ilk anlamı: kutay soyocak ve taner yücel tarafından kurulan darkwave'imsi synthpop'umsu işler yapan, bangır bangır sallamış, daha da bangır bangır sallaması ümit edilen grup, proje. kendilerine elektronik indie müziğiyle gazino müziğini birleştirdik derler.*. bir kere bir festival de pizza alacağım diye sahnelerini kaçırmıştım bir daha tövbe. geçenlerde de kaos gl tarafından homofobi karşıtı günü vesilesiyle ankara'ya uğraşmışlardır. sahneleri çok güzeldir hatta kutay sahneden aşağı atlayıp sakallarımla oynama başlayınca her şey daha da güzelleşmiştir. ve bir de transeksüel bir arkadaşımın sahneye atlayıp karşılıklı dans etmeleri*
ikinci anlamı: suyu güçlü bir burgaç gibi döndürerek vücuda masaj yapan banyo küveti.
ankaraların kurtuluşlarından iflas olmaz bir papatya. bana ankara'yı sevdiren insanlardan birisidir. her gün küçük bir hareketimle gıcık edebilsem de onu ins beni sixtiees köşelerinde çürümeye bırakmaz.
bu ülkede maalesef hiçbir direnişin, hak arama eyleminin sonucunu alamıyoruz. nuriye gülmen ve semih özakça gibi güzeller güzeli iki insanın eriyip gitmesi benim canımı çok yakıyor. öğrendiğimden beri yüksel caddesinden zor geçer oldum. gönlüm istiyor ki bıraksınlar bu eylemi çünkü ölümle sonuçlanmasından korkuyorum.* bu kritik süreçte üzgünüm ki adaletin sağlanacağını düşünmüyorum. ne gündem yaratacak bir basın, ne de sesini duyurabilecek bir halk direnişi var. onlar ölürken tek yapabildiğim şeyin twitter'da, facebook'da, ayı sözlük'de paylaşım yapıyor olmakta benim ikiyüzlülüğüm belki ama elimden gelen bu.
en son bir adamla sevişirken aklımda birkaç gün önce tanıştığım bir kadın vardı ve şarkı söylüyordu
2 yıllık uzaktan uzaktan crushladığım çocukla dün tanıştım*, uzun uzun sohbet ettik. ne konuştuğumuz hakkında hiçbir fikrim yok***, biraz daha zorlasam aşk acısı çekmeye başlayacağım.*
tam da haaa hic oyle bir hocam olmadi derken ilk lisemde iki tane daddy bear tipli matematik hocami, dershanemde de bir muhtesem bir daddy bear olan matematik hocasini crushldigim aklima geldi. birde son sene bir cografya hocam vardi.* ha bi de ozel ders aldigim bir matematikci vardi, ona hala asigim. bir ara almancacim da cok tatliydi*. *
karşında oturuyordur. bir şey diyemiyor, o gücü kendinde bulmuyorsundur ve denmeyecek şeyler demişsindir bir sinirle daha önceden. ağzına sıçılırken bitmesini beklersin, tüm beklentilerin zaten kalmamıştır. yaptığım şeyin daha kötüsünü bana yapmış, o sözlerin daha beterini sarfetmiş olmasına rağmen belki de hatırlamıyordur, söylersem ve hatırlar, üzülür diye söyleyemezsin. altta kalırsın öyle de. o devam eder, seni kendine rezil eder. teşekkür edersin, daha fazla konuşamazsın. sonra elini bile sıkmadan gider. o anda bitersin.
ertesi gün editi - herkes kendi bokunda boğulur, o da bokumu yesin**
samimiyetine güvendiğiniz insanlara açılın. benim gibi muhabbet dönmüyor diye açılmayın ya da en azından bekleyin.** ben ilk önce bana açılan bir arkadaşıma açılmıştım* o yüzden çok rahattım.* açıldığım herkes* olumlu tepkiler verdi hatta kuzenim yıllardır birinin bana açılmasını bekliyordum dedi ve gözleri yaşardı. hem hassassanız bu konuda hem de çevrenizin nasıl tepki vereceğini bilmiyorsanız beklemenizde fayda var.
