yalnıztanrı

Durum: 1106 - 0 - 0 - 0 - 09.04.2024 13:16

Puan: 12316 - Sözlük Kaşarı

2 yıl önce kayıt oldu. 12.Nesil Bandana.

Allahın bir kulu olmak mı? Zinhar. Yaşayan bir Tanrı olmayı tercih ettim.
  • /
  • 56

takıntı

pek takıntılarım yok ama artık takıntılı bir komşum var sanırsam.

eşcinsellerin evlenmesi

bir şekilde bu ülkede mümkün olmayacak durum sanırsam. millet sevgili bulamıyor ki evlenecek adam bulsun. sevgiliyi yine geç daha beterleri var. niye böyle ya?

zamanda yolculuk yapma şansınız olsa hangi güne giderdiniz ve neden

16 eylül 2017 tarihinde dizimi kırar evimde otururdum sanırsam. o günün hasarları hala üzerimde.

başlık aç

neden yalnızım

insanları kendimden itmeye ve kaçırmaya devam ettiğim sürece yalnızlığa devam. en azından bunu kabul ediyorum artık. ben insanlardan kaçmıyorum, kaçırıyorum bir şekilde onları kendimden.

kırmızı şarap

resmen asker öncesine döndüm be. inanılmaz derecede fazla içmeye tekrar başladım. tamam sarhoş olmuyor azıtmıyorum ama günde bir şişe deviriyorum. ayrıca zaafım olan tek içki. hele ki bir de porto şarabı olunca varya.

yakışıklı ama itici adam

aa ben. ne kadar itici, gıcık ve uyuz bir insan olduğumun farkındayım.

yeni yıl

umduğumdan çok daha hareketli geçiyor.

zaaf

hassas noktalarımız olarak adlandırabiliriz sanırsam. ince çizgilerimiz.

eşcinsel yakın komşu

2022 de bir entry girmişim ve pazar günü karşı daireme biri taşındı. inanılmaz derece nakliyeciler ses çıkartıyordu ve adama gidip sesiz olmalarını ve rahatsızlık verdiklerini belirttim. cevap olarak bana sizi bu şekilde değilde daha farklı sebeplerden ötürü rahatsız etmek isterim dedi. hiç bir şekilde rahatsız etme dedim ve abi eve geçtim. akşam oldu işte agora’ya gidip döndüm derken gece kapım çaldı saat gece yarısını geçeli çok olmamış, açtım benden tirbuşon istedi. kolilerde bulamamış felan, neyse abi verdim açıp geri vermesini istedim oda davet etti, red verildi felan 1 gibi kapımı tekrar çaldı tekrar istedi tekrar verdim yarın alırım deddim ve tekrar davet aldım ve yine red. bu sefer giderken naz yaptığımı söyleyip gitti. yaklaşık iki gündür eve ne zaman dönsem adamında dışarı çıkası geliyor galiba. sabır.

siyah giyememek

hiç bir şey siyah giymeme engel olamaz sanırsam. bırakın giyememe durumunu renkli çorabım bile yoktur.

hayattan sıkılmak

hayatı bırakında kendimden sıkılmaya başladım. durum o kadar vahim.

ayı sözlük itiraf

galiba insanları kaçırmaktan başka yaptığım bir şey yok.

arjin cafe

yıllar yıllar evvel taksimin en efsanevi ve meşhur olan cafesi idi. sonrasında kapattılar, yerini uçan ev alır gibi oldu sonrasında ama oda beceremedi gibi. şimdilerde uçan ev duruyor mu pek bir bilgim yok.

nokta

hayatımda büyük role sahip işaret.

emeklilikte yaşa takılanlar

ülkeye şöyle bir bakınca ödediğim bağkur’ların boşa ziyan olduğunu gördükçe ödememeyi düşünüyorum.

beyin amcıklaması

yıllar sonra insanlar ile zaman geçirmeye başladıktan sonra yaşadığım durum.

akıl almaz şarkı sözleri

dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe
sırf sana benziyor diye usulca sokulup merhaba dedim
dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe
sırf sana benziyor diye usulca sokulup merhaba dedim
tanıdık bir huzur aradım şaşkın bakışlarında dün
bildik bir söz bekledim eskiden kalma öylesine
konuştu bir şeyler söyledi beklediğim sözler bunlar değil
yüzüme baktı gözlerime ama senin gibi değil

bırak inceldiği yerden kopsun

son zamanlar da tam olarak böyleyim. her şeyi o kadar anlamsız ki.

