ülkemizde isteği kadar fileto kültürü gelişsin şu keskinoğlu fileto fiti tat alma duyusu hasar görmemiş biri alıp yemez. ha fileto kültürümüz olsaydı zaten böyle berbat bir ürün de olmazdı zaten o da ayrı bir mesele.
prekarizasyon( prekerleşme, güvencesizleşme) emeğin, iş piyasalarının acımasız koşullarında her an sistemin dışına itilme korkusundan dolayı, haklarının çiğnenmesine, vasıflarının önemsizleştirilmesine ve sömürüyü içselleştirmeye razı gelecek derecede sindirilmesi sürecidir (aslı vatansever, intihar süsü verilmiş cinayet).
yukarıdaki tanıma bakarsak iş hayatında prekarizayon sürecini yaşamış çok sayıda kişinin olduğu söylenebilir. yani çoğumuz birer prekaryan olmuş durumdayız.
piyasada yiyebileceğiniz en berbat gıda maddeleri arasındadır. tıpkı ton balığı gibi piliç göğsünü konserve halinde tüketiciye sunmuşlar. ancak insan piyasaya sürmeden önce tadına bakmaz mı ya!?
pat boone ve dalida tarafından söylenen eğlenceli bir şarkı. laaaaaa laaaaaaa laaaaa tarzında kısımları ayrı bir güzeldir. dalida şarkıyı fransızca "petit gonzales" olarak söylemiş.
dalida tarafından seslendirilen eğlenceli ve muhteşem şarkı. link: , sözleri:
ils ont changé ma chanson, ma
ils ont changé ma chanson
moi qui l'avait écrite paroles et musique
j'aimais bien ma chanson, ma
ils ont changé ma chanson
ils ont changé mon tempo, ma
et ma musique et mes mots
ils n'ont rien compris à la chanson
ou j'avais écrit ma vie, oh ma
ils ont changé ma chanson
j'y racontait mes amours, ma
j'y racontait mes amours
de tous mes regrets et mes secrets
il restait même un succès, oh ma ma
ils ont changé ma chanson
look what they done to my song
look what they done to my song
when it's the only thing that i could you
half light and the storming got how long mama
look what they done to my song
ils ont traduit ma chanson, ma
ils ont trahi ma chanson, ma
ce n'étais rien qu'une chanson
mais c'était ma chanson, ma
ils ont changé ma chanson
la la la la...
mais moi dans mon cur je reste la même
ils ne m'ont pas changé oh mama
ils ont changé ma chanson, oh mama
ils peuvent changé ma chanson, ma
et bien changé ma chanson
mais moi dans mon cur je reste la même
ils ne m'ont pas changé oh mama
ils ont changé ma chanson
doğu edebiyatının şaheseridir. bu masalları baştan sona dek kimsenin okuyamayacağı söylenir ya da bu masalları baştan sona okuyanların öleceği. masal demişken binbir gecenin klasik çocuk masalları gibi olduğu düşünülmemelidir. masallarda çok sayıda erotik sahne vardır. hatta eşcinsel ilişkiler bile vardır. masallardaki erotizmle ilgili bir kaç örnek vereyim:
.....bedreddin, uçkur çözüp tüm bedenini kendisi için hazırlamış olan sittü'l hüsn'ün üzerine atılmış ve gömüşmüş. kızın açık kalçalarının arasına diz çöküp sittü'l hüsn'ün bacaklarını ayırmış. sonra da saldırıya hazır vaziyette bulunan koçbaşlı saldırı gerecini kalenin duvarlarına vurmuş ve bir vuruşta engeli ortadan kaldırmış....... ( binbir gece masalları, yapı kredi yayınları, cilt 1, s. 230)
........ve kadınlardan biri hasan'a dönerek elini alt yanına doğru uzatıp işaretle fercini göstererek; bir diğerinin orta parmağını sallayarak ve gözünü kırparak onu çiftleşmeye davet ettiğini.................... (s. 226)
.... o zaman hanımım, bu kız kardeşlerden hangisini seçeceğimi bilemedim. çünkü hepsi de aynı derecede arzu uyandırıyordu. bunun üzerine, gözlerimi kapadım, kollarımı uzattım ve birini yakaladım ve gözlerimi yeniden açtım. ama yeniden hemen kapadım, çünkü güzelliğinden gözlerim kamaşmıştı. seçtiğim kız bana elini uzattı ve beni yatağa götürdü. bütün geceyi onunla geçirdim. kırk kez ben onu doyurdum, kırk kez o beni doyurdu. ve her seferinde oh sevgilim, oh ruhum! diyor, beni okşuyordu; ben onu ısırıyordum, o beni çimdiriyordu; ve bu bütün gece böyle sürüp gitti.....(s. 164)
işid yaptığı katliamlara bonus olarak musul kentinde m.ö 7. yüzyıla ait paha biçilmez heykelleri eşi görülmemiş bir vandallıkla param parça etti. bu barbarlık 13. yüzyılda moğollar sergilemişlerdi kütüphaneleri yakarak. aradan yüzlerce yıl geçmesine rağmen bir takım insanların katettikleri mesafe ortada. yıkımın görüntülerini izlerken içim sızladı. adi köpek sürüleri sizi.