bir yaz one night stand'i olarak kalması gereken kişiye fena şeyler hissediyorum ve çok güzel şeyler olacak gibi. tek sıkıntı çok uzakta olması ve yanına anca kışın gidebilecek olmam***
bugün growlr'daki bir tane adam, profiline vücudunu koymak yerine yüzünü koymuş. adamın sakalları da bembeyaz, yüzü ay gibi parlamış. sevimli japon anime kızlarına döndüm ve pamuk pamuk sakallarını yerim senin pis yazdım. hoşuna gitti. ben de yazarken çok eğlendim ama. yeh yeh. sevgilim olursa yandere olurum ama.
hayatımın en zor günlerini yaşıyorum sözlük. yarak gibi hissediyorum
sebebi ise annemin ölüyor ve benim hiçbir şey yapamıyor olmam.
daha çocukken kayıt olduğum bu sözlüğe girmez oldum sözlük. yıllardır adam akıllı girmediğim sözlüğe arada bir itirafa birkaç şey yazar içimi döker rahatlarım diyerek girerim ama yazmaya üşenir çıkarım. hiç de ciddi bir şey yazamam, ciddi konuşurum!!! ancak yazarken insan kaybediyor kendini bir yerde. yazsam da beceremiyorum yani. zaten kalmış 3 kişi sözlükte. nerde o eski güllümler? bu sefer harbiden bir şey yazmam gerekti galiba kimseye söylediklerimi. bir şekilde yazmam gerekti.
bundan 2 ay önce 1 yıl uğraşıp bin bir türlü zorluklarla sonunda vize alıp gittiğim brüksel'deydim erasmus için. en çok da annem sevinmişti vizemin sonunda kabul edilmesine en çok da o uğraşmıştı. gidince tabii alışmam zaman aldı çünkü ne evim vardı ne arkadaşım. tam her şey yerine oturdu her şey çok güzel derken birden kuzenim aradı. dedim önemli bir şey değilse sonra konuşalım. çok önemli aç dedi. içimden dedim ki ah be söyleyecek bu sefer lezbiyen olduğunu ovyes. ancak annemin birden bire fenalaştığını ve yoğun bakıma kaldırıldığını, bana söylememe kararı alınmasına rağmen söylemesi gerektiğini düşündüğü için aradığını söyledi. durumunun iyi olmadığını ve kurtulma ihtimalinin düşük olduğunu açık açık söyledi doktor adayı kendisi zaten. inanılmaz şok olmuş bir şekilde toplanıp geri döndüm bolu'ya. annemin 7 tane kız kardeşi vardır. hepsi feryat figan. annemi görene kadar yediremedim de bu durumu zaten. neymiş inanılmaz büyük anevrizması beyin sapına baskı yapıyormuş bu yüzden vücudunu kullanamıyormuş bilinci de açık değilmiş. gördüğüm anda yıkıldım yoğun bakımda. gözlerinin anlamsız bakışı, vucudundaki mor şişikler... bunu hak etmedi ki o. istemeden gözlerine bakamadan ağladım o izin verdikleri 5 dakika boyunca. ama 3 hafta oldu buraya geleli, insan çirkin bir şekilde alışıyor. ya da benim durumum biraz farklı galiba. depersonalizasyon sorunum var bayağı ciddi. bu pozitif bir şekilde patladı ki ayakta duruyorum zaman zaman nasılsa artık. ama benim annem nasıl bu duruma düşebilirdi? koskoca karabeyoğlu kızı güneş nasıl o halde yatabilirdi inanamadım. neler neler atlattı lan o kadın! bypass ameliyatından koşarak çıktı be çok taşaklı kadındır annem! ama her zaman öyle olmuyor işte. beynine bir operasyon da yapamıyorlar daha kötü olur diye. öyle bekleyeceğiz bir ihtimaldir iyi olur diyor doktorlar. ancak belli son kum tanelerinin düşmesini bekliyorlar. ulan en kötüsü de elimden hiçbir şey gelmiyor. istanbul ankara kaç tane doktor dolaştım, hiçbirinde çare yok. nasıl sikko bir durum bu? kendimi suçlu hissedeceğim galiba sonsuza kadar hiçbir şey yapamadığım için. en azından yapmaya çalıştım diyerek içimi rahatlatacağım.
