ayı sözlük itiraf
seviyorum seni sözlük. her akşam birkaç saat girmezsem eksiklik hissediyorum. çok güzel insanlar tanıdım sayende. harika arkadaşlarım oldu. çok kaliteli yazarlar, sağlam duruşlar, renkli dünyalar keşfettim. ama yine de bir ait olamama duygusu var. bazı başlıklar, entryler o kadar uzak, o kadar alan dışı ki benim için "eh be birader! hem kadınsın, hem heterosun. ne işin var burada?" demekten kendimi alamıyorum. ayrık otu sendromuna mı yakalandım ne?
üzerimde arkadaşıma ait pembe üzerine gri puantiyeli bir külot var.
* ve giyilmiş. hayır giyilmiş çamaşır fetişım yok. hayır iğrenç de değilim. buna mecburdum. pişman değilim. yine olsa yine giyerim.
ne zaman otobüse binsem ya da metro ne bileyim ya da vapur hep birine aşık oluyorum. o kısa dakikalar boyunca çok seviyorum, el ele kırlarda koşuyoruz, beraber yağmurda yürüyoruz sonra ani bir dönme hareketiyle göz göze gelip öpüşmeler filan allah allaaah. sonra o iniyor ya da ben iniyorum beş dakika sonra da unutuyorum aşkı hızlandırılmış ingilizce kursu gibi yaşıyorum. aşk acısı da yok ehe. ama yanlış anlaşılma olmasın tamamen uzaktan fortçu sanılmaktan korktum bi an.
evet sözlük şuan saat sabaha karşı 04:22.... 637 günlük sevgilim biraz önce artık evlenmek istediğini söyledi, ailesi kız bulmuş (pazarda mı sergiliyorlarda aileler buluyor, ne saçma koca koca adamlara seçmece gibi kız buluyorlar). gün boyu canım cicim aşkım mesajları atarken, mesajla birbirimize sarılmış, iyi geceler mesajları atarken birden birkaç yazışmayla yolları ayırdık. evet ortamda gizli takıldığım için haykıramadım. içime içime ağlıyorum şu an... ne boktan bişiymiş aşk. 26 yaşındayım, 3 ilişkim oldu. 3 ünden 2 si böyle sebepten bitermi ya. aşk maşk yalan galiba. ben sadık kaldıkça, atı alan üsküdara geçiyor. bana da tozu yutmak kalıyor. herkes mi rahat ya böyle... bi ben mi kasıyorum kendimi karşımdaki üzülmesin diye. hep mi ben üzüleceme be. dertleşecek kimsem yok. ne boktan durummuş bu, galiba iyi değilim. dökmem lazım içimi
bir itirafim var. bir keresinde sadece is makinasi kepce kullanabilmek icin bir adamla konusmustum. ve benle is makinalarini kepceleri kullandirtma karsiligi birlikte olmak istedi. elimize kac defa boyle firsat geciyor ki? degisik fantaziler pesindeydim yine. en azindan taksici fantazisinden daha eglenceli oldugunu dusunuyorum. sirada vinc operatoru falan var sanirim. neyse bu kadardi. simdi dagilabilirsiniz.
ruhum göçebe götüm yerleşik
piuuuu eski sevgilim ahlaksız dedi bana. sırf bir kadınla sevistim diye. nasıl bir homofobiklik bu. hoşlanmam normal ama sevişmem ahlaksızca imiş. ya ben senin o beyin kıvrımlarını öpeyim.
bugün dersanede ders arasındayız arkadaşlarla sohbet, muhabbet derken ara bitivermiş. sınıf arkadaşım olan bir kız -ki kendisi sevdiğim biridir- hadi ara bitti, beni etüt sınıfına bırakır mısın hatta sen de gel beraber girelim dedi. ben de olmaz işim var dedim. o da şakayla karışık "gelmezsen nikimsi gay arkadaşlar" diye sınıfta dedikodu çıkarırım dedi. ben ise sadece gülümsedim işim var oraya yetişmem lazım dedim ve gittim. bana o an o cümleyi kurduğunda "istediğini istediğin kişiye söyleyebilirsin, ben zaten eşcinselim, herkese tek tek söylemenin zorluğunu senin sayende atlatmış olurum" diyemedim ya sözlük, o kadar içime oturdu ki anlatamam!!
bu aralar can sıkıntısından mıdır bilmiyorum kendimi truman show'da gibi hissediyorum. olamaz mı olabilir. yürürken filan insanlara bakıyorum açık yakalayabilmek için. iyi oynuyorlar yalnız. geçen kameralardan birini tam buldum dedim binanın güvenlik kamerası çıktı. koşarak uzaklaştım. yağmur yağdığı zaman koşuyorum. her yere yağıyor mu acaba diye. daha bu konuda da bir ilerleme kaydedemedim. prodüksiyon sağlam. arada çevreme aktör bakışı fırlatmayı da ihmal etmiyorum. banyo ve tuvaletlere kamera koymamışlardır umarım. sonuçta bir gün program biter insan içine çıkmak zorunda kalırım g*tlü mötlü resimlerim dolaşmasın orda burda. bide bazen ani masturubasyon kararlarım oluyor. yönetmene zor anlar yaşatıyorum galiba. eğer bunu okuyorsan yönetmen bilgisayarda gizli sekme açmışsam hazır ol reklamlara girmeye. hangi kanalda yayınlanıyor acaba? flash tv muhtemel.
