ayı sözlük itiraf

  • /
  • 181
yıllardır abi dediğim böyle delikanlı görünümlü bıyıklı göbekli adam bana gay olduğunu itiraf etti. seviniyim mi üzüleyim mi bilemedim. pis homooğğğğ. şimdi çok daha yakınız.

(bkz: abi ayağı göt ayağı)
çok mutsuzum be sözlük. ve işin kötüsü ne biliyor musun? beni neyin mutlu edeceğini de bilmiyorum. şu olsa mutlu olurum dediğim bir şey yok gibi. ne olacak bilmiyorum, boğuluyor gibiyim.
iki gün içinde 3 kişiyle tanıştım. birisi götümün resmini isteyip duruyor. ikisi iyi ama. bir tanesi alman. beni görmek için taa alanya'dan gelecekmiş. ama nedense mutlu hissetmiyorum, ilgi beni çok boğuyor.
bir tane norveç tv canlı yayınına girip, insanların belgesel ile ilgilenmelerini önleyip, nasıl norveççe konuştuğumla ilgilenmelerini sağladım. admin kızdı. *
hayatım boyunca kuzu eti yemedim, yiyememde, nasıl yiyorsunuz o kadar kötü kokan bir eti.
hayatımın belki de en büyük itirafını yazacağım. sakladıkça içimde çok fazla yara alan bir durum. alttaki yazara soracaklarım var başlığında sormayı gerek gördüğüm ve cevabını bir türlü alamadığım bir yaşam hikayem aslında.


yaşım o zamanlar daha 6 veyahut 7. rize / çayeli'nin bir köyünde 2 katlı ve göreceli bir müstakil evde oturuyoruz. bizim dışımızda çoğu ailelerin inekleri ve keçileri var. tam olarak hatırlamadığım ama belirginlik olarak varsaydığım öğle ile ikindi vakitleri arasında evden yaklaşık 1 km uzaklıktaki bir evin altında mevcut olan ahırın içindeki inekleri sevmeye gittim ( bu evin sahipleri akrabam oluyor ). güle oynaya içeri girdim ve içerideki orta yaşlı akraba dediğim insana yaklaşarak inekleri sevmek istediğimi belirttim. gözlerimin içine baktı ve biraz bekle beni dedi. adeta dün olmuş gibi hatırlıyordum. eve çıkarken terlikleri ile merdivende çıkarttığı ses aslında çok farklı şeyleri bana anlatmak istiyordu ama anlamadım, anlayamadım. 5 dakika geçmeden elinde çikolatalarla geldi. ben inekleri izlerken birkaç tanesini o anki mutlulukla cebime ve diğer kalanlarıda hızlı bir biçimde ağzıma tıkıştırdım. o esnada " ben şurada tuvaletimi yapacağım sakın arkanı dönme " dedi. tamam amca diyip çikolataların keyfini sürüyordum. içerinin ışığı açıldı ve kapı bir anda o amca tarafından kapatıldı. bel altı çırılçıplak bir halde üzerime doğru geliyordu. korkuyordum ve çaresizdim. elleri ile kafamı tuttuğu anda kitlenip kalmıştım. ağlayamıyor ya da bağıramıyordum. bu benim için büyük bir felaketti. ben ailemin o yaşta yüz karası bir evladı gibiydim... işini görmüştü ve yüzünde koskoca korkunç bir gülümseme vardı. " eğer çikolata istersen dedi, eğer istersen yarın tekrar uğra dedi. " yüzündeki tebessümden ödün vermeden. el kadar çocuğum nasıl karşı koyabilirdim ki? yaşım ilerledi... babamın işi gereği istanbula taşınmak zorunda kaldık. babama libya'dan bir iş teklifi gelmiş ve gerçekten zengin olabileceğimizi düşünmüştü. gitti... babamın gidişinin ardından annem rahatsızlanmıştı ve ev işleri haliyle biz çocuklara kalmıştı. 15 yaşındaydım ve lise sonrası bir fırında tezgaha yardım ediyordum. gecenin bir vakti eve gidip, sabahın en erken saatlerinde kalkıp olan ödevlerimi hazırlıyor ve çalışacağım yerler varsa onlara ağırlık gösteriyordum. liseyi bitirdim. ardından da askerliği. herşeye çok güzel bir kalem çekmiştim. çok sevdiğim bir abime başımdan geçenleri ve asıl kimliğimi anlattım. bir hafta sonra ki gerçekleşecek olan bir sempozyumdan bahsetti. orada açılmamı ve insanlara aslında nasıl zor bir hayat geçirdiğimi anlatmamı istedi. kabul ettim. sempozyum yalova'daydı. sabah erken bir vakitte arabaya atladık ve sempozyumun yolunu tuttuk. kalbim çok hızlı bir şekilde atmakla beraber, gitmemem gerektiğini ve başıma çok daha kötü şeylerin gelebilme olasılığının yüksek olduğunu anlatmaya çalışıyordu. nihayetinde gelmiştik. beynimin