o kadar sinirliyim ki. hayata, kendime, insanlara. çok şey hissediyorum, bağırmak, haykırmak istiyorum. yapamıyorum. geriye yaslanıp nefes alabiliyorum sadece, beni boğan ellerin arasında. kaçmak istiyorum ama ayaklarımı hissetmiyorum. dokunmak istiyorum ama kollarım yetişmiyor. yardım istiyorum ama ağzım kapalı, açamıyorum. düşünmemek istiyorum, hissetmemek istiyorum ama başaramıyorum. kendimi kapatmak istiyorum.
çok istedim, çabaladım. elde ettiğimi düşündüm. ama hayır, ne yetinmesini bildim ne de devam edebilmeyi. sadece izleyebildim, kendimi gösterdim ama aktaramadım, hissettiremedim. keşke dedim sürekli, keşke demekte pişman olmakta uzmanlaştım. kendimi toparlamaya çalıştım, yapamadıklarımı, yaptığımı sandıklarımı anladım. konuştum ve keşfettim. dağılan kemiklerimi, eksik parçalarımı tek tek toparladım. son bir parça kaldı ve günlerce aradım. yardım istedim. bulduğumu zannettiğim anda ellerimin arasından kaçtı, tutamadım. biraz daha dağıldım, en başa geri döndüm.
bitsin istiyorum, gitmek istiyorum, uçmak istiyorum.
özellikle ülkemizde kendini tanıyamayan kesimlerin çok rahat ve sıkça yaptığı bir eylem. bu sözlükte ki tüm bireylerin maruz kaldığını düşünüyorum. bazen çok yakın olarak düşündüğümüz insanlar bu ötekileştirmeyi yapıyorlar ve o zaman çok saçma duygular yaşamaya başlıyorsun. zorunlu bir yalnızlığa , kendinle gireceğin psikolojik çatışmalara itiliyorsun.
galileo dönüşümlerine farklı olarak zamanın da eklenmesi ile ortaya çıkmaktadır. galileo dönüşümlerinin aksine maxwell denklemleriyle de uyumludur lorentz dönüşümleri.
yahu üniversiteler tatil olunca binlerce öğrenci memleketine dönmeye başlıyor. peki bu durum virüsün daha kolay yayılmasını sağlamıyor mu ?! neden kimse bunu düşünmüyor?
dizilerde, filmlerde ki karakterleri kıskanıyorum efendim. bu kadar rahatça , anında düşünmeden yapabilmelerinden etkileniyorum. bir de arkadaş kalabiliyorlar. kaç kez denemek istedim, çok istedim ama cesaret edemedim. "old school" birisiyim galiba, tanıyamadan yapmak korkutucu geliyor ama iyi gelecek gibi hissediyorum.
artık birisiyle sevişebilmeyi istiyorum. çok gerginim ve eskiye takılmış durumdayım, sürekli "ya gitmeseydi" diyerek hayaller kuruyorum. hayatımı yaşamama engel oluyor. gencim, üniversitedeyim ama tamamen ev kuşu haline geldim. insanların beni sevdiğini düşünmüyorum, beğenildiğimi hiç zannetmiyorum. ne mesaj atan var ne de iletişime geçen. beni sevebilecek tek kişiyi bulup kaybettiğimi düşünüyorum. tutarsızca sevişmek istiyorum. başka vücutlarda teselli aramak istiyorum ama cesaretim yok. başka biri ile tanışmak istiyorum ama nasıl yapacağımı bilmiyorum. hayatımın güzel bir evresinde olmam gerekirken ben bir noktaya saplanmış bulunmaktayım. bazı şeyleri kabullenmekten çekiniyorum, korkuyorum.
o kadar zor bir durum ki efendim. açılırsam onu kaybetmekten korkuyorum. sevişiyoruz, beraber vakit geçiriyoruz, uzun uzun muhabbetler yapıyoruz ancak 'arkadaş' olarak devam ediyoruz. daha da kötüsü, o bu durumdan fazlasıyla memnun. ama ben kaptırdım kendimi sanırsam. korkuyorum söylemekten, ama ona bakışlarımdan, yakınlık kurma cabalarindan anladigina eminim. bilerek mesafe koymaya çalışıyor, ama kabullenmek istemiyorum. mutualist olan bu durum bana zarar vermeye başladı.