evde ya da işyerinde çalışırken çoğu insan gibi kağıt kullanıyorum. bu kağıtlarla işim bitince nedense onları yırtıp atma gereği duyuyorum. yani ne bileyim buruşturup ya da oldukları gibi çöpe atabilecekken ben kağıtları illa parça pinçik ettikten sonra çöpe atıyorum. sırf bu yüzden atmamam gereken ya da sonraları bana lazım olabilecek evrakları yırttığım oldu. bu davranışımın sebebini anlayabilmiş değilim. araştırmaya devam edyorum. cevabı bulunca burdan paylaşacağım
"beyaz yakalı eşcinseller: işyerinde cinsel yönelim ayrımcılığı ve mücadele stratejileri" aysun öner'in severek okuduğum kitabı. kitap 2015 yılında iletişim yayınlarından çıktı. yazar çalışmayı odtü kadın çalışmaları yüksek lisans programı içinn yazdığı tez üzerinden hazırlamış. çalışmada 8 lezbiyen ve 12 gey ile mülakatlar yapılmış. mülakatların sonunda beyaz yakalı olarak tabir edilen yani bir iş sahasında uzmanlaşmış kariyer sahibi eşcinsellerin hal-i pür melalleri ortaya konuluyor. beyaz yakalı olsun olmasın herkese tavsiye edeceğim bir çalışma. eline sağlık aysun öner. kitabın arka kapak yazısından bir kısmı da vereyim.
eşcinseller beyaz yakalı meslek alanlarında ayrımcılıkla karşılaşıyor, yıldırılıyor, cinsiyet yönelimlerini saklamak zorunda kalıyorlar. kitap bu ayrımcılığın kaba ve "incelmiş" yöntemlerini görmemizi sağlıyor. beyaz yakalı eşcinseller, bu ayrımcılıkla baş etmek için türlü stratejiler geliştirmek zorunda kalıyorlar; bir sevgili "uydurmaya" dek.. ayrımcılığın nasıl derinlere nüfuz ettiğine dair uyarıcı bir çalışma.
reha erdem'in "insan nedir ki" adlı filminde bolca kullanılan söz. insanlar ikiye ayrılır yere doğru basanlar yere yanlış basanlar, kadınlar ikiye ayrılır ince belliler, kalın belliler vs...
çok eski bir çalgıdır. tarihi mö 4500 ile 5000 yıllarına kadar gider. ney dokuz boğumdan oluşur. üflemenin yapıldığı parçaya ise paşpare denir. sıkı bir neyzenden dinlerseniz sizi alır götürür.
eldiven görevi gören bir çeşit aksesuar. kafka'nın dönüşüm adlı kitabında da geçer.
"resimde kürk şapkalı ve kürk atkılı bir kadın dimdik oturmuş, kollarını dirseklerine kadar saran kalın kürk manşonunu kendisine bakana doğru kaldırmıştı"(dönüşüm, franz kafka, iş bankası yayınları).
bu cümle sanki bütün erkekler emrimize amade de biz onlardan vaz geçip bir tek kişiye bağlanmışız gibi geldi bana. durum öyle değil ki etraf ipe sapa gelmez insanlarla dolu. adamakıllı birini bulunca sağa sola bakma ihtiyacı duymamak bence gayet normal. yani bir erkek için diğer erkeklerden vazgeçmek çok zor değil ama kolay da değil.
