1 bir hobbit bulutunun içine girer gibi takma dişlerini bardağa bıraktı son assolist mikrofonu en yakın arkadaşı değildi artık saz arkadaşları ekstralara daha çok daha çok festivallere ve turnelere çıkıyordu peruğu brooklyn işiydi sözleri sagopa gözlerinde markasız işporta lensleri markası made in china ucuz işçilik son kez sahne kostümünü çıkardı
2 insan kostümünü giyindi sonra sonra insan gözlerini yerlerine taktı ne çok gözyaşı birikmişti şaşırdı aynaya ve suretine son kez baktı son kez aynası yaşlı gövdesine baktı
3 solistler çağında insanlara şarkı söylemek gibi zor bir filmin son sahnesinde artık bu savaşı kaybetmiş bir general beliebers nesline hicaz küfürler edip ve enginde yavaş yavaş ve gönül penceresini kapatarak bir orta dünya bulutunun içine girer gibi bütün o şarkıları arkasında bıraktı son assolist
4 kapıya bir cenaze arabası gibi siyah camlı ve üstü açık bir limuzin kapıya gelinlik gibi süslenmiş 1973 vw kaf dağına kalkan son bir otobüs yanaştı turuncuadam-orangeman
ayı sözlük herkese özgürce yazma alanı sunan bir mecra. en azından birazcık öyle. yani azıcık öyle. az. bu yüzdendir ki insanlar sırf bizimle aynı düşünmüyor diye sözlükten atılsın demek yanlış olur.herkes eşcinselleri sevmek zorunda değil herkes eşcinselliğini sevmek zorunda da değil. ilk eşcinsel olduğumuzu anladığımızda hayat bunu yüzümüze yüzümüze vurduğunda soluğu psikiyatri kliniğinde almadık mı? bazı insanlar zor kabul eder.zamana bırakalım.yine sevelim onu.çünkü onun sevgiye ihtiyacı var nefrete değil.nefret onda yeterince var zaten. güzek kardeşim demşsinki hayatta gay olmaktan başka şeylerde var.doğru insan olmak var.insan gibi insan. oda sırf eşcinsel olduğu için öldürülen insanları vicdanında hissedip sadece onlar için bile koca bir camiaya saygı duymaktan geçer.çamur atmaktan değil...
bodur kardeşime katılıyorum. herşeyden önce şu bilinmeli ki; kimisi aile baskısından,kimisi rahatını kaybetmemek için,kimisi kendini öyle mutlu hissettiği için,kimisi de yaşadığı çevreden dolayı erkeksi bir çehreye bürünüyor.gizli diye bir şey yok.gizli olduğunu zannetmek var.bu arkadaşlarımızda gizli olduklarını zannediyorlar(ben de dahil).ve başlığı açan kardeşim.gizli olduğunu zanneden insanlardan nefret etmek diye bişey olamaz.insanlar nasıl mutlu oluyorlarsa öyle yaşasınlar...
sabah sabah beynimden vurulmuşa döndüm. boysan'ım boncuk gözlü melek. mekanın cennet olsun...ışıklar içinde uyu.. aklıma kaan karacehennemle oynadıkları kısa filmleri geldi açtım izledim bi ağlama tuttu.melek gibisin be adam. o kadar masum.
