ayı sözlük itiraf

  • /
  • 181
geriye dönüp güzel şeyler hatırlamak istiyorum.
fakat insanlar bazı şeylerin öyle güzel içine etti ki aklında kalanlar sadece kötü şeyler oluyor.
güzellikleri de unutuyorsun bir süre sonra.
aslında ne kadar bencilce değil mi bu?
o kadar zaman, o kadar güzel anılar geçiriyorsun ve yapılan tek bir olumsuzlukta her şeyin meğer yalanmış olduğunu iddia ediyor ve pişman oluyorsun. halbuki sonunda olumsuz bir şeyin olması ya da sonunda artık seni sevmediğini söylemesi bu geçen anıların güzelliğini ve o sırada seni sevdiğini değiştirmiyor. ama benciliz ya. eğer böyle düşünürsek daha çok üzüleceğiz. dönmek isteyeceğiz. sevgimizin bitmesi çok zaman alacak.
o yüzden "meğer yalanmış", "hiç sevmemiş" beni diyerek aklımız sıra kendi karşımızda bile aptala yatarak avutuyoruz kendimizi.

o kadar korkağım ki sırf üzülmemek ya da hayal kırıklığına uğramamak için insanlardan hoşlandığımda bunu asla ne söylüyor ne de belli ediyorum.
şahsen bunu düşünmesem de istemsizce yapıyorum. korkuyorum çünkü kırılmaktan. o yüzden hiç başlamadan bitiriyorum her şeyi kendimde.

ne kadar da korkunç bir savunma mekanizması öyle değil mi?

la ben mi aşırı duyarlıyım, yoksa türkiye bok çukuruna doğru mu yuvarlanıyor? abi ebru gündeş, programda ağladı, oradaki en az 100 kişi alkış tuttu. oradakiler senin benim gibi insanlar lan. hadi onu bıraktım, la seve seve ebru gündeş dinleyen gay'ler var. hadi iyimser düşüneyim, sadece şarkı için dinliyor falan diyeyim. bim'deki lisanslı ürünlere sevinenler var*. bim o insanların kalesi değil mi? neyse, ben bu kadar laf ettim de, zamanında ben de bunların ürettiği şeyleri kullandım bolca. neyse, şu televizyondaki evlendirme programını sunan insanı, moda programlarındaki jürileri görünce kalp çarpıntısı geçiriyorum. acaba normal mi?

eğer bir gün delirirsem, ilk yapacağım şey evlilik programlarını taramak olacak.

bir de şey: evlilik programlarındaki müzisyenlere hep acımışımdır. düşünsene, "ya abi ben yenilikçiyim ya, istanbul'da bir barda çalışıyorum, içki falan içiyoruz, homoseksüel dostuyum abi ben" falan diyorsun, sonra gidip homofobik insanların ağzına bakıyorsun para kazanmak için. ehehe.
vasat sevilmektense hiç sevilmemek en güzeli.
yıllarca sırtını yasladığın kişi ayağa kalktığında tökezlersin ya. öyle hissediyorum işte.

