çocukluk travmalarımız

''küçükken babannem külotlu çorabımı koyuna giydirmişti.''

ilgili video:

babaannemin ayaklarını yıkamak..tabiki de en büyük travmam bu değil ama ilk aklıma gelen. insanların ayaklarına bakış açımı değiştirdi resmen bu travma..ayak fobisi bile geliştirebilirdim o derece.
rahatsız edici bir hikaye vardı, küçükken birbirimize anlatırdık... anne, çocuğuna para verip kasaptan kıyma almasını söyler. ama çocuk gidip parayı aburcubura harcar ve parası kalmaz. ama eve kıymasız da dönemez. kasaba gider, kasap amca parası olmadığından kıyma veremez. ama "götünü" kesip kıyma yapabilirmiş. çocuk götünün yarısını verip, kıyma yaptırır onu. eve gelip annesine verir kıymayı, akşam annesi onu yemek yapar, yerler ailecek. sonra bir gün annesi çocuğunu yıkarken, kıçının yarısını olmadığını farkeder. çocuğuna sorar naptın kıçına, sattım der çocuk da... bitti.

nasıl bir travma bıraktığına dair bir fikrim yok, kasap'a göt korkusuyla girmemezlik de yapmıyorum. ama çok etkilediği kesin, halen hatırladığıma göre harfi harfine.
bir arabanın ezdiği bir çocuğun hastanede yan yatağına getirilmesi ve üzerinde dört beş doktorun ailenin feryatlarıyla koşuşturması... sokiim kim açtı bu başlığı uykum kaçtı.
apartman boşluğuna bakan tuvalet camından yansıyan gölgeyi öcü sanmam, evdekilerin de bunu yemeklerimi yiyeyim diye kullanması. evet, bir zamanlar yemek yiyeyim diye peşimde koşuyolarmış. insanoğlu değişiyor.
annemle babamın kavgalarıdır maalesef...
babamın gençliği, kocalık rolü açısından berbat birşeydi...
içkisi kumarı falan yoktu ve evine düşkündü, ama, kaba ve tahakkümcü bir kocaydı ne yazık ki...
babamın anneme vurduğunu görmüş, aylarca küs kalmıştım herife...
5 yaşında, yan odada kendi kendime oyun oynarken, izlediğim walt disney çizgi filmlerinden birisini canlandırıyordum, mutfaktan çığlık sesleri gelmişti. korkuyla karışık heyecanla üzerimde pelerin diye kullandığım çarşafı savurduğum gibi çığlıkların geldiği yere koştum. mutfağa gittiğimde babaannem annemi dövüyordu. kendimi o an o kadar kötü, o kadar çaresiz, o kadar o kadar o kadar hissetmiştim ki ne yapacağımı bilemedim babaannemin üstüne atlayıp onu kaldırmaya çalışmıştım. ama çok güçlüydü. annemin ağlamaları kesilmiyordu. o bir kaç saniyeyi hatırlamıyorum. kendime tekrar geldiğimde yan odadan gelen orospu halam bıçağı elimden almıştı ve bana bir tokat atmıştı. dediğine göre tezgahtan aldığım bıçağı tam babaanneme saplayacakken beni durdurmuş. babaannemin ilgisi dağılmış olacak ki annem birden koşarak mutfağın balkonuna kaçmıştı. ağlıyordu. küfrediyordu. beddua ediyordu. babaaanem, orospu halamla beraber salona geçince bir süre annemle ağladık. o kapının öbür tarafında ben öbür tarafındaydım.

