin ol ve o klavyeyi yavaşça elinden bırak *
sadece fiziksel ve sözel şiddetle sınırlı kalmayandır. bu konu, çok daha geniş bir yelpazede incelenmeli ve ona göre davranılmalı, önlemler alınmalıdır. *
bireyin ahlak gelişiminin geçirdiği aşamaları ve bu aşamaların birbirleriyle ilişkilerini ve ahlak gelişimini belirleyen temel prensiplerini en geniş şekilde kohlberg incelemiştir. 1950lerin sonundan itibaren araştırmaya başlayan kohlberg , ömrünün yaklaşık 30 yılını bu çalışmalara adamış dikkat çekici bir bilim adamıdır. özellikle bireylerdeki ahlak gelişimini altı aşamada tanımladığı teorisinden bu yana kendisini destekleyen ve eleştiren pek çok araştırmaya konu olmuştur. kohlbergin ahlak gelişim kuramı, piagetin kuramının yeniden incelenmesi ve anlamlandırılmasıdır.
kohlberg ahlaksal düşüncesinin gelişmesini gösteren altı aşamalı bir tablo oluşturmuştur. bu tabloya göre birey,çocukluktaki en somut ve yüzeysel ahlak anlayışından ,en somut ve derin ahlak anlayışına doğru ergenlik ve yetişkinlik evreleri yaşar. kohlberge göre bu gelişim aşamaları evrenseldir ve her aşama kendinden bir önceki aşama gerçekleştikten sonra kendini gösterir. fakat her bireyde ahlaksal gelişim aşamalarının tümünün gerçekleşmesi beklenemez. her birey , sosyal ve kültürel çevresine bağımlı olarak kendi koşulları içerisinde ahlak gelişmesini sürdürür. bu nedenle bireyler arasında aşama farklılıkları gözlenebilir. ve her birey altıncı aşamaya kadar çıkamayabilir. kohlbergin kendi araştırmalarında yetişkin bireylerin çoğu dördüncü aşamadadır. hatta dördüncü beşinci ve altıncı aşamaların birbirlerini izleyen aşamalar olamayıp alternatif aşamalar olabilecekleri kabul edilmiştir.
kohlberg ahlak aşamalarını saptayabilmek için deneklere dokuz hikaye vermiş, her birinin ardından doğru ve yanlış davranışları nedenleriyle birlilikte sormuştur. çözümlemede önemli olan doğru yada yanlış yargılardan çok ,bu yargıların dayandığı ahlaki düşünce tarzı /ahlaki yargıdır. kohlberge göre ahlak yargılarındaki tutarlılık ,ancak ahlaksal düşüncesisin davranışa da yansıması halinde mümkündür. oysa ahlaki düşünce düzeyi her zaman ,her koşulda davranışa paralel yansımayabilir. kohlbergin ikilemlerle ilgili hikayelerini yapan bir kişi,aynı soruya farklı bir günde farklı bir cevap verebilir. dolayısıyla aynı denek,farklı zamanlarda aynı araştırmayı yapan farklı araştırmacılar için farklı ahlak aşamalarında çıkabilmektedir. anacak bilindiği üzere, önemli olan farklı cevap vermesi değil ,cevabın arkasında yatan ahlaksal sebeplerin birbiriyle ilişkili tutarlılığıdır. bu durumu kohlbergin ünlü hikayelerinden olan heinzin ikilemi ile örnekleyebiliriz. avrupada bir kadın yakalandığı özel bir kanser türünden dolayı ölüme çok yaklaşmıştır. doktorlar ,şehirdeki bir eczanenin yeni keşfettiği radium bileşimli bir ilacın yarlı olabileceğini ,kadının kocası heinze bildirirler. ilaç çok pahalıdır ve bir dozu için yaklaşık 200 dolara mal olmaktadır. fakat eczacı ilacın bir dozu için yaklaşık 2000 dolar istemektedir. heinz bütün gayretleriyle 1000 dolar toplayabilmiştir. heinz eczacıya karısının çok hasta olduğunu ve paranın kalan yarısını da sonra vereceğini söyler. eczacı heinzin teklifini kabul etmez ve ilaç için paranın tamamını ister. şimdi heinz ilacı çalmalımıdır? niçin?
kohlberg 'in üç gelişim düzeyi ve bu düzeyle ilgili evreler söyle özetlenir.
