hayır bak, transeksüellik çok farklı bir şey. onlar erkek vücudunda doğmuş kadınlar ya da kadın vücudunda doğmuş erkekler. ben erkeğim ama erkeklerden hoşlanıyorum. hani bakıyordum gayet erkek gibi görünüyordun demen saçma yani. erkeğim zaten ben.
-ay o da iyimiş. iyi ki transeksüel değilsin, hayır üzüleceğim filan yok da çok yıpranırdın değişme sürecinde filan.
şeklinde gelişme göstermiş konuşmadır. bundan sonra transların toplumdaki yeri, lgbt hakları konusunda uzuuuun sohbetler yapılmıştır tabi.
ölsen cesedin sahiplenilmez, kimsesiz olursun. kimse tanımaz seni, hep istenildiği gibi yok olmuşsundur. tek sorun geride bıraktıkların ege. sen daha çocuk yaşında öldürüldün, yok edildin. tıpkı senin gibi yok edilen ahmet, eylül, isa ve diğer binlerce yok edilen; isimleri bile duyulmamış kendi minik hayatına başkalarının yumruklarıyla son verilen insanlar gibi. anıların yaşayacak deniyorlar, yok. kimse hatırlamayacak seni bundan 3-4 ay sonra. fotoğrafların paylaşılacak bir süre, seni tanımayan binlerce insan ismini duyacak. günlük koşuşturmaları arasında 15 dakikalık üzüntüler yaşayacaklar. kimse ders almayacak ama. sen gittin ama benim en çok üzüldüğüm şey senin o güzel gülümsemenin, büyük hayallerinin, aşklarının ya da sadece ama sadece nefes almış hakkının senden zorla, hunharca ve adice alınmış olması. ne diyecekler biliyor musun? ''yaşayıp, yaşamamak onun elindeydi.'' bu sözler dökülecek; sevilmeme, nefret edilme, dışlanma ve bir insanın ölmeyi isteyecek kadar kalbini kıracak hiçbir şeye maruz kalmamış bir sürü kalbi kararmış, duyguları körelmiş, empati yoksunu pis insanın ağzından.
raylardan toplanan bedeninin bile hala acı çektiğinden eminim, canım kardeşim. insanların canını ne kadar yaktığını sen ve senin gibilerden başka anlayacak insanlar ne yazık ki az. sen, umutsuzluğun kafamıza dayadığı silahın tetiğini çekecek kadar cesursun. umarım, eğer bir yerler gerçekten varsa en mutlu köşelerinden birinde olursun.
brenda chenowith karakteriyle beni alıp ordan oraya vurmuş olan dizi. bütün ironik havasına rağmen bir kaç bölüm art arda izledikten sonra ister istemez depresyona sürükleyen, final sahnesiyle wtf etkisi uyandıran hbo'nun harika dizisi.
özledim. şu üç gün boyunca başımdaki sinüzit ağrısıyla karanlık bi odada kıvranırken önceleri hastalandığımda yanımda olan adamı özledim. hiçbir şekilde yorum yapmadan yanımda duran ve nefes hala nefes alıyor muyum diye bütün gece uyumadan nefesimi dinleyen insanı özledim sözlük. olması gerekeni yaptım, pişman değilim. ama böyle anlar her şeyi daha zor kılıyor be.
ilk çıktığı yıl lise yıllarıma denk gelen yeni eğitim sistemi. bir protesto esnasında sol bir gruba mensup olduğum gerekçe gösterilerek okuldan atılmakla tehdit edilip üç gün uzaklaştırma almıştım.
büyük lokma yiyip, büyük konuşmaması gereken geydir. kimin ne zaman kimi seveceği belli olmuyor sonuçta. feminenlerden hoşlanmıyorum diye kendini kısıtlamasa daha mutlu bir insan olabilir aslında.
son 3 ay öncesine kadar yaklaşık 8 aylık bir süreç için de facto olarak, son 3 ay ise resmi olarak gerçekleştirdiğimiz eylem. kolay değildir. ama zor da değildir. tamamen kişilere bağlı olmakla birlikte partnerlerin ayrı bireyler olduğu unutulmadığı ve buna bağlı olarak kişisel alan ''çok fazla'' ihlal edilmediği sürece (her ne kadar kısıtlanmıyor desek de evini, yatağını, düşüncelerini, hislerini ve vucudunu paylaştığın insan sonuçta) gayet de güzel giden şeydir. otogarlarda, dolmuşlarda, sinemalarda, kafelerde geçirilen onlarca saatten sonra aynı evi paylaşıp, birbirini görmek için hiçbir çabaya gerek kalmadan olan bütün gücünü partnerine yansıtabileceğin bir ortam oluşturmaktadır ve karşındaki insanı çok daha iyi tanımana vesile olur. fakat en çok dikkat edilmesi gereken unsur bana göre; ayrı zevkleriniz sadece kendinize ayırdığınız vakitlerinizin olması, olabilmesi. ayrı ayrı arkadaşlarınızla görüşebilmeniz veya kendi başınıza vakit geçirebilmeniz. çünkü bir süre sonra buna ihtiyacınız oluyor. kendinizi birbirinize kapatmayın. birbirinizi tüketmeyin, insan asalak bir yaratık olmaya çok müsait. sadece seviyorsunuz diye sömürülmeyin ve karşınızdakini sömürmeyin maddi ve manevi olarak. ha bir de son olarak sevgiliniz sizinle yaşamasın, siz sevgilinizle birlikte yaşayın.
henüz eve döneli iki gün oldu, iki gündür salondaki kanepede yatıyorum. bu gece dayanamayıp anne artık odana gider misin yalnız kalmak istiyorum dedim. gözlerime bakıp daha çok yalnız kalacaksın dedi. bu güne kadar hiçbir şey bu kadar canımı yakmamıştı.
yaş:56
konu: politikadan ekonomiye, ailevi meselelerden romantik ilişki sayilabilecek her türlü duruma kadar geniş bir alan.
karakter: natüralist fakat durumun vahametine göre optimist de olabilir, bilemedim.
yer: başta ankara ve manisa olmak üzere teknolojinin kolunun uzandığı her yer.
büyük lokma yiyip, büyük konuşmaması gereken geydir. kimin ne zaman kimi seveceği belli olmuyor sonuçta. feminenlerden hoşlanmıyorum diye kendini kısıtlamasa daha mutlu bir insan olabilir aslında.