(bkz: böyle seksi başlıkları nerden buluyosunuz)

pek çok insanın yaptığı bir şeydir. kendi kendinize konuşurken bunun farkındaysanız pek bir sorun yok hatta bu hem stresten kurtulmaya yardımcı olur hem de düşüncenin geliştirmesini sağladığı söyleniyor. ama bu konuşmalar farkında olmadan yapılıyosa şizofreni belirtisi olabilir. şahsen sinirlendiğimde yaptığım bir şey. bazen de kendi kendime eğlenebiliryorum. bir keresinde kendimle söyle bi diyalogum olmuştu;
- olum ben çok kullanıyom bu efendime söylim lafını. kime çektim ki ben. atalarım çok mu kullanıyodu bu lafı acaba. oha lan bu lafı bizim ahmet çok kullanıyo. ahmet benim dedem falan mi la yoksa. e o zaman biz harbiden maymunlardan geliyoruz...
(bkz: her şeyi tadında bırakmak)
(bkz: şizofreni)
(bkz: modern çağın hastalıkları)

sevgiliniz geç yemek yiyen biriyse tarafınızdan çeşitli tacizlere maruz kalabilecek tabaktır. çok zevklidir ordan aşırıp yemek. önce kendi tabağınızdakileri bitirirsiniz. sonra yalandan muhabbet ayağına patatestir, makarnadır bi yerden aşırmaya başlarsınız.
(bkz: film diyalogları)
(bkz: birini gozun, birinin garnundan, birinin de alnından vuruvedim)

ama çocuk açsa hayvanlığa da lüzum yok hani
(bkz: aynısını sana yapsalar hoşuna gider mi)

her yudumunu içinize çektiğiniz ilk sigaradır. kafa yapar...

siyahi yazar * (bkz: ayı sözlüğe saat satan gençlerden yazar transferi girişimleri)

+ ayı sözlüğün sana ihtiyacı var!
- on beş lera abiğğğ
+ bizimle oyun oynama!
- beje anlaştik abiğğ
+ kemküm...
- heee sen istioysun fotoğraf çekme...? bej lera...
(bkz: karıncalı ekran)

garip bir soru... ne bir kaç yıldır bu işi yapıyosundur ne de kaç yıldır yemek yiyoyorsundur. ikisinin arası heralde. * alternatif cevaplar...
- kaç yıldır gaysiniz?
+ kaç gösteriyorum? ölümü öp doğruyu söyle bak...

+ fiilen mi, ruhen mi?

+ emekliliğime az var

+ bu son işim...

+ sana kaç lazım?

+ valla bu kadar yıllık gayim böyle soru sorulmadı

+ o zamanlar gençtim. sene...

+ uff snna be slk *

kilosundan memnun olmayana göre;
-herkesin kilosunu aklında mi tutuyo? hayir onu yapmıyosan nereme bakıyo? amacın ne ki? onun farkettiğini ben farketmiyo muyum? konusacak bisey mi kalamadı allaha sen...
kilosundan memnun olana göre;
-yaa öyle oldu biraz. zayifken kendimi beğenmiyorum zati. biraz daha da alabilirim aslinda sıkıntı yok bence. valla bak...

