bir erkeğin en güçlü, en yakışıklı, en olgun, en aklı başında yaşlarına adım atmış olmaktır.
okullar okunmuş iş güç sahibi olunmuştur. aklı başındaysa ayrı bir eve çıkmıştır ve kendi bağcıklarını kendi bağlamaya başlamıştır. artık ergenlikte yaptığı hataları yapmamakla beraber bu saç stilinden kıyafetlerine kadar yansımıştır. bir tarzı olmuştur. eskiden yaptığın hatalarla büyümüş ve artık o hataları yapmayacağından eminsindir. ayakların yere basar. iyidir bence 30'lu yaşlarında bir genç adam olmak. bakmayın siz götü sivilceli ergenlerin saçma sapan triplerine.
bir erkeğin gerçek bir erkek gibi hissettiği yaşlardır 30'lu yaşlar. *
olmayan çekiciliktir. ne sağcı çekiciliği vardır ne de solcu çekiciliği. ozan bir solcu olarak seksidir. ozan bizim hayatımızda biriciktir. belki onun arkadaşları tarık, deniz veya nazım'da çok seksidir. ama onlar seksiler diye biraz sonra paylaşacağım videodaki tipler seksi değillerdir.
beyini olmayan adam seksi değildir. sen tut burger king'i protesto etmek için eve sipariş ver, kapıda kuryeyi hazırla. alkış. vallahi alkış. arkadaşlara burger gönderelim.
tam aklımdan bunla ilgili bir şey yazmak geçiyordu. sol frame'de görünce bu kadar olur dedim. kararsızlığım geçti, yazıyorum.
neyse efendim, başlıyorum.
spor salonundan adam kaldırmak çok kolaydır. hele kaldırmak istediğiniz adam vücut geliştirme çalışıyorsa, çünkü spor salonlarında sadece vücut geliştirme çalışılmaz, daha da kolaydır. hele hele sizinde vücudunuz iyiyse tere yağından kıl çekmek kadar kolaydır. hep diyorum, spor salonuna giden en taşaklı heteroseksüel bile potansiyel biseksüeldir. ama kendisine kabul ettirememiştir. e düşünsenize, bu adam vücudunu beğendiği türden bir vücuda evirmek istiyor. yani dönüşmek istediği, beğendiği bir erkek vücudu var.
avınızı tanıyın ve kendinize güvenin. zaten adam testesteron basmış bir de üstüne protein aldıysa uçmaya hazır demektir. yaklaşın yanına. korkmayın, ısırmaz. ya da siz zaten ısırmasını istiyorsunuz, korkmayın. *
kimisi kıllı sever kimisi kılsız. ne yani olayı ille gentlemen prefer blondes tadında saçma sapan bir genellemeye çevirmek zorunda mıyız? ali kıllı erkeklerden hoşlanır, mehmet kılsız erkeklerden. talha hem kıllı hem kılsız erkekleri sever.
geçen arkadaşla konuşurken fark ettik, şaka maka naughty girl dinleyerek büyümüşüz. şimdi gözlerinizi kapayın ve 5. sınıfta naughty girl dinleyen çocuklar canlandırın. bunu hatırladıktan sonra rihanna dinleyerek büyüyen çocuklara laf etmemeye karar verdik. evet.
türkiye üzerinde üniversiteye en çok benzeyen tıp fakültesine sahiptir. zira burada tıp okuyan öğrencileri birazcık bile olsa kampüs hayatı yaşayabilirler. bir zamanlar organ mafyaları ve akdeniz tıp hocaları el ele milyonları cukkalamış olsalar bile şimdi bu işlerden tamamen arındırılmıştır. içerisinde çok başarılı hocalar barındırmaktadır. bu iyi hocaların çoğunluğu hacettepe tıp mezunudur.
shonda rhimes'in 2015 bombası. baş rolünde viola davis'in oynadığı hukuk dizisi. konusu bir hukuk hocası yanında staj yapmak üzere 5 öğrencisini seçer. onların başlarından geçen olaylar. temelde grey's anatomy'e benzese bile çok güzel bir dizidir.
