operazionepaura

Durum: 431 - 0 - 0 - 0 - 06.05.2023 22:32

Puan: 6610 - Sözlük Kezbanı

15 yıl önce kayıt oldu. 1.Nesil Yazar.

ısırayım da geçsin...
  • /
  • 22

ayı sözlük yazarlarının şu an okuduğu kitaplar

h.p. lovecraft - toplu eserler 2
yağmur havasında okumak daha zevkli aslında

bir avuç militan

karşı çıktığımdan değil ama biri de çıkıp "militan nedir, anarşist nedir" diye sorarsa vereceği cevabı cidden merak etmekteyim.

tabii bunun ne önemi var diyeceksin, bu adamların yaptığı açıklamalar tamamen çobanlık amaçlı.

e o zaman, meeeee...

facebook ta sürekli sevgilisiyle fotoğrafını koyan insan

kendi kendini çektiği fotoğrafları koyup paylaşandan bir farkı yoktur. ya da olağan bir kafede yediği sıradan tostu görüntüleyip gurm-e-sque yorum yapanından. facebook'da bir tane bile kendi çektiği bir fotoğrafı paylaşmamış biri olarak (nam-ı diğer "manyak") niye bu kadar takıldığına anlamadığım durum. aslında anlıyorum da, böyle bir paragrafı klişe bir lafla bitirmek istedim.

durum şu. zaten zor mutlu oluyoruz. bulduk mu çabuk kaybediyoruz. kaybetmeyen biri varsa da o biz olmuyoruz. eh bu durumda o kişi her kimse bırakın şımarsın, illet olsam da "aşkitomla kuku barda", "prensesimle börülce havuzunda" gibi paylaşımlar yapsın. biraz esneklik, biraz nefes. çelişki avı yapalım derken boğulmayalım.

insansın. çelişkisiz olmuyor. iyi niyetliysen, amacın uyarmaksa, böyle gösterilmiyor.

25 ağustos 2013 odtü orman işgali direnişi

gökçek açısından trajikçe bitmesini umutsuzca arzuladığım, bırakın binlercesini, bir ağacın bile kesilmesini düşündükçe sinirden (gerçekten) tepindiğim proje.

ayı sözlük yazarlarının şu an okuduğu kitaplar

velvet underground - venus in furs.... eeeeee... yani sacher-masoch - kürklü venüs (venus im pelz, 1870)

mazoşizm hakkında çok şey bildiğini sanıp, orada burada hafiften burnunu yukarı dikip "heyy dur bakalım, mazoşizmin kaynağını biliyor musun vıdı vıdı" muhabbeti yapan biri olarak, aslında bilgimin kırpaçlanmaktan hoşlanmak dışında bir şey olmadığını bana, yine kırpaçlayarak gösteren kitap.

glee

hakkında, sevenleri sağ olsun, hala o kadar çok şey bilip de hala merak etmediğim, o yüzden hala izlemediğim popüler dizi.

sonuç: inattan değil merak(sızlık)tan

lost'u da hala izlememiş olmam beni affettirir mi?

konulu pornoyu öne arkaya sardırarak konusuz hale getirme sorunsalı

şimdi, çok afedersiniz, ukalalık yapacağım. o filmi radley metzger çekmişse ileri geri tuşuna basanın popo tüyleri birbirine düğümlensin... hüüllooo!!!

engelli asansörü bile olmayan üst geçide teşekkür pankardı asmak

absürt komedi böyle bir şey işte. izlemeyi seveni izlerken gülmekten bayıltır, yaşamak zorunda kalanı öfkeden bayıltır.

gözleri açık sevişmek 

altından kalkamadığım için daha başladığım ilk günde rezil rüsva olup istifamı verdiği seks türüdür.

mitinge katılmayana bizde iş yok kardeşim

bunu göz göre göre yapıp karşılığını görmediği bir sistemde her şey mümkün. elini kolunu sallaya sallaya istediğini yaptıktan sonra, dalga geçilmiş, lakap takılmış, adına komikli videolar hazırlanmış, laf sokmalı sloganlar atılmış, çok da umurunda.

en azından bizden daha az umursadığı belli.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

giderek yükselen öfke...

nine inch nails - happiness in slavery
front line assembly - the blade (blindfold)
intermix - dream on
skinny puppy - icebreaker

ve finalde biraz olsun huzur için;

dead can dance - amnesia

ali ismail korkmaz

egemen bağış'ın içinin parçalandığına inanmak, hesap sormak için gerçekten çok iyi niyetli olmak gerekir. böyle insanların olduğu bir dünyada da iyiliğin sırtı yere gelmez.

