ayı sözlük itiraf

  • /
  • 181
allah duymasın ama çok mutluyum be.
insanlar adımın baş harfini anlamamakta gerçekten çok ısrarcılar. gırtlaktan gireceğim artık bu gidişle.
acaba kendisi de yaptığı ayıbın farkında mı? bence değil olsa vicdanı izin vermezdi ben anlamakta güçlük çekiyorum aymazlığa vurdumduymazlığa gelemiyorum sabrımın ipleri çözülüyor umarım müsait bir zamanında bu gebeşliğin için kahrolursun.
yeni biri var. birkaç gündür görüşüyoruz skype'den. seviyeli bir şekilde gidiyor. camlar bel altına eğilmedi henüz. muhabbet de öyle...

bi iltifatlar, bi güzellemeler... çok da yemiyorum sözlük. acısını hala yaşadığım da çok sever, çok kıskanırdı. o bıraktıysa herkes bırakır diye düşünüyorum hep. yemiyorum iltifatları, güzellemeleri.

dur bakalım n'olacak... çok da umudum yok.
son görüşüm olacağını nerden bilecektim. bahardan bir gün çalmış kış, demiştim. her şey fazla güzeldi bir son için.
itiraftan ziyade iç döküş, bir boşalış olacak ama;

son günlerde pek mutluyum sözlük. aklıma geleni şöyle bir ölçüp tartıp reele dönüştürdükçe rahatladığımı hissettim. ofiste türlü iletişim sıkıntısı yaşadığım insanları idare etmeyi bırakıp, onlarla tartıştım. en kötü biraz bağırırım, yöneticime falan söylerler, ama rahatlamış olurum dedim. garip ki dönüp özür dileyenler tartıştığım insanlar oldu. çünkü ofise çalışmaya geldiklerini hatırlamış oldular. ben birşeyler yapmaya çalıştıkça oturup göt büyütenlerin de işime engel oluşlarını sindirmeyip, onlara da iyilik etmiş oldum meğer. yani bir şekilde dürüstseniz, üç kişinin antipatisini kazandıysanız arkasında otuz sempati kazanıyorsunuz gerçekten.bunun bilinci ile de bugün haftaya bambaşka bir hevesle başladım ve işimden zevk aldığımı pek bir hissettim. konu bir tek iş çevresi de değil. ülkenin sayılı okullarından birinde yüksek lisans yapıyorum, belki burada biraz daha taze beyin insan tanırım diye düşünmüştüm. gerçekten iyi yerlerde çalışan, kendi çabası ile birşeyler başarmış insanlar var ama maalesef tümü homofobik çıktı ve gerçekten diyalog kurmaya değer göremediklerimin sayısı fazla. dolayısı ile burada da iletişim diyince, hmm hayırlısı ya diyip kulaklığımı takıyorum. gerçekten kendimi soyutlamama sebep insanların kendileri. belki bir gün onlara karşı da dolup homofobik iğrenç esprilerine yeter ulen diyerekten baş gösterebilirim.he bu arada sınavdan aldığım not berbat ama sınıfın en iyisiyim. tanıyan bilir, uzlaşmacı, sakin tavırlı patates puresi öyle zart diye ortalık yerde lafı gömmez. ama bunun rahatlığına ermek de başkaymış. insan kendi içinde dışarıyı anlamaya çalışmaktansa, verdiği reaksiyona gelecek tepkiyi ölçümlemek de daha eğlenceli ve rahatlatıcıymış. ama sorarsanız çoğu zaman kabuğuma çekilmiş olmayı yeğlerim.

biraz daha ileriye gidersem sözlükte götlerini beğendiğim yazarları ifşa edeceğim.
yeter bu kadar.
kodlamakta olduğum oyunumda tekken'e dolu gönderme var. dayanamıyorum ekliyorum napiyim. bir tane de gizlilik koydum 4. bölümün boss'una. oyunu bir kez bitirdikten sonra ortaya çıkıyor gizlilik. bir tekken fanı oynasa şak diye anlar göndermeyi.
sokakta kaldım vee. üç saattir bir pubda oturuyorum. kıçım yapıştı.
öncelikle ilk itirafım 2016 yılına gelsin, maşallah nasıl geldin sindire sindire ben bile anlamakta güçlük çekiyorum. güya seninle anlaşmıştık hoş süprizlerle geleceğine dair.. havada asılı kalmış sigara dumanından ibaretim. ne yerim belli ne yurdum, sürekli yeni tekliflerle köşeden çıkıyorsun korkutuyorsun beni 2016.