gözlerimin bebeklerini bırakamadım avuçlarına bağışla eski plak kapaklarındaki gibi pozlarımız acil iniş çığlıklarımız olmadı bizim hiç çünkü yan yana ağladık en çok en çok yana yana ağladık en çok yan yana oturup mektuplar yazdık birbirimize ne çok satırlar yazdık en çok bu kozu verdik insanlara çünkü insanlara hiç yaklaşmadık çünkü o kıyılara hiç yanaşmadık bağışla beni biz susarak yanmak ve konuşarak ağlamak ilminde bağışla beni biz yanmak ikliminde biz daima birbirimizi bağışladık
yan yana iki çocuktuk birbirine yakışan birbirine bakışan iki yokluk aslında iki uçurtma gibi yan yana uçuşurduk iki güvercin gibi boşlukta buluşurduk yan yana iki yağmur bulutu gibi sözler verirdik yan yana iki şemsiye gibi o yağmuru beklerdik biz en çok birbirimizi beklerdik birbirimizi eklerdik kederimize biz bir evin iki odası o evin tek kapısı biz yan yana iki koltuk şehirler arası uzaklar arası bir otobanın iki şeridi bağışla beni bağışla beni bağışla beni sonra bir kavşakta gözlerim kamaştı sonra başka ışıklar gözlerime aktı bağışla beni yolum senden ayrıldı
bağışla beni gözlerim kirlendi bağışla beni dudaklarım kirlendi ben dudaklarındaki imla hatalarını silerdim sen sözlerimdeki sancıları tamir ederdin ben bir paraşüt fabrikasından emekli olmayı sen en uzak ülkelerde ölmeyi hayal ederdin ben sana ucuz romanlar hediye ederdim sen bana ağır küfürler ederdin ben seni çok ağır severdim sen bir tüy gibi ruhumu ezerdin
ben bana kızar bağırırdım sen sana susar bağırırdın sonra devletler yeni para birimleri icat ederdi sonra komşu ülkeler savaş filan ilan ederdi sonra komşu bahçeler çöl olurdu bağışla beni bütün denizler göl olurdu bağışla beni saçların tel tel olurdu her tel saç gelip gözlerime hançer olurdu bağışla beni gözlerim kör olurdu
bağışla beni fuzuliden sonraki şairleri sevemedim takıntılıyım sezenin yeni şarkılarını da sevemedim bağışla beni geceleri bensiz uyuyamam sabahları sensiz uyanamam bağışla beni şiir yazarken virgül kullanan erkekleri de nokta kullanan kızları da bu yüzden sevemedim bağışla beni yağmur adamıyım ben bağışla beni güneş mühendislerini pek sınır kapılarını bu yüzden hiç sevmedim
bağışla beni kutuplardan vazgeçtim karanlık bin sahrayı kendime seçtim aurora borealis kutup ışıklarıdır ve bazı kızlar diğerlerinden bazı kızlar kendinden bile güzeldir... turuncuadam
yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği insan saatlerce bakabilir gökyüzüne denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır kopmaz kökler salmaktır oraya kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin insan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına insan balıklama dalmalı içine hayatın bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana...
karadenizin küçük bir ilinin küçük bir ilçesinin büyük bir köyünde doğdum.11 yaşıma kadar köyde yaşadım. belkide hayatımın en güzel yıllarıydı.inekler,koyun sürüleri,çan sesleri,şelaleler,mis gibi kokan erik çiçekleri... hiç birini unutamadım.gökçeadada yaşadım.marmariste yaşadım.ispanyaya gittim.yunanistana gittim.görmem gereken en güzel yerleri gördüm.ama köyümün kokusunu hiç bir yerde bulamadım.bazen balkonda şarabımı yudumlarken ağlarım. o yeşil tepeler gelir aklıma...derin orman kokuları.. ha ben köye bağlayan insanları değildi elbette.hiç anlaşamadım köy insanıyla..hiçte anlayamadım açıkçası.bir insan hem köyde yaşayıp hemde bilimsel düşünemezmiydi. veya bir insan hem köyde yaşayıp hemde empati kuramazmıydı.elbette yapardı bunu.ama bizde köy insanı körü körüne inanmayı,büyükler ne derse doğrudur demeyi seçmişti heyhat. white wine iken uzun uzun yazmıştım köye olan aşkımı.içimde bi yerlerde beni için için kor gibi yakan o duyguyu... köylü demişti bir arkadaş. o hakaret etmişti kendince ama ben mutlu olmuştum.
siyah giyen yada mavi giyen erkekten bir farkı yoktur. renkleri cinsiyete dökenler utansın. en çokta cinsiyetçi ifadelere karşı olupta cinsiyetçi konuşup yazanlar utansın. giyin kardeşim.kendinizi nasıl beğeniyorsanız öyle giyin. yırtık giyin yamalı giyin pembe giyin ama maske giymeyin.