az da olsa yoğun düşüncelerden kurtulup rahatlaması gerekiyordu. sempozyumun başlamasına yaklaşık bir saat vardı. oturdum ve 1 saat boyunca yaklaşık 10 sigara içtmiştim. kendime gelmiş ve bana yönelebilecek bütün sorulara karşı ayakta durabilecektim. sahi, en kötü ne sorabilirlerdi ki? onlardan yaşça ufak ve daha masumdum. sempozyum başlamış ve bir kadının sesi ile biyografim anlatılıyordu. yaklaşık 3 dakika süren biyografi sonrası soruları karşılamak için kürsüye davet edildim. sorular ardı arkası kesilmeden geliyordu. sorular o kadar saçma ve o kadar uyduruktu ki cevap verirken bile kahkaha atmak istiyordum. sempozyumun bitmesine hemen hemen 1 saat civarında bir süre kalmıştı. herşey düşündüğümün tam aksine çok daha iyi gidiyordu. ta ki heteroseksüel bir kadının o sorusunu bana yöneltene kadar... " o zaman ki acıyı şu an keyif alarak mı yaptırıyorsun? yoksa o zamanda zevk almış lakin bunu açıklamaktan mı korkmuştun? " dedi. aman allahım! nutkum tutulmuş ağzımı bile açamıyordum. bu nasıl bi soruydu ki o güne beni geri götürdü. o nasıl bi soruydu ki insanlık gözümün önünde bir anda öldü... hiç birşey diyemeden ağlayarak kürsüden ayrıldım... artık kime, neden güvenebileceğimi hiç bilmiyordum.
bazen çok güzel kızlarla bakışıyoruz ama onlar kıskançlıkla eleştiriyle vs bakıyor onlar nerede ben neredeyim sözlükk...
hornette ve instagramda uzun süredir takip ettiğim yakışıklı, angaralı ve karın kasları olan bir gay var. 6 aydır peşindeyim. neyse o gün buna yazdım. bildiğiniz yalvarıyorum adeta. " mırıbı bin sirkın ıygın ılırsı sizi yimik ismırlımık istiyırım dışırdı ." aynen böyle yazıyorum. neyse. o gün başka bir pasif ile muhabbet ettim. olmadı sex konusunda anlaşamadık. artık arkadaşça dost sohbeti yapıyoruz. bu pasif arkadaşa istersen benim sana tavsiye edebileceğim yakışıklı, kaslı ve angaralı bir gay var onda şansını dene ama cvp vermez asla kimseye, götü onun kalkıktır dedim, ona göre . "ok" dedi . tmm dedi. 3 dk sonra ark bana yazdı. şu an o yakışıklı, kaslı, angaralı gay ile sohbet ediyoruz . ben şok . ben sustum. ben durdum . " lanet olsun , vay aq, ben 6 aydır en iyi fotolarımı paylaşıyorum, yazıyorum ama o bana hiç cvp bile göndermedi , nice insanı reddettim ama o resimsiz, benim yolladığım (salak gibi ) bi pasife anında cvp verdi ". sonra benim ark dedi "aaa şimdi bana tel. verdi vatsap a geçtik ". oha amk . bunlar konuştular 2 -3 saat . helal olsun benim bu ark bana ayıp olmasın diye benim için taş gibi adamı red etti. ........ neyse sonra bir baktım bu yakışıklı, kaslı angaralı gay bana yazdı !!! ben pandalar gibi yerde yuvarlandım. bir iki laf ettik. sonra " gel gruba katılmak ister misin " dedi yak, kaslı ank . gay. ben affaladım " ne grubu vatsap grubu mu sex mi " . benim ki koptu tabi " :ddd " diye yazdı. " tabi ki grup sex " dedi. ben kalakaldım. elimde telefon . bir ona bakıyorum bir yazdığına. dedim ki "ben daha önce yapmadım grup sex , düşünmem lazım " dedim. "ok :) " dedi. ..... bu ibne beni mahvetti moralimi . hem 6 ay sonra bi msj anca cvp verdi . verdi de ark ile grup sex yapalım diye teklifte bulundu. lan aq. bu muydun sen ?
durum güncellemesi formunda entry girmek istemiyorum buraya lakin kendime itiraf ederken de ürperdiğim bir konu var. alzheimer olmaktan çok korkuyorum. hafızam kendimde en güvendiğim özelliklerimden biri ve ufak detaylara varana kadar gerekli gereksiz tonlarca şeyi aklımda tutabiliyor ve gerektiğince çağırabiliyorum. unutmak ne kadar rahatlık verici görünse de ben unutmuyorum, daha çok görmezden gelmeye çalışıyorum. çekindiğim konu ise hafızasını bu kadar yoğun kullanan insanların ilerleyen yaşlarda alzheimer riskinin daha yükek olduğunu okuduktan ve büyükanneme alzherimer başlangıcı teşhisi konmasından sonra kendimde de bunu yaşayabilme ihtimalim.