ikinci mevzu ise anladım ki ilişki dediğin anlardan belki de an'dan ibaretmiş. yani gözünün önündeki kareler.. ne ne kadar sürdüğünün bir önemi var ne de ne yaşadığının, sadece hissettiklerinden ibaretmiş. biliyorum her zaman "ilk uçuşlar hep en yüksekten olur" ama bu kitaplarda bilimsel hali ile mevcut. yaşayınca yine "nerde kalmıştık" deyip yine kaldığın yerden devam ediyorsun. çakılınca yere yine kendine üzülüyorsun..
yüzde yüz portakal suyu şekersiz oluyormuş bugün öğrendim. vodkanın acısı ile de birleşince extra acı oluyormuş.
doğru insanı beklemek başlığına yazacaktım ama malum sözlükçe itirafa bayıldığımızdan buraya iliştireyim, belki benzeri duygu-düşünceleri olanlara daha çok ulaşır dedim. itiraf kısmını okumak istemeyenler direkt videoya geçebilirler.

1,5 yıldır bu işlere (diyelim), hemen hemen 1 yıldır da appleri kullanmaya başladım. öncesinde gerek duyduklarım genel sözlükten okuduklarımdan da olsa, epey önyargılıydım, zira applerin ne için olduğu belli ve büyük çoğunluk haliyle seks amacına uygun kullandığı için tertemiz bir prens gibi fransız kaldım duruma. neyse, gel zaman git zaman birçok insanla konuştum(hatta konuşmamam gerekirken bile konuştum). yalan değil, konunun seks olduğu da oldu, "aa bir tanışalım" dendiği ve havada kaldığı da. şans eseri(!), denk geldi de bir kahve içmeye, düzgün bir "randevuya" çıktıklarım da oldu tek tük, ha tabi ikinci randevu oldu mu derseniz, olmadı. ha hiç mi etkilendiğin olmadı mı derseniz, işte olayın özünün başladığı yer orası.

düzgün bir şekilde bi tanışalım-bakalım diyip de kendini bir tık bile açmayanlardan 1,5 yıl önceki eski sevgilisini unutamayanlara; sürekli kovalanmak için kaçanlardan, sürekli ilgi gösterip buluşmaya gelince eken/kaybolanlardan, zaman öldürmeye, ego tatminine, kıskandırmaya vs amacıyla birileriyle tanışanlara kadar kısa bir sürede hemen hemen görülebilecek birçok tipi gördüm. çok kez bıktım, usandım, çöktüm; zaten bu ülkede kayda değer bir geleceğimiz olmamasının bi yana; gerçekten, ciddi ciddi belki de birilerinin olmayışından ötürü. "belki de birilerine ihtiyacım yok, ben böyle iyiyim" dedim, ara verdim. zamanla "akıllanmış biçimde" döndüm, yöntemimi-düşünce yapımı daha rahat ve genişleterek baktım, yine aynı/benzeri hikaye, farklı yüzler ama ne yazık ki aynı bakışlar/ifade. bir ara (öyle olduğunu düşünmesem bile) "belki de sorun bende, buradakilerle/bu zamanda uyuşamıyorum" dedim. hızımı azalttım, fakat sonuç aynıydı. bunun sonucunda da birkaç gün önce tamamen bu "dating" işlerinden elimi ayağımı çekme kararı aldım.

bu arada belirtmeliyim ki bütün bu süreçte, değil ciddi eh diyebileceğim-kayda değer birisi bile ol(a)madı.

tam da bunun üzerine, aynı günün akşamı yakın bir arkadaşım bi video attı. kişisel gelişim zımbırtılarına (hala da) pek inanmasam da, bu bir yılın sonunda bir kez daha anladığım, aslında hep bildiğim ama görmemezlikten geldiğimi benimsedim. bir bakın derim.