7.1.-gelenek öncesi düzey:
bu düzeyin temel özelliği körü körüne bağlılık karşılıklı sorunlarda bireysel çıkarlara dayalı ilişkidir. kuvvetli olan kazanırdüşüncesi temel felsefesidir. bu düzeyde kişi iyi-kötü, doğru-yanlış gibi kültürel kural ve değerlere açıktır. ancak bunları, ceza ödül gibi fiziksel sonuçlarına göre ya da bu kuralları ortaya koyan kimselerin fizik gücüne göre değerlendirir bu düzeyi anlamak için iki alt evresini incelemek yararlı olacaktır.
7.1.1.-birinci evre: ceza ve itaat eğilimi
kurallara ve otoriteye körü körüne bağlılıktır. kurallar nasıl gerektiriyorsa,otorite nasıl istiyorsa ona uymak gerekir. uygun davranılmadığı zaman yanlış davranılmıştır ve karşılığı cezadır. dolayısıyla otoriteye ve kurallara boyun eğmenin temel nedenlerinden biri cezadan kaçınmaktır. özellikle insanlara ve eşyalara maddi zarardan kaçınılır. insan yada eşyaya zarar verilmişse ceza zararın doğal sonucu olarak değerlendirilir. genel olarak olayın dış görünüşüne ve meydana gelen zararın büyüklüğüne bakarak karar verilir. olayın gerisindeki neden önemli değildir. örneğin bir çocuk annesine yardım ederken on tane tabağı kazara düşürüp kırmıştır. diğeri ise annesi görmeden şeker alırken bir tek şekerliği düşürüp kırmıştır. bu dönemdeki çocuklara hangi çocuğun daha suçlu olduğu sorulduğunda on tane tabak kıran çocuğun daha suçlu olduğunu belirtmişlerdir
bu durumlar ben merkezci açıdan değerlendirilir. başkalarının ilgisini,tercih ve düşüncelerini dikkate almaz. diğer insanların tercih ve düşüncelerinin farklı olabileceğini düşünmez. ben sütü seviyorsam herkes sütü severyargısı durumu özetler. olaylar psikolojik açıdan değil,fiziki sonuçlarına göre değerlendirilir.
7.1.2.-ikinci evre: bireysellik, karşılıklı çıkara dayanan alışveriş .
bu dönemde doğru olan şey,diğer insanların ihtiyaçlarını da dikkate alan,somut ve adil karşılıklı alış-veriştir. bu evredeki kişi ne kadar alırsam o kadar veririmşeklinde bir yargıya sahiptirler. diğer yandan kurallara ,kurallar kişinin ihtiyacını karşıladığı sürece uyarlar. bu evredeki kişinin düşüncesine göre kişi kendi çıkarları ve ihtiyaçları neyi gerektiriyorsa o şekilde davranması gerekir. bu hak diğer insanlar için de geçerlidir. diğer insanlarla ilişkilerimizde bu karşılıklı çıkarlarla gözetmemiz gerekir. alışverişin adil olması gerekir. birisi diğerinde fazla veriyorsa yada alıyorsa bu yanlış bir durumdur. pragmatik alış-veriş kavramı sevgi, bağlılık ve adalet kavramı yerine geçerlidir. çocuk, ödüllendirilen davranışları yapar,cezalandırılanlardan çekinir. polis beni koruduğu sürece,belediye suyumu sağladığı sürece vergimi vermem gerekir.devlet bana bir şey vermiyorsa ben neden ona bir şey vereyimtemel yargılarında birisi olarak gözlenir.
7.2.-geleneksel düzey
bu düzeyde aile,grup yada ulusun beklentisi kendi başına değer taşır. buradaki tutum sadece sosyal düzen ve beklentilere uymak değil, aynı zamanda onlara gösterilen sadakatte önemlidir. bu düzeyin iki alt devresi vardır.
7.2.1.-üçüncü evre:kişiler arası uyum eğilimi
doğru,iyi insan olmaktır. doğru diğer insanların duygularıyla ilgilenmek,onların beklentilerine cevap vermek ve kurallar doğrultusunda davranmaktır. doğru davranmanın iyi olmanınnedeni ,çevresinin,kendisi için önemli olan kişilerin onayını almaktır. yaygın davranış normlarına uyma ön plandadır. davranış niyete göre değerlendirilir. 'iyi niyetli olmak önem kazanır. güven, sadakat, saygı, karşılıklı ilişkilerin devamlılığı ve minnettarlık önemlidir
kurallara bağlılık ve iyi adam olma altın kuraldır. diğer insanlarla ilişkilerde kendini diğer insanların yerine koyarak onların beklentilerine uygun davranmak ve kurallara uymak altın kuraldır. iyi bir vatandaş vergi ödemelidir. iyi bir çocuk,annesinin babasının koyduğu kurallara uyar ve onların istediği gibi davranır.
