eve gelip yemek bile yemeden yatağa girdiğinde, karnın acıktığı halde mutfak kirlenmesin diye yemek yapmaya bile üşendiğinde anlarsın. temmuz aylarım öyle geçer.
duygusal değil de fiziksel yalnızlığım açık seçik ortaya çıktı bugün. bütün gün evde oturup tv izledim, biri de çıkıp demedi ki "bu çok saçma ya değiştir/ biraz kıs lan sağır mısın?!/ şu kumandayı versene bi vs.".
içerken yanında, -nabersin, keyifler iyi mi, diye sorabileceğin birinin olmadığını,
sinemada, yanındaki koltuğa kaykılmak yerine koltuğu ortaladığını,
kahve, sohbet isterken, kahve içip telefona gömülmüş olduğunu,
eve dönüşte, arayıp -bir şey lazım mı, diye sorabileceğin birinin olmadığını,
libidon tavanken, kendini bilgisayar, telefon vb başında porno izlerken bulduğunu fark ettiğin tüm o anlar.
yanlız kalıp düşündüğün zaman aslında ne kadar yanlız olduğunu hissedersin, bir ayrılık sonrası bir veda sonrası yada bir hatanın vermiş olduğu pişmanlık duygusu, aslında hep yanlızız yanlız hissetmek için kötü şeyler yaşamış olmak gerekmiyor, mutlu iken bile yanlızız yanlız olduğumuz için mutluluğumuzu paylaşıyoruz, mutlu iken yanlız olmadığımızı düşünüyoruz, mutsuzken yanlız olduğumuzu düşünüyoruz
gün gelir ve anlar ki insan; yaşadığı her şey bir yalandır..! geriye vazgeçemediği bir aşk ve kabullenemediği bir yalnızlık kalır.
sen konuşmaya tenezzül etmezsin suskun sanırlar, ve umursamaz. bilmezler ki, bir konuşacak olsan yüzüne bakacak yüzleri kalmaz.
yastık/yorgan kılıfı değiştirmeye çalışırken pes edip bir sigara yaktığım andır. hayatta en nefret ettiğim işlerin başında gelir, sevgili isteğimi depreştirir.
önceki gün evinizde hatta, odanızda misafir ettiğiniz; gece yarılarına kadar oturup güldüğünüz dostunuzun ertesi gün "odam ne kadar sessiz" dediğiniz andır.