ayı sözlük itiraf

  • /
  • 181
an itibariyle birkaç yazar bursa'da arap şükrü'de küçük çaplı bir rakı balık zirvesi yapmaktadır. bunu duyurarak üstümden sorumluluğu atmak istiyorum. şirret yazar potter'ın iş güzarlığıdır. bursa'da olan yazarlar varsa gelirse masaya şenlik katar. kapanışa kadar burdayız bence!
887. itirafı çok geç okudum. mutsuzum. balıkçı reşat'ta gerçekleşti ise daha da mutsuzum.
her kestiğim çocuk ülkücü çıkıyor sözlük yeter artık bıktım.
"aaarrgh sanırım aşık oldum" diye döndüm sınavdan bugün, çocukla aynı sınıftaydık soyadını peçeteye bile yazdım eve gidince bakarım diye. bir de ne göreyim "ırkımın turan ülküsü!" yazmış ünlemli ünlemli. o sarı saçlar mavi gözler kesişmeler gülüşmeler film şeridi gibi gözümün önünden geçti ve "bitch, no" diyerek elimin tersiyle ittim mürvetimi.
utanarak sıkılarak söylüyorum ki
selahattin demirtaş ve cüneyt özdemir i acayip ve hat safhada sexi , karizmatik , çekici buluyorum.
pazartesilerden salılardan ve çarşambalardan nefret ediyorum sözlük.....
bütün dünya insanlarını (en azından şöyle 4 milyarını falan) acısız bir şekilde öldürüp, hayvanlara daha geniş bir yaşam alanı sunmak içim planlar yapıyorum. bu konuda fikirlerinizi ve yardımlarınızı bekliyorum.

not: ciddiyim.

sloganım (bkz: zehirli elma)
kişisel bir itiraf değildir, bir fotoğrafın sırrını taşımanın ağırlığı bu..

mutluluk yanımdaydı, hemen yanıbaşımdaydı. fakat karşımda, içinde bulunduğum andan daha güzel bir görüntü vardı. o saniye zamanı dondurup onları seyredip bu anı bencilce kendime saklamak isterdim, ama bencillik çoğalamazdı, bulaşıcı değildi. an, donup kalmalı diye içimden diledim. fotoğrafın gücü, tüm piksellerin birleşimi ile dondu ve kaldı. işte ben de donup kalmıştım.

fotoğrafın bir sırrı vardı artık benimle paylaştığı..
renkler, konstrast, ambiyans, sessizlik, günahın bakışlara çarpan çağrısı, son bir tutunma isteği; tüm o kaygılı geçmişten sonra. bakışlarını yakaladığım adam, sessizce konuşuyordu. sadece ben mi duyuyordum onu? sürekli kafamın içinde tekrarlanıyordu söyledikleri;

“beni gör!”, “umudumu yakala bakışlarımda”
“elimi tut!”, “tekrardan yürümeyi öğret öğretemeyenlere inat”
“adımı seslen bana!”, “çocukluğumda bıraktığım hayallerimi anımsat”