çocukluğumuzda hemen her gün ip atlardık. ip atlamanın da çeşitli şekilleri vardı. kimi zaman tek kişi ip atlardı ve en çok atlayan oyunu kazanırdı. kimi zaman da uzunca bir ipin iki ucunu bağlardık. daha sonra ipin içine iki kişi girer ve ipi gererlerdi. oyunun gidişine göre ip kalça hizasına ya da diz kapağı hizasına getirilirdi. bazen de tek ayak ipten çıkarılır ve ip daraltılırdı böylece atlamak zorlaşırdı. oyunun bölümlerine ise ipin konumuna göre birler, kalçalar, tekler vs. gibi isimler verilirdi. uzun zaman oldu ip atlayan çocuk görmeyeli. görürsem kesinlikle aralarına katılıp ben de ip atlayacağım.
dîvânu lugâti't türk'te köt şeklinde geçiyor. köt ile ilgili olarak geçen kelimeler ise şunlar:
kötiç: çocuklara sövüldüğü zaman kullanılan "ey kıç gibi kokmuş" anlamına gelen bir sövgü sözü.
kötle-:bu kelime bir fiil. oğlan vb. sikmek/düzmek anlamına geliyor. bir örnek de verilmiş. oglanıg kötledi yani o, oğlanı sikti/ düzdü. daha 11. yüzyılda erkek sikmek anlamına gelen bir kelimemiz var düşünün!!
kötlet-: bu kelime de fiil kökü. anlamı oğlan vb. siktirmek/ düzdürmek. örnek olarak ol oglanıg kötletti yani o, oğlanı siktirdi/düzdürdü.
sevgilinize sonuna/sapına/tamamen artık ne derseniz diyin güveniyorsanız olması gerekendir. prezervatif seksten alınan keyfi çok çok azaltıyor bana göre. ancak sevgilnize güvenmiyorsanız asla korunmadan ilişkiye girmeyin. güvenmediğiniz, güvenemediğiniz bir insana da nasıl sevgili dersiniz o da ayrı mevzu. mesele sevgililerin başkalarıyla seks yapmalarından aldatmalarından ziyade partnerlerinin/ eşlerinin sağlığını tehlikeye atabilecek kadar acımasız, düşüncesiz olmalarıdır. eğer sevgilinizin sizi riske atmayacağından eminseniz varsın başkalarıylla yatsın bence çok da önemli değil.
diyanet işleri başkanlığıdır. inansın inanmasın bütün halkın vergisinin sadece tek bir dinin tek bir kolunu temsil eden bu kokuşmuş kuruma verilmesi tam bir şaçmalıktır, haksızlıktır. hiristiyan, alevi, ateist vs.. vatandaşın vergisiyle cahiller ve yobazlar ordusunu finanse etmek de nedir? bu kurumun kendisi bizzat islama aykırıdır zaten. din hizmeti parayla satılır mı? gerçi allahın kitabı dedikleri kuranı da parayla satıyor bunlar. resmen kâr elde ediyorlar. bir de cami çıkışlarında milletten para toplamazlar mı. falanca yere yardım filanca yere yardım diye. daha bir tane okula, eğitim kurumuna yardım toplanıldığını görmedim. varsa yoksa kimsenin gitmediği camiler, kuran kursları yapılsın. birileri şu kurumu kapatsa da milletçe rahat etsek.
götçüler amcılara karşı olarak da tercüme edebiliriz. iki gurup arasındaki tartışma anlatılıyor.