şimdi aramızda binlerce km var. geri geldiğinde neler olacak, nasil devam edecek bilmiyorum ama benim unutamayıp, hayatımı yasayamayacagim kesin.
önemli olan kafasının olgun olması değil midir efendim. kimi olgunlar var ki kafalarının içinde bir şey yok gibi hareket ediyorlar , resmen bacak arasından düşünüyorlar sadece, kimileri de var ki insanın yanından ayrılası gelmiyor, bir tablo gibi karşısında otursun hep konuşsun, gülsün istiyor.
neden bilmiyorum ama ben de 2. durumda ki olgun insanlar güven veriyor. insanın kollarına bırakası geliyor kendini. 1 kez tadabildim bu zevki. öneririm efendim, çok hoş 3-4 saat sohbetin üzerine bitirici olarak yapılan seksin zevki farklı oluyor. ruhlar da doyuyor bedenler de.
------------------------------------
...güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine
ve kan ter içinde, aç ve öfkeli,
ve bir avcı iştahıyla etini dişlemek senin...
------------------------------------
kırmızı bir kuştur soluğum
kumral göklerinde saçlarının
seni kucağıma alıyorum
tarifsiz uzuyor bacakların
kırmızı bir at oluyor soluğum
yüzümün yanmasından anlıyorum
yoksuluz gecelerimiz çok kısa
dörtnala sevişmek lazım.
----------------------------
sadece rüyalarımda yapabildiğim eylem
sokaktayı görmeyi çok istediğim insan. sesine bayılıyorum ve son zamanlarda sürekli şarkılarını tekrar tekrar dinlemekteyim. daha fazla görmemiz lazım dediğim sanatçılardandır kendileri.
------------------------
kapıyı çarptın, rakıyı döktün, ağzını bozdun, kediyi üzdün
iyi mi ettin, kötü mü ettin bilemiyorsun, beni çok üzüyorsun
------------------------
okuyucuların velvele olarak da andıkları, https://velvele.net adresinden ikamet eden, lgbti+ kültür sitesi. çok değerli yazılar, çeviriler yayımlamalarının yanı sıra yeryüzü ağacı ve eflatun koza adlı köşelerinde daha önce adlarını duymadığımız ya da başka edebiyat platformlarında kendilerine yer bulamamış şair ve öykücüleri lgbti+ topluluğuna ve edebiyata kazandırıyorlar.
türkiyeli lgbti+ topluluğu için devasa bir arşiv oluşturmaya da başladılar. bu nedenle takip edip, desteklemek gerekiyor ki daha fazlasını yapabilsinler.
tekrar aynı şeyi yaptı ve ayrıldım. ilişkide şiddetin boyutu siz müsaade ettikçe artıyor. aslında şiddete uğrayan insanlar çoğu zaman zamanında önlem almadıkları için sonu ağır oluyor. tavsiyem sevgiliniz tarafından uğradığınız şiddete bahane bulmadan, örtbas etmeden zamanında yüzleşin.
evrene gönderilen partner mesajının cevaplandığı, hornette atılan binlerce mesajın hiç olmazsa birine yanıt verildiği, çirkin şansına sahip olup halihazırda partnerin/sevgilinin var olduğu ilk saniyeler. işin özü elde var sıfırken sözde sabaha kadar, olunca bulunduğu yerde ve zamanda.
ofis bilgisayarında bir dosya ararken, arama sonuçları içerisinde bir adet onunla fotoğrafım çıktı bugün. meğerse, onunla olan fotoğraflarımın hepsini, flash bellek içine koyup, iş için belgeler var diye kaydetmişim. tesadüfen gördüm. bir dünya fotoğraf var. birkaç video.
yukarıda filmle ilgili çok güzel bilgiler verilmiş. ben en çok filmde beni etkileyen kısımdan bahsetmek istiyorum ki zaten eminim burada hepimiz aynı noktada benzer şekilde etkilenmişizdir.
spoiler!
