ankara

an itibariyle kar yağan şehrim.
vega şarkısı.

sokaklar dolusu şekerli kar kokusu

tunalıda gezinirken bizde bir kahvaltının tutkusu

acıkanlardan biri ben, arkada bıraktığım sen

kim olduğunu biliyorsan, söylesen...

yağmur dönerken kara, şarkılar var falımda

hepsi sana, bu gece ankara

yağmur dönerken kara, yine yol var falımda

ister özle...

yok, istersen hiç hatırlama

lüzumsuz bir şehir daha. manasız kara kuru soğuk. tam bu ülkenin siyaseti gibi. otobüs duraklarında sonsuz kuyruklar, pis hava... allah'tan ankara'da okumadım. kaçardım kesin. fto
soğuk olsa da sıcak anıların olduğu şehir.
pek çokları tarafından sevilmeyen, şahsen vazgeçemeyeceğim tek şehir.
çok resmi ve sıkıcı gelen, gitsem de kalasım gelmeyen, kalsam da kaçmak istediğim şehir. *
bu yaz istanbullu +40 birkaç arkadaştan 80 sonu 90 başı ne kadar güzel bir ortamı olduğunu ve sayın i. melih gökçek ile bunun tarihe karıştığını duyduğumda ömrü hayatım boyunca ilk defa kendimi soğuk hissettiğim şehrimdir. genelde sadece ankaralıların sevebildiği doğrudur ama şaşırtıcı değildir.
bu yaşıma kadar üç-beş günlük ziyaretlerimde nedenini anlamadan sevdiğim ama iş ankara'da yaşamaya gelince sevmediğim, sevemediğim koşarak uzaklaştığım şehir.
haftasonu bir arkadasimin dügünü için gittigim sehir. ankara'ya daha önceleride gitmisligim olmustur ama en uzunu 3-4 günlüktür. daha fazlasinin bünyede ciddi hasarlar birakacagina artik ikna olmusumdur.
herkesin içip, sarhos oldugu, en ciddi ve oturakli adamlarin bile, "ankara havasi" denen abidik gubidik sarkilar esliginde zivanadan çikip, gangnam style dan daha fantastik figürler yaparak kendilerini maymuna çevirdigi,ami götü dagitmalarina sonrada ufak çapli kavgalarina sahit oldugum saçma salak bir dügündü. oynayanlarin kendilerine eslik etmem konusundaki israrlari canimdan bezdirdi. pespese yuvarladigim votkalarin yardimiyla gecenin sonunu zor edip kendimi istanbula dönecegimiz arabaya attigimda kafamda neon isiklariyla bir cümle yanip yanip sönüyordu, ankara'nin dikmeni, bir daha gelirsem sik beni
dün itibariyle sevgiliyi gönderdiğim lanet olasıca şehir. soğuğunu bilmeyen yoktur ama bir aralık günü soğuktan en ısıtmalı kafelerde bile oturamayıp sinemaya sığınmamıza sebep olmuş şehirdir. soğuktur. her anlamda.
eğer üç dört yıl ve fazlası bir süre yaşadıysan çok büyük ihtimalle özleyeceğiniz şehirdir. çünkü ankara'yı sevmek vakit alır. kısa süreli kaldıysan "kurtuldum" dersin, benim gibi uzun süre yaşadıysan "özlüyorum" dersin zaman zaman. evet, ankara'yı sevmek zordur. gri gelir insana, hatta karanlık. oysa öyle değildir. işte bunu görebilmek için uzun süre yaşamak gerekir. önce nefret edersin, sonra alışmaya başlarsın, sonra ısınırsın ve sonunda seversin ankara'yı. çünkü kim ne derse desin ankara güzel şehirdir.

