aldatmak

orospu çocukluğuyla alakası yoktur. aldatmak her insanın yapabileceği bi şeydir. bu arada aldatmak sadece bedenle olmaz. bir gün önce bık bık bık aşk lafları döşediğin adama bir daha merhaba bile demezsen bu da aldatmaya girer. ama merak etmeyin bunun da orospu çocukluğuyla alakası yoktur.

(bkz: ota boka orospu çocuğu diyen ergen ekşici)
bedenine sahip olamayan ruhları mı farkir desem bedenleri mi aç gözlü desem ? kendini bilmez, banel, hırt diyeyim içim rahatlısın
her fani bir gün aldatmayı da aldatılmayı da tadar. çünkü her aşk bir gün biter yerine yenisi başlar..o yeni aşk gelince de kendinizi sadakatli olmak için zorlamayınız ayı kardeşlerim.. gün gelir o sadık olmaya çalıştığınız aldatır sizi.
her erkek aldatır diyenler de var. asıl bunu anlayamıyorum. sen pisliğini neden hepimizin üstüne bulaştırıyorsun ki birader.kişisel tecrübeleriniz hepimizi aynı kılıfa koymamalı.
asla yapmam diyordum ama yaptım, komik olan sevgilim ve onu aldattığım kadının isimlerinin aynı olmasıydı.

sadece fiziksel bir şey değildi, aldattığım kadına sırılsıklam aşıktım * , beraber olduktan 1-2 gün sonra da ilişkimi bitirdim zaten.

yine de vicdan azabı çekmiyor değilim, o zamanki sevgilim çok tatlı bir kızdı. *
sevgi ve seks yetersizliğinin dışardan karşılanma şeklidir. adam yüzünüze vurmayıp bu eksiğinizi sizden gizli dışardan karşılıyorsa ya hala bi umudu vardır ya da sevgi bölümün doldurup seksi karşılayamıyorsunuzdur ki kıçınıza tekme vurulması için kısa bi zaman vardır. başıma geldiğinde çok doğal karşılamışlığım, başkasına da (bence) haklı olarak yapmışlığım vardır.
(bkz: acı ama gerçek)
aldatmak için ne ilişkinin yetersiz olmasına, ne sevgisizliğe, ne de doyumsuzluğa gerek yoktur. aldatmak sadece bir andır ve o an ya iradeni kullanır ve kendini durdurursun ya da iradesizlik yapıp kendini başka bir insanın yanında buluverirsin. bu sadece cinsellik anlamında da değil, duygusal manada da böyledir. başka biri seçeneğini görmezden geleceğin veya değerlendireceğin kısacık bir an. sonrası için o an verdiğin karara göre iki seçenek var zaten. aldatmak bir yere kadar da karşısındaki kişiye bir şekilde aldatıldığını belli eden insanın yaptığı daha ayıp gelir bana nedense. hadi yedin bir bok bari karşındakine söyleme, belli etme. aslında hiç aldatmadan yapabiliyorsanız yapın o en iyisi o ayrı ya neyse.
elinde fırsat olduğu halde aldatmayan, nefsine hakim olabilen, egosunu tatmin edebilmiş insanları taktir ediyorum. umarım benim karşıma sıkça çıkarlar. aldatılan kişinin tercihi olmalıdır bence bilip bilmemek aldatanın değil. illaki aldatma konusu geçer çiftler arasında ve kişiler genelde 'aldatırsan bana söyle' yada 'söyleme bilmek istemiyorum' diye cümleler kurarlar. ben aldatılırsam daha fazla salak yerine konulmak istemem ve hemen bilmek isterim. bunu sindirip sindirememek, ilişkiye devam edip etmemek de benim kararım olmalı bence. aldattığım da da gerçekten sevdiğim biriyse ve bilmek ister diye düşünürsem söylerim. devam edip etmemek ona kalmış.
insan da diğer hayvanlar gibi çok eşlidir. çünkü temel güdüsü tüm diğer canlılar - protozoalar dahil protistalar da dahil -üremektir. olabildiğine üremek ve soyunu devam ettirmek. ve çeşitliliği olabildiğince arttırmak ki doğal seleksiyonda başarılı olmak. tür çeşitliliği ise farklı adayların kromozomal birleşimiyle olabilir.
yani çoğu canlı -biz dahil- doğası gereği çok eşlidir.
sadece fiziksel olarak aldatılmaz/aldatmaz insan, duygusal/ruhsal olarak da aldatılır, kandırılır. ilki bir şekilde telafi edilebilir belki benim için ama benim canımı yakan en çok da ikinci olandır. insan yerine koyup dürüst davranmamak, samimi olmamak, yalan söylemek...
ne hakkın var benle oynamaya
ne hakkın var beni aldatmaya
istersen kul ol istersen köle
ayrılacağız senle

demiş şair.*
herkesin yaptığını ve herkesin başına geldiğini düşünürsek * * yemek, içmek, sıçmak gibi insanoğlu için karşı konulmaz bir eylem olduğunu düşünebiliriz. ama hepimizin sıçıyor olması sonucunda ortaya çıkan şeyin güzel bir şey olduğunu göstermez, tıpkı aldatmak gibi.
ahmet altan'ın bir romanı. yıllar önce okumuştum. aldatmanın insanın doğasında olduğunu ve bedelinin ağır olduğunu anlatıyordu sanırım. sanırım diyorum, çünkü kitaptan zerre kadar etkilenmediğim için ana düşünce kafamda yer etmemiş. bol bol erotik betimlemeler vardı. hoş benim de ahmet altan'dan daha fazla beklentim de yoktu ya neyse!
saygı duyamayacağım yegane davranış tipi. nasıl bir özgüven eksikliği iter insanı "bu burada durmaya devam etsin ama şunu da bu gecelik buraya sokayım" gibi bir pısırıklığa bilemiyorum. "her homoseksüel ilişki bir zaman sonra açık olmaya mahkumdur." mantrası da bunun tuzu, biberidir.
herkesin yapabileceği bir eylemdir. tutarsızlıklar neticesinde eninde sonunda gerçek ortaya çıkar. ya fuckbuddy ol ya da sadık. seçim meselesi.

(bkz: yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış)

yumuşak karındır, insanın elinde olur olmaz tartışılır ama potansiyelini sadece ortaya çıkartacak gerekçeleri gözler..

bir şekilde öyle veya böyle her ilişkinin misafiridir..
  • /
  • 4