aileye açılmak

  • /
  • 6
ilk annem öğrendi. ona söylemek kolaydı bu dünyadan göç etmişlerle sohbet etmek daha kolay.
sonra ablam öğrendi.bir yıl direndi,eleştirdi,küstü sonra panpa olduk sevgilimle küstüğümüzde aramızı düzeltiyor.şimdi yaşadığımız aşkı kıskanmaya başladı.
hala merak ettiği soru ''altta mısın? üstte misin?'' olsun bir 10 yıl daha beklerim medeniyetleşme zaman alıyor.
insanın ailesinden birinin bilmesi ve yanındayım demesi büyük zenginlik.
her ailenin dinamikleri farklı. söylenmeli veya söylenmemeli diyebilmek için o dinamikleri bilmek gerekiyor. bu durumu en iyi bilecek kişide aslında kendimiz.

nacizane tavsiyem aileniz çok açık görüşlü dahi olsa ekonomik özgürlüğünüzü kazanmadan açılmayın. duyacağınız şeyler sizi üzebilir, terkedip gitmek isteyebilirsiniz. ama ekonomik özgürlüğünüz yoksa aynı evde yaşamak eziyete dönüşebilir.
33 yaşına geldikten sonra “ulan yapsam mı yapmasam mı” diye düşündürmeye başlayan eylem. 3 sene öncesine kadar bir erkekle sevişmeyi aklına bile getiremeyen, 1 sene öncesine kadar herhangi bir tanıdığımın benim cinsel kimliğimi öğrenmesini dünyanın en korkunç şeyi olarak düşünen ben bugün aileye açılma fikrini bile ciddi ciddi düşünmeye başlamış bulunmaktayım. babam yaşıyor olsaydı bunu yapmam imkansızdı ama annemin ve abimin bilmesi bana ne getirir, benden ne götürür düşüncesini sorgulama aşamasındayım. çekip vuracak değiller ama uzun bir münakaşa evresi geçeceği malum. eşçinselliğin ne demek olduğunu uzun uzun anlatacak enerjim var mı, onu bilmiyorum. zira 1 hafta arayla 2 çok yakın arkadaşıma bunu açıkladım ve aldığım tepkilerden şunu farkettim ki, hetero dünya bu eşçinsellik meselesine gerçekten çok uzak ve çok az şey biliyorlar. yani genç, üniversite mezunu, ortalamanın çok üstünde bir kültür birikimi olan bir hetero birey, eşçinselliği sadece göt vermek olarak düşünüp, bir de aktif olanlar var dediğimde “ben onları oğlancı zannediyordum, hani osmanlı’da falan oğlancılar vardı ya” diye cevap verip kahkahayı bastığımda “hiç düşünmedim ki lan, niye eşçinsellik hakkında kafa yorayım” karşılığını verdi. bir diğeri direkt hastalıktan olaya girdi. genci bu kadar az kafa yorup bilgi sahibi değilse 65 yaşındaki anneme bunu nasıl anlatabileceğim konusunda ciddi endişelerim var. diğer taraftan da artık insanların evlilik, çoluk çocuk muhabbeti yapmasından fena halde bunalmış durumdayım ve kafamın biraz rahatlamasını istiyorum. kafa karışık biraz dostlar. tecrübesi olanlar fikir belirtirse sevinirim.
futboldan anlamayan bir kadına ofsaytı açıklamaktan, küçük bir çocuğa neden sürekli şeker yiyemeyeceğini açıklamaktan yada ergen bir erkek çocuğuna kadınların nasıl regli olduğunu açıklamaktan çok daha zordur.
anneme söylememin nedenlerini çok da idrak edebilmiş değilim ama bir nedeni de şu olabilir, ileride bir gün, allah gecinden versin ama, ölüm döşeklerinde falan bu sırrım zaten açığa çıkarsa "oğlum keşke söylemiş olsaydın, niye içinde tuttun bu kadar, sana yardım edebilridik, biz senin anne babanız" falan gibi bir sahneyi yaşamamak için olabilir. zira mesela artık anlamak isteyene ayan beyan belli olan bir yaşantım olsa da, babam çok güzel bir şekilde anlamamazlıktan geliyor, konu hakkında da hiçbirşey sormuyor, hasbelkader bişi olsa, çok rahat bir şekilde "iyi de hiç bilmiyordum ki, bana hiç açmadı ki" der, işin içinden çıkar. bunu yapmadılar ama, o da onların tercihi oldu ve benim içimde de kalmamış oldu. annem dedi zaten babana söyleme diye, babama niye söylemediğim konusundaki sorumluluk da kendisi.