kaldım kendi kendime, öylece.
daha demin bir lgbti sayfası 1 nisan şakası yaptı. neymiş, who eşcinselliği tekrar hastalık statüsüne alıyormuş. elim ayağım titredi, zaten anksiyete ve obsesif kompulsif hastalığım var, yerimde duramadım. küçük bir araştırma yaptıktan sonra herhangi bir kaynak bulamadım bu durumla ilgili. daha sonra kafama dank etti. şakaymış. bu işin şakası mı olur yahu.
eski sevgilim çamaşır makinesiyle aynı boydaydı.
esim dunyanin en guzel kalpli erkegi. bu denli kendimi cok sansli hissediyorum. ilk basta alisamadigim seyler suan bana normal geliyor, insan belli bir yasta da olsa hosgorunun/sayginin onemini daha iyi bir sekilde kavriyor. aslinda tatli dil herseyi cozuyor.
günlük yazmak yerine 3 yıldır blog yazıyorum. hem defter alma derdim yok hem de defter saklama derdim yok. blog'un görünürlüğü de kapalı, oh mis...
straight platonik bestfriendimle oyle olaylar yasadik ki cocuk benden 6 aydir sevgilisi oldugunu gizledi.vay be.her gece ruyama da giriyo bunlari beraber instagramda whatsappta resimleri vardi boyle ruyamda falan.ruyada bile cok pis acitiyor insani.antidepresan ve sizofreni ilaclarina ragmen boktan halim hic gecmiyor.he bir de son olarak bok.
insana ihtiyacım olmadığına inanmaya çalıştıkça, sırf ihtiyaç duymadığımı söylemek için bile insan ister oldum. siz haklıydınız hocam, her şey intikam almaktan ibaret.
bi keresinde sevgilimi uyutup porno izlemiştim. napiyim!
dünya alimiymiş gibi takılan üniversite hocalarından nefret ediyorum. daha 19 yaşındayım ve benden profesyonel bir makale yazmam bekleniyor. fikir yazısı, sunum falan değil bildiğimiz akademik düzeyde makale. o makaleyi yazacağız diye bilgi toplayamaya çalışırken bu hafta iki üniversitenin kütüphanesi arasında mekik dokuduk, kaç tane belgesel izledik, yabancı makaleler çevirdik hatta yorgunluktan hasta olanlar oldu ama 55 yaşındaki profesörü memnun edemiyoruz, eksikler, bütünsüzlük var diyor. emek verilip elde edilen bilgiler umrunda değil. alay eder gibi gülüp konuşuyor bir de yazılarımıza ya hu kim olursan ol bu kibir tüm dünyaya fazla, yıldırdın be kadın.
aşırı derecede içesim var. öyle efes, bomonti falan da değil. adam gibi içesim var hem de...
aylardır bu kadar neşeli olmamıştım. sanırım 9 aylık bunalımın sonuna geliyorum.
sırf biraz daha rahat olabilmek için aileme açılmayı düşünüyorum, hem sonunu bilmediğim için korkuyorum hem de açılsam mı diye düşünüp duruyorum.
dün gece rüyamda eski sevgilimi gördüm. gene nasıl yapmış bilmiyorum ama her ay bir şekilde telefon faturasının 10 tl'sini bana ödetmeyi başarmış. rüyamda beni arıyordu "telefoncuya gelir misin, taşınacağım da imzan olmadan hattı iptal edemiyorum," diyordu. lan sen hayırdır, ne ara? *
sevgi denilen şeyi özledim.
karşılıklı olanından.
soluğunu tükettiler. anladın ki nefes almak bayramdı. can yücel'in dediği gibi.
belki daha iyi belki yüreği bıraktığı yerde.
gözü onun olduğu yerde,
3 sene önce adaların birinde.
bu yaz kollarında olma hayali ile.
çocukluğundan kalan anılarıyla.


arkada bu çalıyor ne alakaysa,
içimi dökmek istiyorum sözlük. aklım hep cinsellikte. sürekli altına yatacağım bir erkek arıyorum. hornet'te bir tane güzel bir daddy buldum, hoş bir vücudu var, ama birkaç çekincelerim var. örneğin aids'ten çok korkuyorum. seksi kondom ile yapacağım ama yine de penisi yalarken ağzıma sperm geldiğinde aids bulaşabilir belki. bir tane çürük dişim var, oradan girerse ne olacak? ayrıca güvenemiyorum da. belki kötü niyetli biridir? belki pedofilidir? servis/minibüs şoförleri pek iyi olmuyorlar. ne yapacağım bilmiyorum. yapmayayım diyorum ama o zaman da sürekli korkarak yaşamış oluyorum. bir de kafamı derslerime ve işlerime veremiyorum.
  • /
  • 181