iş/okul çıkışı yapılabilecek en iyi eylemdir. gün boyu yorulan bedeni ve zihni dinlendirir. uyumadan önce ''rüya mı görüyorum acaba'' dedirtecek kadar güzel bir sevişme olduysa tadından yenmez. tabi öpülerek uyandırılmak da başka güzel bir yönüdür. ruha bedene faydaları saymakla bitmez. birkaç günde bir tekrarlanmalıdır.
çok doğru bir tespit. dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanan, hayata bakışı; çevresindeki birkaç insandan yola çıkarak oluşmuş bir yüzeysellikten ibaret olan insandan ne hayır gelir. kendisine hayrı yok ki insana, insanlığa ne hayrı dokunacak. asalak gibi yaşamayı sever. bir sevgili!!! bulup onun sırtından geçinir. böyle bir hayatın kime ne faydası olabilir?
hayata dair kaygısı, elle tutulur bir başarısı olmayan, olamayan, varlığını sadece cinselliğinde bulan, kendisini asla başka bir şekilde var edemeyen zavallı yaratıklar güruhu.
ilginç ve karmaşık bir durum. güzel ülkemde suçluların değil de suçsuzların polisten, adliyeden korkması gibi bir şey. aldatan değil de aldatılan acı çekiyor nedense. çünkü 'erdem sadece isim ya da soy isim olmuş. ayrıca yalancı konusunda olduğu gibi bir paradoks var aldatma/aldatılma durumunda. kimin aldattığını bilemeyiz asla. çünkü o, eyleminin hakkını vererek hiçbir iz bırakmadan yapmıştır yapacağını. biz bizi aldatmayı beceremeyene kızarız. halbu ki, aldatan gözümüze sokarak ya da yeterince gizleyemeden yapıyorsa ya çok seviyordur ya da aptaldır. her iki sıfatın sahibine de kızmamak aksine acımak gerekir.
aslında bunlar laf salatası. işin özü bizi aldatanın insan olması. yani yine insan yine insan. dünyanın herhangi bir zamanında herhangi bir mekanında bir insanın yaptığı herhangi bir eylem, insan olması hasebiyle diğer insanların potansiyelinde de mevcuttur. yekdiğerinin o eylemi yapmamasının sebebi yaşanan dönem, kültür gibi şeylerle ilintilidir. aldatmanın bu kadar yaygın olduğu ve artık aldatmanın 'hata olarak değerlendirildiği bir dönemde bu eylemi bu kadar da garipsememek gerekir.
muhterem kariun! bunları mezhebimin genişliğinden söylemiyorum. az da olsa insan denen canlı cinsi hakkında fikrim olduğunu düşündüğüm için söylüyorum. her ne kadar 'kollarında güven içinde uyuyabileceğim birisi olsun düşüncesinde olsak da gerçeğin maalesef böyle olmadığını kabullenerek söylüyorum.
içinde bizlerinde olduğu milyarlarca insan dinle, siyasetle, kültürle aldatılıyor. fakat hepimiz birden aldatıldığımız için bu durum sorun teşkil etmiyor. sürü psikolojisiyle aldatılmaya devam ediyoruz. ama aldatılan kişi sadece kendimiz olduğumuzda bunu kaldıramıyoruz. çünkü yalnızlığın çıplak ve soğuk tokadı akşediyor suratımıza. yalnızız ve yalnız olduğumuzu kabullenmiyoruz. bu gerçeği kabullendiğimiz de aldatılmak; korkunçluğunu ve katlanılamazlığını yitiriyor. bunun yolu da muhatabımızın insan olduğunu ve insanın o kadar da güvenilebilecek bir canlı olmadığını bilmekten geçiyor. siz şimdi 'siktir ulan! güven olmazsa aşk olur mu? diye sorabilirsiniz. ona cevabım da 'zaten aşk olmuyor olur. imdi aşk denilen duyguyu başkalarından öğreniliyor diğer tüm öğrenilmişliklerimiz gibi. içinde kelebekle uçuşuyorsa aşıksın diyorlar biz de inanıyoruz ve kendimizi aşka değil aşık olduğumuzu sandığımız kişiye bırakıyoruz. o da genelde ağzımıza 'telaffuz etmekten imtina edeceğim şeyler bırakıyor.
eğer aşık olsaydık aldatılan böyle acı çekmezdik. duyulan acının sebebi ön kabullü ve anlaşmalı ilişkide anlaşmanın dışına çıkılmış olmasıdır. aşk karşılıksız sevmek değil miydi? neden aşık olduğun kişinin genel kabul içinde kalmasını bekliyorsun? ben onun için şunları yaptım ama bak o ne yaptı? böyle düşünüyorsan onun için değil kendin için yapmışsın zaten. bunları yapayım da o da anlaşmanın şartlarına uysun beni aldatmasın demişsin. aldattığı halde kızmıyorsan ve bunu insanlığına veriyorsan işte o zaman ayakları yere basan birisi olmuşsun ve insan neden laneti anlamışsın demektir.