bunun dışında, ileride bir gün bu dünyadan ayrıldıklarında, ben "acaba söylemiş olsaydım, daha farklı, daha anlayış dolu bir ilişkimiz olur muydu" diye hayıflanmayacağım. söyledim ve bi bok olmadı, ben üstüme düşeni yaptım, onların tercihi kendi oğullarıyla ilgilenip ilgilenmemek, sorunlarını paylaşıp paylaşmamak.

üstüne üstlük annem kendi oğlunun eşcinsel olduğunu bildiği halde, benim yanımda televizyonda rüzgar erkoçlar veya benzeri bir haber çıktığında, "memleket pislik doldu" falan gibi çok fantastik laflar edebiliyor, hayret ediyorum. bunu diyen de eğitimsiz cahil birisi falan olsa hadi anlayış göster ama kendisi bir de doktor. zaten en homofobik ailelerin akademisyenler arasından çıktığını yazıyordu listagın kitabında.

öte yandan beni ahmet yıldız gibi öldürmek peşinde olmayan bir ailem olduğu için, yine de şükretmeliyim sanırım. ne zor işler bunlar ya, sorun öyle dallı budaklı ki, adam akıllı kimseye kızamıyorsun.
gereksiz bir soylem daha fazla uzmeye hakkimiz yok diye düsünüyorum biz onlarin cinsel hayatini bilmiyorsak onlarinda bizimkinin bilmesine hic gerek yok
kuantum fiziginin dinamiklerini açiklamaktan daha zordur.
başlık açılmış entry yok, ben doldurayım bari.

denizde açılmaya benzemez ''baba'' ya açılmak.
babanızı tanımadan denemeyin sakın.
açıldığınızda, ya elinin tersi yüzünüzde patlar yada evlatlıktan direk rededilirsiniz.
ha bazı babalar vardır ki, sizin bu durumunuza anlayış gösterir.

babasının yanına tatile gitmiş, bulunduğu şehirden sabahın 7 sinde izmire sevgilisi ile buluşmak için giden ben.
baba sorar ve dialog başlar;

+oğlum bu saat te nereye canta elinde ?
-arkadaşımla izmire gidip arkadaşı alıp gelicem baba, buralara gelmemişte.
+kimmiş bu arkadaş, kendisi gelemiyormu buraya ?
-hem askerden arkadaşlarıda ziyaret edicem 1 gün kalıp gelicem arkadaşımı alarak.
bahsi geçen arkadaş = sevgilim, ve ailem bir bayan olarak biliyorlar sanarken ben !!!
+şu arkadaşı çok merak ettim ! senin bir erkek sevgilin varmış a.......a da yaşıyormuş.
-..........................!!! yok baba ne erkeği saçmalama nereden üretiyorsunuz bunları anlamadım.
+bilemiycem ben öyle duydum.
-neyse baba otobüsü kaçırıcam.

yani babalarda size açılabilir...
sene 2016, ergenlik gümbür gümbür. yine sinir krizi geçirip farkında olmadan kız kardeşin ödünü bokuna karıştırdığım bir günün sonunda anne beni çekti, anlattım böyle böyle, "çok normal" karşıladı, ya da ben öyle sandım, o ara odamda canan tan'ın eşcinsellik üzerine bir romanı vardı adını hatırlamıyorum, iki gün sonra o roman artık yoktu, baya gestapo gibi yırta yırta imha etmişler, işte efendim ben etkileniyor muşum falan, üstelemedim yemedi. aradan iki sene geçti, ergenlik yine tavan, kafa da güzel çıktım karşılarına "ben topum ulannn, aha buyum" diye sayko gibi konuştum, o ara baba ağlıyordu. ertesi gün baktım ortam çok gergin, "içkiliydim vs" ayağıyla geçiştirdim onların da işine geldi tabi. şimdi yaş oldu 22, iki gün önce kafa güzel yine çıktım babanın karşısına "lan oğlun bu yaşına kadar koluna iki kız takmadı hiç mi şüphelenmedin" diye başladım, adam kalktı "etken misin edilgen misin?" diye sordu amk ona göre oğluna cinsiyet atayacak. şimdi o enteresan diyalog hiç yaşanmamış gibi rol kesiyoruz, her neyse, böyle döngü gibi gidiyor işte. ne ben tam cesaret ediyorum ne onlar tam kabullenebiliyor, ara ara patlamalı, ortaya saykodeli manzaralar çıkartmalı bir ilişki.
özellikle ülkemizde sorundur , çok zordur akıbeti bir çok kötü sebebe yol açabilir.