ben ne yazık ki o aydınlık tarafta değil bu karanlık taraftayım. insanı umudun ayakta tuttuğuna inanan, ama bir türlü tutunamayan yerde. siyasetçisiniz, anladık, cümlelerinizin altında samimiyet aramak yersiz, gereksiz. ama basınla birlik olup gerçeği sömürmek, lastik gibi çekip uzatmak, sakız kıvamına getirip ağızda cak cak çiğnemek, o cıvık haliyle sokağa atmak, başkalarının ayağına bulaşır hale getirip değersizleştirmek, zaten ömür boyu geçmeyecek yaralar almış insanlara daha da acı vermek. bu mide bulandırıcı olmaktan öte bir şey.

bu durum hayatımızdaki "katlanılabilir gibi değil" şeylerden sadece biri.

sevmek ile sevişmek arasındaki fark

sevmek ≠ seks
seks ≠ sevişmek
sevişmek ≠ sevmek

ayrıca

sevmek + sevişmek = ?!

bir de bunu deneyin. sorusu cevabından daha güzel

akpden kadın hakları

film adı gibi.

mağdur edebiyatının yapımcılarından

"inanılmaz! sofistike! süperman truvalılara karşı filminden daha fantastik"
zaman gazetesi

din herkes içinse neden amerikaya hiç peygamber gönderilmedi

gönderildiği yerleri de gördük, dedirten sorudur.

homoseksüelliğe müsade etmeyeceğiz

efenim, var işte böyle ağzı bok kokan marjinaller diyeceğim ama böyle düşünen, "yanlışsın" dediğinde kudurup ağızlarından köpük saçacak öyle çok insan var ki. hele bunun gibilere alkış tutanlar, asıl onların sayısı fena.

ama marjinal bizdik, değil mi?

ağzı bok kokanlar da onlar olsun. (bok fantezisi olan masum arkadaşlarımı tenzih ederim)

justin bieber

ergenlerin bu kadar çok hayran olmasını, çıldırmasını anlıyorum da, yetişkinlerin bu kadar yüklenmesini anlamıyorum.

şu da var. bana inanılmaz derecede itici gelen bir çocuk. öyle böyle değil. hani alabildiğine şımarık, kıçı burnunun üzerine çıkmış, sesi beklenmedik yerlerde çatlayan. tam dayaklık. dayak ne kelime.... alacaksın bunu, bir o duvara...

dediğim gibi, yetişkinlerin bu kadar yüklenmesini anlamıyorum.

kendinden soğutma taktikleri

açıkça ilgilenmediğinizi, ilginizi kaybettiğinizi, içinizde kıpırtı olmadığını söyleyin. tabii hissettikleriniz buysa. yani dürüst olun. karşılığında duyacaklarınız çok da hoşunuza gitmeyebilir. bunu bildiğiniz sürece sorun yok. karşısındakine acı çektirip belki de daha da çok peşinizde koşmasından, köşe bucak kaçmanızdan iyidir. kaldı ki, şurada tavsiye edilenlerin çoğunu düşmanıma bile yapmam.

karşınızdakine saygılı davranmaktan kimseye zarar gelmez. saygıyı hak ettiğinizi düşünüyorsanız tabii...

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

infected mushroom - (foo fighters') the pretender
the naked & famous - girls like you (felix da housecat remix)
jokers of the scene - black mountie (shadow dancer lovely horse remix)
boys noize - adonis (terence fixmer remix)
lifelike - love emulator

god is an astronaut

2002 yılında kurulan god is an astronaut irlanda kökenli bir grup. adını clive barker'ın kendi kitabından uyarladığı nightbreed filminden alıyor. (everything is true. god's an astronaut. oz is over the rainbow, and midian is where the monsters live.) bu da ayrı bir sempati konusu.

diskografisi:

albümler:
2002 - the end of the beginning
2005 - all is violent, all is bright
2007 - far from refuge
2008 - god is an astronaut
2010 - age of the fifth sun

single / ep
2003 - the end of the beginning
2003 - from dust to the beyond
2003 - point pleasant
2004 - coda
2004 - fragile
2005 - fireflies & empty skies
2006 - beyond the dying light
2006 - tempus horizon
2006 - a moment of stillness ep
2007 - no return
2008 - helder pedro moreira (the mantra atsmm) / no return [split]
2009 - shining through
2010 - in the distance fading
  • /
  • 22

belladonna of sadness

bu yıl 50. yaşına basan japon anime kültü.(1973) seks, şeytan, şiddet of of.

psychelic müzikleri, atmosferi, dokusu alır duvardan duvara çarpar. 100 tane modern anime izleyip sinefil kesilen sidikli uyduruk anime övcülere ders niteliğindedir.

