iri tiplere pek gitmez daha çok minyonlara yakışır, ufak yüzlere. natural köseyse zaten başka çaresi yoktur. bir şekilde imaj olur, e haliyle genç işi tabi, büyüyünce keserler...
'mavracı' da denir ya da 'mavra'. şirin dilli, komik yüz mimikleri olan, söyledikleri yalan dolu kişiler. söylediklerini dinlemem, yüzlerini ise tiyatro gibi seyrederim. bir de işin içine beden dilini de katabiliyorsa yeme de yanında yat. fazla değil ama 2 saat sonra beni sıkarlar. uzun gecelerde ve yolculuklarda yanınıza düştüyse ayvayı yediniz.
cinsiyet ayrımı yapmaz. düzenli yıkama, bakım, günlük çorap değiştirme ve 3-4 günde bir ponzalamakla kolayca aşılan sorun. bir de üstüne akşamları yatmadan önce yumuşatıcı losyon sürdün mü cillop gibi olur. ha unutmadan, ayrıca sabah akşam ayakkabıyı pudralamak da acayip işe yarar. toparlarsak, benim ayağım hep kokar, ne denediysem bir çözüm bulamadım yalanına inanmıyorum.
bazı şehirlerinde özellikle alkol satışının, taşınmasının, tüketilmesinin ve sarhoş olmanın yasak olduğu eyalet. uyuşturucu madde kapsamında değerlendirilir. karakollarda ayılma istasyonları vardır. yani geceyi hapiste geçirirsin ama tek fark, ayılma istasyonunda.
istanbul ile paralellik kurduğum yer, hatta buna batı şeria ve gazze'yi de dahil edebiliriz.
şöyle ana arterlerden (e-5) den biraz uzaklaşın, ne bileyim mahmutbey, gop, esenler, sarı gazi, altınşehir, 500 evler, arnavutköy sırtları, bina yapılarıyla, boyalarıyla, şekilleriyle, insanların giyimleri ve asıl önemlisi yüzleriyle adeta oraya gitmekteyim. bu entry'de yerme yoktur, samimiyet, dışardan bir bakış açısı ve gerçekler vardır.
(not. 216'yı bilmediğim için semtleri ekleyemedim, biri doldursun lütfen)
askerlik yapmak istemediklerine inanılır. halbuki benim için tam tersiydi. çevrenizdeki kalabalığın 80%'sinin genç, dinamik, hızlı, seri, yakışıklı, abaza ve üstüne rambo gibi olduğu tek ortamdır.
'ay sen ne kadar da uzun boylusun, 1.75 olduğuna emin misin? en son ne zaman ölçtürdün, hadi bir eczaneye gidelim' tarzında takıldığım tür... paniklemeleri hoşuma gidiyor.
'3 gün sonra da aynı hislere sahipsem seni seviyorum demektir, 32 saatin var ve başladı.' bu noktada akıllı olan diğer partner 3 gün seni hiç yalnız bırakmaz...
sevgilime iphone'un zırnığını koklatırım. resimlerini kesip cüzdanına gizlice yerleştirir, hediye alacağımı hayal etmesini sağlar ve delirtirim adamı ben. şarjını bile almam. cimri olduğumdan değil yanlış anlamayın, maksat delirmesini sağlamak. test etmek. düşündürmek. ölçmek, biçmek. performansı hayalleriyle doğru orantılı mı bir bakmak. adam mı bir görmek. *
istanbul'da dikkat ettiğim özellikle saçları, başları düzensiz güruh. kimisinin dip boyaları gelmiştir. böyle az uzun, taranmamış, permalı gibi ama o da sönmüş, pasaklı pasaklı dolaşıyorlar. bir dikkat edin lütfen. her 10 kişiden en az 8'i böyledir. abi tarak denen bir şey var, sonra topuz yapabilirsin, kısa kesebilirsin, toka takabilirsin, bandana da olur, ayrıca bunun jölesi, köpüğü var, hiç olmadı bir şapka ile saklarsın, ne bilim pasaklılar işte.
uzak doğuda 'moneyboy' da denir. haliyle erkeğin orospusudur. parayı isterken utanmaz ama orospuluk yaptıklarını söyleyince kızar, kendilerine bu ismi nedense konduramazlar. bu da kendi içlerinde yaşadıkları çelişkinin göstergesidir. sevmem. seveni de sevmem.
listede yazılanların 90%'ına katılmakla birlikte eklemek istediklerim...