müslüman ülkelerin örf/adet ve dini kurallarından dolayı bu tarz seçimler veya yaşam tarzları toplum tarafından kabul görmez.

bu sorunu ülkemizi göz önünde bulundurarak ele alalım.

bilindiği gibi ülkemizde eğitim çok düşük bir seviyede. tabi ki eğitim denilince akıllara kesinlikle okumak gelmemeli. her insan kendini geliştirebilir , ilk okul mezunu bir insan 2 üniversite bitirmiş bir insandan kafa olarak daha eğitimli olabilir.

bu ülkede ki ailelerin %90'ı sabit bir fikir ile yaşamlarını sürdürmektedir.

1-aman evladımız okusun , para kazansın , evlensin ,çoluk çocuğa karışsın ve mutlu olsun
2-aman elalemden bize karşı bir laf gelmesin.
vs.

en büyük sorun "elalem ne der" , "erkek adam öyle şeyler yapmaz" gibi , insan üzerinde yaptırımlar uygulanmasına neden olan düşüncelerdir.

kimsenin inancıyla dalga geçmek veya hor görmek gibi bir lüksüm olamaz.hem karşımdaki bireye hemde kendime olan saygımdan dolayı.
lakin müslüman inancına sahip bir ülkede bu seçimler asla kabul edilemez , edilmeyecektir.

tabi ki her insanın "hür" olarak yaşamak istemesi en büyük hakkıdır.buna hiç kimse itiraz edemez. 1. derecen yakınlar bile.

"umarım" düzelir herkes istediği gibi yaşama hakkını elde eder diyeceğim ama çok zor.
insanın içine atmayıp anlattıkça rahatlaması ve açılan olası konu başlıklarına- evlilik, kız arkadaş vs.- belirsiz cevaplar vermekten kurtulması adına anlamlıdır. insanın sırlarla yaşaması çok zor ve bu anlamda eşcinsellik çok büyük bir kambur. elbette kastım bu kamburdan kurtulmak değil ama yükü hafifletmek. tabii ki açıldığınızda aileniz sorunsuz şekilde karşılasa da sizin ileride yalnız kalacağınız, toplum tarafından dışlanacağınız gibi olası problemleri dert edecektir size yansıtmasa da. bu durum belki onları üzecek ama sizi daha iyi anlamalarını sağlayacaktır diğer taraftan da. ben anneme açılırken tüm vücudumda deprem oluyormuş gibi tarifsiz şekilde titredim ama şimdi bir nebze daha huzurluyum. beni her şeyimle kabul eden bir annem olduğu için de çok şanslıyım.

(bkz: bir eşcinselin içini açmak)
bence bunu yapmalı veya yapmamalı olduğunuzu şu şekilde anlayabilirsiniz. ailenizle düşüncelerinizin farklı olduğu noktaları düşünün. örneğin onların çok sevip sizin nefret ettiğiniz bir yemek ya da içine konulan bir şey. iki senaryo çıkaralım.

mesela maydanozdan tiksiniyorsunuz ama aileniz o olmadan yemek yiyemiyor. buna anlam veremedikleri gibi sizin bu hassasiyetinize karşı hiç bir şey yapmıyorlar, yiyemediğinizi bildikleri halde bütün yemekler maydanozlu yapılıyor, yok sayılıyorsunuz; onların da bu durum karşısındaki tavrı şu şekilde: maydanozsuz bir yemek düşünülemez, bütün insanlar maydanozlu yemek yer, bu çocuk daha nasıl olsa alışır maydanoza olur öyle. sonuç olarak siz ya o maydanozlu yemeği kusa döke yiyorsunuz ya da aç kalıyorsunuz. maydanoz faşizmi evde etkin.