"kerem!" diye çıkıştı telefonun karşısındaki ses. tanrım, saat sabahın sekiziydi ve adam kavga etmeye hazırdı.
"osman amca," dedim korkuyla karışık. 4 aylık ev kirası için aradığından adım kadar emindim.
"oğlum 4 ay oldu! amca babam öldü idare et dedin, ettim. amca ameliyat olacağım dedin, sustum. amca işten çıkarıldım dedin, olur öyle şeyler dedin. ama olmuyor artık. 3 çocuk okutuyorum. bu ev kirasına benimde ihtiyacım var. ödeyemiyorsan çık git evimden!"
"osman amca," dedim, gerçekten uykuluydum. "söz veriyorum bir haftaya iş bulup kiranızı ödeyeceğim."
"ödesen iyi edersin. bak birsen teyzeni zor tutuyorum!" dedi ve kapattı. birsen, osman'nın karısıydı ve eve girdiğim ilk günden beri evinde oturmama karşıydı. sanki virüslüymüşüm ve bunu aile apartmanının her yanına bulaştıracakmışım gibi..
bir süre ahize elimde, ayakta dikildim. tüm uykumun kapitalist sistemin ev sahibi tarafından sikilip atıldığına karar verdikten sonra mutfağa gidip bir şeyler atıştırmaya karar verdim.
ama ne atıştırmak. dolapta hiçbir şey yoktu. iki gece önce ozan'ın mcdonald's'tan sipariş ettiğinden arta kalan patates kızartmasını saymazsak. "iş bulmalısın.." diye söylendim. "iş bul yoksa bu evden sikik bedeninin ölüsünü çıkaracaklar..."
bir süre amaçsızca kafam buz dolabının içinde bekledikten sonra kalkıp ozan'ı aramaya karar verdim. ozan'ın bana karşı olan ilgisini biliyordum. ne zaman yardıma ihtiyacım olsa yanımdaydı. muhtemelen mükemmel evinde uyanmış, anneciğinin kendi elleriyle hazırladığı krepleri mideye indirmiş, aynanın karşısında 5 dakika dişlerini kazıdıktan sonra, evet o fırçalamazdı adeta kazırdı, işe gitmek üzere yola çıkmıştı. ....
richie bebeğimin ikinici bölümün sonlarına doğru yeni saç stiliyle arz-ı endam ettiği süper ötesi ibne dizi. kabul edelim, queer as folk türümüzün ilk primat dizisiydi ve looking ile evrimsel olarak ne kadar üst basamaklara ulaştığımızı göstermiş olduk.
ayrıca ilk bölümde dom ile paddy sikişseler diye çok istedim, hatta dom efkarla yatağa attığında, allah'ım o nasıl seksi bir iç çekiştir dedim, ama bizim 33. dereceden kezban paddy bakar mı hiç? aaa kuşlar ne kadar güzel, ay böcekler ne şirin, ay şu kalın ağaca domalsam hepsini içine alabilir miyim, ihihi. tabii ingiliz atı siftahı açtığından beri kaşıntın başladığı değil mi paddy boy.
hayır bu adam richie'e pasif olmuyorum dememiş miydi? ben mi yanlış hatırlıyorum. sen matadora verme, git uzun yıllardır sevgilisi olan adama ver. üstelik adamın sevgilisiyle ilgili sorunları var, sen onun için ancak kaçış olursun. paddy paddy, ama o hobbit arkadaşın haklı. tam anana göre damat buldun, domaldın direk. mesele bu kadar basit.
kevin'ciğim, my little pony, sana hiçbir lafım yok. sen zaten ne bok olduğunun farkındasın. bu totoş paddy gibi "ben yasak aşk yaşamıyorum taaam mı?" demiyorsun gözlerini devire devire. her ne kadar 2. bölümde yataktan kalktığın popişinin arasından senin ingiliz anahtarını görmek için sahneyi durdurmuş olsamda ve sen malı götermemiş olsanda seni çok seviyorum. bir richie bir sen. (galp)
ayrıca şu doris'e bir hetero yaklaştı, içimi yağları eridi. gaylerle takılmaktan kadının amı örümcek ağları bağlamıştı. iyi oldu iyi.
