bazen canlı olabileceğinden şüphelendiğim varlık. geceleri mutfakta oturup sakız çiğnerken * ya da odamda uzanmışken aniden gürültüyle çalışmaya başlaması * bünyede bi tırsma etkisi yaratıyor.
ısparta valiliği'nin il sınırları içerisinde açık alanlarda alkollü içki tüketimini yasakladığına dair haber.
2e81b
il sınırları içerisinde huzur ve güvenliğin, kamu esenliğinin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi ve işlenen suçların aydınlatılması amacına yönelik olarak bu kararın alındığı bildirilmiş. ya bsg amk.
daha çok ergen bireyler tarafından, "dünyadaki bütün acıları ben çekiyorum, kimse beni anlamıyor, hayatım roman olur *" havalarında söyledikleri cümledir. yaşadığım şehirde, kürtçe karşılığı olan "çıma ez?" grafitilerini * pek çok duvarda görmek mümkündür.
"afyon kocatepe üniversitesi uşak eğitim fakültesi sosyal bilgiler öğretmenliği bölümünden mezun oldu. daha sonra ege üniversitesi iletişim fakültesi radyo-tv ve sinema bölümüne girerek 2010 yılında burayı birincilikle bitirdi.
filmografi
2012 her yer hiç kimse 2011 son kale
2010 dönüşüm
2010 oyun
2010 tenur
2010 beş kuruş
2010 girdap
2010 düş ve gerçek
2009 yarış
2009 enkaz
2009 kabus
2008 parazit"
zuhal akmeşenin yönettiği, 8 mart'ta izmir fransız kültür merkezi'nde ilk gösterimi yapılan, manisa'nın bir köyünde yaşayan transseksüel ihsan'ın hayatını anlatan kısa belgesel filmdir.
kamera arkasında yönetmenler, konu olarak çok zor bir film olduğunu ve etkileyici olabilmek için görselliğe çok önem verdiklerini anlatıyor. başarılı olmuşlar da. homofobik olduğunu tahmin ettiğim bir kişiye tavsiye etmiştim bir yıl önce, ve geçen bu bir yılın sonunda hala izlediği en güzel filmlerden biri olduğunu söyledi.
soracakları soruları onlardan önce sorarak delirtmek için cevap yazıyorum genelde.ilk eşcinselmisin diye soruyorum gelen cevap malum s ile başlıyor.kılsızmısın bende parlak severim diye giriyorum muhabbete,küfür etmeye başlamadıysa kalçaların güzelmi kilolusun ya kesin dolgundur seninkiler diyorum.daha da delirmediyse hiç pasif olmayı düşündünmü diyerek bana selam yazdığına pişman ediyorum.
tabiki cevap vermeliyiz çünkü parasızlıktan yolunu şaşırmış bedava orospu peşinde koşan hertürlü cinsel yolla bulaşan hastalığı defalarca geçirmiş beş para etmez insanlar olduklarını bildiğimizi göstermemiz gerekir ki böyle insanlar yüzünden toplum bizi daha fazla yanlış yargılamasın.
öyle ayı deyip geçme, bunun boz ayısı var, kutup ayısı var, pandası var koalası var. var oğlu var yani.
halbuki goril öyle mi ya? sadece goril. pfft, çok sıkıcı.
millet uzaya kapsüller roketler füzeler gönderiyor, biz hala tarayıcıdan sözlüğe girmeye çalışıyoruz. bir babayiğit çıkıp şöyle güzelinden bir app yapsa da, app storelardan google play storelardan indiri indiriveesek gaari *
çalıştığım lisede son zamanlarda sık karşılaştığım durum. öğrenciler okulu -hem mevcut okulu, hem okul olgusunu-, dersleri, ders çalışmayı, kitap okumayı vs. o kadar sevmiyorlar ki, öğretmenin işini yapması, yani derse gelip bir şeyler öğretmeye çalışması öğrencilerin gözünde suç (!) oluyor.
