ayı sözlük itiraf

  • /
  • 181
hayatıma değer verdiğim biri girdiği zaman istemsizce bütün dünyamı o yapmaya başlıyorum. gerçekten o döngüye nasıl ve ne şekilde girdiğimi anlayamıyor ve o anlarda kendimi tokatlamak isteyecek kadar kendimden tiksiniyorum.

sanırım şu an flörtleştiğim kişiyle benzer bir süreci yaşıyorum ve bu hoşuma gitmiyor. yeniden o kaybetme korkularını hissetmek istemiyorum.

bunu arkadaşlarımla, falcımla ya da hayatımdaki bilimum insanlarla konuşmak istemiyorum. zaten olayları falan anlatmak da istemiyorum zira mevzunun olaylar olmadığının, kişiler olmadığının bilincindeyim. mevzu bunlar karşısında benim hissettiklerim, ve bu hissettiklerimin olması gerekenden daha büyük büyük, daha ağdalı olduğu gerçeği.

pazartesi terapistime gideceğim ve bu konuyu onunla konuşmak istiyorum. sanırım bir tek orada güvende hissedeceğim anlatırken. hah, çevremdeki insanlarda şu sıralar katlanamadığım bir şey de bu. sürekli bir akıl, sürekli bir nasihat. "açık bir kitapsın sakinolmamlazim böyle olmaz, sana koşarak gelen bir şeye sen yürümezsin böyle olmaz" falan. ya tamam sizin güzel yüreğinize çabanıza sağlık ama bunları ben de biliyorum. ben aradaki bağlantıyı çözmeye uğraşıyorum zira ha deyince böyle şeyleri yapamıyorum.

tam iyi gidiyor derken bir bakıyorum kendimi aynı gerginliklerin, korkuların, yok sayılmaların içinde bulmuşum. bunu o insanla paylaşmayı bile düşündüm ama dünyanın en saçma fikriydi tabii ki.

düşününce onunla da bir acayip. yani hakikaten daha 1.5 ay mı ne oldu, ne bok olacağımız belli değil, şimdiden gözüme batan, rahatsız eden huyları var, ama bir o kadar da iyi anlaşıyoruz, ve tabii ki uzak mesafe faktörü var... yani düşününce çat diye bir şeylere atlamamak daha mantıklı ama ben nedense kendimi mesaj atmadığında gerilirken, açıkça "bana ilgi göster" anlamına gelen sinyallerime karşılık vermediğinde üzülürken falan buldum. hem korkunç hem salakça. bu ne ya? ve sanki böyle onun eline bir iktidar vermişim gibi hissediyorum. rahatsızım bundan.

biriyle konuşmalıyım. mümkünse nasihat etmeyecek, dinleyecek, benimle birlikte bunların kaynağını çözmeye eğilebilecek biriyle. açıkçası önemsemem gereken o bile değil şu anda, ben bu hisle savaşabilmek ve onu yenmek istiyorum. bu.
şu anda mr. köfte dudak yatağımızda uyuyor ve ben onu izliyorum
düşünecek vakit bulduğum günlerde de, hep olduğu gibi bolca sigara içiyorum. içtiğim her sigaranın bana verdiği zararı düşünmeye ayrılacak kadar bir düşünce payını da yazmaya ayırabilirim. kimi anlarda hissedilebileceği varsayılacak olanların yokluğu, soğuk gecelerin temiz kokulu sabahları öten kuşlarla birlikte soluduğumuz havaya katmakla da olsa paylaştığımız yokluğu beni yazmaya itebilir. sıcaklığa daha yakın akşamlarda tek başıma, odamda olsun, balkon ya da terasta olsun yürüyebildiğim —çemberler, dönüşlü yollar çizecek şekilde— dolanabildiğim, dolaşabildiğim yerlerde olsun, yalnız olduğumu gerçekten hissedebildiğimde neyi arıyor olduğumu anımsamaya çalışırım. neyi istediğimi, ne demeye çalıştığım belli ediyor olacaktır.
eski arkadaşlarım hatırıma geldiği zaman onların yalancılıkları kadar bana verdikleri değeri de görür gibi olmaya çalışıyorum. olduğum gibi kalmadığımı görünce hatırlanmadıklarını değil de, önemsenmediklerini yine anlamak için

bana verilen bu öfke çok değişti, bir sürü aşamadan geçti. aynı kalanları unutmayı seçtim. kimsenin aynı kalmaya değer görülemeyeceğini her geçen gün ile daha da iyi anladığım söylenebilir. meyve suyu ile çeşitli gazlı içecekleri karıştırarak yaptığım turuncu sıvıdan içiyorum.
beni önemseyen kimseler arasından yaşam biçimime saygı duymayanları, kendi üstün yönlerini yüksek sesle söyleyebiliyor olmanın gerçek özgürlük olduğu kanısına varmış olsalar bile diyeceklerimi kimsenin duymadığı bir yere gitmeye gerek duymadığım söylenemez. bağırmadan da yaşanabileceğini kendime kanıtlamak için öncelikle yapılması gerekenleri yapmak içimden gelmediğinde sırtımı arkaya yaslayıp kafamı kaldırarak odamın duvarına asılı olan saate bakıyorum. aynı yerde duruyor.