ismi de çok güzel annemin. güneş, sürekli ismini duyuyorum bir yerlerde. hep de duyacağım. hatta güneş dövmesi yaptıracağım her gördüğümde onu hatırlayayım. sanki unutacakmışım gibi. belki muhteşem bir ilişkimiz yoktu. doğruya doğru dünyanın en iyi annesi değildi. onun da psikolojik sorunları vardı ama dünyanın en iyi insanıydı. kimseyi incitmemiş hayatında, yardım isteyenden hiçbir şey esirgememiş. niye böyle bir duruma düştü ki şimdi? aklım hiç almıyor be. yediremiyorum asla. uzun bir süre de yediremeyeceğim ve bu gerçekliği beynim hep bloke edecekmiş gibi geliyor. ancak bu sağlıklı değil.
ha dahası. 100 kişilik aile divanı benim geri dönmemin daha iyi olacağına karar vermişler. galiba döneceğim ben de. burada olmam hiçbir şeyi değiştirmiyor hatta akıl sağlığımı kaybediyorum her geçen gün. en azından anneminde çok istediği gibi giderim derslerimi geçerim, okul hayatıma sıçmamış olurum maybe. gururlandırım onu. birkaç aya iyi olur da kalkar yanıma gelir falan diye düşünüyorum ama nafile. iğrenç iğrenç durumlar. gidiyorum galiba çarşamba. dönüşüm kötü haberle olmaz umarım.
ha dahası da var. 1.5 yıllık ilişkim bok gibi gidiyor. küçük bir problem bu ama şu an. mesafeli ilişki yürümüyor be. neyse siktir et bunu.
en garibi de çok farklı hissediyorum kendimi be sözlük. okumuştum bir yerde babası ölünce büyürmüş insan diye. burada bahsedilen baba rolü babamdan daha çok annemdedir benim için. benim en büyük dayanağım, en güçlü role modelim annem. umarım ölmez de hiç büyümek zorunda kalmam. ölmez de güneşim batmaz hiç. hiç boş, sıradan kalmam. onsuz nafile yaşamam.
ben. tam bir ortam orospusuyumdur. ortamdaki herkesle özel bir arkadaşlık kurup sürekli dedikodu bombardımanına tutulan kişiyimdir. kendime bayılıyorum.
hayatımın en zor günlerini yaşıyorum sözlük. yarak gibi hissediyorum
sebebi ise annemin ölüyor ve benim hiçbir şey yapamıyor olmam.
daha çocukken kayıt olduğum bu sözlüğe girmez oldum sözlük. yıllardır adam akıllı girmediğim sözlüğe arada bir itirafa birkaç şey yazar içimi döker rahatlarım diyerek girerim ama yazmaya üşenir çıkarım. hiç de ciddi bir şey yazamam, ciddi konuşurum!!! ancak yazarken insan kaybediyor kendini bir yerde. yazsam da beceremiyorum yani. zaten kalmış 3 kişi sözlükte. nerde o eski güllümler? bu sefer harbiden bir şey yazmam gerekti galiba kimseye söylediklerimi. bir şekilde yazmam gerekti.