Toplam entry sayısı: 431

eski sevgilimin yeni sevgilisine not

söyleyecek laf çoktur da...

ama artık içinde "ben" olmayan ilişkide bana laf düşmez. cidden.

hatta söylemesi ve kabul etmesi en zor şekliyle söyleyeyim: onu bunu aydınlatmak yerine bazı 2. ve her 3. şahıs gibi "benim de vazgeçilebilir" olduğumu kabullenmem gerek. aklımız nasıl anca bize yetiyorsa, o büyük olasılıkla tanımadığım(ız) 3. kişinin de , biz aydınlatıcı (!) bilgiler verirken hissedeceği, düşüneceği şey budur.

bu arada tekrar edeyim: o ilişkide ki asıl 3.kişi hala ben(dir).

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

masumiyetin tatlı kanatlarından...
doris day - fly me to the moon

erotizmin hafif çırpınmalarına doğru...
alessandro alessandroni - devil's nightmare

ve seks seks seks...
anthony newley & fiona richmond - my first time

derken bir anda karanlık basar...
the aloof - one night stand

ardından hissettiğin huzur mu, huzursuzluk mu... ona kendin karar ver.
sigur rós - fjögur pianó

golden shower

hani bazen insanın "şu anda her şeyi yapabilirim" dediği anlar vardır ya...

yok mu? sadece ben mi?

her neyse, bazen merak etmiyor değilim. sonra, vitamin aldığım zaman çişimi saran o kokuya nasıl dayanamadığım aklıma geliyor. ya da herhangi bir umumi tuvaletteki koku. o zaman hızla ıh-ıh moduna geri dönüyorum.

sandığınız gibi değil. valla bak. açık..laya..bilir...dim.

(yalnız duş görevi gören arkadaşların nasıl da şeffaf işediklerini görünce, sanırım bunun için ayrı bir diyete giriyorlar.)

feminenlere saygı duyuyorum

şu "saygı duyuyorum ama..." diye başlayan cümleleri düşünüyorum ve tdk'ya bakıyorum.

http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=c...

saygı
isim
1. isim değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet, ihtiram
"insanlara saygıyı yitirdin mi yandın bittin, on paralık oldun demektir." - y. kemal
2. başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu

sonra bir bakmışsın, gaylere saygı duyuyorum ama yaklaşanın kafasını kırarım, kadınlara saygı duyuyorum ama çok açık geziyorlar, erkeklere saygı duyuyorum ama hepsi sarkıyor, pasiflare saygı duyuyorum ama hepsi kompleksli hetero-kadın düttürüsü, farklı düşüncelere saygı duyuyorum ama monako falan filan...

ben dedim oldu (bölüm xix)

debbie gibson



debbie gibson'ı (çıktığı zamanlarda) daha şirin bulsam da bu kavgada tarafım tiffany.
şaka bir yana, zamanında sıkı rakip/düşman gibi gösterilseler de (çünkü "everybody loves a good catfighting") aslında hiç öyle olmamışlar.
not: felaket efektleri ve uyduruk dev hayvanların kapıştığı kötünün kötüsü syfy/asylum yapımı 2011 yapımı megapython vs. gatoroid'den alınma.

gudubet

the good, the bad & the gudubet

yataklıdan rahatsızım

adına da derler seks...

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/227028...

üzerine uzun uzun yorum yapmak gibi bir güdüm var, kenarda hevesle bekliyor. ama tabii ki gündem değiştirmekten başka hiç bir amacı olmayan bir açıklama. ama eminim destekleyeni de vardır. bizim gibi sazan gibi atlayıp "n'oluyosunuz" diyeni de...

ama ilk okuduğumda, saftirik bir ateist olarak ağzımdan arapça bir şeyler çıkmaya çalıştığı durumunu yadsıyamayacağım. ne de olsa her türk mazluman, yok müslümhan, ya da her neyse ondan doğar.

zombi

haiti kaynaklı bir kavram olan zombi, büyü yoluyla canlandırılan ölü demek. sinemada ilk örnekleri ruhu olmayan beyaz gözlü insanlar şeklindedir. romero'nun klasiği night of the living dead ile, ama özellikle devam filmi dawn of the dead ile bugün küçük çocukların bile bildiği, hastalık sonucu aşırı etoburlaşmış ölülere dönmüş durumda. 2000'lerde ise her şeyin daha bir hızlanması, kağnıdan da ağır yürüyen zombileri etkilemiş, danny boyle'un 28 days later'ının ses getirmesi ile ciddi anlamda hareket hızı kazanmışlardır. ilk örneklerde zombiler egzotik bir korku öğesi iken, 70'lerde bu korku öğesinin tüketim toplumun temsil etmesi devrimsel sayılsa da tür olarak kendisi bir tüketim malzemesi haline çoktan gelmiş durumda.