kimin neyi ne şekilde yaşayabileceğinin ölçüsünü ben tutmuyorum, en azından bu yaşadığım yerde. yatağımın üzeri biraz dağınık. bir ayna almak istiyorum. uzun uzun bakıp hiçbir şey dememek için yeterli gördüğüm tek şey ayna şimdilik. bakmayı sevdiğim şeyler arasında şarj aletimin kablosu da var. esinti, odamın sessizliği içinde varlığını sürdürüyor. sokaklar karardı, boşaldı, uzak, boğumlu bir gecenin altında kaldı. yanık tütün dumanı perdelerimden süzülüp akıyor dışarı.
renkleri düşünüyorum, düşlüyorum. hepsi birbirinin aynı değil; öyle olduğu söylenemez diyenlerden değildim önceden.
solgun bir umutla yazmak için dişlerimi dilimle sıvazlıyorum. pençelerim karanlık.
iri gülüşlerle yanından geçip gittiğimi duymamış olanlarla birlikte, sisli bir sabah ışığı bekliyoruz. iki elim de boş; uzanıp kırdığım bir çalının dalını hatırladığım yere gitmeden. gölgelerin seçilemez olduğunu kim söylerse söylesin, onların giysileri ne kadar kirlenmişse kirlensin, beklemek bitmiyor.
durduğum yerde, tam da ucunda durduğum yerde sivrilen bir sıcaklık var. sıcağında bulunduğum sivrilik ile ucunda vardığım bakış aynı olmamalı. hamburger paketinden çıkan iki kağıt tuz görüyorum. sesleri ıslak gibi. gidecekleri yer, benim gitmelerini istediğim yerdir.
bugün tam 19.21 de çağın vebasının egoizm olduğu dank etti, bağışıklığa sahip biri olarak çok umutsuz ve mutsuzum.
dün gece okumaya başlayıp, mutlaka bütün itirafları okumaya karar verdiğim başlık. itiraf olur mu bilemedim ama olsun.
uzak mesafe iliskisi yasiyorum ve nedense hayatim onun uzerine endeksliymis gibi hissediyorum, cok yoruyor , mutsuz hissettiriyor, yakininda olup dokunmak sarilmak koklamak istiyorum ama yapamiyorum , iliskilerden bazen nefret ediyorum ozellikle de uzak mesafe iliskilerinden.
sözlükteki bütün düzgün insanların kapılmış olması sorunsalı....
https://youtu.be/6wshvLyz5kI?t=50s