gulampâre yaranların (dostların, sevgililerin) ve zenpâre biraderlerin mabeyninde (arasında) olan münazaran (tartışmayı) ve mefâhiratı (övünmeleri) tafsil ve tasvir eyler (açıklar ve anlatır). zenpâre, mahbubeler musahabetinden (kadınlar sohbetinden) hazzedip (zevk alıp) mahbublar mücamaatın menedip (erkeklerle cinsel ilişkiyi yasaklayıp) gulampârelere serzeniş ve tevbih ederler (sitem edip kınarlar) ki, "ey ağızları tadını ve nefisleri murâdını bilmez derdmendler (dertliler) ve iyiden yanlıyı (iyi olanı) farketmez biçareler!. niçin ş'ol (şu) zerdali boylu, yumuşak beypazarı kavunu gibi tatlılığından iki şakk (parça) olmuş garaimi koyup ol mâden-i necaset (pislik madeni) ve menba-i habaset (kötülük kaynağı) ve bais-i kabahat (suç sebebi) dedikleri murdara uyup şöyle yüz karalığın kılarsınız" deyu (diye) yakındığıylan (yakınıp) hitablar ve itablar kılıb nâmeler (mektuplar) ve kitaplar gönderdiler. gulampâre yaranlar, zenpârelerin bu tâ'nım (kınamasını) işidib "göt gibi azîz ve nefis ve bir nesne (birşey) var mıdır" deyip dil uzattıklarına gayet ile (çok) incinib dağda ve taşda ve kuruda ve yaşda ve köyde ve şehirde ne kadar gulampâre var ise cem' olub (toplanıp) sikden alemler kaldırıp ve götden nakkareler (trampeti andırır küçük, vurmalı bir çalgı) çalıp "varalım şu zenpârelerin başına am gibi kik (geniş) dünyayı göt gibi dar ve başların kesip am kapısında taşak gibi berdar edelim (asalım)" deyüp divane oldular. zenpârelere bu haber vasıl olıcak (bu haber ulaşınca), onlar dahi zenançe (kız işi) kaftancıklar giyip ve ibrişim kuşaklar kuşanıp ve kıvracık kırcık ve ucu tellice saçaklar sarınıp ve destmalcikler takınıp şah, paşazade, hanzade, kadıncık kızı gibi düzünüp koşunup bir yere cem' olup (toplanıp) fikirlerin (fikirlerini) bunun üzerine mukarrer kılıp (kararlaştırıp) dediler ki: "gulampârelerin kavli (sözü) kutlu, avâzeleri (sesleri) heybetlû, cümbüşleri merdane (eğlenceleri erkekçe) ve direnişleri pehlivânedir. zira onlar kûh-ı billurun (billur dağ) gibi yaylakda perverde olmuştur (beslenmiştir). bizim dut keser gibi yerde oturmadan benzimizde tendürüstlük (sağlık) yerine zaiflik (zayıflık) ve süstlük (tebellik) arız olmuştur. biz onlar ile mukabele ve mukavemet etmek (bizim onlara karşılık verip karşıkoymamız) kabil değildir. hemân (hemen) çaresi budur ki, "sizinle mukatele (savaş) ve mücadele etmekden safamız yoktur (istemiyoruz, zevk almıyoruz). amma gelin münazara ve muhavere edelim (tartışıp konuşalım), her birimiz medhini delille isbat etsin (övündüğü konuda haklı olduğunu kanıtlasın), her kimin kelimatında (sözlerinde) kuvvet ve istikamet ziyade olursa (güç ve yöneliş fazlaysa), hükm-ü galebe ona müteallik olup (galibiyet kararı onun için verilsin) canibinde niza' mürtefı' olsun (anlaşmazlık ortadan kalksın)" deyu el ağız bir eyleyip bu resme tedbir eylediler (bu şekilde bir çözüm önerdiler). birkaç günden (birkaç gün sonra) gulampâreler askeri erişip saflar ve alaylar bağlayıp durdular. zenpâreler bu hali gördüler ve bildiler, can başlarına sıçrayıp söyledikleri söze peşiman (pişman) oldular. ahiren, (sonra) içlerinden bir cihandîde (dünya görmüş) ve belâdan ve doksan dokuz kazadan arta kalmış, kesret-i zinadan (zina çokluğundan) gönlü kararmış ve am havasından benzi sararmış, çok çalışmaktan beli bükülmüş bir pîr (yaşlı), başında külâh-ı kes (şarap dolu bardaktan yapılmış külah), elinde âsây-i kîr (erkeklik organından âsâ), ayak üzre durup ve bülendâ-vâz (yüksek ses) ile çağırıp ayıttı (dedi) ki, "ey gulampâreler, iki cihanda yüzü kareler ve âvâreler. hadd-ü insaftan (insaf derecesinden) teâdî (çıkmak) ve tecavüz etmek râh-ı delâlete (sapkınlık yoluna) ve tarîk-i cehalete (cahillik yoluna) düşüp gitmek, hakkı koyup bâtıla uymak, sikleri boklara mâlâmâl olmuş (dolmuş) götlere koymak ne demektir?