fotoğraf konuştukça içinde ben gömüldüm, ben utandım, ben isyan ettim, ben tuttum gözyaşlarımı.. isyan ettim, ey aşk yalvarırım bu anı bozma, ne olur tüm sille hafriyat bu an’a şahit olsun, olsun ki; aşk’ın gözlere değen manasını mecnun’dan beri oyuncak edenler, ayaklar altına alınan güzelliğin, nasıl da çirkinleştirildiğini görsünler.
lys'de iyi sıçtım öyle böyle değil
gece gece oturdum düşündüm. hani insanın kendiyle yüzleştiği zaman aralığı derler.
şimdi şurda kime sorsak, büyük çoğunluk yalnız, mutsuz ve ilişkisizlikten yana derdi var. buna ben de dahilim. madem bu kadar depresif dolu fikirlere bürünüğüz niçin iki yakınan kişi birlikte mutlu bir hayat süremiyor? neden olmasın? ya kişinin kendi egosu, ya da karşıdan beklediği anlamsız bir adım. sırf bu yüzden kendimizi yalnızlığa tutsak ediyoruz. karşımıza hayallerimizde kurduğumuz tip veya karakterin çıkması olanaksıza yakın. bunlar çok güzel düşünceler olabilir bizler için ama karşına çıkacak kişiyi hiçe sayacak kadar da bencilce bir düşünce. fiziksel olarak dibini düşüren insan karakteriyle seni dibe batırabilir, veya tam tersi. bırak her insanı tanımaya çalış, seni - beni biz yapacak cinsten bir ruha sahipseniz, kim umursar beyaz atlı prensi? işin acı kısmı da bilincinde olup hâlâ aynı hareketlere kusursuzca devam etmek... kendimizi bir tık aşabilsek iki mutsuz insanın mükemmel hayatına şahit olacağız zaten.
şöyle eksiksiz bir huzur istiyoruz. turşu suyuna baklava batırmak gibi bir şey. eksiksiz huzur olmasın. tartışma olmadan birbirini tanıyamazsın. maksat o tartışmayı hemen bir sona getirmek değil, yeni bir başlangıca dönüştürmek.
bildiğin aldatılmışım. inanmak istemedim buna, yapmaz dedim yapmış.
eski itiraf entrylerini okuyorum da sözlük, ne kaliteli itiraflar ve iç dökmeler varmış bu başlıkta. otur mutsuzken oku yani kişisel gelişim kitabı gibi bu başlık.
neyse bunu dedikten sonra bir de ben dökeyim içimi.
iki gün sonra son üniversite sınavım var, kurtulacağım için mutluyum bir bakıma. ama önümdeki belirsizlik rahatsız ediyor beni. evet eli yüzü düzgün bir yere gireceğim gibi ama son zamanlarda pişman oluyorum biraz derece yapabileceğim bir ygs sıralamam varken pek kasmadığım için. ha şu an da kasmıyorum mesela burada entry giriyorum.
belirsizlik okul dışında kendimle de alakalı aslında. şu an olabildiğince açığım mesela, google'a arvellian yazınca yedinci sırada ayı sözlük çıkıyormuş ablam söyledi. ama üniversitede ne yapacağımı hiç kestiremiyorum. şu anki çevrem o kadar güvenilir ki yeni girdiğim ortamlarda tekrar nasıl eski halime döneceğim bilmiyorum. "açık olacağım ben, biri 'sen ne tip kızlardan hoşlanırsın?' diye sorduğunda 'kızlardan hoşlanmıyorum ben' diyeceğim" diye kuruyorum kafamda. ideal olan bu zaten benim için. ama ürkmüyorum desem yalan olur herhalde.
bir şey daha, insanlardan kendi kafamda hoşlanmaktan bıktım sözlük. taşaklı bir insan olup "seni tanımak isterdim" diye mesaj atabilmeyi çok isterdim mesela. yapamamamda yaşımın küçüklüğü de bir etken sanırım.
beş yıl önce doğmayı o kadar isterdim ki...
sitenin yavaşlığı yüzünden soğuyorum yazmaktan,içimden gelmiyor,yazasım kaçıyor.
buradaki birkaç elaman ne içiyorsa ben de ondan istiyorum sözlük. derdimin kimin ne söylediği, kiminle ne yaptığı, kimin kime laflar yedirdiği olsun istiyorum bi tek. sonra böyle gözlerim açılıveriyor. troller sizi.
canım benim ben ego mu seninle vakit geçirdiğim zaman dilimin de kaldırırken senin tam aksini yapman çok nahoş bir durum zeki olduğumu/olduğunu belirtiyor sun/um ama artık senden hoşlanmıyorum sadece hakkında yaptığım varsayımların doğrulunu onaylamak kendimi haklı çıkarmak adına seninle vakit geçiriyorum biz ayrı lamayız
vücudumda çok fazla kıl var ve onları sevmiyorum. az da göbek var. şu an lazer epilasyona ayıracak ne zaman, ne para, ne cesaretim var. acaba bear ayağına mı yatsam diye ciddi ciddi düşonüyorum sözlük.
beynimin içinde filler sikişiyor. mide guruldaması sesleri olur ya, o sesler benim beynimden geliyor. çiğ balık da yemedim oysaki, ne yedim de böyle oldu aceba. korkuyörum.
yaz tatilimi sigara ve kahve ikilisi ile geçirmek istemiyorum artık ya. bi kaç planım vardı onları gerçekleştirdim ancak çok kısa sürdü gibi. growlr açayım dedim tabii ki gevşek muhabbetlerle iç içe oldum o ayrı bi vaka. iki gündür üst üste dolmalık biber yapıp yiyiyorum. periscope açıp insanlara tarot bakıyorum. çılgın bi boşluğa düştüm. yemek bloğu açmaya niyetlenmeden beni tutun brolar...
normalde çocukları çokça seven bir insanım onlarla ilgilenir, oynar, bin bir türlü şebeklik yaparım ama şu an bunları yapmak istemiyorum. ders çalışmak istiyorum. kpss'ye çok az kaldı ne çalışsam kardır tek düşüncem bu. ama başımdaki 3 çocukla bunu yapamıyorum!! daha önce akrabalarımızı çocuklarıyla ilgilenme konusunda nasıl tatmin etmişsem şu an hepsi çocuklarını bana bıraktı ve salonda kahkalar eşliğinde dedikodu yapıyor. biraz daha direnicem olmadı salona çıkıp "shut the fuck up bitches and take care your children" dicem. (ingilizce konuşursam ne dediğimi anlamazlar, ben de rahatlarım) *


teletubies'lere şu şarkıyla bi klip hazırlamak istiyorum. oysa teletubies bile izlemem ama tam o program tadında bir şarkı.
sıkılıyorum sözlük sıkılıyorum 15 yıldır finans sektörünün içindeyim ama bu sürede eğitimini aldığım italyan mutfağı yada televizyonculuk yapmak istiyorum ama yaş oldu 38 nasıl yaparım nereden başlarım bilemiyorum. bilsem cesaret edebilirmiyim onu da bilmiyorum.
  • /
  • 181