ayı sözlük

yemin edip gidenler, burayı terk edeceğini söyleyenlerin lağam hatlarından geri dönüşleri yok mu, iğrendirici? bir eylemi gerçekleştireceksen direk gerçekleştir, bunu dillendirerek anca geçici tatminlik sağlanıyor. örnekler ortada.
  • /
  • 56

geceye bir seks fantezisi bırak

göz göze bakıp kalplere dokunmak. sanırım en iyi fantezi budur.
keşke bedenleriniz aşkı tatsa. tatsın ki şu dönen muhabbetlerin hepsinin boş olduğunu idrak edebilin.

buika

sigara içtikçe sesi güzelleşen tek kadın.

aşk

sevdiğin kişiye doyasıya sarılmak ne tür bir histir, ya da oturduğun yerde başının omuza doğru yaslanması? yıllar öncesinde çok kısa da olsa hatırlıyorum, çok ilginç bir uyuşma hissi anımsarım, o an için hem huzurluydum hem de bunlar bitecek telaşıyla titrek bir vaziyet. öpmeyi ise bilmem, yaşamadığım doğrudur, ya da gece boyu sarılmak? kendimi bildim bileli sol kol başın altında sağ kol ise omuz üzerinde uyurum. sözün kısası uzun uzun yaşamadığım bir histir aşk.

ama uğruna koşturmayı bilirim. öncesinde görmek ve hoşlandığını fark etmek, doğrusu bu konularda ilk görüşçüyüm. sonrasında ise tanışmak, o anın heyecanı, en ufak hareketten medet ummak, zamanla adeta takıntılı bir ruh haline bürünmek, onun olduğu her yerde mutlu olmak ile olmadığı yerde huzursuzca dolaşmak, sonrasında ise kendi kendine gelin güvey olmak. tabi burada bitmiyor, ekseriyetle günün her vakti ve saati hayallere dalabiliyorsunuz, öyle hayaller ki bulunduğunuz zaman ve mekandan bağımsız bir gelişim seyrediyor, gel zaman osmanlı dönemi balkan coğrafyasında bir dere kenarında, git zaman roma'nın surları altında bir yerlerde buluşuyorsunuz, olmazsa alternatif bir evrende baş başa kalıyorsunuz. hikayenin gerçeğine doğru dönersek eğer onunla bulunduğunuz her mekan size o anki hislerinizi ve karşınızdaki kişinin tavrını hatırlatıyor, kimi zaman gülerek kimi zaman ise üzülerek yad ediyorsunuz, kendi adıma konuşursam bugün dahi yıllar önce sevdiğim kişilerle oturup dolaştığım yerlerde geziyor ve hatırlıyorum, ki hafıza aynı zamanda kendini bilen bir benliğin gereğidir, anıların iyi ya da kötü olması fark etmez, hatırlıyor olmak zorundayız.

işin bir başka ilginç boyutu ise aşkın "rasyonel" açıklamasını hala tam anlamıyla yapamıyoruz, tabi ki bu konuda epey teori ve araştırma var, ancak bir yerlerde boşluk hissediliyor. mesela üreme içgüdüsü üzerinden açıklamaya çalışıyoruz lakin bir insana yalnız sarılmak ve yüzüne bakarken gülüşünü özümseme isteği bu içgüdüyle ne kadar uyuşuyor? ya da aseksüeller, onların da aşık olduğunu görüyoruz, aşk sıklıkla cinsellikle iç içe bir profil seyretse de cinselliğin çok daha geriye düştüğü vakalar mevcut. belki de insanın kimilerinin zannettiği gibi biyolojik bir makine olmadığının en güzel kanıtı aşık olmasıdır.

son olarak, şu vakte kadar yaşanan hezimetlerin bir getirisi de insanı katılaştırması, hele ki eşcinseller için bu adeta hayatta kalma refleksine dönüşüyor. kendi adıma konuşacak olursam sevgiyi umutla eş bir biçimde hissettiğim vakit doğaya ve pozitif duygulara daha çok yaklaşıyorum, o vakit dışarıya karşı daha sevgi dolu baktığımı hissediyorum, peş peşe gelen yenilgiler ise içten içe bir öfke doğuruyor. tasvir etmek gerekirse eğer, kendimi çevresinde yıldırımların düştüğü bir tepede önündeki ovaya büyümüş ve dikleşmiş gözlerle bakan bir savaşçı gibi hissettiğim oluyor, bir sonraki sahnede ise lejyon bölüğü tabutta bir ceset taşıyor. adeta bir yabancılaşma ve doğal olandan ve bir parça iyiden uzaklaşma hali.