çağlar çorumlu'nun oynadığı suavi karakteri ülkemizdeki gizli eşcinsel rolünü güzel yansıttığını düşünüyorum. oyunculuk olarak heteroseksüel bir karakterden aslında gizli gay rolü yapmasını istemek çok zor değil. ancak bunun bizler için ne kadar zor, gerçeği bilmeyen arkadaş çevremizle beraber iken benzer karı kız muhabbetleri olduğunda ne kadar tedirgin ve yaratıcı olunabildiği gerçeğini biz çok iyi biliyoruz. üstelik suavi'nin yapmak istediği "artık yakalanayım bitsin" düşüncesi de çoğu kez kafamdan geçtiği için ciddi anlamda karakter ile kendimi özdeşleştirdiğimi söyleyebilirim.
bir güzel nokta'da suavi'ye sorulan "neden daha önce söylemedin?" sorusu üzerine kerem'in "2 saat top oldum, neler çektiğimi ben biliyorum" cevabı sebebi oldukça güzel özetliyor. böyle bir soru ile karşılaşıldığında verilebilecek güzel bir cevap. kendime not.
diğer aldatma kısımları, artık o kadar çok gördük ki yerli/yabancı filmlerden, güzel birer plot twist olmaktan öteye geçmedi benim için. şaşırdım mı evet? beni suavi'nin durumu kadar etkiledi mi? hayır. muhtemelen bu konu hakkında yeteri kadar empati yapamadığım için
aşık olduğum grup. bu dünya üstünde bilim insanları kadar hayran olduğum başka bir kitle yok. gerçekten dünya sizin sayenizde iyi ve kötüyü deneyimliyor.
tabi gerçek bilim insanlarını diyorum 3 ay sonra ülkesine gelen virüsle baş edemeyecek kadar düşük iqlu tipleri değil.
alıştım diyorum ama aslında alışmadım. her gün bunla uyanıyorum, her gün ilaç alıyorum, her 3 ayda bir hastaneye gidiyorum. hastanelerde ayrımcılık yaşıyorum, işyerimde çok mobbing gördüm. kısacası alışmak kolay değil. bakınca tek ilaç alıyorsunuz ama o öyle olmuyor.
hele bir de tek savaşmak o kadar da kolay değil.
üstüne biriyle tanışmak çok zor. gerçekten biriyle tanışıp gelecek planları kurmak bile çok zor. nasıl söylerim, anlar mı, umursar mı, yanımda kalır mı, sever mi aklınızda bir çok soru.
ve en büyük üzüntülerimden biri. yurtdışına gidebilme konusu. gezide sanırım çok sorun yok ancak oturum izni sorun. parası olana her zaman her kapı açık ama yoksa o para işte o zaman zor.
o yüzden dikkat edin. karşınızdakinden beklemeyin, siz kendinizi korumakla yükümlüsünüz. çünkü sonrasında tüm üzüntüleri siz yaşayacaksınız.
kendisiyle konuşmaktan, dertleşmekten, goy goy yapmaktan çok keyif aldığım, sözlüğün bana kazandırdığı büyük insanlardan. tanıdığım ve belkide tanıyacağım en iyi insanlardan olabilir kendileri.
bir kere tanıştık artık yakasınıda bırakmam, benden kurtulamazsın efenim. iyi ki varsın xalocum
bugün erken uyandım, günün en başından itibaren yapacak bir işim vardı, kendimi meşgul etmeyi başardım. evdekiler yatmaya teker teker başlayınca kahvemi aldım, kitabımı okumaya başlayacaktım ki kokunu hissettim. beynimle beraber burnumun bir oyunumu yoksa istemediğim özlemimin getirdiği bir sonuç mu bilmiyorum ama kokunu hissettim. aramızda kilometrelerce mesafe varken ben senin kokunu almayı başarabildim.
gözlerimi kapattım. tüm gün uğraşıp kendimi kandırabildiğimi düşündüm. rahatlayabileceğimi düşündüm. mutlu bir gün geçirebileceğimi sandım.
engellemeye çalıştıkça, sistemimden seni uzaklaştırmaya çalıştıkça bir yerden çıkıp bana kendini hatırlatmayı başarabiliyorsun.
ne zaman kurtulacağım senden. neden sadece ben acı hissediyorum.
beni merak etmemen, iletişim kurmamana üzülüyorum. nasıl bu kadar farklı duygular hissedebildik birbirimize karşı.