7.2.2.-dördüncü evre: kanun ve düzen eğilimi
doğru, bireyin temel ihtiyacı,toplumsal düzeni korumak,toplumun ve gurubun refahı doğrultusunda davranmaktır. doğru, toplumsal sözleşme sonucu kabul edilmiş görevler doğrultusunda davranmaktır. kanunlar, sosyal düzenin sürekliliğini sağladığı,bireylerin sosyal çıkarlarıyla çelişmediği sürece korunur. doğru, bireyin topluma,bireylere, kurumlara katkıda bulunmaktır. kurallara uymanın nedeni,toplumsal sistemin-düzenin- korunmasıdır. ya herkes aynı şeyi yaparsa kaygısı toplumsal düzenin bozulması korkusunu yansıtır. herkes vergisini vermezse ne olur? kimse askere gitmezse ne olur? gibi düşünceler davranışın temelini oluşturur. birçok yetişkin muhtemelen bu dönemde kalır.
7.3.-gelenek ötesi düzey
bireyin,başkaları ve otoriteden bağımsız olarak izlemek istediği ahlak ilkelerini seçtiği ve kendine özgü değerler sistemini örgütlediği düzeydir.ilk düzeyde otorite kişinin tamamen dışındadır. ikinci düzeyde kişi otoriteyi içselleştirmiştir, ancak sorgulamaz. bu üçüncü düzeyde ise kişisel otorite oluşur.ahlak gelişiminin beşinci ve altıncı aşaması bu düzeyin kapsamındadır.
7.3.1.-beşinci evre: sosyal sözleşme eğilimi
bireysel farklılıklar gözetilir ve doğal karşılanır. her birey kendi tercihini yapma hakkına sahiptir. doğru,toplumun temel hak ve değerlerini,temel hukuk kurallarını grubun kanunlarıyla çelişse bile korumaktır. doğru,insanın farklı düşünce ve değerleri taşıyabileceklerini bilerek bu göreli değerleri korumaktır. yaşama,özgürlük gibi temel hak ve özgürlüklerini çoğunluğun görüşüne ters düşse bile korumaktır. bu düzeydeki ahlak gelişimine göre çoğunluk anlaşarak ,azınlıkta kalanların temel haklarına zarar verecek kanunlar yapamazlar. bunun için yasalar kılı kırk yararak hazırlanmıştır. bu ahlaki gelişim düzeyinde yetişkinlerin ancak %25 olmaktadır .
bu dönemdeki ahlak gelişimine ulaşmış bir kişi,toplumun üstünde bir bakış açısına sahiptir.toplumsal anlaşmanın sonucu,belirlenen kanunlara akılcı bir yaklaşımla saygı duyulur. ancak evrensel ahlaki bakış açısı ile hukuki bakış arasındaki çelişkiler çözümlenemez. örneğin hiçbir yasa bir insanın ölümüne sebebe olabilecek bir davranışı meşru göstermez. ancak kendisini öldürmeye gelen birini öldüren birini cezalandıramaz.çünkü bu durumda insan yasalara karşı gelmekle kendi yaşamını kurtarma arasında bir seçim yapmak durumunda bulunmaktadır. böyle bir durumda kendi yaşamının devam etmesi her şeyin üzerinde olmalıdır.
kohlberg 'in ahlaki gelişime ilişkin düşüncelerinden en çok tartışılan evredir. bu düzeyin kurumsal olduğunu ileri sürenler vardır.
kohlberg ,önceleri bu düzeyin çok az insanda gözlendiğini öne sürmüştür.1970te kuramında yeni bir düzenleme yaparak gelişim düzeylerini üç,evreleri de azaltarak beş olarak belirlemiştir. kohlberg 'e göre bu evreye ulaşmış kişi,everensel ahlaki prensipleri kendine rehber edinmiştir. yazılmış kural ve yasalardan bağımsızdır. bunun anlamı birey hali hazırdaki tüm yasalara karşıdır demek değildir. aksine kanunlar evrensel prensiplere uygun olduğu için desteklenir. kanunların bu prensiplerle çelişmesi halinde bu prensiplerin korunması gerekmektedir. çünkü prensipler insan haklarına, insan onuruna saygılı davranmayı gerektirir. evrensel ahlaki prensipler sadece bir grubun geliştirdiği yada düzenlediği prensipler değildir. tüm insanların eşitliğini temel felsefe olarak benimseyen yaşama haklarını, eğitim görme hakkı, özgür tercihte bulunma,düşünme ve açıklama hakkından kimse yoksun bırakılmamalıdır. halihazırdaki yasalar bu prensiplerle çeliştiği zaman birey kendi vicdanına uygun davranışta bulunur. dolayısıyla kendi ilkelerine aykırı durumlarda yasalara karşı çıkmaktan kaçınmaz.