en sevdiğim hikayedir benim. nil karaibrahimgilin bi klibinde ekrandan geçiyo. kim yazmış bulamadım ama hikaye şöyle...
iri ve ince'nin hikayesi
biri olmadan, öbürü olmazmış. bu böylece
yazılsınmış.
bir rus köyü'nde iki balık yaşarmış. biri turuncu
ve iri, öbürü korkak ve ince.
bütün çiftler de böyledir biraz düşününce.
iri sormuş birgün.
'madem bütün bu denizler birbirine bağlı,
niye biz seninle sadece bu kıyıdan ötekine yüzüp
duruyoruz?
kendimizi bir akıntıya bıraksak, yeni sularda
yüzsek,
başka balıklar yesek daha mutlu olmaz mıydık?'
hak verdi ince. inceliğinden sırf.
çünkü onun mutluluğu için, iri ve o kıyı
yeterlidir.
gerisi hava su değişikliğidir ki, insan bundan
beslenemez.
balıklar hiç...
katıldı yine de, düştü iri'nin peşine. akıntıya
bıraktı kendini.
bunlar beraberce, istanbul ve çanakkale
boğazlarını geçtiler. geçerken eğlendiler.
fakat bir balıkçı, akşam yavrularına balık
götürmek için suya ağ atmıştı.
ve bizimkiler farkına varmadan bu ağa
takıldılar.
daha doğrusu iri takıldı. iri ya.
ince de sıyrılıp çıktı. ince ya, bırakıp gitmedi.
hem inceydi hem aşık. kemirip ağları, kurtardı
iri'yi.
'e tabi, ben bu ağlara takılacak kadar güçlü
kuvvetli değilim, eriyip gidecek gibiyim'
diyerek, onun gururunu da okşadı.
aşkta, en yanlış şeyler bile mantıklı gelir
insana. tabi balıklara da...
çünkü aşk, suyun içinde de aşktır.
derken, bizimkiler soğuk denizlere kavuştular.
fakat ince, alışık değildi bu serin sulara ve
hastalandı.
pulları dökülüyordu hergün ve gün geçtikçe
daha da yavaşladı.
hatta durdu birgün. atlantiğin ortasında.
ya döneceklerdi ve ince kurtulacaktı. ya da tek
bedene düşeceklerdi.
çünkü herkesin küba'ya kadar yüzecek nefesi
kalmayabilir. hele hastaysa.
iri, küba'ya gitmeyi seçmeden önce, biraz
düşündü.
o düşündüğü süre kadardı sevgisi, ki o da çok
sayılmazdı.
en başta sıkılan oydu köyün kıyısından.
demek aslında gitmek istiyordu ince'sinin
yanından.
ama bizimki bu durumu anlamadı.
ve onunla küba'ya varmak için son çabalarla
yüzdü.
insan, sevdiğiyle geçen zamana doyamadığı
kadar aşıktır. balıklar da...
'iki dakika daha beraber yüzmek, tek başına
sağlığına kavuşmaktan iyidir'
bile dedirtir aşk insana. dedirttiği gibi ince'ye...
iki dakika kadar yüzdü ve öldü.
yukarı doğru çıkarken zayıf gövdesi, kılçıklarına
kadar mutluydu ve gülüyordu.
koca bir balina onu yuttu, bunu da biliyordu.
iri, tek kaldı ama, suyun ucunda küba vardı.
var gücüyle yüzdü.
ince'yi unuttu. ince'yi unuttuğu kötü oldu.
çünkü onlar birbirlerine 5 saniyede bir, nereye
gittiklerini hatırlatıyorlardı
ve şimdi 10 saniye geçmişti ve katiyen
hatırlamıyordu.
ne ince'yi, ne küba'yı ne de adının iri
olduğunu.
insana adını başkaları hatırlatır, balıklara da...
o yüzden kayboldu derin sularında atlantiğin.
ve koca bir balina onu da yuttu.
fakat mucize bu ya, balinanın midesinde ince'yi
buldu.
meğer onları yutan aynı balinaymış, ince
ölmemişmiş,
tam tersi midenin sıcaklığında dirilmişmiş. ama
oradan çıkarsa ölecek.
iri de oradan giderse, nereye gittiğini ve adını
unutucak.
o yüzden, artık ikisi de buradalar.
ne fark eder.
insana sevdiğinin yanı cennettir.
sevmeden hiçbir şeyin tadı olmadığını, bu
hikayeyi bilen bütün balıklar bilir.
ya insanlar?"

illet bi durumdur. en nefret ettiğim şeylerden biridir. arkadaş tamam sevişiyoruz, seviyoruz birbirimizi, gizlimiz saklımız yok ama üstünü giy öyle gez evin içinde. shortla gez, boxerla gez ama bişey giy öyle gez gözünü sevim. yataktan banyoya, lavaboya giderken tamam ama oran buran açık gezilir mi evde! hayır bir süre sonra çekiciliği de kalmıyor. göze kötü gelmeye bile başlıyor. hani o şekilde mutfağa giden var ya. çıplak bir şekilde bulaşık yıkayanı gördüm ben. az efendi olun lan
(bkz: avret mahli)
(bkz: havan kime yabancı)
(bkz: yiğidin malı meydandadır)

fevkalade bir tiksinç durumdur. soğuma sebebidir.
sevgililer arası yakınlığın bokunu çıkarmaktır.
(bkz: sevişirken yaşanan kazalar)
(bkz: edep ya hu)
(bkz: senden mi utancam)

e oluyo. oluyo da ondan.
öyle çok kafayı takacak bişey yok. olabiliyo yani

tombul versiyonlarına la olum ağzını burnunu yiyek mi illa senin denilesidir. ne dese tatlıdır bu insan evladı. küfretse seversin ya. hep te küçüktür sanki
bu abi seni yesin mi he, bu abi seni yesin mi bakim...?