çok basit bir insan olmaya başladım. değerlerimi kaybediyorum. saplanmış durumdayım.
artık birisiyle sevişebilmeyi istiyorum. çok gerginim ve eskiye takılmış durumdayım, sürekli "ya gitmeseydi" diyerek hayaller kuruyorum. hayatımı yaşamama engel oluyor. gencim, üniversitedeyim ama tamamen ev kuşu haline geldim. insanların beni sevdiğini düşünmüyorum, beğenildiğimi hiç zannetmiyorum. ne mesaj atan var ne de iletişime geçen. beni sevebilecek tek kişiyi bulup kaybettiğimi düşünüyorum. tutarsızca sevişmek istiyorum. başka vücutlarda teselli aramak istiyorum ama cesaretim yok. başka biri ile tanışmak istiyorum ama nasıl yapacağımı bilmiyorum. hayatımın güzel bir evresinde olmam gerekirken ben bir noktaya saplanmış bulunmaktayım. bazı şeyleri kabullenmekten çekiniyorum, korkuyorum.
kıyıda köşede kalmış, çok başarılı şarkıları olan gruplardan biridir efenim.
son zamanlarda keşfetmeyi başarabildiğim mükemmel gruplardan. vokalin sesi çok güzel. bana cem adrian'ı hatırlatıyor, belki de bu yüzden çabuk sevebildim. çok sevdiğim 2 şarkısını bırakıyorum, dinleyin ve hissedin efenim.
"boşluğun dibinde yalnızım
biraz kararsızım
kendinden utanır mısın?
sonum belki en başımdır
yollar karışmıştır
ben olmadan kaçamaz mısın?"
efendim bu paradoks öncelikle iki varsayımdan dolayı kaynaklanıyor.
1- insanlar ya yalancıdır ya da değildir.
2- yalancılar hep yalan, yalancı olmayanlar hep doğruyu söylerler.
bu varsayımların kendileri yanlış çünkü epimenides ne yalancı olabilir ne de olmayabilir. paradoksu burada ortadan kaldırabiliriz.
şayet ki konuya felsefe den yaklaşıyorsak evet felsefi sorunlar oluşturmakta ama konuyu matematik açısından ele alıyorsak tamamen saçmalıktan oluşuyor. alfred tarski böyle bir mantıksal çıkarımın matematik te yazılıp çıkarılmayacağını kanıtlamıştır efendim. ancak bu matematiğin çelişkisiz olduğunuda ortaya atamıyor çünkü kurt gödel ise matematiğin çelişkisiz olamayacağını kanıtlamıştır.
bertrand russel'ın frege nin aritmetiğine yönelik ortaya attığı bu paradoks ise gerçekten o zaman ki matematiğin çelişkisiz olmadığını düşündürüp temellerini ciddi bir şekilde sarsmıştır. kesinlikle bir bilim insanının başına gelebilecek en kötü şeye, bir eseri biter bitmez temellerinin yıkılmasını, fregel uğramıştır. yine de aralarında ki mektuplaşmalar tamamen saygı ve bilimsel etik çerçevesindedir.
güzel ve ilginç bir başlık için teşekkürler efendim. bilimle kalınız!
kendisiyle konuşmaktan, dertleşmekten, goy goy yapmaktan çok keyif aldığım, sözlüğün bana kazandırdığı büyük insanlardan. tanıdığım ve belkide tanıyacağım en iyi insanlardan olabilir kendileri.
bir kere tanıştık artık yakasınıda bırakmam, benden kurtulamazsın efenim. iyi ki varsın xalocum
artık birisiyle sevişebilmeyi istiyorum. çok gerginim ve eskiye takılmış durumdayım, sürekli "ya gitmeseydi" diyerek hayaller kuruyorum. hayatımı yaşamama engel oluyor. gencim, üniversitedeyim ama tamamen ev kuşu haline geldim. insanların beni sevdiğini düşünmüyorum, beğenildiğimi hiç zannetmiyorum. ne mesaj atan var ne de iletişime geçen. beni sevebilecek tek kişiyi bulup kaybettiğimi düşünüyorum. tutarsızca sevişmek istiyorum. başka vücutlarda teselli aramak istiyorum ama cesaretim yok. başka biri ile tanışmak istiyorum ama nasıl yapacağımı bilmiyorum. hayatımın güzel bir evresinde olmam gerekirken ben bir noktaya saplanmış bulunmaktayım. bazı şeyleri kabullenmekten çekiniyorum, korkuyorum.