Toplam entry sayısı: 1106

yalnıztanrı'nın askere gitmesi

şu an acemiyi yeni bitirmek ayrı bir duygu. pembe teskere tercih etmem, paşalar gibi yapmak dururken.

kocamı bir erkekle yakaladım

bekarken istediğiniz her şeyi yapın saygı duyarım lakin, hayatınızda birisi varken veya evliyken bunu yapmayın. karşınızdaki insana biraz değer verip önemseyin. kendinizi onun yerine koyun.
ayrıca dünyayı hetero hayattan sıkılan insanların kurtaracağını zannetmiyorum. evlendikten sonra kendini keşfeden bir insanın kime ne yararı olabilir?

babanın ölmesi

girilen entryler insanı hüzüne boğuyor. okurken bir kendime kızdım iki babama. sonra kendime kızdığım için tekrar kızdım kendime. dünya boş belki ama bunun farkında olmayanlar var. eğer bir gün ölümünü duyarsam ne hissederim bilmiyorum ama üzülmem pek. yapılmamış bir babalığın evlatlığını uzun bir süre üstlendim. sırf istediği hayata yönelmediğim için tiksinç ve aşağılık oldum. sonuçta layıkı ile babalık yaptığı 4 çocuğu daha var. onlar üstlenebilirler sanırsam acısını, lakin ben üstlenmem. hayatı bana çocukluğumdan beri eziyet haline getirmiş bir insan için yıpratamam kendimi. yıprandığım kafi ve yeterli galiba. bazen kimsesizlik kötü bir aileden daha iyidir. anne baba sevgisi görmeden aile hayatı yaşamak ne denli yıpratır insanı bilen var mı? birde o mahrum edilen sevginin kardeşlerine ne denli hakkı ile verildiğini görerek. 5 yaşında kıyafetlerini toplayıp düzenleyen bir çocuk aşağılanıp ezilmemeli. istediği liseye gitmek isteyen bir çocuğun hayalleri aşşağılanarak reddedilmemeli. bir mülakatta 1’inci gelmiş çocuğu başka bir liseye göndermemeli. unutmam kendimi o imamhatipten kovdurana kadar ne tartışmalara girdiğimi. zoraki olarak yazıldığım meslek lisesinin ilk dersinde öğretmenimin yanlış okuldasın cümlesini unutamam. istediğin bölümü okumadığı için 3 yıl iğrenerek bakmamalısın. senin işinde yanında çalışmadığı için hayatı zindan etmemelisin. sırf uyku problemi yaşadığı için uyuşturucu bağımlısı diye şikayetçi olmamalısın. sırf gözetimin altında olsun diye, hiç bir şey yapamasın diye hırsızlık ile dava açmamalısın. kendi sorumluluklarını geçtim diğer çocuklarının sorumluluklarını yüklememelisin. her yaptığının üstesinden geldiği için sen benim lanetimsin dememelisin. siz kaldığınız otel odasında uyuşturucu kullanıyorsun maksadı ile polis tarafından uykunuzdan edilmek nedir bilir misiniz. bazen kimsesiz olmak ister, tercih ettiğim kimsesizliğim ile gayet mutluyum. ölen ölsün bende zaten hepsi ölü. ruhlarına gerekli fatiha’yı okuyalı çok oldu. yani kısaca herkesin canı cehenneme. modumu düşürdü bu başlık, nerden karşıma çıktıysa.

nonteist eşcinsellerin müslüman eşcinselleri hor görmesi

kimse kusura bakmasın müslümanım diyorsan islamiyetin getirmiş olduğu ve şahsa yüklediği tüm sorumlulukları üstlenip o yaşam stiline bürünmen gerek sen dini görevlerini ve yasaklarını yerine getirmiyorsan müslümanım deme buda bi saçmalık , bu görüşüm sadee islamiyet adına değil tüm dinler adına bişeyi tam yapmıyorsanız ben buyum demeyin .