ikinci senaryo

aileniz duruma anlam veremiyor ama sizin bu durumunuzun gerçekliğini kabullenip ne yapabiliriz diye düşünüyor. sadece 5 dakikalık bir beyin fırtınasıyla yemek pişerken maydanoz eklenmiyor piştikten sonra 1 tabak sizin ayrılıyor akabinde maydanoz ekleniyor geri kalan yemek maydanozlu oluyor. herkes mutlu ailecek yemek yeniyor. herkes doyuyor, herkes istediğini alıyor.

sonuç

birinci senaryoda aile çözümü daha uzun sürmesine daha acılı olmasına rağmen asimilasyonda buluyor, sorunu yok sayıyor.
evrimsel sürecimiz bizi sürü hayvanı olarak yetiştirdi, geçmişimizde bu özelliğimiz sayesinde rakiplerimize üstün geldik ve hayatta kaldık. bunun ispatını bugün bile yaşam tarzı olarak tarım toplumuna veya kolektif hayata geçen toplulukların hala avcı toplayıcı olarak yaşayan topluluklardan farkına bakarak anlayabiliriz. bireysel olarak hayatta kalma ihtimalleri bizden kat kat üstünken grup olarak bakıldığında çok daha başarılı olduğumuz söylenebilir. bize miras kalan bu sürü genetiği ve ahlakı farklılıkları yok etmeye meyletmemize sebeptir. doğuştan getirdiği farklılıklar yüzünden dışlananlar sadece insanlar değildir. bunu kurt, sığır vb. hayvanlar da yapar. bu sadece genetik de değil kültürel de bir mirastır. güçlerini sayıca üstün olmaktan alan toplulukların kültüründe bu farklı olanın öcü olması eylemi daha da şiddetlidir. bizim toplumumuz da gücünü bugün hala sayı üstünlüğüne dayandırmaktadır. gündemden düşmeyen tek adam, tek millet, tek devlet söylemleri tesadüfi değildir. global olarak da en çok tercih edilen sistemin demokrasi olması tesadüf değildir. eşcinsellik olgusu eşlerin bir yavru meydana getirememesi sebebiyle bizleri genetik olarak kusurlu kılar. bizler toplumların baskısıyla ürüyoruz(bisex vb. kişiler hariç.).tarihte bizi üremeye zorlamak yerine kendi halimize bıraksalar belki de bugün hiç birimiz var olmayacaktık. sonuç olarak eğer ailemiz maydanoz faşisti ise bütün genetik mirasımızı kabullenmeli ve ailemize yemeğe maydanozu sonradan eklemeye manipüle etmeliyiz. iletişimin ilk şartı sayılabilecek aynı frekansta olmayı sağlamalıyız. bir radyodan tv sinyallerini aktarmasını beklemek hüsran olacaktır.

ne kadar bilirsen bil söylediklerin karşındakinin anladığı kadardır.
avustralyalı trans birey henry ailesine, facebook/iş arkadaşlarına, kısacası tanıdığı herkese eğlenceli ve ufaktan da öğretici öğeler içeren bir video ile bu süreci aradan çıkartmış. kendi deyimiyle "eğer gülebiliyorsanız bu çok büyük bir mesele değil.".

http://www.buzzfeed.com/lanesainty/this-...

bir de sir ian mckellen'ın geçmişten günümüze mektuplar konseptinde bir kitapta (kurgusal da olsa) yer alan michael'ın annesine açılma mektubu var ki,

http://www.independent.co.uk/arts-entert...