ona tekrar mesaj atmamak için kendimi o kadar zor tutuyorum ki. anlamam lazım artık bana değer vermediğini ama söz geçiremiyorum kalbime. rüyalarıma giriyor, elimde telefon resimlerine bakarken buluyorum kendimi. gündelik hayatımda bir anda karşıma çıkıyor sanki onu hatırlıyorum. çok kırdı beni. keşke hiç yazmasaydı, tekrar konuşmasaydı. sil baştan olabileceğini sandım.
arayıp bağırasım, ağlayasım geliyor. içimdeki her şeyi dökmek istiyorum yüzüne, ama yapmayacağım. karşılaşacağımız günü bekliyorum, gözlerinin içine bakarak konuşacağım. o zaman neler hissetirdiğini anlar belki.
bir yandan da kendime kızıyorum. nasıl bu hale geldin, sana bunları yapmasına nasıl izin verdin. neden bu kadar çabuk inandın, niye bu kadar kırılgansın.
ben rahat değilim, yaşamıma devam edemiyorum. yüzleşmem lazım sözlük.
yazmayacaktım ama eski entryleri okudukça tutamadım kendimi.
türkan saylan, sağlık ordusunun yenilmez bir neferidir. sadece türkiye'nin değil, insanlığın yetiştirdiği en büyük hümanistlerden biridir. çok iyi bir kadın hakları, çocuk hakları savunucusudur. özellikle kız çocuklarının eğitimine, kendilerini kurtarmalarına çok önem veren ve bunu hiçbir beklenti içinde bulunmadan yapan bir insandır. adını karalamaya, ona laf atmaya çalışan insanlar, şu anda onun yetiştirdiği, özgürleştirdiği, kurtardığı öğrenclierinden medet umuyorlar.
türkan saylan iyi ki var oldu, milyonların annesi, ablası oldu, düşüncesi oldu, umudu oldu, şifası oldu. hakkı asla ödenemeyecektir. asla unutmayacağım kendisini ve hayatının son dönemlerinde ona yapılanları.
huzur içinde uyu türkan hocam.
"eğer bir yerlerde bilime, demokrasiye, barışa, aydınlığa aç bir çocuk senin ışığını bekliyorsa, sönmeye hakkın yoktur. ışıyacaksın! ölüme saniyeler kalmış olsa bile."
yazmayacaktım ama eski entryleri okudukça tutamadım kendimi.
türkan saylan, sağlık ordusunun yenilmez bir neferidir. sadece türkiye'nin değil, insanlığın yetiştirdiği en büyük hümanistlerden biridir. çok iyi bir kadın hakları, çocuk hakları savunucusudur. özellikle kız çocuklarının eğitimine, kendilerini kurtarmalarına çok önem veren ve bunu hiçbir beklenti içinde bulunmadan yapan bir insandır. adını karalamaya, ona laf atmaya çalışan insanlar, şu anda onun yetiştirdiği, özgürleştirdiği, kurtardığı öğrenclierinden medet umuyorlar.
türkan saylan iyi ki var oldu, milyonların annesi, ablası oldu, düşüncesi oldu, umudu oldu, şifası oldu. hakkı asla ödenemeyecektir. asla unutmayacağım kendisini ve hayatının son dönemlerinde ona yapılanları.
huzur içinde uyu türkan hocam.
"eğer bir yerlerde bilime, demokrasiye, barışa, aydınlığa aç bir çocuk senin ışığını bekliyorsa, sönmeye hakkın yoktur. ışıyacaksın! ölüme saniyeler kalmış olsa bile."
sokaktayı görmeyi çok istediğim insan. sesine bayılıyorum ve son zamanlarda sürekli şarkılarını tekrar tekrar dinlemekteyim. daha fazla görmemiz lazım dediğim sanatçılardandır kendileri.
------------------------
kapıyı çarptın, rakıyı döktün, ağzını bozdun, kediyi üzdün
iyi mi ettin, kötü mü ettin bilemiyorsun, beni çok üzüyorsun
------------------------