zagor

beni gülmekten krize sokan yaşanmışlıklarıyla; salt aklıma gelişi ile bile, yarım yarım yaran yazar. sanırım zagor efendinin gelişi aklın gidişi ile aynı noktada kesişiyor.

öyle çok ortak noktamız varki evrenin benden gizlemek için çarşafa doladığı gizli kardeşim bile olabilir kendisi. öyle ki "karşımdaki acaba ne düşünür üzülür mü kırılır mı" kaygısı yaşamadan çat çat aklına geleni söyleyip; böyle an be an insanın ağzına sıçan özelliklere sahip sevgilisi bile neredeyse benim sevgilimle aynı özelliklere sahip. bu kadar ortak nokta arasında boğulmadan sevgili eğitmeye devam diyor kendisine yıldız tilbe'nin otel odası duvarı silüetli şarkısını yolluyorum. bu adama bayılıyorum moruqq.
zirvede bene küskün barışık tavırlar sergilemis kafası karışık yazar. sırf bana silivri'de kahvaltı hazırlamaktan kaçmak için bu tarz karışık sinyallerle arkadaşlığımizi askıya alma çabasındadir.

valla ok yemicem, söz.
homojen dergi ekibine katılan yeni yazarımız. sevindim buna. mail adresini ve şifreni birazdan oluşturup gönderiyorum yavruşum.
görünen o ki kendisi hastalığın da etkisi ile bu gece "çoklu kişiliklerinden" lorke'yi çıkarıp bırçe'yi giymiştir. kendisi hem hasta olduğundan hem de yaşına hürmet ettiğim bir büyüğüm olduğundan tarafımdan hoş görülmektedir. sonuçta sallanan sandalyesinde kedilerini seven "yalnız" bir adama göre çok çok iyi durumdadır hala. ah canım ya kent reklamındaki amca gibi gozlerini cama dikip uzaklara dalmasın diye bu bayram kesinlikle ziyaret edip elini öpeceğim kimsedir ayrıca. çok sevilir. yirim.
çok uzun süre muhabbet etme şansım olmadı ama güleryüzlü, beyefendi ve olumlu elektriği olan bir insana benziyor. sevgiler, hörmetler silivri'ye...
zeki demirkubuz'un kader filminde yer alan bir karakter. kendisi devamlı hapiste olmasından dolayı çok fazla görünmese de filmde uğur karakterinin ona olan aşkından dolayı hafızalara kazınmıştır.
gülümsemesi çok güzel olan yazar. ilk gördüğümden bu yana nereden tanıyorum diye çıkartmaya çalışıyorum ama halen bulamadım. ayrıca hakkımda yaptığı tespit ile oturduğum yere çakıldım.
elit olacak diye bir filtre kahve için izmir de kapı kapı dolaştırdı beni ne oldu popişimiz kalkmadı annaaaaaam demi? esprilerin, gülüşmelerin, dertleşmelerin tam tadını alacakken ya sen gidiyorsun ya ben dönüyorum memlekete. çaydanlığa çay koyup, çiğdem çitleyip çay biteseye kadar konuşmak, dedikodu yapmak istiyorum ben artık.
zirvede sakinlik konusunda benimle yarışan yazar. sohbeti keyifli, kendisi keyifli, bir de ne güzel gülüyor öyle. bir dahaki zirveye görüşürüz umarım.
dün akşam geç katıldığım zirveden erken ayrılması münasebetiyle çok istememe rağmen muhabbet edemediğim yazar. en kısa zamanda tekrar görüşmek dileğiyle ...
uzun zamandır görmediğim, annemin benden bir günah gibi sakladığı dayım olur kendileri. "arkamda dayım var"cılıkta seviye atladım. zirveden önce başladığım ve zirve boyunca devam ettirdiğim şımarıklığıma çeşitli azarlar yesem de* kızgınlığının sabun köpüğü kadar olduğu yazarcan. her dediğime şıp diye inanarak mesleki bilgilerini üstümde uygulayamamistir kendileri. neysedir anne yarısıdır atsan atılmaz satsan satılmazdır.
selamlar zagor bey, malum yarın 1mayıs işçi emekçi bayramı resmi tatil. büyük adaya zat-ı aliniz müsaitse teşrif ederler mi? ben sarmayı hallediyorum kısır senden oğa göre.
gelmiş gene tipini kestiğim.

öyle bir tipleme ki, birini eksilemek için 2 saniye online olur, eksiler ve sözlükten çıkış yapar. bir de gelmiş psk başlığına yazmış. komik bir tip bu.
minik bebek kedilere ve anneye sağlık diliyorum. fotoğrafını gördüm, çok sevimliler, nazar değmesin. zagor işte bak şimdi sorumlulukların daha da arttı. kolay gelsin.
sözlüğün fosforlu cevriyesidir, hem de en alasından. pis mahalle ağzı, çamur atma, edepsizlik, terbiyesizlik hepsini tek kalem de topladığımız da “cevriye” namüsait “zagor’dur” efendim. artık beni rakibi olarak gördüğü için hırs yapıp beni karalama, piyasadan alt etme uğraşlarına girmiştir. tatlım tatlım, ben artık o camiadan uzaklaştım; kendimi hayır işlerine, dernek çalışmalarına verdim.kendilerini her aradığımda * telefonu hep meşgul oluyor, gündüzleri çalıştığı yetmiyor akşamları da extralara çıkmak için ucuz,bayağı ve basit pavyon sahiplerine kendini ballandıra ballandıra pazarladığını şuh kahkalar eşliğinde bana anlattığı da doğrudur. ekstra başına makul bir fiyata gittiğini de üzülerek söyledi. en sevdiğim lafı gene haklı çıkarması da cabası. benden sana abla tavsiyesi “kendini iyi pazarla ki, fahiş fiyatın olsun. düşük yaptığın operasyon masraflarına da, pezevengine verdiğin haracına, bakkala borcuna da yetişebil, ucuz malın alıcısı çok olur hayatım. erken deformasyona uğrayıp hızlı çıkışının bedeli aşağı çakılman olur.”
bursa gezisinde hışmıma uğrayıp, elimden zor alacaklar kendilerini. bursa piyasasına kendisini mal edip, sürümünden kazanacağım. jiletimin de tadına bakmadan bırakmam, bilen bilir.
yakışıklı , ses tonu etkileyici falanmış . hmm ben de yeni ayrıldım da . *
ortaokul ve lise yıllarımın en çekici ve karizmatik çizgi roman karakteriydi.
sözlük yazarımız da öyle karizmatik duruyor hani...fakat, çikosuz bir zagor asla iyi olmaz.
çikon nerede? diye sormalı bence...

(bkz: ahyaaak)
(bkz: karamba karambita)
  • /
  • 3