1 domino yetkim var benim her şeyi kolayca deviririm kolayca yüz çeviririm aynalarda kendi yüzümü görünce kendime böyle etkilerim var bakamam bir hata sayarım varlığımı sağırlığımı yüksek sesler değil konuşamadıklarım yarattı bilirim bilirim: içimde infilak eden mukaddes kitapları okumayacaktım büyüyünce: kendime terk edilmiş petrol kuleleri satın alacaktım * insan önce din ve cinnet işlerini birbirinden ve kendini en çok kendinden korumalıdır 2 oysa kendimi: zor toplanmış bir haçlı ordusu gibi kolayca dağıtırım sokak ressamlarına bayılırım mesela çok terlemiş hatıralarım vardı ah hatalarım her atlasıma saldıran ağır gövdeleriyle narin sızılardı onların gergedan derileri vardı benim derviş kanatlarım ah kanlı bir yer sarsıntısı gibiydi: hatırlıyorum çocukluğum unuttuğum bir dil kurnazdı erkekliğim: gerçekten kendime karşı adil ve şiirlerim vardı * sevdiğim kız kuş kemikleri kadar hafifti ve bakışları vardı ben bin ağaçtım o dallarıma konar ah her yaprağım kopardı 3 paltomun iç cebinde bile kar yağıyordu üşüyordum mecazi üşüyordum geçmiş satırlara özeniyordum ve onlar üst üste sıralanıyordu o rayihalar: ben alt alta eziliyordum ben alt katlarda geçiniyordum onlar araba yıkıyordu üst katlarda ve poz verdikleri büstler için resmi kaideler dikiyorlardı üstüme sonra bayraklar sonra sınırlar ve kapılar ve pasaport memurları * ulusal bayramlarda gökyüzünü bile inciten devletler bilmezler: ah bilmezler kuşlar hiç üniforma giymezler 4 ben gerçeği yüzüne maske diye takmaktan korkmayan bir adam: sıcak bir çorbanın cennet yemeği olduğunu bilecek yaştayım ağaçlara çaput bağlayanların da derdi çoktur bitmeyecek bilirim ve şahit olduğum yeryüzü gözeneklerine dökülen sıvı bir ruhum fena halde beynimin koridorlarında ultra maratonlar yola çıktığım ve yorulduğum kıssa yolculuklarım var * ben suya çırak bir adam: ustalaşmak için çok bulut aradım ah yaşamak daima korkunç yağmur gibi hep üstüme yağdı turuncuadam
bazı şeyler için artık sabrım yok; ukala biri haline geldiğim için değil, aksine hayatımda artık beni mutsuz eden ya da üzen şeylerle vaktimi daha fazla kaybetmek istemediğim bir noktaya ulaştığım için laf sokmalara, haddinden fazla eleştirilere ve hangi türden olursa olsun talep ve beklentilere artık sabrım yok. benden hoşlanmayan insanları memnun etmeye, beni sevmeyen insanları sevmeye ve bana gülümsemeyen insanlara gülümsemeye yönelik arzumu kaybettim. artık yalan söyleyen ve beni yönetmek isteyen insanlara bir tek dakika bile harcamak istemiyorum. oyunların, ikiyüzlülüğün, sahtekarlıkların ve ucuz övgülerin olduğu ortamlarda bulunmak istemiyorum. çok bilmişliğe ve akademik ukalalığa tahammülüm yok. aynı şekilde boş dedikodulara da bulaşmak istemiyorum. uyuşmazlıklardan ve karşılaştırmalardan nefret ediyorum. farklılıklardan, hatta zıtlıklardan oluşan bir dünyaya inanıyorum, bu nedenle katı ve toleransı olmayan olan insanlardan kaçınıyorum. arkadaşlıkta sadakatsizlikten ve ihanetten hoşlanmıyorum. birisine nasıl iltifat edileceğini ya da cesaretlendirmek için ne diyeceğini bilmeyen insanlarla bir arada olamıyorum. abartılar beni sıkıyor.ve herşeyin de üzerinde, sabrımı hak etmeyen hiç kimseye sabrım yok. meryl streep