adam ona doğru bir iki adım attı. çok güzeldi. çok devdi. mitoloji kitaplarındaki heykelleri andırıyordu. yüzünde lanetli medussa'nın kederi vardı ama dünyayı sırtlayan atlas gibide heybetli bir vücuda sahipti. adam, ona yaklaşırken yavaşça yutkundu. bu yutkunma kuru bir yutkunmaydı. zaten adamın vücudunu seçtikçe heyecanı artıyordu. kalp atışı yükseliyordu. neler oluyordu?!
telefon sesi duyuldu.
gözlerimi telefon sesine isyan edercesine zorla açtım. adamı daha fazla görmek istiyordum, lanet olsun! arayan kimdi acaba? elbette ev sahibimdi. bir süre açmamayı düşündüm. başımı yastıkların altına gömdüm. bir ara ses kesildi ve ben tekrar uyuma umuduyla, uyuyup rüyama kaldığım yerden devam etme umuduyla başımı yastığın altından çıkarmadım. derken telefon tekrar çalmaya başladı. hiç kaçışım yoktu lanet olsun!
eğer halı silkeleyen sığırın üst katındaki komşuyla anlaşırsanız, el birliğiyle çabucak yapılacak şeydir. ama bu çocukken kuzenlerle balkondan sevmediğiniz komşunuzun kel kafasına kabuklu yemiş atmaya benzemez. hazırlıklı olacaksınız. çişiniz gelmiş olacak. sığır pencereyi açtığı an koşarak komşuya çıkacak ve yıkama işlemine başlayacaksınız.
öncelikle herkesin yaptığı işe saygı duyuyorum. kimse oturduğum yerden eleştirmeye hakkım yok, biliyorum. sonuçta ben tüm lgbt'leri destekleyen arkadaşlarıma rağmen kendimde onur yürüyüşünde yürüyecek gücü bulamıyorum. sonuçta tüm arkadaşlarım facebook profillerini gökkuşaklarıyla döşerken ben hiçbir şey olmamış gibi devam ettim. türkiye'de yapılan onur yürüyüşüne de son derece saygı duyuyorum ancak zaman zaman kendime "neden onur yürüyüşüne katılmaktan bu kadar çekiniyorsun" diye sormadan edemiyorum.
şimdi izin verirseniz burada biraz bunu açıklayacağım. ama en başında şunu özellikle belirtmek istiyorum, bu uğurdan yapılan her şeye son derece saygı duyuyorum. sadece benimki biraz özeleştiri gibi.
eskiden en yakın arkadaşım olan çocukla, o da gay olduğunu öğrendim, onur yürüyüşü hakkında konuşurken "ya biz orada lgbt bireylerin hakkını savunuyoruz yoksa orospuların gördüğü polis şiddetini mi savunuyoruz?" diye sordum. "ben orada anneme aşkımı savunacağım yoksa aileme para karşılığı bedenini satmanın doğru bir şey olduğunu duyuracağım? ailem benim bir erkekle sevişmenin kabul edememişken beni bir hayat kadınıyla kol kola görseler ne düşünürler?" ki seks işçileriyle hiçbir problemim yoktur. ama benim yürüyüşümle bunun alakası ne?
biliyorsun türkiye'de tanzimattan sonra pek çok şey avrupa'dan direk alındı. biz roman üretmedik. şiir yazmadık. avrupa'dan alıp onu taklit ettik. bize hep batıyı takip etmek derken hep batıyı taklit etmeyi öğrettiler. şimdi onur yürüyüşünde yapılanda aynen bu. biz amerika'da bu yürüyüş nasıl yapılıyorsa aynen onu alıyoruz. taklit ediyoruz. senin muhattap olduğu adam obama değil ki? senin komşun kızını beceren adamla futbol izleyen john doe değil senin komşun kızını bir erkekle el ele görse tekme tokat döven onu eve kilitleyen hasan usta! seni nasıl bir amerika'lı gibi yaparsın?
