platonik aşk, sekülerlikten çıkarak tinsele dönüşen aşk anlamına gelir. ünlü düşünür platon'un adından gelir.
günlük türkçe'de, karşılığı sorgulanmayan aşk anlamında kullanılır.
platonik aşk güzeldir. evet insana acı verir. ama yüreğimizin aşık olma yeteneğini hep canlı tutar. bir gün gelecek olan gerçek aşk için, ruhumuzu zinde tutabilmemize yarayacak idmandır.
basketbol oynadığım zamanlar, takımımızın koçuna deliler gibi beslediğim duygu. benimle muhatap olduğu her an, yaklaştığı her saniye kalbim yerinden çıkacak gibi oluyordu. geçenlerde, dışarda karşılaştık, baya bi yaşlanmış, çökmüş bir de evlenmiş, çocuğu olmuş. bana, oğlum diye seslendi, hep öyle seslenirdi de ben duymazlıktan geliyordum aslında. değişik duygulara sürüklendim, muhabbet ettiğimiz o birkaç dakikada. zamanla geçiyormuş bir de bu duygu, bunu öğrendim.
güzel ve yalnız ülkemin hayal gücü az gelişmiş insanları tarafından çok yanlış anlaşılmış bir kavramdır.
bazen bir damacanaya, bazen bir vitrin mankenine bazan bir ördege duyulur. karşılıksız kalmaya mahkumdur. sonu hüsranla biter.
gerçek aşkın habercisidir. haydar dümen'in mantıklı bulduğum tek sözü: " aşk beyinde başlar ve bu işin %50'sidir." bundan sonrası cesaret, ataklık, kararlılık meselesidir.
neler yaptırmaz ki insana...
bakarsın, izlersin. o güler kendi kendine, sen de gülersin. birlikte gülmenin hayalini kurarsın.
düşersin yollara, geçtiği yerlerden geçersin. "belki görürüm lan" dersin. göremezsin. fakat yine denersin.
gün gelir gider o. varlığından haberi vardır ama tüm varlığınla duyduğun sevgiyi tahmin bile edemez. bu da yer bitirir seni.
"belki geydir lan" dersin kendi kendine. "geçen gün bi gey geldi gözüme." ama biliyorsundur gerçeği. çarpıtmakla yetinirsin o yüzden.
sonra gider. gider işte süslü şeyler bulamadım buraya yazacak. içindedir hala ama unutmazsın.
çok sevdim be sözlük.
aylardır hapsolduğum illettir. arada geçer gibi oluyor sonra yeniden yeniden.. bunda karşı tarafın medyatik olmasının payı var sanırım. (bkz: ismail saymaz )
camgezer yapar aşığı,
"ne zor oyundu
kazanmadım
alışkanlık kaderimdi
aşk sahnesinde rol bekler gibi
hem sakin
hem dengesizdim
mektup bekler sarı siyah
dolanırdım camlarda
bilirim nerde kırıldın
neden aşıksın bana
neden aşığım sana"
cevapsız nedenler yorar insanı...
hayatimda benim hic basima gelmedi bu durum. sanirim iliskilere cok akilci yaklasiyorum, bu nedenle "beni sevmeyeni ben hic sevmem" modundayim, bu nedenle karsilik bulamadigim zaman direkt soguyorum insanlardan. birisi beni illaki sevsin diye de ugrasmam mesela, seviyorsa sevsin, dunyada kalan tek insan da o degil diye dusunurum. ote yandan kendimi bulunmaz hint kumasi olarak da gormuyorum, hatta kendime karsi acimasizim da, yalniz beni sevene ve sevgisini gosterene acaip deger veriyorum, hele duygular karsilikliysa direkt el ustunde tutarim, askimi acarim, sevgiye bogarim. platonik takilmak bence ciddi bir zaman kaybi ve dunyadaki kimse karsiliksiz ask yasanacak kadar benden degerli degil diye dusunuyorum. tas kalpli miyim neyim bilemedim :)
sanırım daha çok genç yaşlarda başa geliyor. zaten zamanla sevmeyi unutmuyor muyuz, sevilmek istiyoruz. ama büyük çocuklar (örneği ben) hala sevme özelliklerini yitirmiyorlar. yoksa ben golden mıyım.
sigara ve bira ile iyi giden duygusal araf, asosyallik ve şizofrenlik yaratabilen karadelik gibi kendine çeken şahsen kapılınılmasını önermediğim, kalp ve beyin sağlığını etkileyen durum.
(bkz:azı yarar çoğu zarar)