aşk

  • /
  • 6
mantığı ortadan kaldıran güzel bir acı çekme şekli
evlilik nasıl seksi yasal hale getiriyorsa aşk da seksi yasal hale getirmenin daha ''liberal'' yoludur.
açılın baylar, ilk aşkımı anlatıyorum. daha yeni yeni büyümeye başladım. güzelce giyindim ve köyde düğüne gittim. aşk meşk nedir bilmiyorum henüz. halay çekerken halay da, aşağı köyden esmer bir çocuk gözüme çarpıyor. göz göze geliyoruz ve ben ona kitleniyorum. sanki o an yeryüzünde sadece o varmış gibi hissediyorum. düğün bitti eve gittim ve yatağa düştüm. karnım da boşluk hissiyle uzandım. yemek yiyemiyorum ve sadece onu düşünüyorum. sonra geçti gitti. bir kaç kez gördüm onu bir yerlerde, ama neresine aşık olduğumu anlamadım. 1 haftalık ta olsa. böyleydi. bir daha aşık olma semptomlarını bu kadar net yaşadığımı hatırlamıyorum.
en yakın arkadaşım aylarca sadece sesini duyduğu birine aşık oldu.saçmalık olduğunu düşünmüştüm lakin yaşadığı duygunun temizliği beni etkilemeye başladı.
asla sahip olamayacağı birine karşı hissettiği şeyler ne biliyim abi mucizevi yani. bahsederken gözlerinin içi gülüyor falan.
vay anasını diyor insan.
michael haneke'nin bakış açılarını ustalıkla değiştirdiği 2012 yapımı filminin adı.
aşk ile insan arasındaki ilişki tilki ile kürkçü dükkanı gibi.ne kadar kaçarsak kaçalım bir şekilde yine aşık oluyoruz
tarif edilemez bir kriz, kopuş, cesaret veya felaket!
hem bir başlangıç; milat gibi, hem de herşeyin sonu; kıyamet gibi!!

(bkz: alfa ve omega benim)
aşk, kişinin bir varlığı sebepsizce sevmesidir. o varlığın iyi, güzel, zeki vb. özelliklere sahip olmasına gerek yoktur. çünkü aslında aşık olma eylemi çok ufak bir şeye gerçekleşir, bir söz, bir bakış, bir el hareketi...
tabi ki her gördüğüne aşık olan kişiler varolduğu için 'aşk' sözcüğü oldukça ayaklara düşmüştür.lakin gerçek aşk karşılık görmeden de sürdürülebilir, çünkü aşk bunu gerektirir.

birine kendinizi açmaya korkmayın, çünkü sonu acı bile olsa hissedebilmek güzeldir bu duyguyu.

*
heyecandır.yaşarsan uyuyamazsın, yemek yiyemezsin, gögsünde bi kuş uçarda konacak yer bulamaz o misal. yanlış bilinen bi tarafı var. insanlar hayatı boyunca bi sefer tadar zannediliyor bu duyguyu. nefes alıp verdikçe aşık olabilir insan. kalbi boşsa doldurur yeni bi aşkla. kalp boşluk kabul etmez :)
aşk bir ruh kangreni,öyle hızlı yayılıyor ki. yalnız şöylede bir gerçek var;(bkz: il n'y a pas d'amour heureux)*

geçen gün dolmuşa bir çift bindi. kılıklarına bakacak olursak ait oldukları sınıf ortanın altıydı. çok çirkindiler. kadın başını yarım yamalak bir eşarpla örtmüştü. adamın elleri yara bere içindeydi ve o yaralı elleri kadınının ellerine sıkıca kenetlenmişti. ayakta, dolmuşçuya parayı uzatırken bile hiç ayrılmadılar. sonra en arkaya geçtiler. adam kolunu kadının omzuna attı, arada küçük öpücükler verdi. kadında onu öptü. gülüyorlardı. gerçekten mutluydular.

sonra kendimi düşündüm. üzerimdeki son moda kıyafetleri, son model cep telefonumu, yunan tanrılarını anımsatan vücudumu, saç kesimimi hepsini topladım ve hemen yanımda oturan çirkin adam ve çirkin kadın kadar mutlu olmadığımı fark ettim.
aşık olacaksın arkadaş. aşk acısı da çekeceksin. o zaman yaşadığını anlarsın.
“ey aşk!” dedim içimden, “kutsal olan… bedenler yakan, bedenler çoğaltan aşk…”

bir akşam… sıradan bir akşam… eve dönme vakti… sıradan bir iş günü sonu… vakit alaca, hava ufaktan soğuk, gök dolu… ben diyeyim s1, sen de s2… bilemedim… hatırlayamadım…