ölmeden yapılması gereken şeylerden. o cüsseyle kimse bay parker gibi başaşağı dönemez kolay kolay. bu yüzden kanepeye uzanmış kitap okuyan masum tombul sevgilinin şöyle biraz geriye yaslansana diye oyuna getirilmesi suretiyle yapılabilir...
diyaloğun sonrası şöyle:
+ e bi yaslan
- niye ki
+ bi yaslan, bişey yapcam
- ıh yaslandım ne olcak şimdi?
+ ...
- ...
- oha lan. süpermiş
+ konuşmaaa
...

bunu hala denemediyseniz hemen bir sevgili edinin ve kola-çekirdek yapın hemen. gerisini ayarlarsınız artık.
ayçekirdeği tadının doyumsuzluğu, kokusunun harikalığı sevgilinin dudaklarıyla birleşince tadından yenmiyor sayın ayıseverler.

ben bu konuda pek talihsiz olaylara denk gelmedim. ne her şeyi sevgiliye yıkmak lazım, ne de kendine fazla yüklenmek... özel durumlar olabilir bazen. ama arada bi samimiyet kurduktan sonra o muhabbetler bile çok güzeldir aslında.
+ kaç paran var lan?
- kırk
+ iyi. bende de otuz. o zaman yemeği ben ısmarlıyorum. yol parasını sen verdin zaten. yemekten sonra çayı falan da sana kitleriz olur biter
hani ne gereksiz bir yok hepsini ben ödeyeceğim havası oluyo ne de öbür türlüsü. bu tam anlamıyla bir (bkz: çift) olunabilindiğini de gösterir bi yerde. bi ara ben sevgilime yurt dışından burda doksan kiraya alacağı sigarayı otuz beş liraya getiriyodum. yaklaşık elli liralık bonus hakkım oluyodu. ismarlatıyodum da ısmarlatıyodum. ama hani az harcadık paranın üstünü ver falan filan da yarılmamalı tabi. şaka maka bu konularda en makbul hal hiç lafını yapmamaktır bu tür şeylerin. her şeyin kendiliğinden garip bir dengeye girmesini beklemek lazım bence

bir numaralı bu ahiret sorusu ilk olarak anne baba sevgisini kıyaslamak amacıyla sorulur. oysa anne sevgisinin ölçü birimi metreyse babanınki kgdır... sonralarda ne zaman köydeki evi ziyarete gitsem buralar mı daha güzel oralar mı diye sorulurdu. en iyisi yoldur bence. her iki istakamette de o an gidilen yer seviliyodur... ondan sonra da soru biraz daha değişip sevgililer arasında "sen mi daha çok seviyosun ben mi" gibisinden bişeyler oluyo. o konuda da acele etmemek lazım. ayrılmak isteyen daha az seviyodur (bu konuda istisnalar olabilirmiş) o değil de o gazla "alo, merhaba, hani sen şimdi beni terkettin ya. demek gerçekten ben daha çok seviyomuşum" denip "aferin, iyi bok yemişsin" cevabı alınsa epey bi komik olur

- en sevdiğin pozisyon?
+ hepsi
- hepsi mi farketmez mi?
+ hepsi!
- yalnız ben çok fena tahrik oluyorum

ama abartısız cinsel beraberlik esnasında "şu an çok mutluyum" itirafı fenadır...

en güzel, en eğlenceli android oyunlarındandır.
bi kaç aydır tarafımca oynanan, hard seviyeyi da yedi sıfır yenebilmeme rağmen beni mermi manyagına çeviren insane seviyesine hitaben "insane değilsin arkadaş!" dediğim bu oyunun iki kişiyle de oynanması yenilmezliğinize yenilmezlik katmakla beraber karşınıza çıkartılan babayiğitlerden iyi arkadaşlar edinmenize de sebep olabilir.
insana yer yer küfrettirir, yer yer de metroda saçma sapan sevinç hallerine sokar. önerilir.

(bkz: sözlük yazarlarınca tavsiye edilen android uygulamalar)

(bkz: glow hockey)
(bkz: glow hokey)