yillar yirmi olsa da, otuz olsa da yollar kar, çamur olsa da, buz olsa da bedenim yorgun, aç ve susuz olsa da bir gün yalin ayak, terli gömlekle - gelirim, beni bekle belki yakinda olur, belki de uzak sirtimda hatiralar, saçlarimda ak gün, tarih bilemiyorum amma, muhakkak bitmeyen bir azim, sabir ve emekle - gelirim, beni bekle unutmam mümkün degil, unutur sanma "gelmez" diyen olursa sakin inanma umutlarini kaybetme ha zamanla geç kaldi diyerek gam çekme - gelirim, beni bekle sicak bir yaz akşaminda olabilir sari bir güz akşaminda olabilir kişin beyaz akşaminda olabilir ellerinde bir top mavi çiçekle - gelirim, beni bekle cümle köprüleri sel alsa da tek, tek söz vermişim bir kere engel ne demek başi karli, kara daglardan geçerek azigim bir tas su, bir dürüm ekmekle - gelirim, beni bekle vermese de kaybolan gençligimiz ayiran bir gün kavuşturacak bizi ve içimde sevgilerin en temizi seninle dolu, ari, duru bir yürekle - gelirim, beni bekle
aylardır düşünüyorum.neden...neden...? koca bir hiç...koca bir boşluk... ama ne yaparsanız yapın anlamıyorlar kardeşim. aklgbt li bir arkadaş onur yürüyüşü olaylarında akp zihniyeti tarafından kör edildi.bir gözü görmüyor.ama o gören gözüyle hala akp yi savunuyor.pes diyorsun.
sünnilikte insan kuldur. insan için günahlar, yasaklar, cinler, periler, binbir çeşit korku vardır. allaha ulaşmak için bile insanın önüne önünü konan çeşitli tuzaklar başarı ile aşılarak gerçekleşebiliyor.
halbuki alevilikte allah korkusu, din korkusu, cennet ,cehennem vs. korkusu yoktur. allah sevgisi vardır. herşey insandadır.herşey insanın kalbinde saklıdır. insanı sevmek, inancın esasıdır. hak ademdedir. ademden başka yerde hak aramak nafiledir. insan kıbledir. secde edilecek makamdır mihraptır.insan konuşan kurandır. bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil.yunus, tanrı insan ileşkisini de yeri göğü aradım hiç mekanda bulmadım buldum insan içinde... bu sevginin yolu da gönül kabesinden geçmektedir.yunusun dediği gibi allahın yeri yerde gökte değil, insanın kalbinde . işte alevi yolunda buna gönül kabesi deniyor.senin anlaman mümkün değil kardeşim. aklınız ancak bacak arasına çalışır.
aşk dediğin nedir ki? kim icat etmiş aşkı. kullanma klavuzuna illaki kadınla erkek arasında veya erkekle erkek arasında olacak diye mi yazmışlar. bitmek bilmeyen doyumsuz cinsel hazlarınıza aşk deyip duruyorsunuz.sahi aşk nedir ey insanoğlu??
yalnız merak ettiğim bir şey var. neden ayı sözlükten atılmadan yazmadınız bunları. neden özeleştiri yapmadınız?neden ayı sözlüğü eleştiren insanlara saldırdınız zamanında. neden korktunuz yada neden ikiyüzlü davrandınız. şimdi orada ayı sözlüğü eleştirince var olan doğruları itiraf edince siz çok mu dürüst oldunuz takdir mi edelim sizi alkış mı tutalım size.acınacak haldesiniz bunu bilin. bu sözlükte taciz olayı olduğunu düşünmüyorum ben.o iddaayı ortaya atan arkadaşı tanıyan bilir çok paranoyak ve ilgi delisi.ortada sinanın bir yanlışı var sadece.özrünü de dilemiş zaten. sana tavsiyem sana ekmek çıkmaz burdan başka kapıya bacım.