bugün bir tane almanla buluştum. denize falan girdik, bayağı bi yürüdük falan. sonra bu biraz cimriliğinden midir nedir, 10 lira vermedi otobüse, bayağı yürüdük, 30 dakika falan aralıksız yürüdük. öldüm bittim. ne kadar kibarsın falan dedi. sonra tam otobüs terminaline gelirken, ıssız bir yer vardı. oraya gelirken beni durdurdu, götümü elledi. sonra "seni öpebilir miyim?" dedi. öptü. biraz nemliydi ve dudaklarını hissedemedim ama fena değildi. sonra ben de onun elini tuttum. "ellerin ne kadar tatlı" falan dedi. sonra bilet almaya giderken, yanlış bir biletçiye yönlendik(başka bi adam yönlendirdi bilerek). sonra parayı ödemeyip kaçtık. adam arkadamızdan "hoop" falan dedi. neyse sonra otobüse bindirdim, gitti. biraz hüzünlendim.
yerin dibine dibine girip böyle yıllarca çıkasım yok. biri gelsin patates kalk herşey bitti desin. şarkılar sana kimseyi hatırlatmayacak, iyi olacaksın desin. işiymiş masterıymış çok sıkıldım ve kafam hep geride.
hint kültürü çok hoşuma gidiyor. bir gün çok param olursa sanskrit öğrenip, hindistan'a gidip kendimi doğaya vereceğim.



yeh dunya, ye mehfil...
kafa yapım, hedeflerim ve üşengeç bünyem bir döngü halinde hayatımı sikiyor. konuşmamı kafa yapım engelliyor, yazmamı üşengeçlik, çizmemi hedeflerim... yeni şeyler yapmak istediğimi sanıyorum ama yapar yapmaz pişman olup güvenli bölgeme çekiliyorum. zaman kavramım kayboldu, kendimi bir mekanda soyutladım. yaşıyorum ama boşa gidiyor bir şeyler. işin kötü yanı bir şey hissetmemem. kötü olmam gerekiyor, ağlamam, içimi dökmem gerekiyor ki iyi olabileyim. o sürecin bile dışındayım ama. memnunum belki de halimden. keşke ağaç olsaymışım.
epeydir konuştuğum ve hayatımın en başına koyduğum birinin aslında bana aylarca yalan söylediğini öğrendim bugün sözlük.. yani insanların duygularıyla oynamak neden birilerini mutlu ediyor ki? nasıl uyuyabiliyorlar bu insanlar anlayamıyorum.. üzgünüm,kırgınım,nrfret doluyum.. hissettiğim güzel duygulardan, gelecekle alakalı mutlu planlarımdan çok pişmanım. keşke bu kadar önemsemeseydim. ve evet kimseye güvenmemek gerekiyormuş napalım güvendik bu da son hüzünlü ilişkim olur umarım. burdan da ona kocaman bir yazıklar olsun gönderiyorum.. arkadaşlar sevsek bir dert sevmesek bir dert.
ameliyattaki anestezi uzmanı olan adam çok tatlıydı. hem ciddi, hem havalı, hem gözlüklü. ilaç kullanıyor musun diye sorduğunda antidepresan kullanmıştım deyince gözüme hmm diye bakması çok hoştu.