şiir:
"var iken dünyada zîbâ ve lâtif am
kişi göt sikmek gayet bok yemekdir
var iken billahi yağ, parmağını
boka bandırmak âdem ne demekdir?"
gulampâreler bu haberi gûş kılıp (duyup) deryayı muhit (etrafı çevreleyen deniz) gibi hurûş ve cûş edüp (coşup kaynayıp) hemen ol dem (o an) dilediler kim (ki), hücum edip zenpâreleri taşak zarbıyle (vuruşuyla) helak edeler ve sik nîzeleri (mızrakları) ile sinelerin (göğüslerin) çak edeler (yırtalar) şeytan aleyhilâne (allah ona lanet etsin) bu haberi görüp ayak üzre kalkıp bir eline bir âsâ ve bir eline teşbih alıp ş'ol (şu) komşuluk ("komşu" yerine) amı sikmekten yüzü kara olmuş merdümek (mercimek) sorusu gibi bir azîz şeyh olup çıka geldi, iki askerin mabeyninde (arasında) durdu..."
...şeytan aleyhilâne (allah ona lanet etsin) çıkıp gelip bunların arasına seccade-i sulh (barış seccadesi) deyu (diye) bir sikişhane hasırın saldı, geçip üstüne oturdu, zenpâreleri ve gulampâreleri önüne getirdi, bunları ayıttı (dedi) ki: "ey gözümün nuru gulampâreler ve ey gönlümün surum (sevinci) zenpâreler. kiminiz bakıyye-i kavm-i lût (lût kavminden artakalan) ve kiminiz bende-i nesl-i kabil (adem peygamberin oğullarından kabil'in soyundan gelenler). bana yar-ı yoldaş (yar ve yoldaş) olmaya sizden gayrı kim kabil? gelin siz ceng ve cidal (savaş) etmen (etmeyin) ve beni şuridehâl etmen (perişan etmeyin)" deyu her birine nasayih-i pür fasayih (güzel sözlerle dolu nasihatler) söyeleyib bulduğu pohu (boku) yiyip ahiren (sonra) "sulh hayırdır" diyip bunları sulha davet edip kadı oldu. zenpâreler can ve gönülden buna razı oldu. amma gulampâreler "madem ki bu zenpârelerden bize bir nesne hasıl olmaz, bunlar bu murada vâsıl olmaz (ermez)"dediler. pes (o zaman) şeytan aleyhilâne (allah ona lanet etsin) bu sözü kabul eyleyip zenpârelere söyleyip bu kavli (sözü) bunun üzerine bağladılar kim (şöyle karar verdiler ki), zinadan ne kadar evlâd hasıl oldu ise, gulampârelere vâsıl ola (verile) ve her ne muradlan var ise göreler (ne isterlerse yapalar). gulamparler bu sözü işidip kail oldular, (kabul ettiler), taze götler sikmeye mail (istekli) oldular. sikten kalem ve götten divat (eskiden belde'taşınan, yazı yazmak için kalem ve mürekkebin konulduğu alet; divit) getirip kalem divata bastırdılar. boku meni ile ezdiler yani mürekkep düzdüler (yaptılar), bir tuman (don) içine yazdılar. madem ki zenpâreler göte dil 'izadıp itale-i lisan etmeyeler (söz atmıyorlar),, gulampâreler onları taşak zarbıyla (vuruşuyla) ve sik, zahmı (yarası) ile mecruh edip (yaralayıp) incitmeyeler. ş'ol (şu) şartla kim (ki), zinadan hasıl olan zina püserleri (oğlanları) zina dilberleri cem' edip (toplayıp) cima talim edip (öğretip) andan (ondan sonra) gulampârelere temlik edeler (mal olarak vereler). çün ahidname (anlaşma) tamam oldu, zenpârelerin yüzü kara ve başı aşağa ve oğlanların götü sike ve ??? olup herbiri bed-nâm (kötü isimli) ve rusvây-ı âm (dünyanın rezili) oldular, neye uğradıklarını bildiler, kuyruk göte kısıp yildiler (hızla yürüdüler). gulampâreler safalar kesbedip (alıp) huzurlar sürdüler, göt dümbeleklerin çala çala ve sik alemlerin sala sala feth-u zafer birle (zafer ve fetih ile) yerli yerine gittiler.