titanic
lord of the rings trilogy
pet semetary
dances with wolves
full methal jacket
platoon
kill bill 1/2
war horse
300 spartans
patriot
dune
karate kid 1
chaos theory
bir keresinde kafam çok ama çok iyiydi, bu soruya cevap vermedim sadece durdum ve garsonun gözlerinin içine baktım, o da bana baktı, baktık, bakıştık ve sonra aniden "kaçta işten çıkıyorsun?" soruma "1 saat sonra" dedi ve gerisi malum...
nihat doğan'ın okumuş, entelektüel geçinenidir. her ota, boka bir lafı ve sivri çıkışlarıyla prim yapacağına inanır ve bunu başarır da. prim=reklam=para.
arabesk (nihat) dinlemem ama fazıl da dinlemem. dinsiz olması da beni ilgilendirmez. ama hangi ülkede yaşarsan yaşa, kişilerin manevi değerlerine bu kadar ağır cümleler kurarsan tepkiyle karşılaşman doğaldır. bunun adı 'ifade özgürlüğü' değil ancak 'ifade sıçması' olur.
abi siz harbi kıro görmemişsiniz, sizin yukarıda yazdıklarınıza görgüsüz denir, kıro bambaşka bir şeydir. kıro en başta köylü demektir.
kırolar;
çatal bıçakla balık yemeyi bilmezler.
yemek masasında rahatsız otururlar.
bacak bacak üstüne atamazlar.
uçağa hiç binmemişlerdir.
parfüm, deodorant bilmezler.
saçlarını hep kadir inanır tarzı kestirirler.
kot giymekten hoşlanmaz genelde kumaş tercih ederler.
gömleklerinin üst düğmelerini açıp kıllarını göstermekten hoşlanırlar.
onlar için temizliğin sembolü beyaz çorap giymektir.
her türlü hır gürde ve tartışmada direk kavga etmeye başlarlar.
türkçeleri kötü ve imla hatalarıyla doludur.
kitap okumaz, gazeteyi tercih ederler, şok gazetesi gibi.
dışarı çıkıp öyle barlara, mekanlara gitmektense 2 bira alıp arabada hemşerileriyle takılırlar.
falan filan.
istanbul gezisinden sonraki twiti @russellcrowe "istanbul is perhaps the most intriguing city on this planet...i think this is the beginning of a love affair." kendisi gaydir malumunuz, kimlere aşık oldu acaba.
abi siz harbi kıro görmemişsiniz, sizin yukarıda yazdıklarınıza görgüsüz denir, kıro bambaşka bir şeydir. kıro en başta köylü demektir.
kırolar;
çatal bıçakla balık yemeyi bilmezler.
yemek masasında rahatsız otururlar.
bacak bacak üstüne atamazlar.
uçağa hiç binmemişlerdir.
parfüm, deodorant bilmezler.
saçlarını hep kadir inanır tarzı kestirirler.
kot giymekten hoşlanmaz genelde kumaş tercih ederler.
gömleklerinin üst düğmelerini açıp kıllarını göstermekten hoşlanırlar.
onlar için temizliğin sembolü beyaz çorap giymektir.
her türlü hır gürde ve tartışmada direk kavga etmeye başlarlar.
türkçeleri kötü ve imla hatalarıyla doludur.
kitap okumaz, gazeteyi tercih ederler, şok gazetesi gibi.
dışarı çıkıp öyle barlara, mekanlara gitmektense 2 bira alıp arabada hemşerileriyle takılırlar.
falan filan.
istanbul'da dikkat ettiğim özellikle saçları, başları düzensiz güruh. kimisinin dip boyaları gelmiştir. böyle az uzun, taranmamış, permalı gibi ama o da sönmüş, pasaklı pasaklı dolaşıyorlar. bir dikkat edin lütfen. her 10 kişiden en az 8'i böyledir. abi tarak denen bir şey var, sonra topuz yapabilirsin, kısa kesebilirsin, toka takabilirsin, bandana da olur, ayrıca bunun jölesi, köpüğü var, hiç olmadı bir şapka ile saklarsın, ne bilim pasaklılar işte.
nihat doğan'ın okumuş, entelektüel geçinenidir. her ota, boka bir lafı ve sivri çıkışlarıyla prim yapacağına inanır ve bunu başarır da. prim=reklam=para.
arabesk (nihat) dinlemem ama fazıl da dinlemem. dinsiz olması da beni ilgilendirmez. ama hangi ülkede yaşarsan yaşa, kişilerin manevi değerlerine bu kadar ağır cümleler kurarsan tepkiyle karşılaşman doğaldır. bunun adı 'ifade özgürlüğü' değil ancak 'ifade sıçması' olur.