"ne olduğum için değil ama senin tam şu an nasıl hissettiğin hakkında üzgünüm anne."
bence gereği yoktur böyle bir açıklamayı aileye yapmanın.
rahat ve geniş bakan bir aile ye sahip olan kişiler bu durumu gönül rahatlığı ile söylemektedir,
ama bu tarz yapıya sahip aileler herzaman olacak değil, heleki türk toplumun da bu durumu kaldıracak bir aile, çok nadir.
bırakın herşey olurun da ilerlesin.
annem zaten öldü babam ise cahil değil de kabullenemez böyle şeyleri. ya beni öldürür yada evlatlıktan red eder babamı da kaybedemem şu hayatta o yüzden açılmayı asla düşünmedim
hiçbir zaman yapamayacağımı düşündüğüm eylem,açılmayı düşünseydim küçükken yapardım,çoğu şeyin üstesinden kendim geldim. bu saatten sonra paylaşmak benim için bir şey ifade etmiyor gibi.ne kadar anlayabilirler ki hem ?
yılda 38 kere "emin misin" sorusunu duymama sebep olan durum.

ancak minnettarım, çünkü hayatımın çok kötü bir dönemiydi ve aynı evde yaşayıp her gün gördüğüm insanlardan saklayacak yeterince sırrım vardı zaten, artık dayanamıyordum. elbette ki kollarını açıp "ayyy canım iyi ki" diye karşılamadılar; ama artık görmezden gelmek mi denir umursamamaya çalışmak mı, yaptığım hiçbir şeye de karışmadılar. yalnızca her sene onur haftası döneminde ufak kızışmalar yaşıyoruz, galiba akıllarına geliyor durum. ama iyiyiz, daha iyi olacağız, umarım.

umarım herkes bunu söyleyebilir günün birinde. kimse kimseye açılmak zorunda değil zaten de, açılmanın inanılmaz bir yükü ortadan kaldırdığı da gerçek.
boşvermişlik psikolosine batık olduğum zamanlarda yapmayı düşünmüşlüğüm olan eylem. ama iyi ki yapmamışım. tavsiyem de yapmamınız yönünde. hatta sadece aile değil, hiç kimseye açılmayın. hiç kimseye güvenmeyin. açılınca belki kabulenirler, beni ben olduğum için severler falan filan... bu noktada da şunu söyleyebilirim: ne ailenizden, ne hiç kimseden, ne de hayattan bir şey bekleyin. mevcut durumunuzla kabullenin aile ilişkinizi, her şeye rağmen, hayatta yalnız olduğunuzu bilerek mutlu olmaya çalışın.

ha tabii bunlar sadece benim tavsiyelerim. her insanın gerçekliği, yürüdüğü-yürüyeceği yol farklıdır. ben sadece kendi gerçekliğimden bahsettim o kadar.

edit: madem o kadar hiç kimseye güvenmeyin falan dedim, neden kimseye güvenmediğimi de olaylar üzerinden anlatayım. ilki lise son sınıfta aşık olduğum çocuğa açılmam şeklinde oldu. o da beni sevmiyor olsa bile, en azından gidip de bunu millete yaymaz diye düşünmüştüm. sonuçta o ağırbaşlı, iyi mi iyi kalpli, sincap gibi bir insandı. ama ben ona açıldıktan yıllar sonra beni kuzenlerine ifşalayıp, maskara etti. aslında ben de seni seviyordum minvalinde şeyler yazmıştı ki, meğer beni oynatıyormuş. en büyük rüyam gerçekleşti sanırken gerçeği öğrendim. üstüne bir de etmediği hakaret kalmadı. telefonda resmen nefret kustu. "insan arkadaşım dediği insana o gözle bakar mı?" demişti ki, umarım aynısını bir gün bir kız ona söyler. aynı hakaretleri eder, aynı şekilde aşağılar...
ikincisi de çok yakın olduğum bir arkadaşım üzerinden gerçekleşti. kendisi zaman zaman çok samimi davranırdı. hatta samimiyet falan biraz masum kalır, baya baya oynaştığı zamanlar olurdu. sonradan öğrendim ki myjudas bana yavşıyor gibisinden şeyler yayıyormuş ortamlarda. arkamdan tek atıp tuttuğu da bu değil tabii, hemen her konu da arkamdan attırıyormuş. bu söylediğim insan da herkesin çok efendi, dürüst, güvenilir bildiği biri. herkes bir yana ben de yıllarca öyle biri olduğunu sanmıştım. ama hayat işte acı gerçekleri yüzünüze böyle böyle çarpıyor.
eşcinselliği kimlik olarak gördüğüm için,anama babama maske ardından oynamaktan bıktığım için birgün mutlaka yaşayacağım olaydır.
  • /
  • 6