şiir: sürür ile döndü gulampâreler
gam ile helak oldu zenpâreler
koyup oğlanı her kim zenpâre ola
bu denlû belâlar ona az ola
götü terk idüp her kim ki sike am
yeridir olursa rusvây-ı âm...".
dîvânu lugâti't türk'te köt şeklinde geçiyor. köt ile ilgili olarak geçen kelimeler ise şunlar:
kötiç: çocuklara sövüldüğü zaman kullanılan "ey kıç gibi kokmuş" anlamına gelen bir sövgü sözü.
kötle-:bu kelime bir fiil. oğlan vb. sikmek/düzmek anlamına geliyor. bir örnek de verilmiş. oglanıg kötledi yani o, oğlanı sikti/ düzdü. daha 11. yüzyılda erkek sikmek anlamına gelen bir kelimemiz var düşünün!!
kötlet-: bu kelime de fiil kökü. anlamı oğlan vb. siktirmek/ düzdürmek. örnek olarak ol oglanıg kötletti yani o, oğlanı siktirdi/düzdürdü.
zordur, yıpratıcıdır. bir buçuk yılı ayrı geçen 2 bir uzun mesafe ilişkim var ve artık sona geldiğimi hissediyorum. onunla tanıştığım şehirden bir buçuk sene önce ayrıldığımda en nihayetinde kavuşacağımızı, artık hiçbirşeyin bizi zayırmayacağını düşünmüştüm. ayrı kaldığımız süre boyunca da kimseyle birlikte olmadım.sık sık sevgilimin yanına gidip geldim o da benim kadar sık olmasa da beni ziyaret etti. her görüşmemiz bir travma halini almaya başladı. yine ayrılık, yine özlem. artık sabrımın sınırına geldim. sanki birşeyleri kaçırıyor gibiyim. sürekli telefon görüşmeleri bunalttı beni. etrafımdaki mutlu çiftleri görmek üzmeye başladı. ve sonunda dikkatim çevremdeki insanlara kaymaya başladı. yeypyeni ve daha güzel ilişkiler kurabileceğimi farkettim. zamanımı ve gençliğimi harcadığımı düşünmeye başladım. tam işte bu noktada ona olan aşkımın bittiğini anladım. skyptan yaptığımız büyük çoğunluğu sex içerikli sohbetler ergence gelmeye başladı kendimi zavallı gibi hissettim. zamanla kopuşun eşiğine geldim. artık farkındayım ki kavuşma çabuk olmayacaksa, yıllar sürecekse bu tarz ilişkileri yürütmek hem çok zor hem de gereksiz. özlemle geçen boş yıllarınıza ve zamanınıza yazık. ha çok çok mu seviyorsunuz o halde her imkanı zorlar aynı şehirde yaşarsınız. imkanlarınızı zorlamıyorsanız zaten çok sevmiyorsunuzdur kendinizi kandırmayın, lişkinizi masaya yatırın bence. zira aşkta ve rüyada imkansızlıklar yoktur.
kalır mı kalmaz mı daha belli değil ama içinden bir ses oh olsun, beter olun diyor. tabi mantıklı yanım da keşke baraj altında kalmasalar diyor. teröre ve pkk'ya mesafe koyamazsan, sağda solda özerklik ilan edilmesine göz yumarsan, katliamlardan oy devşirmeye uğraşırsan ve daha bir sürü şey, olacağı bu.
çok şeye tahammülüm var ama öpüşmesini bilmeyen adamlara karşı tahammülüm yok. öpüşmesini bilmeyen bir adam bana göre ders anlatmasını bilmeyen öğretmen, anayasadan haberi olmayan hukukçu gibi bir şeydir.