kohlbergin yapmış olduğu bu evreler evre anlayışına uygun olarak hiyerarşik bir yapı gösterir. yani birey bir evreden sonraki evreye geçer. insanların büyük çoğunluğu üçüncü ve dördüncü evrededir. beşinci ve altıncı evreye geçebilen insanların sayısı çok azdır. hatta altıncı evreye ulaşabilen çok çok az insan vardır.
gerçek hayatta:
(bkz: voleybol) favorim, pek severim <3 sokak, salon, plaj. her türlüsü olur fark etmez.
(bkz: yakar top) ikinci favorim. her türlü kapışırız. * (bkz: istop) top havaya atılır. ebe topu tutana kadar herkes uzaklaşır ardından ebe bir renk söyler herkes onu bulmaya çalışır.
(bkz: 9 aylık) ön eleme olarak top ayakta sektirilir. en az sektiren kaleye geçer her gol 1 puandır-kafa hariç o 3 puan- 9 puan tamamlanınca kişiye şut çekilir hiç birini kurtaramazsa çocuk doğurmuş olur. nasıl saçma bi oyunmuş lan bu böyle. * (bkz: saklambaç) bir ebe gözlerini kapatıp belirlenen sayıya kadar sayar. sayma işi bitince saklananları bulmaya çalışır. bulduğu kişiyle adeta yarışa girer gözlerini kapattığı yere koşarlar ebe onu orada sobelerse yani sayı saydığı yere bulduğu kişiden önce ulaşırsa sıradaki ebe o sobelenen kişi olur.
(bkz: köşe kapmaca) genelde römork gibi köşeli yerlerde oynanır. ebe ortadadır köşelerdeki kişilerin kalkıp yerlerini değiştirmelerini bekler. kalkan kişilerden birinin yerini kaparsa yeri kapılan kişi ebe olur.
(bkz: sessiz sinema) bir kişi aklından bir film, dizi tutar. jest ve mimikleriyle karşısındaki kişilere bu filmi anlatmaya çalışır.
(bkz: ortada sıçan) diğer adıyla (bkz: can) yakar topun kardeşi. karşılıklı en az iki kişi vardır ve bunların ortasında bir ya da birden fazla kişi vardır. amaç bu kişileri topla vurup oyundan çıkarmaktır.
(bkz: dokuz taş) dokuz taş üst üste dizilir. sonra topla yıkılır ardından herkes kaçışır. ebeler bu kaçışan kişileri vurmaya ve bu sayede dokuz taşın tekrar üst üste dizilmesini önlemeye çalışır
(bkz: mendil kapmaca) ortada biri mendil tutar. iki kişi karşılıklı olarak aynı anda koşarlar. mendili ilk kapan oyunu kazanır.
(bkz: beş taş) beş tane taşın farklı şekillerde havaya atıp tutulması ve toplanmasıyla oynanan bir oyundur.
(bkz: ip atlama) hunharca zıplayıp kalorilerinizi yakmaya yardımcı olan oyun. * (bkz: aç kapıyı bezirgan başı)
(bkz: yakalambaç) bir ebe kendisinden kaçan herkesi yakalamaya çalışır. yakaladığı herkes onun tarafına geçer ve son kişi kalana dek devam ederler.
(bkz: yerden yüksek) mantığı köşe kapmaca ile aynıdır. herkes yerden yüksekte bir yerde durur. ebe yerdedir. kişiler yer değiştirirken ebe onlardan birinin yerini kapmaya çalışır.