varsın aldatsın. fani şeyler bunlar. çok takılmamak gerek.
siyasi görüşlerine katılmasam da şiirlerine taptığım şair. başlığı bile ayrı bir şiir olan şu şiirine ne denebilir ki?
kısa pantolon, paslı çakı, dizde kabuk bağlamış yara
kısa çakı, paslı pantolon, gözde yarası kalmış kabuk
nazlan
sitem et
kırıl bana
beni geç vakit
tek başıma suya yolla
bağçede yüzünü öteye çevir
güle hayret ediyormuş gibi yap
gülümseyerek konuş da başkalarıyla
somurt, avluda sadece ikimiz kalınca
kızıp en evecen adımlarınla üst kata çık
en sevdiğim çiçeğin saksısı kaysın elinden
derinleşsin ben içerledikçe ruhumdaki sakarlık
yamru bastım iş değildi hâke çakılmak bayırdan
dağ sıradağdı hangi haşin belden yol veresi
gece hep süzüldü yukardan lâkayt kehkeşân
altımda hep beni yutmaya çağladı nehir
yetişir hecelemen sök beni bir kere
en zoruma gideni yap hengâme getir
çel beni tökezlet tuttur çitlere
ahla istida edecek ahvâl değil
kim bana kıymazsan bilebilir
dünya dedikleri samut küp
acılar tınladıkça bende
hep seni seslendirir.
2013 yılının temmuz ayının başlarında kısa bir süre istanbul'da bulunmam gerekti. ilk gün arkadaşımla uzun süre beyoğlu sokaklarında gezdikten sonra galata kulesinin karşısında bir çayevine oturduk. ben sırtım kuleye dönük oturuyordum. arkadan hafif bir müzik sesi geliyordu. arkadaşımla gelip geçen dem'ler üzerine konuşuymaya başlamıştık. o sırada linkdeki kayıt yapılıyormuş. tesadüfen de olsa canlı dinleme fırsatı bulmuştuk. gel de sevme bu şehri. bana istanbul'u ve o bir kaç günü hatırlatan enfes gruptur.
yanlış hatırlamıyorsam bahadır baruter bir karikatüründe bu soruna çözüm bulmuştu. bara girmeye çalışan iki hetero kapıdaki badigardı 'biz eşcinsel çiftiz' diye ikna etmeye çalışıyordu. badigard da elindeki kocaman vibratörü gösterip 'hanginiz pasifse şunu götüne soksun da anlayalım' diyordu. (böyle anlatınca hiç komik olmadı ama linki bulamadım.)
özgürce verebildiğimiz tek karar. tüm dini, toplumsal baskılara rağmen benin ben olarak yapabileceği tek davranış. hep isterim ölüm şeklime, zamanına kendim karar vermeyi. umarım bir gün o kadar özgür ve cesur olurum
korkaklık. intihar etmekten korktuğum gibi korkuyorum sigarayı da bırakmaktan. zaten günü geldiğinde ikisini de bırakmış olacağım. aceleye gerek yok. yaşamanın dayanılmaz hafifliğine katlanırım bir süre dahaki görmediğim, tadmadığım acı, endişe, korku kalmasın.
gitmemiş olanların fikir edinebilmesi için mekanı ve ortamı kırık dökük de olsa anlatmaya çalışayım. burası blog değil sözlük diyenler rahatlıkla eksileyebilirler.
öncelikle buraya hamam denilmesinin tek sebebi kapısında hamam yazıyor olması. bildiğimiz hamamlar gibi temizlenmek için değil kirlenmek için gidilesi bir hamam.
şu yaşıma geldim (ifade doğrumu bilmiyorum) gay hamama gitmiş değilim. daha doğrusu birkaç gün öncesine kadar gitmiş değildim. senenin ilk gününü hamam sefası ile süslemek amacı ile mezkür hamamın gediklisi diyebileceğim bir arkadaşımın rehberliğinde gittim.