bundan 2 ay önce 1 yıl uğraşıp bin bir türlü zorluklarla sonunda vize alıp gittiğim brüksel'deydim erasmus için. en çok da annem sevinmişti vizemin sonunda kabul edilmesine en çok da o uğraşmıştı. gidince tabii alışmam zaman aldı çünkü ne evim vardı ne arkadaşım. tam her şey yerine oturdu her şey çok güzel derken birden kuzenim aradı. dedim önemli bir şey değilse sonra konuşalım. çok önemli aç dedi. içimden dedim ki ah be söyleyecek bu sefer lezbiyen olduğunu ovyes. ancak annemin birden bire fenalaştığını ve yoğun bakıma kaldırıldığını, bana söylememe kararı alınmasına rağmen söylemesi gerektiğini düşündüğü için aradığını söyledi. durumunun iyi olmadığını ve kurtulma ihtimalinin düşük olduğunu açık açık söyledi doktor adayı kendisi zaten. inanılmaz şok olmuş bir şekilde toplanıp geri döndüm bolu'ya. annemin 7 tane kız kardeşi vardır. hepsi feryat figan. annemi görene kadar yediremedim de bu durumu zaten. neymiş inanılmaz büyük anevrizması beyin sapına baskı yapıyormuş bu yüzden vücudunu kullanamıyormuş bilinci de açık değilmiş. gördüğüm anda yıkıldım yoğun bakımda. gözlerinin anlamsız bakışı, vucudundaki mor şişikler... bunu hak etmedi ki o. istemeden gözlerine bakamadan ağladım o izin verdikleri 5 dakika boyunca. ama 3 hafta oldu buraya geleli, insan çirkin bir şekilde alışıyor. ya da benim durumum biraz farklı galiba. depersonalizasyon sorunum var bayağı ciddi. bu pozitif bir şekilde patladı ki ayakta duruyorum zaman zaman nasılsa artık. ama benim annem nasıl bu duruma düşebilirdi? koskoca karabeyoğlu kızı güneş nasıl o halde yatabilirdi inanamadım. neler neler atlattı lan o kadın! bypass ameliyatından koşarak çıktı be çok taşaklı kadındır annem! ama her zaman öyle olmuyor işte. beynine bir operasyon da yapamıyorlar daha kötü olur diye. öyle bekleyeceğiz bir ihtimaldir iyi olur diyor doktorlar. ancak belli son kum tanelerinin düşmesini bekliyorlar. ulan en kötüsü de elimden hiçbir şey gelmiyor. istanbul ankara kaç tane doktor dolaştım, hiçbirinde çare yok. nasıl sikko bir durum bu? kendimi suçlu hissedeceğim galiba sonsuza kadar hiçbir şey yapamadığım için. en azından yapmaya çalıştım diyerek içimi rahatlatacağım.
ismi de çok güzel annemin. güneş, sürekli ismini duyuyorum bir yerlerde. hep de duyacağım. hatta güneş dövmesi yaptıracağım her gördüğümde onu hatırlayayım. sanki unutacakmışım gibi. belki muhteşem bir ilişkimiz yoktu. doğruya doğru dünyanın en iyi annesi değildi. onun da psikolojik sorunları vardı ama dünyanın en iyi insanıydı. kimseyi incitmemiş hayatında, yardım isteyenden hiçbir şey esirgememiş. niye böyle bir duruma düştü ki şimdi? aklım hiç almıyor be. yediremiyorum asla. uzun bir süre de yediremeyeceğim ve bu gerçekliği beynim hep bloke edecekmiş gibi geliyor. ancak bu sağlıklı değil.
ha dahası. 100 kişilik aile divanı benim geri dönmemin daha iyi olacağına karar vermişler. galiba döneceğim ben de. burada olmam hiçbir şeyi değiştirmiyor hatta akıl sağlığımı kaybediyorum her geçen gün. en azından anneminde çok istediği gibi giderim derslerimi geçerim, okul hayatıma sıçmamış olurum maybe. gururlandırım onu. birkaç aya iyi olur da kalkar yanıma gelir falan diye düşünüyorum ama nafile. iğrenç iğrenç durumlar. gidiyorum galiba çarşamba. dönüşüm kötü haberle olmaz umarım.
ha dahası da var. 1.5 yıllık ilişkim bok gibi gidiyor. küçük bir problem bu ama şu an. mesafeli ilişki yürümüyor be. neyse siktir et bunu.
en garibi de çok farklı hissediyorum kendimi be sözlük. okumuştum bir yerde babası ölünce büyürmüş insan diye. burada bahsedilen baba rolü babamdan daha çok annemdedir benim için. benim en büyük dayanağım, en güçlü role modelim annem. umarım ölmez de hiç büyümek zorunda kalmam. ölmez de güneşim batmaz hiç. hiç boş, sıradan kalmam. onsuz nafile yaşamam.