(bkz: ali baba saatin kaç) ebe diğer oyunculara arkasını dönmüştür. diğerleri sırayla bu soruyu sorarlar. "ali baba saatin kaç?" mesela "5" der. oyuncular da 5 adım yaklaşırlar ebeye. tabi herkes kendince adım attığından kimi daha yakın, kimi daha uzak olur. ali baba döner bakar ne kadar yaklaşmışlar diye. tekrar arkasını döner, aynı şey tekrarlanır. amaç ali baba henüz arkası dönükken atılan adımlar esnasında ona ulaşıp, sırtına vurmaktır. bu olay gerçekleştiği anda herkes başlangıç çizgisine geri kaçar. ali baba kimi yakalarsa o ebe olur.
kisinin icinde birbirinden farkli kisilikler hissedip, bu kisiliklere uyan davranislarda bulunmasi, bu kisiliklerin etkisi altinda oldugu anlarda yaptiklarindan habersiz olma halidir. bu kisilikler bireyin kendi cinsiyetinden, yas grubundan, sosyoekonomik ve kulturel durumundan farkli olabilir. bu kisiliklere ait kafasinin icinden gelen ve kendisini yonlendiren sesler duyabilir. farkli kisilikler var olan "evsahibi" kisilige zarar verici davranislar gosterebilir (es ya da karsi cinsle uygunsuz iliskiler, suca yonelik davranislar gibi). evsahibi kisiligi oldurup, yerine gecmek icin intihar girisimlerinde bulunabilirler.
nasil olusmaktadir?
genellikle cocukluk yaslarinda cok agir fiziksel (dovulme, agir cezalandirmalar), cinsel (tecavuz, cinsel tacizler) ve duygusal (sevgi gosterilmeme, saglik, egitim ihmalleri ve bakim gereksinimlerinin yerine getirilmemesi gibi) travma yasantilari sonrasinda gelisir. bu donemde cocuk bu olaylar esnasinda kendini olayin etkisinden kurtarmak icin bir savunma mekanizmasi seklinde o olayi yasayan ben degilim, bu olanlar bana yapilmiyor, ben bunlari hissetmiyorum vb dusunce degisiklikleri gelistirir. bu zamanla normal disi bir hal alip, bu bozukluga donusur. bu sekil bir savunma sureci, agir travmalara uyum saglamada onemli bir yere sahiptir.
iki ya da daha fazla birbirinden ayri kimligin ayni kiside varligi (herbirinin kendi icinde sureklilik gosteren cevre ve benlik algisi, iliski kurma ve dusunme bicimi vardir). bu kimliklerden en az ikisi zaman zaman tekrarlayarak kisinin davranislarini denetim altinda tutar. onemli kisisel bilgileri siradan bir unutkanlikla aciklanamayacak sekilde animsayamazlar.
toplumda ne oranda gorulmektedir?
% 5-10 arasinda gorulmektedirler. daha cok kadinlarda teshis edilmektedir. erkek hastalarin ise suc isledikleri icin daha cok adli sistem icinde olduklari ve bu nedenle tani konulamadigi dusunulmektedir. kisilerin ozellikle kafalari icinden gelen sesler duymalari, yaptiklarini hatirlamadiklari seylerle karsilasmalari gibi belirtilerin, ogrenilmesi halinde kendilerinin akil hastanesine kapatilacaklari ya da toplumda damgalanacaklari yonundeki inanclari nedeniyle tedaviye basvurmadiklari gorulmektedir.
tedavi:
hastalik bu rahatsizligi bilen psikiyatristlerce uzun dönemli psikoterapi ile tedavi edilmektedir. tedavide kisiliklerin bir araya getirilerek bir butun olusturmasi ve gecmiste yasanan ve bazi hallerde unutulmus olan travma doneminin aydinlatilip, bunun normal bilinc hali ile birlestirilmesi ve butunlestirme sonrasi eslik eden diger kisilik sorunlari ve yaklasimlarin tedavisi ile surdurulur. psikoterapi esnasinda farkli kisiliklerin etkisi ile sikayetlerde alevlenmeler gorulebilir. bu durumlarda ilac tedavileri ve kisa sureli yatakli tedaviler gerekebilir.
yapamadığımdır. özellikle uzun süre yapamıyorum maksimium 10-15 saniye. daha uzun süreli kapalı tutarsam aklıma berber konulu porno filmleri geliyor. bunun sonucunda da erekte olurum, mal gibi kalırım diye düşünüp geriliyorum (bkz: ayı sözlük itiraf) *
gerçek hayatta:
(bkz: voleybol) favorim, pek severim <3 sokak, salon, plaj. her türlüsü olur fark etmez.
(bkz: yakar top) ikinci favorim. her türlü kapışırız. * (bkz: istop) top havaya atılır. ebe topu tutana kadar herkes uzaklaşır ardından ebe bir renk söyler herkes onu bulmaya çalışır.