hoşlandığım kişiyle ilk buluşmamızda arkadaşının evine gidip hep beraber vakit geçirecektik. her kırmızı şarap içtiğimde kusarım. o gün de şarap içmeye karar verdik. eve geldik ve içmeye başladık. ev küçücüktü ve tuvalet evin salonundan sürgülü tahta bi kapıyla ayrılıyordu. ikinci şişe de biterken herkes mayışmış ve kulağını müziğe vermişti. ben de öyleydim ta ki karnımdan boğazıma doğru çıkan sıvıyı hissedene kadar. hızlıca yerimden kalktım ve tuvalete koştum. tam tuvalete girdim sürgülü kapıyı kapatıyordum ki bi baktım içtiğim tüm şarap tahta kapının üstünde ve aşağı doğru akıyor. evet içimdeki şarabı 2 saniye daha tutamamıştım ve çocuğun tahta kapısında cinayet işlemiş gibiydim. kapının her yeri kıpkırmızıydı ve tahta resmen tüm şarabı içine çekmişti. ne yapacağım nasıl temizleyeceğim derken hoşlandığım kişi iyi misin diyerek yanıma geldi ben de onu içeri aldım. kapıya baktı, bana baktı, ben ona baktım ve anırarak gülmeye başladık. evden çıkarken çocuğa kapısının ne halde olduğundan hiç bahsetmedik. muhtemelen kusmuk lekesi hala o kapıda. eğer bunu okursan, sürgülü tahta kapına kustuğum için çok üzgün olduğumu bilmeni istiyorum.
çalştığım firmanın müşterilerinden biri geldi. adam
utra hiber fiber extra full artı full yakışıklı bişey. bakarken bile orgazm olabileceğiniz bir model. allahım o kollar, o pantolondan fırlayan bulge, o kalın bacaklar, o dudaklar oooffff.... neyse prova için showroom a gitmek üzre hazırlanırken kupadaki kahveyi de hüpleteyim de soğmasın dedim. demez olaydım. aceleyle içtiğim kahvenin yarısını beyaz t-shitüme boca ettim. günümü bok ettim.
gitmek istiyorum ve bu ergenliğimden değil.
sevdiği her şeyi kaybetmiş
cercei gibi hissediyorum kendimi. elimde şarap, dudaklarımda arzu, sana bakan bir çift göz ben olayım sevgilim.

yıllardır oynadığım bir oyun var. şirket toplantılarında çok sıkılınca, toplantıdaki adamları tek tek gözden geçirip, hangisiyle yatardım, hangisiyle yatmazdım diye kararlar vermek. sonra da yatabileceklerim arasında sıralama yapmak, nasıl vücutları vardır acaba diye tahminde bulunmak falan. yani sıkıcı bir şirket toplantısında çoğu kişinin yaptığı bir aktivite olabilir bu.
bunu bugün iki yakın arkadaşımla oturduktan sonra, arabada eve geri dönerken yaptım ilk defa. ikisi de çok çekici gelen tipler zaten, karar vermekte zorlandım bayağı. en sonunda yüz olarak bu, vücut olarak bu, öpüşmekte bu, sikişte bu diye kararlar verdim salak salak. düşüncesi bile azdırdı ama, yalan değil. hetero arkadaşlarıma sulanmak adetim değildir ama arada fantezilerini kurmuyor değilim.
bir dönem hoşlandığım ama açılamadığım bir platoniğim vardı, hiç söylemedim tabi öyle kapandı gitti. aradan bir yıl geçti ve tesadüfi sekilde yollarımız kesişti. meğer o da benden hoşlanıyormuş. 3 ay yazıştık ve bir araya geldik. birlikteyken öylesine dünyayı siklemiyorduk ki biz dışında her şey teferruat geliyordu. akşamları iş çıkışı buluşuyor yumurta tokuşturmaca, ps 2 oynuyor her şeyi birlikte yapıyorduk. karlı bir havada 4 saat yürüyüp sabaha kadar birbirimizi ısıtmak için hiç uyanmamıştık mesela. sonra bu adam bir anda kayboldu yok oldu gitti. madem sevmiyordu neden yatmıştı benle neden sevişmişti, neden koynuma sokulup sakalına kadar öpmeye izin vermişti asla anlamam, asla anlayamam. ne garip ya tuhaf işler bunlar.
kütüğüm kırıkkale. ne kadar seksi olabilirim ki?
vasat sevilmektense hiç sevilmemek en güzeli.
alttaki yazara soracaklarım var başlığından nefret ediyorum. aslında başlıktan da değil de ben tam son sorulan soruyu cevaplayıp, alttaki yazara sorulacak soruyu bulduğum anda başlığa girilen entryden nefret ediyorum. işin yoksa yeni cevap yaz. ve bunu yaparken "yine benden önce soruyu cevaplayan olur mu?" paniği yaşa...
hevesim kursağımda yer etti benim. yadırgamıyor da yerini maşallah pek bir keyfi yerinde..