detrans pişmanlıkları

polemiğe girmek isterdim de o kadar değerli olmadığınızı fark ettim. yaranız var deştik belli. evli insanlarla yatıp kalkan insanların, bununla övünenlerin ne saygısına ne sevgisine ihtiyacım yok. bahsettiğin lağım çukuruna yükselecek ahlak bilincine bile sahip değilken sapkın kelimem yaranı, yaralarınızı deşmiş belli ki. ülkede bekar kalmadı ya ee tabi bununda savunmasını yaparsınız. savunduğunuz ortam içler acısı. gençler babalarının yaşıtları ile yatıp kalkar, yaşlılar gençlere para yedirir veya yedirmeden yatar kalkar. genç dediklerimde ya reşit değil ya yeni reşit olmuş. sonra bunları da savunursunuz. çünkü bunlar çok sağlıklı ilişkiler. ilişki diye adlandırdığınız şeylerin ne seviyede ilişkiler olduğunu bilmiyorsunuz sanki. millete cc cc nefret enjekte ediyorum ya sizin hiç payınız yokmuş gibi. ayrıca bahsettiğiniz lgbt derneklerinin son 1 yılda ki faaliyet raporlarını dökün, sonra eyvallah derim. elde tutulur bir şeyler görürseniz tabi. gösterişten ibaret bir iki olay ile gözlerinizin boyanması bilgi eksikliğinden sanırsam.

“dayatılmış heteroseksüel ağız” pardon ama bir eşcinsel olarak sizin le hem fikir olmadığım için çok sığsınız. herkes tek tip olamaz. şey ede ede bana hiç bir şey öğretmezsiniz. çünkü, ne anlıyorsunuz ki ne öğretesiniz. bu cidden acı.

bir şeyi “bir konuyu” savunanlar kadar savunmayanlar daima var olacak. bunu şey ede ede önce siz öğrenin.

oturup burada lgbt ortamında dönen tüm pislikleri anlatmakla vakit harcayamam. çünkü sizlerinde bildiği lakin örtbas ettiğiniz gerçeği var. kabullenmediğiniz. asla da kabul etmeyeceğiniz içler acısı iğren pisliklere ev şahitliği ediyor. ekstra olarak ben sapkın diyorum ya hani, bana saldırmadan önce bir ortama bakın ne seviyedeler. hepiniz bilirsiniz bu ortamda herkesin herkesle en az bir kez yatmış olduğu gerçeğini. bu bir ortamın sapkın olduğunu nitelendirebileceğimiz yada sapkın yaftasını vurgulayabileceğimiz küçük bir örnek. tekrar söylüyorum ki bir şeyi savunanlar kadar savunmayanlar da mutlaka olacaktır. sonuçta ben size ölün geberin demiyorum. bunun tercih olarak yaşanmadığının farkındayım, benimde doğamı reddetselerde kendi düşüncelerini savunabilirler. ne kadar aykırı, şiddetli, kabullenmez olursa olsun.

ayrıca, girdiğim bir çok ortamda şirin görünmek, bu güldürdü. birde korkumdan bahsedilmiş, bu kanılara nereden varıldı. :) kendi adıma konuşayım, girdiğim her ortamda nefret edilirim. kimsenin sevgisinde, ilgisinde, saygısınada ihtiyacım yok. gerektiği kadarını kendime sağlayabiliyorum. “sevilmek yerine nefret edilmek daha az yıpratır insanı”.

hornet

insanların klonlaştığının garantisi olan uygulama. 3 günlük bir deneyimim oldu yüzlerce insan yazıyor ve hepsi bir birisinin aynı şeyleri yazıyorlar. adam tanışmak için yazıyor fakat bir insanla nasıl tanışılacağına dair hiç bir fikri yok. sapkınlığın zirve yaptığı, manevi benliğin tamamen kaybolmasına, küçük çocukların yaşlılara metreslik yapmasına öncü olan uygulama.

actual proof

yakın zamanda bana imla klavuzu atmış yazar. benim yazım hatalarıma odaklanacağı kadar kendi hayatına odaklansa daha iyi bir hayat yaşayacak yazar. kendisine de hak veriyorum, emekli yalnız bir yazar galiba ne yapsın işi gücü gençlere sataşmak.

yalnıztanrı'nın askere gitmesi

şu an acemiyi yeni bitirmek ayrı bir duygu. pembe teskere tercih etmem, paşalar gibi yapmak dururken.