kapıdan girişle başlamak gerekirse; hamamın müdavimi olan arkadaşımla ahşap kapıdan içeri hamam mimarisinde soğukluk denilen mekâna girdik. burada çay sigara içen peştamalli ve dolap, kabin sırasının kendilerine gelmesini bekleyen giyinik insanlar vardı. yoğunluğu buradan anlayabilirsiniz. biz de sigara yakıp beklemeye başladık. ilk izlenimim peştamalini ikiye katlayıp onu da ''düşük bel'' olarak giymiş, müşteri arar edasında şuh kahkahalar atan birkaç çocuğun dışında gey hamamda olduğumu düşündürecek bir durum söz konusu değil. görevliler sıranın bizde olduğunu söyleyerek kapıları bu salona açılan kabinlerden birisinin anahtarını verdi bize. kabinler sadece girişte yok. üst katta da yan yana sıralanmış bir şekilde birçok oda var. biz kabinde soyunup elimize verilen peştamalleri giydik. tekrar, sözünü ettiğim salondan geçerek küçük bir kapıdan ılıklık bölümüne geçtik. burası soğukluk denilen kısımdan biraz farklı. salondan, küçük odalara ulaşımı sağlayan koridor gibi bir yer. burada insanlar daha samimi. yani mekanın ismi gibi artık ılıklaşmış ilişkiler görülebiliyor. ama yine de çok fazla bir hareketlilik yok. sarılan, küçük öpücüklerle idare eden şahıslar öylesine ayakta bekliyorlar. sanırım sıcaklık ya da saunadan çıkan insanlar biraz rahatlamak için burada bekliyorlar. bu kısım o kadar kalabalık ki birilerine sürtünmeden adım atmak mümkün değil. soğukluk kısmına açılan küçük kapıyı açmak için bile bir sürü insan sağa sola çekilmek zorunda kalıyor. bu kısmın hemen sağ tarafında iki adat alaturka tuvalet var. ikimiz de önce tuvaletlere girdik. ben sağdakine girdim ama daha kapıyı kapayamadan geri çıktım. çünkü tuvalet çok pisti ve musluk çalışmıyordu. a dostlar ben hijyen delisi birisi değilim. doksanlı yıllarda kredi yurtlar kurumuna bağlı yurtlarda gocunmadan yaşamış birisiyim. şimdi o yurtların durumu nedir bilmiyorum ama o yıllarda o yurtlarda kalanlar anlamıştır demek istediğimi. hamamdaki tuvalete pis demek pis kavramına hakaret olur. eğer titiz birisi iseniz o görüntü karşısında direk kusabilirsiniz. kokuyu söylemiyorum bile. arkadaşıma sorduğumda onun girdiği diğer tuvaletin normal olduğunu söyledi. musluğu da çalışıyormuş. tuvalet tecrübesinden sonra ben direk hamamı terk etmek istedim ama hem arkadaşımı ısrarla gitmeye ikna etmemden hem de lanet olası meraktan dolayı gitmedim bir yere. sonra yine bir kapılan geçerek bir önceki gibi bir mekana girdik. birkaç kapı açılıyor buraya ve oturmak için plastik kanepeler var. sağ taraftaki iki kapı yıkanma bölümüne açılıyor. bu iki kapıdan soldaki ortada göbek taşı olan bildiğimiz hamam. kurnaların etrafında müşteriler yıkanıyor. yıkanma derken öyle haldur huldur yıkanma gelmesin aklınıza. plastik taslardan üzerlerine su döküyorlar sadece. yahu saatlerce durdum içerde bir tane sabunlu, köpüklü birisini göremedim. tamam ne istiyorsanız yapın da sonuçta burası hamam. işinizi bitirince bari vücut terini atmak, içerdeki o iğrenç kokudan kurtulmak için bir sabun kullanın. param olsa o hamamın karşısına of hamam açarım. orada kirlenenler gelip benim hamamda temizlensin diye. neyse efem boş bir kurna bulup iki yanına oturduk. tiplerin çoğu, çaldığı atı kapıya bağlayıp içeri girmiş gibi. nerde at hırsızı var bu hamam toplanmış. at hırsızı pazarı gibi bir yer işte. işin kötü tarafı bunlar kendilerini çok seksi zannettiklerinden dolayı havaları da bambaşka. çoğu kişi kasıtlı olarak bacaklarını açıp oturduğu için her boy ve tipte inik penis görebilirsiniz. az da olsa yabancılar bulunduğu için sünnetsi penis de görebilirsiniz. çift gelenler muhabbet ederken tekler genelde birbirlerini kesiyorlar. burada da çok hareketlilik yok. sadece kaçamak öpüşmeler var. biz de biraz su dökündükten sonra hamamı keşfe çıktık rehberimin öncülüğünde. yıkanma bölümüne geçen iki kapıdan söz etmiştim. soldakini anlattım sağdaki de ona benzer bir yer ama küçük göbek taşı falan yok ve çoğu kurnanın suyu akmıyor. bu bölüme açılan bir başka kapı da karanlık odanın kapısı. burası 3x3 büyüklüğünde olduğunu tahmin ettiğim küçük ve adı üstünde karanlık bir oda. kapı aralığından içeri girmek çok zor. hamamın diğer bölümlerindeki kalabalıkla eşdeğer bir kalabalık var bu küçük odada. kapıda biraz bekleyip çıkan birkaç kişinin yerine girmeye çalışanlarla beraber girdim. tabi girdim derken odanın ortasına ilerlediğim anlaşılmasın. kapı aralığının olduğu yere kadar ancak bir adım ilerleyebildim. sonra böyle böyle birkaç adım daha atarak odanın içini görebileceğim bir yere kadar ilerledim. tabi buradaki koku bambaşkaydı. yani kapıdan dışarı yayılacak kadar kesif bir koku var. o kadar insanın ter ve meni kokusu. kokunun ağırlığını anlatmam mümkün değil. o kadar grup seks yaptım ama böyle kokan bir ortam görmedim. içeride kimin eli kimin cebinde belli değil. oturanlar peştamalin altından ya da peştemali çıkarmış olarak mastürbasyon yapıyor. bazıları oral seks yaptırıyor bazıları diz çökmüş oral seks yapan kişinin kalçalarını, vücudunu okşuyor bazıları da birbirlerini iterek oral seks yapan kişinin içine girmeye çalışıyor. yani ne olduğu tamamen muamma. ayakta duranlar öpüşüyor birbirlerini okşuyor. ben sadece izlemeye ne olup bittiğini yerinde görmeye gelmiş olmama rağmen kaç kişinin tacizine maruz kaldım bilmiyorum. bir el göğüs kıllarımı okşuyor, onu uzaklaştırmaya çalışırken bir el penisime uzanıyor, o esnada başka bir el peştemalin altından testislerimle oynuyor, bir başka el kalçalarımın üzerinde geziniyor. feminen narin yapılı akça pakça birisi değilim. bildiğin ayıyım. kıllı bıyıklı göbekli vs. buna rağmen kaç kişi beni okşadı bilmiyorum. sonra arkadaşım da geldi karanlık odaya. ben de çiftiz görüntüsü vermek için ona sarıldım. arkadaşım benim aksime genç ve akça pakça biri. onun başına gelenleri siz anlayın artık. tabi o, hamamın müdavimi olduğu için çok daha rahat ve sakin tepkiler verdi.