şahsi olarak ısrarla tavsiye edebileceğim zombi/zombili filmleri:

1920 - das cabinet des dr. caligari
1932 - white zombie
1943 - i walked with a zombie
1945 - dead of night
1964 - the incredibly strange creatures who stopped living and became mixed-up zombies (adı üstünde bir film, trippy!)
1966 - the plague of the zombies (hammer tarzı, ürkütücü suratlı zombiler)
1968 - night of the living dead
1971 - la noche del terror ciego (tombs of the blind dead) (en favori filmlerimden / ölü şövalyeler dehşet saçıyor)
1972 - children shouldn't play with dead things (gizli klasik)
1972 - pánico en el transiberiano (horror express) (atmosferi yeter)
1972 - dead of night (deathdream) (üzgün bir korku filmi)
1973 - ataque de los muertos sin ojos (return of the blind dead) (ya da ölü şövalyelerin dönüşü)
1974 - non si deve profanare il sonno dei morti (let sleeping corpses lie) (çok çok çok sevdiğim bir film. çok demiş miydim?)
1977 - rabid (ilk zamanlar ki cronenberg i özlemiyorum desem yalan olur)
1977 - shock waves (ilk nazi zombilerden)
1978 - dawn of the dead
1979 - zombi 2 (zombie flesh-eaters) (bir fulci klasiği. hastasıyım.)
1979 - zombie holocaust (doctor butcher, m.d.) (o kadar kötü ki... seviyorum bu filmi)
1980 - paura nella città dei morti viventi (city of the living dead) (açık ara en sevdiğim fulci filmlerinden biri. hatta bir nevi fetiş.)
1981 - ...e tu vivrai nel terrore! l'aldilà (the beyond) (fulci fulci ulci)
1981 - le notti del terrore (burial ground: nights of terror) (bu da cidden kötü bir film, porno film mantığıyla nasıl bir korku filmi çekilirin iyi bir örneği)
1981 - dead & buried (sağlam atmosferi olan, gerçekten ilginç bir filmdir. çocukken izlediğim için unutmam mümkün değil.)
1981 - the evil dead (klasik!)
1983 - one dark night
1985 - day of the dead (bugün izlediğimiz zombilere asıl şeklini veren film desek daha doğru olur)
1985 - re-animator (bir başka klasik.)
1985 - the return of the living dead (korku ile komedinin en başarılı kokteyllerinden biri)
1986 - night of the creeps
1987 - prince of darkness (hastasıyım carpenter'in. aynı zamanda sinemada tek başıma izlediğim ilk film.)
1987 - evil dead ii (dead by dawn! dead by dawn!)
1988 - dead heat
1990 - night of the living dead (tom savini'nin yeniden çevirimi. hiç de fena değil.)
1990 - bride of re-animator
1992 - braindead (dead alive) (en şirin zombie filmi #1)
1993 - return of the living dead 3 (ilkinden daha az komik, efektleriyle göz dolduruyor.)
1994 - dellamorte dellamore (cemetery man) (anında unuttuğum yeniden çevirimi bu filmin 1/10'u bile etmiyor. çok sağlam filmdir.)
2002 - 28 days later (koş zombi koş ya da zombileri tekrar hortlatan film #1)
2002 - deathwatch
2004 - dawn of the dead (zombileri tekrar hortlatan film #2. asıl filme saygıda kusur göstermemesi ayrı bir takdire şayanlık.)
2004 - shaun of the dead (en şirin zombie filmi #2)
2006 - black sheep (zombi koyun? aynen öyle!)
2006 - fido (korku filmi olmayan zombi filmi)
2006 - poultrygeist: night of the chicken dead (tam bir troma çılgınlığı. tam bana göre bir film. ciddi sinemaseverler ısrarla uzak dursun.)
2007 - mulberry street (sürpriz)
2007 - planet terror (çok sevmemekle beraber tür severlerin izlemesi gerektiğini düşünüyorum. hala izlememişlerse tabii.)
2008 - otto; or up with dead people (ai gai, ai zombi)
2007 - [●rec] (züpper! özellikle ilk izleyiş tam bir rollercoaster.)
2007 - the signal
2008 - deadgirl
2008 - trailer park of terror (fena değil.)
2009 - la horde (fransız sinizmine sahip zombi filmi)
2009 - pontypool (izlediğim en enteresan, en cesur zombi filmlerinden biri. macera seven sinemaseverler mutlaka izlemeli)
2009 - [●rec]2 (ilki kadar olmasa da sırf enerjisi için izlemeli)
2009 - the revenant
2012 - the cabin in the woods (arızalı bir klasik! neredeyse orgazmik.)