neden yalnızım

şöyle bir düşündüm, ben neden yalnızım diye. hani bu aşk, sevgili, arkadaş ve aile bakımından, her şeyi bir kefeye koydum ve sağlamca düşündüm. asıl sorunun şu olması gerektiğini anladım, türkiyede eşcinseller neden yalnız. kimsenin neden bir partneri yok, herkes ilişki konusunda neden yalnız. arkadaş konusundada, öyle sağlam dostluklar ise şahit olduğum kadarı ile oda yok. yani koca ülkede, ayrım yapmadan 10 milyondan fazla eşcinsel var, neden toplasan 100 çift çıkmıyor?

yalnız kalanların bunu bir tercih gibi gösterme çabası

şimdi yalnızlık garip bir kavram, kendi içinde ayrışır. çeşitlilikleri vardır. tercih edilmiş bir yalnızlık var mesela, başlıkta denmeye çalışılan şey yalnız bırakılmak, bu noktada yalnız bırakılmak ve yalnızlığı tercih etmek arasında mesela ciddi anlamda farklar var. yalnızlığı tercih ettiğin zaman insanları sen silersin, başlıkta denen ise tam aksine insanları kaybetmektir. tabi kimisi bu şekilde ilerleyebilir oda onların sorunu sanırsam.

detrans pişmanlıkları

düşünce özgürlüğünün ne kadar farkındasınız? sonuçta bu sözlükte heteroseksüellerden tutun homofobik insanlara kadar binlerce entry var. her türlü konu, insan tipleri gözlemlediğim kadarı ile burada eşcinsel bireyler tarafından yıllarca yeri gelmiş aşağılanmış yeri gelmiş savunulmuş. her türlü sitelerin linklerine yer verilmiş. bu tutumunuz şimdi neden? nefret bir hastalık olabilir lakin o nefreti tetikleyen şey nedir? bu toplum bizden nefret ediyorsa emin olun bu nefretin çoğunluğu görünür eşcinsellerden kaynaklı veya sokakta arsızca dolanan bilinçsizce sapkın eşcinsellerden dolayı. saygı diyorsunuz, bu ülkede nefrete son verelim diyorsunuz oturup düşman gördüğünüz insanlara küfür ediyorsunuz. sonra neden hedefsiniz. şu sözlükte ne muhabbetlere şahit oldum, hiç birinde de (bkz:kete) adlı yazarı göremedim. isteyen istediği linki koymakta ve istediğini savunmakta özgür. saygı duymayacaksanız unutmayın ki saygıya değer hiç bir zaman olamayacaksınız. altı üstü link. eşcinselliği savunanlar kadar savunmayanlar da olacaktır.
dünyada her konuyu savunanlar kadar savunmayanlar zaten yok mu?

detrans pişmanlıkları

evet başlayayım. uzun bir entry olacak sanırsam. ilk önce meselelgbt denilen sitenin içeriklerini merak edip okudum savundukları şey aykırı olabilir. elmanın kabuğunu seven olduğu kadar sevmeyen de var sonuç ta. saygı duyun veya duymayın var olacaklar ve olmaya devam edecekler. altı üstü bir link paylaşıldı diye insanları koyduğunuz kefeye bir bakın. adam bir web sitesinin linkini koydu diye onları destekler mi oldu.

ayrıca bu toplumda bizler azınlığız ve azınlık olmaya devam edeceğiz. heteroseksüel bireyler kendi kirlerini örtbas ediyorlar bunun farkındayım, nasıl bir imam çocuklara tecavüz ederde islami kuruluşlar bunu örtbas eder ya. bu doğanın kanunu kendilerine laf getirtecek her şeyi örtbas eder, her türlü toplum. lakin bizler azınlığız ve yapılan yanlış adımlar, yanlış yaşanan hayatlar üzerimize bir ok gibi atılıyor. bir eşcinsel olarak hiç bir zaman gizlenmedim, sorana açıkça söylerim ama bas bas kimliğimi haykırmaya da hiç bir zaman gerek görmedim. heteroseksüeller ben buyum diye haykırır mı? hırsızlar ben hırsızım diye? siyahiler ben siyahiyim diye? asyalılar asyalıyız diye? vs vs onlarca ırk var. dışarda kendimi haykırmıyorsam bu gizlendiğim anlamına gelmez. bunun anlaşılabilir olduğunu düşünüyorum. ayrıca 2017 yılında onur yürüyüşü adı altında bireylerin, lgbt derneklerinin öylesine iğrenç tavırlarına şahit oldum ki orada bitti bazı şeyler. onur yürüyüşü manidar bir başlık iyi adlandırılmış ama alakası yok sanırsam. eşcinsel insanlar tarafından, bir dönem ortam geçmişim oldu, hiç güzel anılar biriktiremedim, o zamanlar bu düşüncede değildim lakin arkamdan dönen yanlış ithamlar, görmüş olduğum saygısızlık, ötekileştirmem beni eşcinsellerden soğuttu. insanların istediği linki paylaşmakta özgür olduğunu söylediğim bir entry nelere kadirmiş onu anladım.