içeride bu hengame devam ederken kapıdan bir ses duyuldu. 'dolmuş kuyruğu mu bu, yoksa sucuk ekmek mi dağıyorlar? bunu söyleyen kişi 'hala dedikleri bir adam. sanırım hamamın gullümcüsü o hala. ortama biraz daha baktıktan sonra arkadaşın yönlendirmesiyle saunaya yollandık. tabi karanlık odadan, götten baştan vazgeçmiş bir şekilde, 'sikmeseler bari temennisiyle çıktım karanlık odadan. saunaya ılıklık bölümünden geçiliyor. hamamdan çıkışa göre sağa dönüyorsunuz koridorun sonundan sola dönünce yine karşılıklı iki plastik kanepenin olduğu bir bölüm var. bu bölümün sonunda ise siyah cam kaplı küçük bir oda var. işte orası sauna. sauna normal sauna. içerisi çok sıcak, ağaç sedirler vs. burada da kimi peştamalin üzerinden penisini okşuyor kimi çıkarmış mastürbasyon yapıyor birbirlerine kaçamak bakışlar atarak. biz girdiğimizde bir kişi oral seks yapıyordu. adamın birisi ayakta sedirin üzerinde duruyor, diğeri de bir alt basamağa oturmuş abartılı sesler çıkartarak oral yapıyordu. diğerleri de bunları izliyordu. bu durum nasıl gelişti bilmiyorum. biz girdiğimizde içerideki ortam buydu. biz de oturduk terliyoruz ama o dediğim abartılı sesler çıktıkça oral seksi izliyoruz. ama inanın bakmamak imkansız. yarım metre önünde oral seks yapılıyor garip sesler eşliğinde.(bu arada elemanın çok kötü yapıyordu oral seksi). bu 'corp, cuppp sesleri arasında adam boşaldı. tabi oral yapanın ağzına boşaldı. o da ağzındaki meniyi saunanın içine tükürdü. oral yaptıran geğirerek, tükürerek çıktı saunadan. diğeri sağına soluna bakınırken benim arkadaşı kestirdi gözüne. ona yanaşıp okşamak istedi ama arkadaşım reddetti. bu esnada arkadaşımın diğer tarafındaki adam arkadaşımın bacaklarını okşamaya başladı. bu adam karanlık adada da arkadaşıma sarkmıştı. sadece okşayarak değil avuçlayarak, mıncıklayarak, öpüşmeye çalışarak arkadaşıma halleniyordu. yani aynı adam arkadaşımı takip etmiş. sanırım benden çekindiğinden dolayı arkadaşım kimseyle bir şey yapmadı. benim hamama gitmemin asıl sebebi onun anlattığı bir hamam macerasıydı. şimdi efendim arkadaşım kişisi önceden netten tanıştığı birisiyle hamamda karşılaşıyor. adam buna masaj teklifi yapıyor ve masaj odasına götürüyor. masaj odasında kapıyı kilitleyip masaj yapıyor sonrasında da bizimkini afedersiniz iyice bir sikiyor. ama benim böyle bir tecrübem olmadı. baş başa sevişilecek bir tek yer masaj odası o da kalabalıktan dolayı devamlı doluydu. istemem yan cebime koy gibi olacak ama bu kadar eleştirdiğim hamamda 4 saat vakit geçirmişiz. inanın saate bakmasam yarım saat durup çıktık derdim. yaşananlardan rahatsız değilim. sonuçta aşağı yukarı böyle bir yer bekliyordum zaten. gitmeden önce çok çekici geliyordu ama gidip gördükten sonra bir daha gideceğimi düşünmüyorum. sevişen sevişsin, kendini pazarlamak için poposunun yarısı dışarıda gezen tipler müşteri arasın beni ilgilendirmez ama gerçekten o koku, pislik ve bitmeyen tacizler çok rahatsız edici.
