şantiyede kadınlardan çok kek börek yapıp götürüyorum ya ben. bence yemek yapmak insanın içinden gelir. o konuda meraklı ve deneyci olur insan. iki farklı malzemeyi bir araya getirmeyi kafasında kurar ve en kısa zamanda dener. bu durum da cinsiyete bağlı olmamakla beraber erkeklerde daha severek yapan insan gördüm sanırım.
şantiye sporu dediğim aktivite. şansıma hareketli bir işte çalışıyorum. deli gibi yemek yememe rağmen 3 ayda 6 kilo verdim. tek olayım işe yürüyerek gidip geliyorum ( 4 km gibi) bir de üstüne işte sürekli hareket halinde olunca zayıflamak kaçınılmaz oldu biraz. bence olay hayatını şekillendirmek üzerine, yediklerini içtiklerini bilmek, ona göre beslenmek ve fiziksel aktiviteyi arttırmak hayatta.
bence çok anlamlı, eğlenceli ve güzel bir yürüyüş. insanların hep bir ağızdan seninle beraber olduğunu haykırması insana hem özgüven hem de gurur aşılıyor bence.
iki kere gittim ben. birinde üniversiteden, diğerinde liseden arkadaşımla... hepsinde de çok iyi hissettim kendimi. ilkine katılma sebebim de kendimi yalnız hissetmemek istediğim içindi hatta hatırlıyorum.
bir çoğunuz benim gibi hissetmiştir kendini zamanında "vampirle görüşme filmindeki louis gibi, evrendeki tek eşcinsel sizmişsiniz gibi" gelmiştir. böyle bir dönemimde çok yardımcı olmuştu bana onur yürüyüşü.
aslında bizim su kullanma anlayışımıza pek uymamaktadır küvet, dikkat ederseniz, suyun iki kullanımı vardır ıslak hacimde, biri durgun su, diğeri ise akar su. yani duş ya da lavabodan su kullanmak, ile küvete su doldurmak, lavaboya su doldurup kullanmak gibi.türk milletini genelde durgun su kullanırken göremezsiniz, sanırım geçmişten gelen su kullanma alışkanlıklarımızdan kaynaklanıyor bu bilmiyorum.
çalıştığım firma batmanın eşiğinde sözlük. neredeyse 4 aydır maaş alamayan bizler, bir de üç beş kuruş para için evine hciz gelen çalışanların yüzlerini görünce daha da beter oluyoruz. neyse bakalım, yarın dananın kuyruğunu koparma vakti, iş bırakmaya gideceğiz toplu halde. buradan da sonuç alamazsak, ilk çalıştığım işyeri ile aramı mahkeme kararıyla ayıracağım ne güzel.
just to want it,
and not to need it,
makes me let it go.
but then you let me in,
and i don't want it.
but you made me believe it.
so do i really? do i really?
if you could you keep it together
for a moment in time?
then you'd see that i can't be,
your excuse for a lover.
a steep mountain to climb.
you would see.
i left my shoes under your bed
but i left my body outside.
how could i get back into this mess?
i kept telling myself the temptations would do me in.
if you could you keep it together
for a moment in time?
then you'd see that i can't be,
your excuse for a lover,
a steep mountain to climb.
you would see.
and i think i see this happening again
from my lonely point of view
see every time that i'm with you
i think this will happen again.
1989 cadılar bayramında jim davis'in yazmış olduğu bu garfield serisi beni çok üzmüştür be sözlük; bu seride garfield aslında öldü mü, bunlar ise bir yanılsama mı gibi sorular sorar jim : http://www.retrojunk.com/article/show/41...
ayrıca "garfield minus garfield" diye bir seri vardır, bu ise garfield ve odie'yi seriden çıkartarak sessiz bir amerikan suburbunde yaşayan mr. jon arbuckle'un yalnızlık ve depresyona karşı yaşadığı mücadeleyi göstermeyi amaçlamış dan walsh : http://garfieldminusgarfield.net/
marcel duchamp bu akımın lokomotiflerindendir. ready-made obje kullanımı ve kolaj da bu akımla hayatımıza kazandırılmıştır diyebiliriz.
http://en.wikipedia.org/wiki/Fountain_(D...)
eski yıldızlı bir olarak duyunca sevindiğim oluşum. yıldız teknik üniversitesi gibi tutucu bir yönetime sahip bir okulda umarım kalıcı bir oluşum haline dönüşür.
uzun mesafe ilişkisinin yaratabileceği sonuçlardan biridir. herkes sabır denen erdeme aynı oranda sahip olmadığından bir taraf diğeri kadar dayanamaz ve, der "ayrılalım". halbuki seviyorlardır hala birbirlerini. her skype yapışlarında birbirlerinden alamıyorlardır gözlerini. hayat işte. sevmek yeterli gelmiyor bazen.
aslında gerçekten milleti temsilcileri olmaları için ellerinden imtiyazlarının alınmasının gerektiğini düşündüğüm kişilerdir. eğer milletvekilliği ortahalli bir memurluğa denk düşse, eminim etinden sütünden faydalanmak isteyenlerden çok gerçekten yaşadığı toplum için orada olmak isteyen insanlardan oluşan bir kuruma dönüşecektir meclis.
insanın içindeki anaçlık duygusunu kanalize etmek için sahip olabileceği en güzel varlıklardan biri hayvan. genelde yaşayan bilir. hiç hayvanlarla haşır neşir olmamış insanlar anlayamazlar hayvan sahiplerinin hislerini. hiç büyümeyecek bir çocuk gibidir evcil hayvan, ilginize ve sevginize muhtaçtır hep.
adı dalmak olan 4. albümlerini istanbul'da kaydetmişlerdir. anadolu ezgilerini post rock ile harmanlayarak şahsi kanaatimce iyi de iş çıkarmışlardır.
12 aralık 2013 'te istanbul roxy'deki konserine şans eseri gitme şansı bulan bana albümlerini aldırtmıştır bu grup.
uzun mesafe ilişkisinin yaratabileceği sonuçlardan biridir. herkes sabır denen erdeme aynı oranda sahip olmadığından bir taraf diğeri kadar dayanamaz ve, der "ayrılalım". halbuki seviyorlardır hala birbirlerini. her skype yapışlarında birbirlerinden alamıyorlardır gözlerini. hayat işte. sevmek yeterli gelmiyor bazen.
eski yıldızlı bir olarak duyunca sevindiğim oluşum. yıldız teknik üniversitesi gibi tutucu bir yönetime sahip bir okulda umarım kalıcı bir oluşum haline dönüşür.
aslında bizim su kullanma anlayışımıza pek uymamaktadır küvet, dikkat ederseniz, suyun iki kullanımı vardır ıslak hacimde, biri durgun su, diğeri ise akar su. yani duş ya da lavabodan su kullanmak, ile küvete su doldurmak, lavaboya su doldurup kullanmak gibi.türk milletini genelde durgun su kullanırken göremezsiniz, sanırım geçmişten gelen su kullanma alışkanlıklarımızdan kaynaklanıyor bu bilmiyorum.