bu sözlükte var olduğumdan beri eşcinsellik konusu ne zaman gündeme gelse biriler ile mutlaka tartışmaya girdim. kendimi bunca zaman anlatamamak, yada anlaşılabilir olamamak benim yoksunluğum olduğunu zannetmiyorum. sadece işinize gelmiyor. bu sözlükte 2 yıldır varım ve ilk kullandığım zamanlar homofobik bir eşcinsel olduğumu belirtmiştim. sebebini, bu nefretimin nedenini apaçık ve pak bir şekilde açıklamıştım. o zamanlar iki yazarla ciddi bir polemiğe girdim diye hatırlıyorum. ey sözlük yazarları o zamanlar neredeydiniz? yada okudunuz, diyecek lafınız mı yoktu bilmiyorum. şimdide ister askıya alın ister kapatın. herkes aynı düşünce yapısına şahit olacak diye bir kural yok. o portalın savunduğu şey bariz ve pak bir şekilde ortada bunun farkındayım ve bunu savunmuyorum. entrymde savunduğum şeyin bile idrakına sahip değilsiniz. o yüzden boşuna yazılmış bir entryden başka bir şey değil bu yazdıklarım.

uzun zamandır bu sözlükte entry giriyorum, hiç bir zaman görünür olması benim için sorun değildi. zaman zaman bazı entrylerimde detaylı açıklamalar yaptım ve tekrar yapmaktan artık çok sıkıldım. siz bu şekilde anlayabilirsiniz normal, bakış açınız bu kanıya varmanızı sağlayabilir.

ben sanırım artık aktif kullanmayacağım yada bu konulara artık dahil olmayacağım. bu ülkede eşcinsellerin sonu nereye varır bilmiyorum. ama arzu ettiğiniz yere de bu zihniyet ile hiç bir zaman gelemeyeceğinizi üzülerek söylüyorum

detrans pişmanlıkları

polemiğe girmek isterdim de o kadar değerli olmadığınızı fark ettim. yaranız var deştik belli. evli insanlarla yatıp kalkan insanların, bununla övünenlerin ne saygısına ne sevgisine ihtiyacım yok. bahsettiğin lağım çukuruna yükselecek ahlak bilincine bile sahip değilken sapkın kelimem yaranı, yaralarınızı deşmiş belli ki. ülkede bekar kalmadı ya ee tabi bununda savunmasını yaparsınız. savunduğunuz ortam içler acısı. gençler babalarının yaşıtları ile yatıp kalkar, yaşlılar gençlere para yedirir veya yedirmeden yatar kalkar. genç dediklerimde ya reşit değil ya yeni reşit olmuş. sonra bunları da savunursunuz. çünkü bunlar çok sağlıklı ilişkiler. ilişki diye adlandırdığınız şeylerin ne seviyede ilişkiler olduğunu bilmiyorsunuz sanki. millete cc cc nefret enjekte ediyorum ya sizin hiç payınız yokmuş gibi. ayrıca bahsettiğiniz lgbt derneklerinin son 1 yılda ki faaliyet raporlarını dökün, sonra eyvallah derim. elde tutulur bir şeyler görürseniz tabi. gösterişten ibaret bir iki olay ile gözlerinizin boyanması bilgi eksikliğinden sanırsam.