niyetim ankara'ya methiye düzmek değil. zira çok eksiği vardır ankara'nın da, her şehrin olduğu gibi. bir de gökçek gibi bir kusuru vardır ama bir türlü atıp kurtulamaz o kusurdan. her sene kaldırımları değişir, yol çalışması bitmez, yağmur yağdı mı su basar alt geçitleri, zaten alt geçitlerle delik deşiktir şehrin altı. ttafiği de vardır istanbul'dan az, izmir'den çok olmak üzere. alt yapı sorunu vardır, üst yapı sorunu vardır, zihniyet sorunu vardır ama yine de kendini rahat hissedersin ankara'da. güvende hissedersin. konur'da, karanfil'de aylak aylak gezersin, dost'a girer saatlerce kitaplara bakarsın, sonra çıkıp çay içersin, gelen geçeni izlersin. illa ki bir tanıdık görürsün, laflarsın. bir eylem görürsün durup alkışlarsın, slogan atarsın. üksel'de hep eylem vardır çünkü. çünkü ankara muhaliftir. sesini çıkarır, hakkını arar. yolda düşsen saniyesinde birileri koşar yanına. otobüste, minibüste sohbete başlarlar sizinle. kartın bitse üç dört kişi kartını uzatır sana.

evet, ankara özlenir, hele de benim gibi on iki yıl yaşadıysan daha çok özlenir. uzun süre bir şehirde kalınca ister istemez bir bağ kurarsın şehirle ve süre ne kadar uzun olursa o bağ da o kadar güçlü olur. evet ankara da özlenir, bunu ancak özleyenler bilir!*

"üniversite öğrenciliği" ve "memuriyet" için mükemmel bir şehirdir!
onun dışında, çekilmez!
hele melih başganın sıfatını ve izlerini görmek, tansiyon ve şeker ayarlarınızı bozabilir!
büklüm büklümmüş yolları. öyle diyorlar.

aşık olduğum insan orada yaşıyor
sadece orada huzur buluyorum ancak o da geçici oluyor çünkü o beni asla sevmeyecek,sevemeyecek.istese de sevemiyor...
kendi kendine bir memleket
yaşamayanın neden sevildiğini anlamayacağı şehirdir. doğal güzelliklerden nasibini almamış, ayazıyla insanı bezdiren, gösterişsiz bir şehirdir. ama ruhsuz değildir. vefalı bir dost gibidir ankara. bir süre burada yaşayıp ayrılanlar ne zaman dönseler ankara sıcak bir arkadaş gibi karşılar onları. çünkü ankara'da insan ilişkileri kolay kurulur ve yapacak en güzel şey dostlarla zaman geçirmektir. bu şehirde iyi arkadaşlarınız yoksa şehir sizi tek başına oyalamaya yetmez. ama varsa şöyle güzel bir iki eş dost onlarla geçirilen zamana sessizce eşlik eder. artık burada yaşanan güzel anıların simgesi olur. mütevazi, efendi, görgülü şehirdir.
ankara öyle hemen kendini sevdirmez utangaçtır,soğuktur,resmidir başlangıçta
ama kendisini zamanla tanıdıkça her şey değişir.
belki başka şehirlere gidilir ama ankara her zaman geri dönüştür çünkü ankara ankaradır.

sadece ona zaman verin ...
kaldırımlarının yayalara değil, arabalara ait olan şehir.
kendimi en cok benzettigim şehirdir. belki dogup buyudugum, yasadigim yer oldugu için ankara'ya baya güzelleme diziyorum... esasinda dışardan gorenler soguk, gri ve resmi oldugunu dusunur. fakat biraz alisinca keyifli noktları varmiş dedirtir. sanki garip bi şekilde güvende hissettirir insana kendini. çok gösterişli değildir fakat altta da kalmaz. fazla kalabalığı sevmez ama yalnız da değildir. herkese samimi davranmaz misal bu şehir, sadece ona ayak uyduranlara selam çakar. denizi yok ama sevene kuru soğuğu bile güzel geliyor bu şehrin.
  • /
  • 4