bugün taaa liseden iki kız iki tane de erkek arkadaşımla birlikte buluştuk. liseden mezun olalı yaklaşık 5 sene oldu ama o günden beri bu arkadaşlarımla görüşmeyi sürdürüyorum. onları çok seviyorum ama içimde hepimizde olduğu gibi bir ukte vardı. kendimi tüm çıplaklığımla onlara açsam beni hala severler mi? tabi cesaretsizlikten mi yoksa hazır olamadığımdan mı ne hiç kalkışmadım böyle bi işe. derken bugün bi muhabbet döndü aramızda. erkek arkadaşlardan biri "lgbtiler de amma çok ses çıkarmaya başladılar ya yok onur haftasıymış yok yürüyüşmüş. ramazan ayında yaptıkları yetmiyormuş gibi bir de sokak ortasında birbirlerine mastürbasyon yapıyorlar" dedi. ben de bu sefer kendimi tutamayıp "rahatsızlığını anlayabiliyorum ama asıl ramazan ayı onur yürüyüşüne denk geliyor, onur yürüyüşünün tarihi her sene aynı" dedim. ayrıca sokak ortasında mastürbasyonun kişisel düsüncem olarak bana da abartı geldiğini ama öpüşmenin el ele tutuşmanın cinsiyet ayırt etmeksizin rahatsız etmemesi gerektiğini düşündüğümü belirttim. arkadaş "ya olur mu öyle" dedi. "bi özgürlük verilse hepsi sokakta birbiriyle seks yapar ben bunları görmek istemiyorum" dedi. ben yine ortaya anti tezler koyunca bu sefer de "arkadaşlar nikimsi de lgbtilimiş (sanki öyle bi takım var da taraftarıymışım gibi)" dedi güldü. "yürüyüşlere falan da katılmış galiba" dedi (ki katılmıstım ama o bilmiyordu). o an kendince şaka yaptığını, amacının benimle dalga geçmek olmadığını biliyordum ama napacağımı bilemedim. diğer üç arkadaşımda hiç bir tebessüm dahi yoktu ve "olsun bu bizi ne ilgilendirir ki onun bedeni onun kararı onun aşkı bize saygı duymak düşer. lgbtileri sonuna kadar destekliyoruz" dediler. o an o kadar mutlu oldum ki sadece tebessüm ettim ve az önce bana o şakaları yapan arkadaşın "orası öyle tabi" deyişini büyük bir zevkle izledim. sanırım uzun süreden sonra geçirdiğim en hoş gündü bugün *
birkaç sene önce blogunu takip ettiğim ve daha kitap yayınlamamış pek de popüler olmayan bir yazardan hoşlanıyordum kendi çapımda ama tanışmamıştık tabi, beni tanımıyordu. sonra kitap yayınlayınca en çok satanlara yerleşti hatta bi ara aldım kitabı okudum. sonra tanışmayı kafaya koydum mesaj attım kitabıyla ilgili falan cevap yazdı konuşmaya başladık. sonra o da bana mesaj yazdı bikaç kez. imza gününe davet etti tanışmak için tanıştık. numaralaştık ayrılırken . ama numaramı verdikten sonra hiç yazmadı bikaç gün bekledim neyse ben de yazmadım. instagramda boş boş gezerken dmlerime tıkladım öylesine. imza günü telefonum sıfırlandı numaranı tekrar atsana diye mesaj yazmıs bir hafta sonra da heey yazmıs. tabi ben bunları üç ay sonra görüyorum. neyse vatsaptan yazdım sonra. bana atar yaptı oo nerden esti falan dedi. ben de yazmışsın yeni gördüm dedim beni mesajı görmediğim için tersledi ben de sen kim köpek iki kitap sattın göt tavan imaları yaptım ve bi daha konusmadık. ama hala da acaba mesajı görseydim nolurdu diye merak ediyorum bu da böyle bir anımdır dnennfsjd
sevdiğim adamın evinin önünden istisnasız her gece arabayla geçiyorum. yolumun üzeri değil güvenmediğimden değil sadece onun orda yaşıyor uyuyor olduğunu bilmek görmek beni mutlu ediyor. duruyorum mal gibi evi izliyorum felan odasına bakıyorum. *
hoşlandığım kişiyle ilk buluşmamızda arkadaşının evine gidip hep beraber vakit geçirecektik. her kırmızı şarap içtiğimde kusarım. o gün de şarap içmeye karar verdik. eve geldik ve içmeye başladık. ev küçücüktü ve tuvalet evin salonundan sürgülü tahta bi kapıyla ayrılıyordu. ikinci şişe de biterken herkes mayışmış ve kulağını müziğe vermişti. ben de öyleydim ta ki karnımdan boğazıma doğru çıkan sıvıyı hissedene kadar. hızlıca yerimden kalktım ve tuvalete koştum. tam tuvalete girdim sürgülü kapıyı kapatıyordum ki bi baktım içtiğim tüm şarap tahta kapının üstünde ve aşağı doğru akıyor. evet içimdeki şarabı 2 saniye daha tutamamıştım ve çocuğun tahta kapısında cinayet işlemiş gibiydim. kapının her yeri kıpkırmızıydı ve tahta resmen tüm şarabı içine çekmişti. ne yapacağım nasıl temizleyeceğim derken hoşlandığım kişi iyi misin diyerek yanıma geldi ben de onu içeri aldım. kapıya baktı, bana baktı, ben ona baktım ve anırarak gülmeye başladık. evden çıkarken çocuğa kapısının ne halde olduğundan hiç bahsetmedik. muhtemelen kusmuk lekesi hala o kapıda. eğer bunu okursan, sürgülü tahta kapına kustuğum için çok üzgün olduğumu bilmeni istiyorum.
müdürüm her seferinde kızlardan bahsediyor, ama geçen gün telefonunda horneti gördüm. sonra ben şüpheleniyordum zaten diye salak salak gülümsemeye başladım.
  • /
  • 181