bu şarkının bu kısmına deli gibi oynamam normal mi?
westworld'ün 2. sezonunu dün bitirdim. insanlığımı sorgulamak yetmiyormuş gibi bayramı ve doğum günümü** yalnız geçireceğim gerçeği malum arkadaş gibi** kafama sıkma isteği uyandırmıyor değil. kronik bir yalnızlık olmasa da yalnızlığı iliklerime kadar hissedeceğim iki gün var önümde.
artık görünmez olmak istemiyorum. birilerinin beni fark etmesini istiyorum. her şeye tamam diyen biri değil tamam dedirtecek biri olmak istiyorum.
beni çokta tutmayan 7 ayısever arkadaşıma aşık olma seviyesinde beğendiğim hetero birinin fotoğrafını gönderdim.sonuç olarak 7si de çok beğendi hatta çoğu ölüp bitti diyebilirim.tam tanışma hesapları yaparken durumu anlatınca hayal kırıklığına uğrayıp içlerinden küfür etseler de en azından bu yoklukta anlıkta olsa bir umut ışığı oldum.sonuç olumlu çıkarsa zevk sahibi biri olduğum için mutlu olurum diye düşünmüştüm ama onun yerinde olup beğendiğin kişiyi kolayca elde etme isteği daha ağır bastı.bu küçük deneyin sonuçları doğrultusunda diğer seçenekler elendiğine göre erken jübile yapmakla , her şeyi askıya alıp kariyerime odaklanmak arasında bir seçim yapmanın zamanı geldi sanırım.*
son 4-5 yildir araliksiz kiz-erkek biraz samimi herkesten popomla ilgili yorum aliyorum. estetikli mi o? squad mi yapiyorsun? nasil o kadar kalkik ve yuvarlak? basina is alirsin sen bunla falan filan takiliyor herkes. bende normal bir uzuv abartmayin duzgun sadece diye geciyorum ama benimki begeni limiti haline gelmis. birisinin poposu hakkinda yorum yapiliyorken benimki ile kiyaslaniyor once. o kadar sacma muhabbetler oluyorki kipkirmizi kesilip yeter artik demem sadece o gunluk olani bitiriyor. en son baskalarinin popolarini hedef gostererek algi operasyonuna girdim, bakalim bakalim...
yalnızca çarşamba günleri sipariş verildiğinde gelen tatlı çocuk,
seni görmek için her çarşamba acılı kanat söylüyorum; tadı güzel olduğundan değil ya da siparişi geciktirip buz gibi ettiğinizden hiç değil.
kapıya geldiğinde on kere teşekkür etmem servisinizden memnun olduğumdan değil ya da sürekli bulabildiniz mi şurdan gelseniz daha kolay olurdu diye her hafta aynı yol tarifini yapmam takıntılı oluşumdan değil; seninle birkaç saniye daha konuşabilmek, gözlerine birkaç saniye daha bakabilmek için.
ulan ne güzel şeysin,belki evlisindir ya da nişanlı,belki de kız arkadaşın vardır...
ya senin de niyetin bozuksa benim gibi...ne güzel olurdu değil mi?
sanki eşcinsellere has bir terbiye var mizacında; nazik,ilgili,meraklı ama gururlu...
konuşurken neşelisin; kelimleri özenle seçiyorsun; sanki sadece servis elemanı değilim bir ben var bende benden içeri der gibi...
paketi alırken elime dokunuşun gözümden kaçmıyor -belki kazaradır belki ben büyük anlamlar yüklüyorum kendi kendime safça- ama her hafta aynı şey olur mu be güzellik.
geçen sizin dükkana geldim seni göremedim; belki sipariş götürmüşsündür gelirsin diye vakit öldürmek için sizin patronla iki saat muhabbet ettim, siyaset,ekonomi,futbol...konular bitti küresel ısınmayı bile konuştuk sen gelmedin...
geliver yanıma güldür yüzümü
dünyayı hedonizm,narsisizm,egoizm yönetiyor ve ben bunu kabullenemiyorum. herkesin herkesi eşitçe sevebilmesini, bununla böbürlenmemesini bekliyorum ama gördüklerim böyle olmuyor. dünyayı ve insanların bu yaşam tarzını kabul le ne mi yorum
buraya yazmaya çekinecek kadar gizli gay'im.
(şunu yazmadan önce bile 6 farklı şey yazdım)
iyi bir insan olamaya yemin edersin ardından kendini sürekli durdurursun ama sürekli içinde kalır ardından bir dostun sana der ki "mutsuz olacağıma vicdanım rahat olmasın"(buradan kendisine selam ederim).
intikam,hırs,başarı,düşünceni,isteklerini kabullendirmeyi çok özlemişim..
üniversite tercihlerinde herhangi bir yere yerleşemedim, ek tercih yapacağım gelmezse yeditepe tıp için hazırlanacağım. god bless me
god bless my brain
unutmak isterdim fakat istemsizce düşünüyorum. hayaller falan kuruyorum. aslında ben insanlara karşı hiç bi şey hissetmezdim ama ona aşık olmuşum. daha önce hiç olmadığım için uzun süre farkına varamadım. nefret ettiğimi zannettim. aslında düşünüyorum da belki, o beni sevdiği için ben de ona aşık olmuş olabilirim. fakat ne olduysa aniden koptuk. ben kağıttan bir kayık gibi okyanuslara düştüm. ona ise hiç bi şey olmadı yeni arkadaşlar, yeni sevgililer edindi. kısa bir süre içinde enkaza döndüm. ilk başlarda ne yaşadığımı anlayamadım ama artık biliyorum ve inkar etmiyorum, aşık olmuşum, büyük bir hata ama, olmuşum. bazen aşağılık bi duygu kaplıyor zihnimi, sevilmemek canımı acıtıyor. keşke bu kadar gurur yapmasaydım diyorum. gözlerim dalıyor, yüzüm düşüyor. benden yıllarımı çalsa da affediyorum. herkesin bağışlanmaya ihtiyacı vardır. bu yaşadıklarımı hatırlayınca gülümseyip geçeceğim günleri bekliyorum
  • /
  • 181