(bkz: 9 aylık) ön eleme olarak top ayakta sektirilir. en az sektiren kaleye geçer her gol 1 puandır-kafa hariç o 3 puan- 9 puan tamamlanınca kişiye şut çekilir hiç birini kurtaramazsa çocuk doğurmuş olur. nasıl saçma bi oyunmuş lan bu böyle. * (bkz: saklambaç) bir ebe gözlerini kapatıp belirlenen sayıya kadar sayar. sayma işi bitince saklananları bulmaya çalışır. bulduğu kişiyle adeta yarışa girer gözlerini kapattığı yere koşarlar ebe onu orada sobelerse yani sayı saydığı yere bulduğu kişiden önce ulaşırsa sıradaki ebe o sobelenen kişi olur.
(bkz: köşe kapmaca) genelde römork gibi köşeli yerlerde oynanır. ebe ortadadır köşelerdeki kişilerin kalkıp yerlerini değiştirmelerini bekler. kalkan kişilerden birinin yerini kaparsa yeri kapılan kişi ebe olur.
(bkz: sessiz sinema) bir kişi aklından bir film, dizi tutar. jest ve mimikleriyle karşısındaki kişilere bu filmi anlatmaya çalışır.
(bkz: ortada sıçan) diğer adıyla (bkz: can) yakar topun kardeşi. karşılıklı en az iki kişi vardır ve bunların ortasında bir ya da birden fazla kişi vardır. amaç bu kişileri topla vurup oyundan çıkarmaktır.
(bkz: dokuz taş) dokuz taş üst üste dizilir. sonra topla yıkılır ardından herkes kaçışır. ebeler bu kaçışan kişileri vurmaya ve bu sayede dokuz taşın tekrar üst üste dizilmesini önlemeye çalışır
(bkz: mendil kapmaca) ortada biri mendil tutar. iki kişi karşılıklı olarak aynı anda koşarlar. mendili ilk kapan oyunu kazanır.
(bkz: beş taş) beş tane taşın farklı şekillerde havaya atıp tutulması ve toplanmasıyla oynanan bir oyundur.
(bkz: ip atlama) hunharca zıplayıp kalorilerinizi yakmaya yardımcı olan oyun. * (bkz: aç kapıyı bezirgan başı)
(bkz: yakalambaç) bir ebe kendisinden kaçan herkesi yakalamaya çalışır. yakaladığı herkes onun tarafına geçer ve son kişi kalana dek devam ederler.
(bkz: yerden yüksek) mantığı köşe kapmaca ile aynıdır. herkes yerden yüksekte bir yerde durur. ebe yerdedir. kişiler yer değiştirirken ebe onlardan birinin yerini kapmaya çalışır.
(bkz: ali baba saatin kaç) ebe diğer oyunculara arkasını dönmüştür. diğerleri sırayla bu soruyu sorarlar. "ali baba saatin kaç?" mesela "5" der. oyuncular da 5 adım yaklaşırlar ebeye. tabi herkes kendince adım attığından kimi daha yakın, kimi daha uzak olur. ali baba döner bakar ne kadar yaklaşmışlar diye. tekrar arkasını döner, aynı şey tekrarlanır. amaç ali baba henüz arkası dönükken atılan adımlar esnasında ona ulaşıp, sırtına vurmaktır. bu olay gerçekleştiği anda herkes başlangıç çizgisine geri kaçar. ali baba kimi yakalarsa o ebe olur.
yerim neresi, kendimi nereye ait hissediyorum artık hiç bir fikrim yok sözlük. üniversitemin bulunduğu ildeyken kendimi oraya pek ait hissetmiyorum, 3 gündür ailemin yanındayım kendimi buraya da ait hissetmiyorum. gerçi bu durumu yaklaşık 1senedir yaşıyorum. yurt dışındayken de kendimi oraya ait hissetmiyordum ülkemde ülkem diyordum *. fransız şair charles baudelaire'e ait şu söze tamı tamına uyuyorum sanırım: "nerede değilsem orada iyi olacakmışım gibi geliyor."