firuzağa hamamı aşağı yukarı böyle bir yer. tek güzel şey çalışanların samimi ve özenli davranışı. ben çok kaba insanlardır diye düşünürken aksine çok nazik ve ilgili kişilerle karşılaştım. ücret olarak ise kişi başı 25 tl. tabi bunu temizlenmek için değil o ortamda bulunmak için veriyorsunuz. yoksa hamamın temizlikle hiç alakası yok. ankarada 40 liraya içtiğimiz şarabı 190 liraya 'ikram eden gey sikme mekanlarından biri değil. hiç gitmeyip de gitmek isteyen arkadaşlar, mutlaka önceden gitmiş bir arkadaşıyla, koku, pislik, taciz gibi olumsuz şeylere hazırlıklı olarak gidin. hamamda da öyle çok hoş çocuk ya da karizmatik adam bulurum beklentisiyle gitmeyin. ben bir tanen eli yüzü düzgün bir çocuk gördüm o da biz girerken çıkıyordu. balamoz ve ayı seven arkadaşım ise bir tane adam beğendi. o adam da kimseyle ilgilenmeyen bir adamdı. sanırım gizli heteroydu.
lise aşkım. ilk ve tek aşkım. hasreti, özlemi, yangını hiç bitmeyen, her an zihnimde, her daim hayatımın tam merkezinde olan aşkım. yalanlarla, yalancılarla avunmuşuz ikimiz de yıllar boyu. şimdilerde tekrar bulduk birbirimizi. insanın bu yaşta eli ayağına dolaşır mı? sevgili denilen züppelerle ses tonunu kalınlaştırıp daha bir karizmatik olmaya çalışan bahtabakan ilk selamlaşmada tayyip'in diyarbakır mitingindeki gibi sesler çıkardı.
çok heyecanlıyım sözlük. yıllar sonra, yıllanmış bir aşkın kıyısında olmanın heyecanı bu.
hadi bakalım bahtımız açık olsun.
bu şarkı eşliğinde şarap içme dileklerimle.
hem utangaç, hem hevesli mektepli sevgililerdik
pek kırılgan pek acemi, bi söyler bin gülerdik
ah o yazlık sinemalar, kapı önü akşamları
saksıda son sardunyalar, avluda el yazmaları
ah ne kahraman ne cesur, ne güzel çocuklardık
her yeni günü ümitle nasıl kucaklardık
ah kaldırımlar biliyor, bi devir muhteşemdik
güz güneşinden hüzünlü, ilk yazdan şendik
hem utangaç, hem hevesli mektepli sevgililerdik
pek kırılgan pek acemi, bi söyler bin gülerdik
hem utangaç, hem hevesli mektepli sevgililerdik
pek kırılgan pek acemi, bi söyler bin gülerdik
o pürtelaş piyasalar, ilk sevda ilk gözyaşları
yolları hep gurbete bağlar, ah o gönül şarkıları
liseyi bitirdiğim yıl çıkan ışık doğudan yükselir albümünde yer alan sezen aksu şarkısı. benim ve bizim için en muhteşem şarkılardan birisidir. yıllar sonra karşılaşılan lise aşkıyla karşılaşıp beraber mırıldandığımız şarkı, şarkımız. lise aşkına tekrar kavuşmak insanın ruhunu biraz ergenleştiriyor sanırım. olsun hayatımın en muhteşem günlerinden birisini yaşadım dün. bu kadar da şımarayım artık :)
çok güzel bir diziydi. şimdi tekrar seyretmek istesem dayanabileceğimi sanmıyorum. mehmet aslantuğ'un karizması, ağırbaşlılığı, eşcinsel arkadaşıyla olan samimiyeti diziye ayrı bir hava katıyordu. eşcinsel arkadaş da bir kadın bir erkek dizisinde oynayan emre karayel'di.
gitmemiş olanların fikir edinebilmesi için mekanı ve ortamı kırık dökük de olsa anlatmaya çalışayım. burası blog değil sözlük diyenler rahatlıkla eksileyebilirler.
öncelikle buraya hamam denilmesinin tek sebebi kapısında hamam yazıyor olması. bildiğimiz hamamlar gibi temizlenmek için değil kirlenmek için gidilesi bir hamam.