not: cranberries meselesine gelince... şimdi kızanı, eksileyeni çok olacak ama celine dion'un my heart will go on'una kimi insan nasıl katlanamıyorsa ben de bu parçaya katlanamıyorum. ha, evet, bir de dolores o'riordan'ın titrek sesini de sevemedim bir türlü. yalan değil, bunda çevremdekilerin kendisi için "bir tanrıça, dünyaya inmiş bir melek vazu vizu" propogandalarının etkisi de büyük. oysa, ilk çıktıkları dreams'i severdim. hakikaten. ama olmadı, olamadı.

bir insanı tanımaya başladıkça eski heyecanın kaybolması

birini ilk tanımaya başladığınızda kafanızda onun için ayırdığınız yer %99 (ya da biz öyle diyelim, sembolik, metaforik bik bik bik) boştur. bu alan sizin serbest alanınızdır ve istediğiniz gibi doldurursunuz. bunu yapmanın heyecanı, zevki bambaşkadır. henüz yaşamadığınız, görmediğiniz özellikleri kimbilir nasıldır diye, en küçük hareketinden çıkardığınız koca koca anlamlarla ballı şerbetli yaratılmayı bekler. yaratılır da... ama, kaçınılmaz bir şekilde, istemeseniz de, tanıdıkça o geçici süreyle kapatılmış boşlukları kendi doldurmaya başlar. sonra da gelsin o meşhur "göründüğü gibi değilmiş" muhabbetleri.

hayal kırıklığı yaşıyorsanız, bunun acısının nedenin yarısı size aittir. çuvaldızı zaten ona batırıyorsun, şimdi o iğneyi kendine çevir ve...

anatidaefobi

http://www.magdaboreysza.com/portfolio/m... tarzı bir şeyse korkacak bir şey yok, ama veya gibi ise o zaman ben de anatidaefobik bir kişiliğim.

futurelavirs

bu adamın yazılarındaki kıvraklık, anlattığı konuya hakimliği ve hınzır gözlemciliği bende olsa kıçımın seviyesi çoktan burnumun üstüne çıkmıştı. keyifle ve merakla takipteyiz.

(..yız?! biz kim?! ben takipteyim, ben!)

her konuştuğu gayin kendisine yazdığını sanan gay

bu gay kardeşlerin (!) ne de çok derdi varmış dedirten başlıktır.

"her konuştuğu gayin kendisine yazdığını sanan gayin kendisine yazdığını sanan gay" arkadaşlara derin gir nefes çekip buradan selam gönderiyorum.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

efenim, "ayı sözlük yazarının şu anda dinlediği şarkılar" kısmına geçmeden önce minik bir açıklama yapacağım.

ayısözlük'e girdiğim zamanlarda yaptığım standart bir davranışım var. bilgisayarın hafızasındaki binlerce ne oldukları bilinerek koyulmuş şarkıdan oluşan klasörlerden itinayla ve hızlı bir şekilde 5 parça seçilir. çalmaya başar. genelde 15-25 dakika arası tutar. süre bittiğinde göz gezdirme de bitmiş olur. yani paylaştığım şarkılar "en favori çalma listem" değil. kaldı ki öyle bir başlık olsa girdi de bulunmazdım. sevdiğim, vazgeçemeyeceğim şarkılar o kadar çok ki listesini yapmam mümkün değil. (niyet-sonuç ilişkisi)

ayrıca bu tarz girdileri olan eni topu 2 kişiyiz herhalde. o kadar girdi arasında arada bir "ısrarla" yapılan bu paylaşımların niye "cidden tuhaflaştığını" alamadım. adı üstünde: "ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar".

not: cümlelerimin hiç birinde gizli ima, alaycılık veya dişini gösterme öğesi bulunmamaktadır. eleştiri yapan yazar(lar)ın iyi niyetine inanılarak yazılmıştır.
Henüz takip ettiği biri yok.