“dayatılmış heteroseksüel ağız” pardon ama bir eşcinsel olarak sizin le hem fikir olmadığım için çok sığsınız. herkes tek tip olamaz. şey ede ede bana hiç bir şey öğretmezsiniz. çünkü, ne anlıyorsunuz ki ne öğretesiniz. bu cidden acı.

bir şeyi “bir konuyu” savunanlar kadar savunmayanlar daima var olacak. bunu şey ede ede önce siz öğrenin.

oturup burada lgbt ortamında dönen tüm pislikleri anlatmakla vakit harcayamam. çünkü sizlerinde bildiği lakin örtbas ettiğiniz gerçeği var. kabullenmediğiniz. asla da kabul etmeyeceğiniz içler acısı iğren pisliklere ev şahitliği ediyor. ekstra olarak ben sapkın diyorum ya hani, bana saldırmadan önce bir ortama bakın ne seviyedeler. hepiniz bilirsiniz bu ortamda herkesin herkesle en az bir kez yatmış olduğu gerçeğini. bu bir ortamın sapkın olduğunu nitelendirebileceğimiz yada sapkın yaftasını vurgulayabileceğimiz küçük bir örnek. tekrar söylüyorum ki bir şeyi savunanlar kadar savunmayanlar da mutlaka olacaktır. sonuçta ben size ölün geberin demiyorum. bunun tercih olarak yaşanmadığının farkındayım, benimde doğamı reddetselerde kendi düşüncelerini savunabilirler. ne kadar aykırı, şiddetli, kabullenmez olursa olsun.

ayrıca, girdiğim bir çok ortamda şirin görünmek, bu güldürdü. birde korkumdan bahsedilmiş, bu kanılara nereden varıldı. :) kendi adıma konuşayım, girdiğim her ortamda nefret edilirim. kimsenin sevgisinde, ilgisinde, saygısınada ihtiyacım yok. gerektiği kadarını kendime sağlayabiliyorum. “sevilmek yerine nefret edilmek daha az yıpratır insanı”.

detrans pişmanlıkları

detranslar; anlamadığım, anlamlandıramadığım ve anlamlandıramayacağım bilinçsiz tipik eşcinsellerden başka bir şey değil. pişmanlıkları da o yüzden pek ilgi çekici değil, acındırıcı geliyor bana. boşuna demiyorum bu ülkede bilinçsiz binlerce eşcinsel var. kafalarına göre girişimlerde bulunup bulunup sonra pişmanlık yaftasını yüklemek. gelde saygı duy. hayır insan hata yapabilir büyük ve küçük de bu tarz insanlar kısaca cahiller.

homofobiyesescikart

homofobiye hayır demek homofobiyi öldürmez. psikolojide nefretin sebebi bulunmaya çalışılır ve o duygudan kurtarılır insan. kısaca bu insanlar bizden neden nefret ediyorlar diye düşünün biraz, düşünelim. önemli olan homofobiye hayır demek, pankartları açmak, olay çıkartmak, boykot etmek çözüm değil. çözüm olsaydı bugün böyle bir sorun olmazdı ve her geçen gün homofobi bu kadar ilerlememiş olurdu. homofobiye hastalık demek, tedavi olun demek de çözüm değil. o nefreti bir şekilde biz yarattık, sen veya ben yaratmasamda gözde görünür eşcinseller çok iyi homofobiyi besliyorlar. o nefreti nasıl yeneceğimize odaklanmak belki daha iyidir. devlet bize hak verse onu yapsa, bunu yapsa ne değişecek? sadece nefretin boyutunu büyütecekler. bu ülkede her şeyin bu kadar zor olması neden? neden insanlar bunu bu kadar zorlaştırıyorlar? neden gözde görünür insanlar ayta sözeri gibi nefreti yenmek yerine nefreti beslemeyi tercih ediyorlar? anlamıyorum. suç veya hastalık var ise çift yönlü bu. eşcinselliğini kabul etmeyip direnen hastalar en büyük homofobikler onlar, yani en büyük nefret algısı bir eşcinselde. translara gidenler de sokakta homofobikler. bunu normal buluyorum türk toplumunun algısında, geceyi eskortta geçirirler sokakta taşlarlar. tüm ülkeyi tedavi ettirebilir miyiz. insanları durmaya itmek, insanlara sadece gaz verir. insan yapma denileni yapmaya meyillidir, yaş fark etmez. dur demek ile yasalarda hak sahibi olmakla bu nefreti yenemeyiz, sadece besleriz bu nefreti. bu ülkede yasalar işe yaramaz, yaramış olsaydı her geçen gün bu halk bu kadar suça meyilli olmazdı. sorun bir kısımda değil tüm toplumda, hastalık sa evet hepimiz bir şekilde hastayız.
kişisel düşüncelerim bunlar, saygı duyun duymayın pek umrumda değil.