şu yaşıma geldim (ifade doğrumu bilmiyorum) gay hamama gitmiş değilim. daha doğrusu birkaç gün öncesine kadar gitmiş değildim. senenin ilk gününü hamam sefası ile süslemek amacı ile mezkür hamamın gediklisi diyebileceğim bir arkadaşımın rehberliğinde gittim.
kapıdan girişle başlamak gerekirse; hamamın müdavimi olan arkadaşımla ahşap kapıdan içeri hamam mimarisinde soğukluk denilen mekâna girdik. burada çay sigara içen peştamalli ve dolap, kabin sırasının kendilerine gelmesini bekleyen giyinik insanlar vardı. yoğunluğu buradan anlayabilirsiniz. biz de sigara yakıp beklemeye başladık. ilk izlenimim peştamalini ikiye katlayıp onu da ''düşük bel'' olarak giymiş, müşteri arar edasında şuh kahkahalar atan birkaç çocuğun dışında gey hamamda olduğumu düşündürecek bir durum söz konusu değil. görevliler sıranın bizde olduğunu söyleyerek kapıları bu salona açılan kabinlerden birisinin anahtarını verdi bize. kabinler sadece girişte yok. üst katta da yan yana sıralanmış bir şekilde birçok oda var. biz kabinde soyunup elimize verilen peştamalleri giydik. tekrar, sözünü ettiğim salondan geçerek küçük bir kapıdan ılıklık bölümüne geçtik. burası soğukluk denilen kısımdan biraz farklı. salondan, küçük odalara ulaşımı sağlayan koridor gibi bir yer. burada insanlar daha samimi. yani mekanın ismi gibi artık ılıklaşmış ilişkiler görülebiliyor. ama yine de çok fazla bir hareketlilik yok. sarılan, küçük öpücüklerle idare eden şahıslar öylesine ayakta bekliyorlar. sanırım sıcaklık ya da saunadan çıkan insanlar biraz rahatlamak için burada bekliyorlar. bu kısım o kadar kalabalık ki birilerine sürtünmeden adım atmak mümkün değil. soğukluk kısmına açılan küçük kapıyı açmak için bile bir sürü insan sağa sola çekilmek zorunda kalıyor. bu kısmın hemen sağ tarafında iki adat alaturka tuvalet var. ikimiz de önce tuvaletlere girdik. ben sağdakine girdim ama daha kapıyı kapayamadan geri çıktım. çünkü tuvalet çok pisti ve musluk çalışmıyordu. a dostlar ben hijyen delisi birisi değilim. doksanlı yıllarda kredi yurtlar kurumuna bağlı yurtlarda gocunmadan yaşamış birisiyim. şimdi o yurtların durumu nedir bilmiyorum ama o yıllarda o yurtlarda kalanlar anlamıştır demek istediğimi. hamamdaki tuvalete pis demek pis kavramına hakaret olur. eğer titiz birisi iseniz o görüntü karşısında direk kusabilirsiniz. kokuyu söylemiyorum bile. arkadaşıma sorduğumda onun girdiği diğer tuvaletin normal olduğunu söyledi. musluğu da çalışıyormuş. tuvalet tecrübesinden sonra ben direk hamamı terk etmek istedim ama hem arkadaşımı ısrarla gitmeye ikna etmemden hem de lanet olası meraktan dolayı gitmedim bir yere. sonra yine bir kapılan geçerek bir önceki gibi bir mekana girdik. birkaç kapı açılıyor buraya ve oturmak için plastik kanepeler var. sağ taraftaki iki kapı yıkanma bölümüne açılıyor. bu iki kapıdan soldaki ortada göbek taşı olan bildiğimiz hamam. kurnaların etrafında müşteriler yıkanıyor. yıkanma derken öyle haldur huldur yıkanma gelmesin aklınıza. plastik taslardan üzerlerine su döküyorlar sadece. yahu saatlerce durdum içerde bir tane sabunlu, köpüklü birisini göremedim. tamam ne istiyorsanız yapın da sonuçta burası hamam. işinizi bitirince bari vücut terini atmak, içerdeki o iğrenç kokudan kurtulmak için bir sabun kullanın. param olsa o hamamın karşısına of hamam açarım. orada kirlenenler gelip benim hamamda temizlensin diye. neyse efem boş bir kurna bulup iki yanına oturduk. tiplerin çoğu, çaldığı atı kapıya bağlayıp içeri girmiş gibi. nerde at hırsızı var bu hamam toplanmış. at hırsızı pazarı gibi bir yer işte. işin kötü tarafı bunlar kendilerini çok seksi zannettiklerinden dolayı havaları da bambaşka. çoğu kişi kasıtlı olarak bacaklarını açıp oturduğu için her boy ve tipte inik penis görebilirsiniz. az da olsa yabancılar bulunduğu için sünnetsi penis de görebilirsiniz. çift gelenler muhabbet ederken tekler genelde birbirlerini kesiyorlar. burada da çok hareketlilik yok. sadece kaçamak öpüşmeler var. biz de biraz su dökündükten sonra hamamı keşfe çıktık rehberimin öncülüğünde. yıkanma bölümüne geçen iki kapıdan söz etmiştim. soldakini anlattım sağdaki de ona benzer bir yer ama küçük göbek taşı falan yok ve çoğu kurnanın suyu akmıyor. bu bölüme açılan bir başka kapı da karanlık odanın kapısı. burası 3x3 büyüklüğünde olduğunu tahmin ettiğim küçük ve adı üstünde karanlık bir oda. kapı aralığından içeri girmek çok zor. hamamın diğer bölümlerindeki kalabalıkla eşdeğer bir kalabalık var bu küçük odada. kapıda biraz bekleyip çıkan birkaç kişinin yerine girmeye