bugün taaa liseden iki kız iki tane de erkek arkadaşımla birlikte buluştuk. liseden mezun olalı yaklaşık 5 sene oldu ama o günden beri bu arkadaşlarımla görüşmeyi sürdürüyorum. onları çok seviyorum ama içimde hepimizde olduğu gibi bir ukte vardı. kendimi tüm çıplaklığımla onlara açsam beni hala severler mi? tabi cesaretsizlikten mi yoksa hazır olamadığımdan mı ne hiç kalkışmadım böyle bi işe. derken bugün bi muhabbet döndü aramızda. erkek arkadaşlardan biri "lgbtiler de amma çok ses çıkarmaya başladılar ya yok onur haftasıymış yok yürüyüşmüş. ramazan ayında yaptıkları yetmiyormuş gibi bir de sokak ortasında birbirlerine mastürbasyon yapıyorlar" dedi. ben de bu sefer kendimi tutamayıp "rahatsızlığını anlayabiliyorum ama asıl ramazan ayı onur yürüyüşüne denk geliyor, onur yürüyüşünün tarihi her sene aynı" dedim. ayrıca sokak ortasında mastürbasyonun kişisel düsüncem olarak bana da abartı geldiğini ama öpüşmenin el ele tutuşmanın cinsiyet ayırt etmeksizin rahatsız etmemesi gerektiğini düşündüğümü belirttim. arkadaş "ya olur mu öyle" dedi. "bi özgürlük verilse hepsi sokakta birbiriyle seks yapar ben bunları görmek istemiyorum" dedi. ben yine ortaya anti tezler koyunca bu sefer de "arkadaşlar nikimsi de lgbtilimiş (sanki öyle bi takım var da taraftarıymışım gibi)" dedi güldü. "yürüyüşlere falan da katılmış galiba" dedi (ki katılmıstım ama o bilmiyordu). o an kendince şaka yaptığını, amacının benimle dalga geçmek olmadığını biliyordum ama napacağımı bilemedim. diğer üç arkadaşımda hiç bir tebessüm dahi yoktu ve "olsun bu bizi ne ilgilendirir ki onun bedeni onun kararı onun aşkı bize saygı duymak düşer. lgbtileri sonuna kadar destekliyoruz" dediler. o an o kadar mutlu oldum ki sadece tebessüm ettim ve az önce bana o şakaları yapan arkadaşın "orası öyle tabi" deyişini büyük bir zevkle izledim. sanırım uzun süreden sonra geçirdiğim en hoş gündü bugün *
kişinin başkalarının haklarını gözetmediği, başkalarının haklarını hiçe saydığı bir kişilik bozukluğudur. psikopati olarak da adlandırılmaktadır.
temel inançlar:
-kendime dikkat etmeliyim
-güçlü olanlar bu dünyada kalır
-işlerin yolunda gitmesi için güç kullanmak ve kurnazlık yapmak gerekir
-sözlerin tutulması ya da borçların ödenmesi önemli değildir
-yakalanmadığın sürece yalan söyleyebilir ve aldatabilirsin
-bana adaletsiz davranıldı, ben de payıma düşeni alırım
-bir şeyi istersem elde etmek için her şeyi yaparım
-başkalarının ne düşündüğü beni ilgilendirmez
-insanlar kendilerine bakamıyorlarsa, aldanıyorlarsa bu onların sorunu
teşhis kriterleri:
aşağıdakilerden en az 3'ünün varlığı ile birlikte ,15 yaşından beri süren başkalarının haklarını saymayıp, diğerlerinin haklarına saldırı ile kendini gösteren kişilik bozukluğudur.
-tutuklanmasına yol açacak davranışlarda ısrar ile kendini gösteren yasalara ve sosyal davranışlara uymama
-devamlı olarak yalan söyleme, farklı takma adlar kullanma, zevk ya da kişisel çıkarı için başkalarını aldatma gibi dürüst olmayan davranışlar
-aniden sonucunu düşünmeden yapılan davranışlar,gelecek için planlar yapmama
-tekrarlayıcı kavga, dövüş ,saldırılar ile birlikte öfkelilik hali
-kendisi, yakınları ya da başkasının güvenliği ile ilgili umursamazlık hali
-bir işi yürütememe veya parasal sorumluluklarını yerine getirmeme
-başkasına zarar vermiş, fena davranmış, bir şeyler çalmış olmasına rağmen duruma ilgisiz kalıp, kendini hakli göstermeye çalışıp ve bundan vicdan azabı duymamak
*ayrıca teşhis için kişinin, en az 18 yaşında olması ve 15 yaş öncesi davranım bozukluğu belirtileri (insan ya da hayvanlara yönelik saldırganlık, mala zarar verme, başkalarına ait şeyleri çalma ve sahtekarlıklar yapma ve kuralları-disiplini önemli derecede bozma gibi) göstermeye başlamış olması gerekmektedir.