o gün kekeme olduğumu hatırlıyorum işte. bana kekemeliğin ne zaman başladı diye sorduklarında gidebildiğim en uç nokta buydu.
o gün büyüdüm sanırım. çünkü çocuklar, ebeveynlerin acziyetini gördükten sonra büyümek isterler. büyürler..
- henuz 4 - 5 yasımdayken, abimin, gardrobun üzerinde yasayan ve ismini "divit divit" koydugu bir yaratıgın olduguna beni inandırması
- 6 yasindayken aşık oldugum ebru'nun, oynadıgımız oyunda emre'nin tarafını tutması
- dönemin tek kanalı olan trt'de yayınlanan ve sonu acıklı biten bir cizgi sinema. bi kac hafta yasını tuttugumu soylerdi annem
6 yaşındayken feci bir şekilde bisikletten düşüp kendimi yaralamıştım.yaklaşık 16 yaşıma kadar bisiklete tekrar dokunamadım ve hala internetteki bisiklet motobisikletten düşen insanların videolarını izleyemiyorum
yaşadığım en büyük travmanın sebebi (bkz: trafik canavarı ). söyle ki
çocukluğumda bi reklam vardı adam araba sürerken birden bire bi canavara dönüşüyordu *.
ha işte o reklam yüzünden ben trafik canavarının gerçek olduğunu düşünürdüm. ve ne zaman annem ya da babam bi arabaya binecek olursa o canavarın ortaya çıkacağını ve onlara zarar vereceğini düşünür zırıl zırıl ağlardım gitmemeleri için . gittiklerinde ise gelene kadar ağlardım.
çünkü çok korkardım başlarına bişey geleceğinden, ama onlarla birlikte gidersem o vakit canavarı yeneceğim düşüncesi vardı bende.
yolda gözlerimi bi dakika bile kapatmaz o canavarın gelmesini ve onu kovmayı beklerdim.
işte öyle cesaretli çocuktum *
horoz saldırısına uğramıştım, valla kan revan içinde kalmıştım,

bir de mahallede bir abi aç ağzını demişti sonra açtım ağzıma bir avuç dolusu toprak atmıştı (pişkopat mıdır nedir)

hayvani bir köpek saldırısı ve bitmeyen kuduz aşıları

valla bu kadar. ki çoğu travma sayılmaz galiba. benim niye bir travmam yok anne, bana neden travma almıyorsunuz. televizyonlarda çocukların ellerinde pisküvetler, çıkolatalar, benim neyim eksik.... vaheyyyyy tilililili
köyde, bakkala giderken durduk yere deli kovalamışt,ı resmen altıma etmiştim. sonra bu deli bizim eve gelip bana fırça atacaktı ben onu görür görmez eve somyanın altına girmiştim ve yarım saat çıkamamıştım.
yaylaya gidiyorduk ben oldum olası sevmezdim yaylaları. annemle katıra blndik önde ben annem arkada sürüyor. sanırım sıkışmış olacağım ki pipim kıpkırmızı olmuştu. ulan bi teki de kangren olur çükü düşer diye hastaneye götürmemişti. * yine bu nedenle stresten oraya her gittiğimizde hastalanmam ve orada wc yoktu. ayol bildiğin alaturka tuvalet yok. ben de pek bi asil olduğumdan iğerleri gibi bayıra sıçamazdım, işeyemezdim. * ben de o yüzden tam 5 gün defi hacet yapmamıştım.
amcamın oğlu benden 15-18 yaş falan büyüktü. benimle ata binmikti gezmeye çıkarmıştı. tüfekte yanındaydı avlanmayı çok severdi. orada zevkine bir yılanı öldürmesi, leşini bana göstermesi, derisini yanımda soyması.
musallada yaşlı bir kadını yıkarlarken görüp yemeden içmeden kesilmem.
aslında çokta kötü bi çocukluğum yokmuş öyle.
bu yazdıklarınız ben de travma yarattı sıkıcı saçma sapan şeyler bırakın gidiyim
7. yaş günümde abi'min doğum günü hediyesi olarak 13. cuma filmini izlettirmesi. 13 mart doğumlu biri olarak katilin beni de öldüreceğini anlatması... tek gözle seyredilir ertesi gün okuldan geldiğinde annemin yan komşuya gittiğinde evde tek kaldığımda uzun koridoru geçemeyerek balkonda işemem...
7. yaş günümde abi'min doğum günü hediyesi olarak 13. cuma filmini izlettirmesi. 13 mart doğumlu biri olarak katilin beni de öldüreceğini anlatması... tek gözle seyredilir ertesi gün okuldan geldiğinde annemin yan komşuya gittiğinde evde tek kaldığımda uzun koridoru geçemeyerek balkonda işemem...
7. yaş günümde abi'min doğum günü hediyesi olarak 13. cuma filmini izlettirmesi. 13 mart doğumlu biri olarak katilin beni de öldüreceğini anlatması... tek gözle seyredilir ertesi gün okuldan geldiğinde annemin yan komşuya gittiğinde evde tek kaldığımda uzun koridoru geçemeyerek balkonda işemem...
7. yaş günümde abi'min doğum günü hediyesi olarak 13. cuma filmini izlettirmesi. 13 mart doğumlu biri olarak katilin beni de öldüreceğini anlatması... tek gözle seyredilir ertesi gün okuldan geldiğinde annemin yan komşuya gittiğinde evde tek kaldığımda uzun koridoru geçemeyerek balkonda işemem...
(bkz: ümraniye sapığı)
tv'de bu adamın robot resmini gördükten sonra günlerce kabus görmüştüm, tv falan izleyememiştim. adamdan o kadar çok korkuyordum ki çocukluk aklımla tv'deki robot resimleri taklit ederek onlarca resmini çizmiştim* ve bir gören olur da ihbar eder diye ev ve okulun çevresine asmıştım. adam yakalandığında da aşırı rahatlamıştım ama ilk yakaladıkları adamı yanlış tespit ettiklerini anlayınca yine götüm götüm tırsmaya başlamıştım ama yine yakalamışlardı.