çalışanlarla beraber girdim. tabi girdim derken odanın ortasına ilerlediğim anlaşılmasın. kapı aralığının olduğu yere kadar ancak bir adım ilerleyebildim. sonra böyle böyle birkaç adım daha atarak odanın içini görebileceğim bir yere kadar ilerledim. tabi buradaki koku bambaşkaydı. yani kapıdan dışarı yayılacak kadar kesif bir koku var. o kadar insanın ter ve meni kokusu. kokunun ağırlığını anlatmam mümkün değil. o kadar grup seks yaptım ama böyle kokan bir ortam görmedim. içeride kimin eli kimin cebinde belli değil. oturanlar peştamalin altından ya da peştemali çıkarmış olarak mastürbasyon yapıyor. bazıları oral seks yaptırıyor bazıları diz çökmüş oral seks yapan kişinin kalçalarını, vücudunu okşuyor bazıları da birbirlerini iterek oral seks yapan kişinin içine girmeye çalışıyor. yani ne olduğu tamamen muamma. ayakta duranlar öpüşüyor birbirlerini okşuyor. ben sadece izlemeye ne olup bittiğini yerinde görmeye gelmiş olmama rağmen kaç kişinin tacizine maruz kaldım bilmiyorum. bir el göğüs kıllarımı okşuyor, onu uzaklaştırmaya çalışırken bir el penisime uzanıyor, o esnada başka bir el peştemalin altından testislerimle oynuyor, bir başka el kalçalarımın üzerinde geziniyor. feminen narin yapılı akça pakça birisi değilim. bildiğin ayıyım. kıllı bıyıklı göbekli vs. buna rağmen kaç kişi beni okşadı bilmiyorum. sonra arkadaşım da geldi karanlık odaya. ben de çiftiz görüntüsü vermek için ona sarıldım. arkadaşım benim aksime genç ve akça pakça biri. onun başına gelenleri siz anlayın artık. tabi o, hamamın müdavimi olduğu için çok daha rahat ve sakin tepkiler verdi.
içeride bu hengame devam ederken kapıdan bir ses duyuldu. 'dolmuş kuyruğu mu bu, yoksa sucuk ekmek mi dağıyorlar? bunu söyleyen kişi 'hala dedikleri bir adam. sanırım hamamın gullümcüsü o hala. ortama biraz daha baktıktan sonra arkadaşın yönlendirmesiyle saunaya yollandık. tabi karanlık odadan, götten baştan vazgeçmiş bir şekilde, 'sikmeseler bari temennisiyle çıktım karanlık odadan. saunaya ılıklık bölümünden geçiliyor. hamamdan çıkışa göre sağa dönüyorsunuz koridorun sonundan sola dönünce yine karşılıklı iki plastik kanepenin olduğu bir bölüm var. bu bölümün sonunda ise siyah cam kaplı küçük bir oda var. işte orası sauna. sauna normal sauna. içerisi çok sıcak, ağaç sedirler vs. burada da kimi peştamalin üzerinden penisini okşuyor kimi çıkarmış mastürbasyon yapıyor birbirlerine kaçamak bakışlar atarak. biz girdiğimizde bir kişi oral seks yapıyordu. adamın birisi ayakta sedirin üzerinde duruyor, diğeri de bir alt basamağa oturmuş abartılı sesler çıkartarak oral yapıyordu. diğerleri de bunları izliyordu. bu durum nasıl gelişti bilmiyorum. biz girdiğimizde içerideki ortam buydu. biz de oturduk terliyoruz ama o dediğim abartılı sesler çıktıkça oral seksi izliyoruz. ama inanın bakmamak imkansız. yarım metre önünde oral seks yapılıyor garip sesler eşliğinde.(bu arada elemanın çok kötü yapıyordu oral seksi). bu 'corp, cuppp sesleri arasında adam boşaldı. tabi oral yapanın ağzına boşaldı. o da ağzındaki meniyi saunanın içine tükürdü. oral yaptıran geğirerek, tükürerek çıktı saunadan. diğeri sağına soluna bakınırken benim arkadaşı kestirdi gözüne. ona yanaşıp okşamak istedi ama arkadaşım reddetti. bu esnada arkadaşımın diğer tarafındaki adam arkadaşımın bacaklarını okşamaya başladı. bu adam karanlık adada da arkadaşıma sarkmıştı. sadece okşayarak değil avuçlayarak, mıncıklayarak, öpüşmeye çalışarak arkadaşıma halleniyordu. yani aynı adam arkadaşımı takip etmiş. sanırım benden çekindiğinden dolayı arkadaşım kimseyle bir şey yapmadı. benim hamama gitmemin asıl sebebi onun anlattığı bir hamam macerasıydı. şimdi efendim arkadaşım kişisi önceden netten tanıştığı birisiyle hamamda karşılaşıyor. adam buna masaj teklifi yapıyor ve masaj odasına götürüyor. masaj odasında kapıyı kilitleyip masaj yapıyor sonrasında da bizimkini afedersiniz iyice bir sikiyor. ama benim böyle bir tecrübem olmadı. baş başa sevişilecek bir tek yer masaj odası o da kalabalıktan dolayı devamlı doluydu. istemem yan cebime koy gibi olacak ama bu kadar eleştirdiğim hamamda 4 saat vakit geçirmişiz. inanın saate bakmasam yarım saat durup çıktık derdim. yaşananlardan rahatsız değilim. sonuçta aşağı yukarı böyle bir yer bekliyordum zaten. gitmeden önce çok çekici geliyordu ama gidip gördükten sonra bir daha gideceğimi düşünmüyorum. sevişen sevişsin, kendini pazarlamak için poposunun yarısı dışarıda gezen tipler müşteri arasın beni ilgilendirmez ama gerçekten o koku, pislik ve bitmeyen tacizler çok rahatsız edici.