recep ile şaban'ın arasın ramazan giremez! allah aşkına bu sloganı ne kadar düşündünüz? siz akp'nin yüzde 40 mhp'nin yüzde 16 aldığı bir ülkede, ki chp ile hdp'de ki muhafazakarları saymıyorum bile, bu şekilde saygı göreceğinizi mi bekliyorsunuz?
biraz önce paylaşılan görüntüleri izledim. yahu sen nasıl benim onur yürüyüşümde gidip oral seks yaparsın. bok. bok. bok. bok. boksunuz. ben anneme saatlerce iki erkeğin aşkını anlatayım, kalp hastası babamı iki erkeğin birbirini sevebileceğine ikna etmeye çalışacağım siz gidin benim cinsel yönelimimi içine aldığınız bir "onur yürüyüşü" düzenleyin ve çırılçıplak birbirinize oral seks yapın. boklar. boksunuz işte. şimdi bu görüntüyü ailem görse ben onlara ne derim? 1 senedir uğraştığım şeyi nasıl hiç edersiniz? hep üzülüyordum lgbt'ler haber programların yer bulmuyor diye. iyi ki bulmuyorlar. gerizekalılar.
bundan sonra bu ülkede tek kelime etmem lgbt hakları için. bana ne? yarın gidip ailemede tövbe ettim yok öyle bir şey derim. ne diye üzüyorum ki ben ailemi? sessiz sakin hayatımı yaşarım. okulumu bitirince de siktir olup giderim amerika'ya.
aziz ordumuzun uçaklarla cepheden cepheye uçuştuğu şu mübarek günlerde, sözlükte tek başına trollenmekten ve bilimum savaş karşıtı insana göğüs germekten memeleri sarkan, ışık ve sevgiyle, green apple'a cephe arkadaşları aramaktayız. eğer sizlerde 7/24 sol framei türklerin boklarının ne kadar pembe olduğuna dair doldurabilir, bütün bearhairy başlıklarının altına çemkirebilirseniz, durmayın başvurun.
aranan kriterlerimiz;
-düşük bir zeka
-bütün gün bilgisayarda vakit harcayacak kadar işsiz olmanız
-yazım yanlışları ve imla hatalarıyla dolu bir grameriniz
-2 veya 3 kelimeden fazla cümleler kurmamanız gerekmektedir.
hadi ne duruyorsunuz! dutchbear'ın eksikliğinde bu ablanıza sahip çıkmak, onu cephede bu savaş karşıtı çiçek çocuklarla yalnız bırakmamak için alın elinize klavyelerinizi.
erkeklerin sekse çok fazla önem vermesi. özellikle genç çiftlerin en büyük sorunu bu. seks, seks, seks. heteroseksüel bir çiftte en azından kadın ilişkinin duygusal tarafını sırtlayabilirken, bakınız lezbiyenlerin daha sağlam ilişkilerinin olması, bizde bu duygusal tarafı sırtlayacak kimsenin olmaması. bakınca otuza yaklaşmış veya otuzun üstünde geylerin ilişkileri daha sağlam. çünkü adamlar ancak belli cinsel hazzı içlerinde çürütünce ilişki yaşayabilecek kafaya gelebiliyorlar.
geçenlerde yukarıda bahsi geçen yazar bana mesaj atmış. benim yazdığım ikinci c sendin xxxxx, diye. çok şaşırdım ve üzüldüm. çünkü kendisine özel bir düşmanlığım yok. düşmanlığı bırakın sözlüğe ilk kayıt olduğum günlerde seri eksi verdiğim günün gecesinden dark bear tarafından uyarıldıktan sonra yaptığımın pasif-agresif ve sinsi bir davranış olduğunu fark edip seri eksi oy vermeyi bıraktım. ha,genelde artık eksi oy vermem ama hoşlanmadığım bir yazarın düşüncesini beğenmediysem anında eksiyi basarım ki tanım cümlelerini, bilgi cümlelerini asla eksilemem. dediğim gibi sevmediğim yazarların belli başlı görüşlerini eksilerim. ama beğenmediysem.
