mütevazi zorluklarda işe yarayan fakat daha zorlu koşullarda yine bizi insan samimiyetinin ellerine bırakan edevat.
ayrıca herkes küçükken: 'olum darphane bir sürü para bassa da hem borçları ödesek hem herkes zengin olsa ya lan' diye düşünmeden edememiştir.
bir yıl boyunca sadece 1 kez yapabileceğiniz boğaziçi köprüsünden bisikletinizle geçme eylemidir. 29 nisan pazar günü. 20 tldir. bisikleti olan herkes gelsin. * ayrıntılar için
http://kisalt.be/x0c759
yüzde 60ı özelleştirildiği için milli değildir. teknik, bagaj,yer hizmetleri, çağrı merkezi, insan kaynakları, satış ofisleri,güvenlik.. yalnızca pilotlar ve bazı kabin memurları özelleştirilmemiştir. 3 sene çalıştığım şirkettir.* çok büyük olduğundan kurumsal olmak olağandır.. insiyatif çoktur..şikayeti de ödülü de boldur..
ister yavaş, ister aniden yapılan eylemlerde 'hadi belki' zengin olmanın dışındakilerin kimsenin sikinde olmaması durumudur. başa gelen; içinden çıkılması zor durumu bağıra çağıra da duyursanız; müge anlıya da çıksanız; insanların umurlarından bir zap uzaktasınızdır. afrikada açlık var üzülürüz ama bizim ülkenin kendi borcu,işsizliği vardır; eşcinseller ötekileştiriliyor der utanırız; ama öte yandan hala sırf dul kadın olduğu için tecavüzcüye indirim uygulayan adaletsizlik vardır.sokak hayvanları yakılıyor diye insanlığımızdan utanırız; sokak çocuklarını önce sikip sonra iç organlarını satan vardır. hepimiz hrant dink; hepimiz trans fulya; hepimiz ahmet; hepimiz herşey olamayız; birimiz hepimiz için oluruz ama durumun çok acil, kişinin çok samimi,ucunun da bize dokunması gereklidir.
birimiz işinden nefret eder..
birinin ki rahattır diye ses etmez hem borcu da vardır..
birinin işi yoktur..
birinin hem borcu çoktur, hem işi yoktur..
ben kime üzüleyim, neye yanayım, kaça bölüneyim demeden steakhouse başlığını görüp karnımın acıktığını hissederim. o andan itibaren benim açlığım tüm dertlerimin ötesine geçmiştir.
yada hem işsiz hem borçlu olan (the dertleast), gelip geçerken kafasını kaldırır da doğadaki devam etme azmini görüp bir köpeğe su vermekle hayatına anlam katıp, düzenin parçası olmayı kabullenmeye başlayabilir.
aziyade adlı kitabın istanbul aşığı fransız yazarının adı ve o adla anılan canım istanbulumun * eyüp sırtlarında ambiyansı en güzel köşelerinden biri olan kahve.
dekoratör veya kreatif tüm sanat dallarında * olduğu gibi meslek erbaplarının gay olduğu söylenen; şarabı tadarak kalitesini damak tadıyla belirleyen kimseye denir. çok zor bir iştir. damak tadınızı etkileyecek sigara, kola gibi şeyleri günlük hayatta tüketemezsiniz. obsesif kompulsif kişilk bozukluğuna yakalanma riskiniz çok yüksektir ama insanlar sizi takıntılı ukala züppe olarak tanımlayabilir.
bizim dilimizde sanki tansiyonun sapık amcaoğlu gibi kullanılan bu kelime; freudcu psikanalizde cinsellikten kaynaklanan enerjinin fiziki yanını belirlemek için kullanılan bir terim. *
denek olarak köpekleri kullanarak şartlı refleks teorisini geliştiren bilim adamıdır. günlük hayatımızda mahalle, devlet, okul, aile, medya gibi tabu merkezlerinin bizi eğitmek için kullandıkları yöntemdir. *
cennet gibi bir mekan olmasına karşın tarihte uygarlıkların çoğunda hep sürgün yeri olarak kullanılmış, türkiye tarihinde ise adnan menderesin de aralarında olduğu demokrat parti yöneticilerin yargılandığı ada.