firuzağa hamamı aşağı yukarı böyle bir yer. tek güzel şey çalışanların samimi ve özenli davranışı. ben çok kaba insanlardır diye düşünürken aksine çok nazik ve ilgili kişilerle karşılaştım. ücret olarak ise kişi başı 25 tl. tabi bunu temizlenmek için değil o ortamda bulunmak için veriyorsunuz. yoksa hamamın temizlikle hiç alakası yok. ankarada 40 liraya içtiğimiz şarabı 190 liraya 'ikram eden gey sikme mekanlarından biri değil. hiç gitmeyip de gitmek isteyen arkadaşlar, mutlaka önceden gitmiş bir arkadaşıyla, koku, pislik, taciz gibi olumsuz şeylere hazırlıklı olarak gidin. hamamda da öyle çok hoş çocuk ya da karizmatik adam bulurum beklentisiyle gitmeyin. ben bir tanen eli yüzü düzgün bir çocuk gördüm o da biz girerken çıkıyordu. balamoz ve ayı seven arkadaşım ise bir tane adam beğendi. o adam da kimseyle ilgilenmeyen bir adamdı. sanırım gizli heteroydu.
lise aşkım. ilk ve tek aşkım. hasreti, özlemi, yangını hiç bitmeyen, her an zihnimde, her daim hayatımın tam merkezinde olan aşkım. yalanlarla, yalancılarla avunmuşuz ikimiz de yıllar boyu. şimdilerde tekrar bulduk birbirimizi. insanın bu yaşta eli ayağına dolaşır mı? sevgili denilen züppelerle ses tonunu kalınlaştırıp daha bir karizmatik olmaya çalışan bahtabakan ilk selamlaşmada tayyip'in diyarbakır mitingindeki gibi sesler çıkardı.
çok heyecanlıyım sözlük. yıllar sonra, yıllanmış bir aşkın kıyısında olmanın heyecanı bu.
hadi bakalım bahtımız açık olsun.
bu şarkı eşliğinde şarap içme dileklerimle.
hem utangaç, hem hevesli mektepli sevgililerdik
pek kırılgan pek acemi, bi söyler bin gülerdik
futbolun kapitalizmin halkları uyutma amaçlı geliştirilmiş bir spor dalı, futbolcuların da (geçen yıl ölen sokrates gibi isimler istisna) eğitimsiz, kitsch insanlar olmasıdan kaynaklıdır. eşcinsellerin geneli (yine istisnalarla birlikte) heterolara göre daha incelikli, rafine zevklere sahip insanlardır. onun için böyle bayağı şeylerle ilgilenmezler.
not: ayı severler için güreş başkadır. o ata sporumuzdur.
ben onu hiç unutmamıştım. o da beni unutmamış. dün gece tesadüfen karşılaştık. aradan geçen çok uzun yıllara, ikimizin de hayatına girip çıkan o kadar çok insana rağmen, o aşk, o tutku, o heyecan hiç bitmemiş ikimizde de. ilk defa dokunduğum erkeğe tekrar dokundum, ilk öptüğüm erkeği tekrar öptüm yıllar sonra, ilk öpüşmenin heyecanlıyla.
hiç ummazdım tekrar bu kadar heyecanlanacağımı. sebepsiz değilmiş son aylarda tekrar tekrar aklıma gelişi, tekrar yıllanmış fotoğraflara bakıp bakıp içlenmek. ikimiz de birbirimize baka kaldık. zaman, uzam yıkıldı gitti bir anda. evrende sadece ikimiz var gibiydik. öylece bakıştık sadece. hep sevişecekmiş gibi bakardık birbirimize. yine öyle baktık. bir cesaret yanına gidip 'merhaba. sen h....'sın değil mi?' dedim sadece. gülümsedi, gözleri yaşardı. ağlamadı da, gülmedi de. sadece sarıldı. boynumdan öptü, kokladı. sanırım hayatımın en güzel ve heyecanlı anını yaşadım tekrar aynı kişiyle. bir daha birbirimizi kaybetmemek için telaşla sarıldık birbirimize.
daha ilk gündeyiz ve ayrı şehirlerdeyiz. ama o başlamış bile planlara. geleceğimizi beraber geçirme planlarına.