dersin boş geçmesini istemek tabi ki normal, buna itirazım yok. ben de öğrenci oldum, dersin boş olmasına ben de hep sevindim. ama benim itirazım, olayı bedduaya kadar vardıran okul-öğretmen düşmanı yeni zihniyete.
geçtiğimiz günlerde bir kadın meslektaşım rahatsızlığı sebebiyle bir gün okula gelemiyor. ertesi gün okula gelip derse girdiğinde öğrenciler dersini protesto etmeye kalkıyorlar. uyuyor taklidi yapıyorlar, defter kitap açmıyorlar, açanları tehdit edip engelliyorlar filan. kadının tek suçu, o gün hasta olmamak!
yine bugün dersin sonunda toparladım, özet geçtim, yarın dedim şu şu konuyu işleyeceğiz. çocuğun biri dedi ki, 'hocam yarın inşallah hasta olursunuz'. orospu çocuğuna bak dedim ya, içimden. o boş derse top koşturacak diye ben hasta olacakmışım. piç.
ilk dönem de, bahçeye girdiğimi gören bir çocuk pencereden bağırıyor; 'gelme hocaa gelmee! allah belanı versin!' ulan şerefsizin evladı, allah senin belanı versin pezevenk, diyemiyosun işte.
öğretmen çalışmıyor, yatıyor goygoyunun aksine, derse girerek de dünyanın küfrünü bedduasını yiyoruz anlayacağınız. ne yapsak kabahat.
türkiye'nin ilk açık eşcinsel belediye başkanı aday adayıdır muhtemelen diye düşündüğüm kişi. eminim daha önce, hatta şimdi, eşcinsel belediye başkanları/başkan adayları olmuştur/vardır ama kim bile, kim göre işte. bunun yanında, can çavuşoğlu'na başarılar.
zuhal akmeşenin yönettiği, 8 mart'ta izmir fransız kültür merkezi'nde ilk gösterimi yapılan, manisa'nın bir köyünde yaşayan transseksüel ihsan'ın hayatını anlatan kısa belgesel filmdir.
beş şehir filminin yönetmenidir.
halit ergenç ve cansu dere'nin başrolde oynadığı acı hayat filminin de senaristidir.
henüz dağıtıma çıkmamış ama çeşitli festivallerde gösterilmiş olan son filmi sen aydınlatırsın geceyi, merakla beklenendir.
yeni dönem türk sinemasının aykırı ama başarılı yönetmen/senaristlerinin önde gelenlerindendir.
ayrıca bir zamanlar afili filintalar'da şiirlerini yayınlıyordu. * mavi marmara olayından sonra israil üzerine yazdığı bir hayli küfürlü bir şiiri çok tepki toplayınca, oluşumdan kendi isteğiyle ayrıldı.
birkaç yıl önce kolon kanserine yakalanmış olduğunu üzülerek * öğrendim. sanırım tedavisi hala sürüyor. **
benim için "güneş doğudan doğar" ya da "su ısınınca buharlaşır" ve yahut da "insan ölümlüdür" demek gibi birşey. uzun saçlıdan seksi mi olurmuş allasen?
sorulmasını garip bulanları garip bulduğum soru. körpecikler sorarmış, cinayet sebebiymiş vs. nasıl bi dünyada nasıl bi hayat yaşıyorsunuz arkadaşım siz? seviştiği adama bile açılamayan insanlar var bu ülkede. can korkusundan ya da göt korkusundan ya da tamamen cahillikten artık her neyse, 'gay değilim sadece aktifim' diyenleri hepimiz görüyoruz. tabi ki aileyi soracağım, tabi ki arkadaşını soracağım. herkesin anlatmaya değer bi hikayesi var, ve o hikayeyi dinlemezsen kişiyi tanıyamazsın. tanımadığına da düşman olursun, bütün faşistler gibi.