http://www.facebook.com/mertguler/videos...
hangi aşkı memnu karakterisiniz testinde ben aşkından verem olan beşir , sevgilim züppe behlül çıktı ay resmen ayrılma sebebi
sarhoşken mesaj atmamak adına eski sevgililerimin numaralarını siliyorum ama belki onlar mesaj atarlar diye engellemiyorum.
noluyo bana be sözlük olgunlaşıyor muyum ne? bu uzaklar bana yaradı sanki. eskiden a kişisi olmasa ya da b kişisi olmasa ben naparım, onsuz/onlarsız yaşayamam deyip onu/onları hayatımın merkezine koyardım ama bu gereksiz bir korkuymuş onu yeni yeni anlıyorum. bal gibi de yapılıyormuş. gerçi bunu sözde anlıyordum zaten de özde de anlıyorum artık. evet o insan ya da insanlar olmazsa bir boşluğa giriyorsun bir offf çekiyorsun ama alışıyorsun be bi şekilde. geçmişe dönüp baktığında, hatıraların tekrar canlandığında canın yansa da eskisi kadar aldırmıyorsun. o yüzden artık kaybetme korkusunun beni ele geçirmesine elimden geldiğince izin vermeyeceğim. bir şey mi söylemek istiyorum söyleyeceğim, birine mi kırıldım dile getireceğim. tabi ki mantık çerçevesinde. bunları bildiği halde yanımda kalmak istemiyorsa birisi ya da birileri hayatında başarılar dileyip el sallayacağım.
+adam atarlı çıktı rıza baba.
-tamam evladım simdi sakin ol ve o klavyeyi yavaşça elinden bırak *
alejandro gonzalez inarritu'nun iki yıl üst üste yönetmen oscarı almasına sinir oldum.keşke george miller alsaydı bu yıl.71 yaşında hala genç ve dinamik,yenileyici film çekebildiği için.
yeniden sigaraya başlamak için güzel rüyaydı.
ara sıra sigara içmeye başladım. bunun sonucunu da az çok biliyorum aslında ama en azından bir süre otlakçı olmaya niyetliyim.

hayat her daim eli sopalı bir öğretmenmiş evet her daim.
öğrendikçe güzelleşiyoruz. daha da güzel olacağız inşallah..
iki insan tartışmaya başlarsa hemen koşup marketten çekirdek alıp çay demliyorum.
bugün staj gördüğüm hastaneye bir trans kadın geldi.
mini etekle dahi gelenlere "voooaa" diye bakanlar tabii ki de ona da baktı. kimisi karşısında gülmemek için kendini zor tutan, kimisi yanından gittikten sonra şuna bak dercesine el kol hareketi yapan.
oradan oraya koşturdular onu, bakmadılar, ilgilenmediler. çocukların dahi dalga konusu haline gelmişti.
ben de bir köşede onu ve ona bakanları izliyorum. bunu dikkat çekmeden yapmaya çalışıyorum çünkü beni de transfobik vs zannedip bu yüzden mi dikkatle çatık kaşlarla izliyor diye düşünsün istemedim.
sonra sandalyede oturup onu izleyip kıkırdayanları gördüm. "neye bakıyorsun?" dedim, "neye bakıyorsun?" "komik bir şey mi var?". bana "ne kadar bilip bilmeden yargılıyorsun, ona mı gülüyorum ben" diyor. "evet ona baktığını biliyorum" dedim. "ben öyle şeylere karşı değilim canım". ha bakın bir de böyleleri de var. aklı sıra transfobik, homofobik olmadığını ve dalga geçmediğini idda eden ama "öyle şeyler" derken bile ötekileştiren bir kesim!


çok üzülüyorum. çok.
bir şeyleri merak ediyorlar, öğrenmek istiyorlar. anlatıyorsun lgbtiyi, ataerkilliği, homofobiyi, transfobiyi, cinsiyetçiliği bilmem ne.

ertesi gün geliyor bir bakıyorsun kızlık(!) zarından, namus(!)tan bahsediyor, dönme diyor, ibne diyor.
anlam veremiyorum girmiyor mu beyinlerine yoksa böyle şeylerin oturması zamanla mı oluyor.
  • /
  • 181