kitabın adına aldanıp, teknik motor kitabı olduğunu düşünmeyin.otobiyografi ve felsefi deneme türlerinin sınırlarını genişleten; bütün bir akılcılık geleneğini sorgulayan kült bir kitaptır. bir adamın oğlu ve iki arkadaşıyla yaptığı uzun motosiklet yolculuğundan oluşuyor. yolcular, metalik-plastik yalnızlıkların hüküm sürdüğü, özdeki çirkinliklerin yapay bir stil cilasıyla kapatılmaya çalışıldığı; bu stilize insanlar ve ilişkilerle dolu bir hayatın yaşandığı kentten,dağlara,oradan da okyanusa varıyorlar. bu varışta da bir iç yolculuk anlatılıyor. *
doktorlara yüzde beş indirim yaptığından; doktorlar zengin olmadan önce bu arabayı kullanırlar. çok yaygın olmasına rağmen iyi kullanıcılar arasında fransız teknolojisi, özellikle şanzuman kısmı kilometre arttığında sorun çıkardığı için tercih edilmez. *
annemizin ceket vatkasından meme yapmak , mermer sehpada kafa yarmak, asansörde fahrenheit ve brüt kokusuna boğulmak, bankanın verdiği kumbaradaki paraları günde 18 defa saymak, dandik tencerelerdeki dibi tutmuş pudingi kaşıklamak, misafirlikte uzatılan çikolatayı kibarca reddetme terbiyesi, kullanılmayan koltuk üstleri örtülü salondan anne evde yokken korkmak, akşam elma ve portakal soyup bıçağın ucundan yemek, kozalak toplayıp boyamak, yabancı dizilerde görüp ev köpeği için tutturup en fazla balık ya da muhabbet kuşu izni koparıp; o kuşa pis cimbom dedirtmeye çalışmak, keşke babam cosby olsa diye özenmek, semt pazarında annenin arabasını tutup kaybolmamaya çalışmak, hemen sofraya oturmak için ellerimi yıkadım diye, hemen uyumak için de diş fırçasını ıslatıp; dişlerimi fırçaladım diye yalan söylemek, yara bandını çok mühim ilaç sanıp karın ağrısı geçsin diye göbeğine yapıştırmak, kanayan dizlere daha tentürdiyot sürülmeden üfleyip bağırmak, evden çıkmadan mutlaka çişini yapmak, o zamanın matematik kitabı yazarı ahmet buhanın ölmesini istemek, akşam ezanından önce evde olmak, muzlu şampuanın tadına bakmak, pilavı ketçapla yemek, gece apartman yöneticisinden gizli kapıcıya inip kazana kömür at diye yalvarmak, yazın gelen kapıya yığılmış kömürlerden ufak bir parça alıp yere sek sek çizmek, tebeşir yutup ateş çıkarmak, casio saatlerle mahalle arkadaşlarının yaşlarını hesaplamak bu dönemin çocuklarına has hareketlerdir.
annemizin ceket vatkasından meme yapmak , mermer sehpada kafa yarmak, asansörde fahrenheit ve brüt kokusuna boğulmak, bankanın verdiği kumbaradaki paraları günde 18 defa saymak, dandik tencerelerdeki dibi tutmuş pudingi kaşıklamak, misafirlikte uzatılan çikolatayı kibarca reddetme terbiyesi, kullanılmayan koltuk üstleri örtülü salondan anne evde yokken korkmak, akşam elma ve portakal soyup bıçağın ucundan yemek, kozalak toplayıp boyamak, yabancı dizilerde görüp ev köpeği için tutturup en fazla balık ya da muhabbet kuşu izni koparıp; o kuşa pis cimbom dedirtmeye çalışmak, keşke babam cosby olsa diye özenmek, semt pazarında annenin arabasını tutup kaybolmamaya çalışmak, hemen sofraya oturmak için ellerimi yıkadım diye, hemen uyumak için de diş fırçasını ıslatıp; dişlerimi fırçaladım diye yalan söylemek, yara bandını çok mühim ilaç sanıp karın ağrısı geçsin diye göbeğine yapıştırmak, kanayan dizlere daha tentürdiyot sürülmeden üfleyip bağırmak, evden çıkmadan mutlaka çişini yapmak, o zamanın matematik kitabı yazarı ahmet buhanın ölmesini istemek, akşam ezanından önce evde olmak, muzlu şampuanın tadına bakmak, pilavı ketçapla yemek, gece apartman yöneticisinden gizli kapıcıya inip kazana kömür at diye yalvarmak, yazın gelen kapıya yığılmış kömürlerden ufak bir parça alıp yere sek sek çizmek, tebeşir yutup ateş çıkarmak, casio saatlerle mahalle arkadaşlarının yaşlarını hesaplamak bu dönemin çocuklarına has hareketlerdir.
okulda öğrendiğimiz, ışık hızının ses hızından yüksek olmasıdır. şimşek çaktığında önce ışığın gelmesi bize ardından gök gürültüsünün kopacağının habercisidir. peki bu günlük hayatımızda ne işimize yarar ki * sesimizi tek tek duyuramayacağımız zamanlarda.., mesela batmanı çağırırken; ya da bir zamanlar erbakan döneminde yaptığımız gibi zaman aşımından düşen sivas katliamına karşı çıkarken..her gece aynı saatte ışıklar açılıp kapatılarak yakında gökgürültüsü geleceğini haber verebilir; öğrendiklerimizi pratiğe dökebiliriz..
yıldırım şimşek'in sabırsızlıkla beklenen; sosyal mahallelerde kaybettiğimiz benliklerimizin bizden de gizli olarak ortaya çıkması kurgusuna dayalı; tüm lgbtt camiasınca birbirlerine hediye edebilecekleri başucu olasıca kitap.
sözlükteki ilk eksi oyumu kullanmış bulunuyorum. herkese hayırlı olsun. hemen çat diye veremedim gittim geldim okudum döndüm bir daha okudum iyi niyet bulamadım verdim napiim. artık ben de seri eksi veren ibneyim holley.