(bkz: alt kat komşusu)
allah belanı versin ramazan. tülay isimli bir kadının 2. kocası olan ramazan neredeyse her gün bağıra çağıra karısıyla kavga ediyordu. bir gün artık kavgaları apartman içine taşmıştı ve herkes o kata iniyordu, ben de merdivenlerden ne oluyor diye bakarken adam kocaman bir makası kadına doğru savurdu ama neyse ki kadın geri çekilip odaya falan kitledi, sonra polisler falan.

(bkz: trafik kazası)
babamla sürekli geziyorduk ve kendisi ara ara alkol almak için aptal bir birahanenin önüne park edip beni arabaya kitliyordu. arada garson falan gelip fıstık veriyordu. yine böyle 1-2 saat bekleyiş ve caddeyi izleyiş sonucu babamın kafası güzel gelmesi ile yola koyulduk, sokağa girdiğimizde park edecekken bir anda gazlayıp direksiyonu sağa kırdı ve duran bir araca girdik. sağ tarafta oturuyordum, kazanın şok etkisi ile eve çıkıp ekmek arası yapıp tv izlerken uyuyakalmıştım.

(bkz: gulyabani)
tv'de bu lanet şeyi gördükten ve her ne kadar filmde kostüm olduğunu fark etsem de benim için ölümcül bir varlıktı. apartmanda aşağı indiğimde arka tarafı gösteren küçük bir pencere vardı ve gece yan binanın alt katındaki bakkala giderken hep beni izlediğini düşünüp koşar adımlarla eve çıkıyordum. zamanla geçti.

(bkz: kabus)
izlediğim salak bir çizgifilmdeki sürekli puro içen kısa boylu mafya tiplemesi üst üste 2-3 hafta rüyama girdi. rüyamda ben tuvaletteyken tuvaletin havalandırma penceresinden sigara içerek bana bakıyordu, aylarca tuvaletin kapısı kapalıyken tuvaletimi yapamadım.
sivas olaylarında * sivas'taydık, üniversite lojmanlarındaydık, aziz nesin'i üniversite hastanesine getirirlerken peşinde yobazlar ordusu geldiği haberini aldık tv'den. rana elik sunuyordu haberleri ve biz ışıkları kapatıp yerde oturup dehşetle haber izliyorduk. ben tabi on yaşında bu kadar ciddi olaylar olduğunu sanmıyordum. polis durdurdu grubu da kurtulduk. temmuz'da olay oldu, eylül'de sivas'tan taşındık.

sonra çanakkale'ye taşındık ve 1994 gelibolu yangını çıktı, bütün surlar, atatürk'ün saatinin parçalandığı yerlerle birlikte gelibolu ormanlarının yüzde yetmiş beşi yanıp kül oldu ve gelibolu'ya bakan evimizde bu yangını içimiz ağlayarak izledik. ertesi gün ormanları görmeye gitmek ayrıca travmatikti. o yanan hayvanları ve ağaçları görmek...

sonra izmit'e taşındık, tam çocuk değildim o sıralarda artık ama travmatikti depremi tatilden geldiğimiz gece yaşamak...
  • /
  • 2