bir otobüs işte; insanları evine, işine, sevdiğine kavuşturan… parlak sarı, başaklar gibi… dolu… tıklım tıklım dolu… tek bir koltuk boş ki, hem ters hem de en sevmediğim yüz yüze bakanlardan… gün çökmüş omuzlarıma, beden tarumar… sessizce süzüldüm koltuğa… iki kıpırdandım, konumlandım… görseniz, uzun yola vurmuşum kendimi edasıyla kuruldum… hepi topu 20-25 dakika sonra ineceğim… hepi topu her gün bindiğim otobüsteyim…

ama…

hayat burada güzel işte… ama dediğinde hoş… olağanın dışına sapınca keyifli…

karşımda bir çift… gözleri birbirine kenetlenmiş… dudakları kıpırdamıyor, ama elleri konuşuyor… o eller bir sımsıkı tutuşuyor, bir parmak parmağa geliyor, bir su olup diğerinin avucuna akıyor…

konuşuyor o eller; bir şiir okuyor, bir şarkı söylüyor, bir an oluyor, çığlık atıyor…

gözler kenetlenmiş… ikili koltuk en tasarruflusundan kullanılıyor… utanmasa, 3-4 durak sonra otobüse binen genç bayan ilişiverecek yanlarına… bizimkiler sığışmışlar bir buçuk koltuğa…

dedim ya gözleri kenetlenmiş diye… hani otobüs sarsmasa, göz bile kırpmadan gidecekler yol boyunca…

“aşk” dedim içimden… kulağımda cem adrian… daha bir hoş geldi görünen, gözüme… bakmayayım dedikçe, kaydı gözlerim o ellere… belli, fena aşıklar… belli, henüz evli değiller… besbelli, birazdan ayrılacaklar…

dedim ya… kulağımda cem adrian, mutlu yıllar diyor, siyah bir veda öpücüğü adlı kapkara albümünden…

otobüs gitti… otobüs durdu… binen bindi, inen indi… eller ateş, eller ter, eller aşk… birbirinde eller… derken kızın eli süzüldü, çantasına doğru gitti… oğlanın eli onu takip etti, dayanamadı tekrar kavradı, dudaklarına götürdü, öptü… “bu ne lan” dedim içimden… yanıyor bunlar aşktan… yazık! nasıl da hasretler birbirilerine…

kulaklarım cem’in, gözlerim onların esiri… kaptan sert bir dönüşle yolcuları sarstı… otobüs bir gitti, bir durdu… bir duracak, kız fısıldadı, oğlan düğmeye bastı… 1-2 dakikaları ya var, ya yok!

birden koltuğumda dikeldim… dönüp ardıma, şoföre, yolculara baktım… “kaptan dur! millet in! işıklar sön!” diye bağırmak istedim… sustum elbet!

indi kız… ellerini o gece için son bir kez daha kullandı… otobüste kalan oğlana sallamak için…

“ey aşk!” dedim içimden, “kutsal olan… bedenler yakan, bedenler çoğaltan aşk… bu kız adına, bu oğlan adına, kendi adıma teşekkür ederim… çünkü sen öğrettin bana yanmayı, tam sönerken tekrar ışık saçmayı…”
tanrının herkese sınırsızca yasaksızca bahşettiği yazıda somut normalde soyut bir kavramdır. aşk inancına kimse karşı gelemez !
"öldüğümde ahmet'in bana aldığı sabunla yıkayın beni."
dün vefat eden bir akrabamın naçizane vasiyeti. vefatı sonrası hakkında konuşurken beni etkilemiş aşka dair inancı diri tutan söz öbeği. yaklaşık 20 yıldır sakladığı, gözü gibi baktığı ahmet'in sabunu sonunda tenine kavuştu. ahmetine de kavuştu. nurlar içinde uyu.
aşkın yaşı cinsiyeti tercihi olmazmış. 45 yaşında bir adamla tanıştım sözlük aramızda 20 yaş var ikimizde aktifiz ama birbizimizi deli gibi seviyoruz çocuklarla gibi çok mutluyuz. bu ilişki bana çok şey öğretti herşeyin delikten ibaret olmadığını mesela... sarılmak, öpmek, tenini hissetmek ve doyasıya sevişmek bu duyguların güzelliği tarif edilemez. herkes yaşamalı bu duyguyu...
ey aşk sen nasıl bir şeysin, sevmezken bir anda sevdiren, çok mutluyken bir anda ağlatan, mutsuzken bir anda güldüren. galiba bu sefer farklı bir şeyler hissediyorum, nedense onu kıskandığımı hissediyorum. bilmiyorum onun başkalarıyla görüşmesini bile kıskanır oldum ama biliyorum ki o bana karşı aynı şeyleri hissetmiyor ve biz olamayacağız. ama benimki de tam böyle aşk gibi de değil garip bir duygu. ne oldu anlamadım.
cinsel yolla bulaşan psikolojik hastalık. anlık hevesler.
  • /
  • 6