sebepleri:
antisosyal kişilik bozukluğunun sebebi tam olarak bilinmemektedir. biyolojik ve genetik faktörlerin bu bozukluğa yol açtığı düşünülse de yapılan son araştırmalar -özellikle de evlatlık verilen ikizler üzerinde yapılan araştırmalar- bozukluğun sebebinin yetiştirilme çevresi olabileceğini göstermiştir. yaşamın ilk 5 yılında anne şefkati görmeyen, saldırgan ve alkolik bir babaya sahip olan çocukların bu kişilik bozukluğuna daha yatkın olduğu bulunmuştur.
toplumda görülme oranı:
erkeklerde % 3, kadınlarda % 1 oranında görülmektedir. madde kullanımı nedeniyle yataklı tedavi görülen kurumlar ve adli mekanlar ya da cezaevlerinde daha yüksek oranda görülmektedir. ayrıca bu kişilerde rastgele cinsel ilişkiler ve alkol-madde kullanımı görülebilir. sorumluluklarını yerine getirmedikleri için isten atılmaları, işverenle tartışmaları fazladır. kibirli ve küstah bir görünüm sergilerler.
ailesel yatkınlık:
bu bozukluk, hastanın 1. derece akrabalarında genel topluma göre daha çok görülmektedir. ayrıca bu kişilerin akrabalarında somatizasyon bozukluğu ve madde kullanım bozukluğu da yüksek düzeydedir.
tedavi:
antisosyal kişilik bozukluğunun tedavisi çok zordur. doktorlar tipik olarak psikoterapi ve ilaç kombinasyonu denerler. ancak mevcut tedavilerin antisosyal kişilik bozukluğu belirtileriyle başa çıkmakta ne derece etkili olduğunu değerlendirmek zordur. bunun yanında tedavi, belirtileri azaltmaya yardımcı olabilir. belirtiler bazı kişilerde ilaçla birlikte azalır ve kırklı yaşlara geldikçe kendilerini daha iyi hissedip daha iyi davranmaya başlarlar.
a)psikoterapi
-doktorlar belirli duruma bağlı olarak farklı psikoterapi tipleri önerebilir.
-kognitif davranışsal tedavi negatif düşünce ve davranışları ortaya çıkarıp bunları pozitif olanlarla değiştirmenin yollarını öğretebilir.
-psikodinamik psikoterapi kişinin kendisini değiştirebilmesi için negatif, bilinç altı düşünce ve davranışların farkında olunmasını arttırabilir.
b)ilaçlar
antisosyal kişilik bozukluğu tedavisi için spesifik olarak onaylanmış bir ilaç yoktur. ancak doktorlar şunları yazabilir:
-antidepresanlar
-duygu durum stabilize ediciler
-anti-anksiyete ilaçları
-antipsikotik ilaçlar
uzmanlar yoğun tedavi verilebilmesi için bir ruh sağlığı hastanesinde kalınmasını önerebilir.
bu durumla ilgili bir şey okumuştum. şizofreninin bir çeşidindeki hastalarda muhakkak görülen bir özellikmiş. ne kadar doğrudur bilemiyorum.
örnek bir görsel:
yüzeysel bir şekilde ele aldığımızda muhafazakar kesime göre biz eşcinseller sapık hatta hastayız. buradan yola çıkarak çoğu muhafazakar kişi, kişiliğimizin bozuk olduğunu hatta ve hatta akıl sağlığımızın yerinde olmadığını, bu yüzden de psikolog ya da psikiyatristlere görünmemizi söyler. onların bu yaklaşımına göre bizler akıl sağlığı yerinde olmayan kişileriz. ee islamiyete göre de akıl sağlığı yerinde olmayan insanlar yaptıklarından sorumlu değillerdir ve bu dünyada yaşadıklarının mukafatını ahirette alacaklardır. o zaman biz yaptıklarımızdan sorumlu değiliz hatta bunun için ödül bile alacağız. o yüzden kara kara gecelere perde çekmeye devam ****
ismet inönü ve atatürk ile ilgili başlığı görünce aklıma gelen isim. ne kadar doğru olduğunu bilemiyorum ama mustafa kemal ile ilişkisi olduğu söylenen kişidir kendisi ve bu ilişkinin latife hanım'ın günlüğünde yer aldığı söylenir. bildiğim kadarıyla günlüğe ulaşılamıyor, koruma altında.
kendisi hakkında bilgi için: http://www.aktifhaber.com/gercek-behlul-...