şimdi bu yazar bana öyle diyince ne yalan söyleyeyim üzüldüm. çünkü kendisiyle daha doğru düzgün tanışmadan onun düşmanı olduğumu düşünmüş. bir kaç gündür entrylerini gördükçe artılıyorum. kafasında soru işareti kalmasın diye. aman alt tarafı bir sözlük, eksi - artı için birbirimizi üzmeye değer mi? artılar feda olsun.*
genelde feminenleri rahatsız eden durum, anlıyorum.
ancak pek çok yazarında dediği gibi bir gey olarak maskülenlik arıyorum. pizzayı elleriyle yiyen, tornavidayı alıp ev işi yapan, araba bozulunca kendi işini görebilecek birisini. lady gaga dinleyip, skinny jeans pantolonların içinde kırıtan birisini değil. ben ilk kategorideyim ve ilk kategoriden hoşlanıyorum. bu yüzden arayışıma daha çabuk ulaşabilmek için feminenler yazmasın diyorum.
bir de kafa yapısı olarak çok farklıyız. etrafımdaki kadın arkadaşlarıma bakıyorum bir de feminen geylere bakıyorum... nasıl başarıyorlar bilmiyorum ama kadın arkadaşlarımdan daha kadın olmayı başarıyorlar. bilmiyorum belki burada da dendiği gibi aslında onlar gey değildir. transtırlar. ya da başka bir yaşam formu. gerçi onlar kendilerini ne olarak tanımlıyorlarsa o'durlar. benim haddime değil. ama hoşlanmıyorum işte. umarım onlarıda seven birileri vardır. hem benim sevgime muhtaç değiller ki. takılmasınlar bu kadar.
türkiye'nin acı gerçeği. eğer tıp fakültelerini ve hukuk fakültelerini çıkarırsanız bu okullar dışında türkiye'de doğru düzgün bir tane üniversite yok. belki itü veya bilkent'in bazı bölümleri bazı konularda iyi olabilir ancak genele baktığımızda bunlar bir üniversiteyi iyi yapmaya yetmiyor.
bir de şöyle bir tesellisi vardır bu okullara girmeyenlerin/giremeyenlerin* önemli olan nereden mezun olduğun değil nasıl mezun olduğun.*
bir savaş esnasında sikimde olmayan bakıştır. tsk'nin görevi savaşmaktır, ülkeyi iç ve dış tehditlerden korumaktır. bilim kurumu değildir.
bu duruma üzülüyorum çünkü tsk'nin bu bağnaz tutumu yüzünden çocukluk hayalim olan f16 pilotu olma hayalimden vazgeçmiştim. liseden mezun olduğumda harp okulu sınavlarını kazanmıştım. hem de iyi bir dereceyle. o zamanlar seks yapmayı bırak hiçbir erkeği öpmemiştim bile. tam intibak eğitimine gideceğim sabah vazgeçtim. odamdaki bütün uçak posterlerini tek tek söktüm.
ha, uygun ortam koşullarında oturulur konuşulur. bakış açısı yanlıştır. düzeltilebilir. amerika değiştirmiştir. amerikan ordusuda hep pozitif değildi eşcinselliğe karşı. önce şu trafik polisini kalleşçe vuran itlerden kurtulalım sonra onlarında sırası gelir.
okullar okunmuş, iş güç sahibi olunmuş, evlenmemeyi tercih etmiş adamın ailesiyle yaşama durumudur. annesinin yaptığı yemekleri yemenin, temiz ve ütülenmiş çamaşırlar giymenin rahatlığını bırakamamış adamdır. muhtemelen ev işlerine uygun değildir. tek başına bıraksan ya yemeği yakar ya da gömlekleri ütülerken kat izi bırakır. aileyle oturmak demek, anne ve babanın otoritesini kabul etmek ve hayatını onların dünya görüşlerine göre şekillendirmek demektir. bir insan 30 yaşını geçtiği halde hala evin oğluşu muamelesi görüyorsa oturup düşünmesi gerekir.
tabii istisnası olanları bu durumun dışında tutuyorum.