hipnoloji

Durum: 649 - 0 - 0 - 0 - 01.05.2016 03:04

Puan: 10910 - Sözlük Kaşarı

13 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

Portakal suyu, lütfen.
  • /
  • 33

sözlükte tek online olmak

''buralar hep benim'' tribine sokuyor insanı.
bir de boş odada tek başına konuşmak gibi sanki.

ayı sözlük itiraf

doğu şivesi yapılınca size, ''sie'' oluyo ya... çok tuhaf oluyo. küfür gibi oluyo. her neyse...
bugün günlerden çarşamba. oysa benim derdim salı başladı. ya da vazgeçtim. cuma. mübarek gün(!), doğduğum gün.
karlı bir 22 ekim sabahı -yılın ilk karıymış dediler. hatırlamadığım için inandım ben de. aaa ne güzel bile dedim hatta bu tatlı rastlantıya.-
başladı her şey. kış insanıyım derim hep. kıçım donunca soğuktan, kıştan da nefret ederim ama. daha o günlere gelmemişiz gerçi. annem, annelik içgüdülerini sonuna kadar kullanarak giydirmiş kalın kalın. biz hastaneden eve gelip üstümüzü başımızı çıkartmadan daha abim üstüme oyuncak kamyonla saldırıyo. şimdi düşününce diyorum ki, hipno kim ki zaten... vurun yanına koyayım.
o ilk günden hemen sonra, zamanla birbirimize alışıyoruz, beraber oyunlar oynuyoruz. tek oynadığımız oyunlarda hayli sinirim bozuluyo ama. abim benim tasolarımı alıp, ütülüp* geri geliyo. her defasında da söz veriyo piç bir dahakine kazanıcam diye, ben de güveniyorum her defasında -şimdi de güvendiğim gibi işte-
abim büyüdü, bisikleti oldu, bisikletten düşüp, dizlerini parçalayıp geldi, ağladık hep beraber. (tam üç kez yaptı bunu, dile kolay... eşek at hayvan.) bense 21 yaşına geldim, hala paten hayali kuran biriyim. ve hiçbir zaman iki tekerlekli bisiklete binemedim.
bunların hepsi yaşanırken parasızlık, annemin depresyonu, evin küçüğü olduğum için her zaman ekmeğe gitmek zorunda olmak ve güzel olmamak gibi problemlerim vardı. hatta bir gün sınıftan bir arkadaşım da dile getirmişti bu sonuncusunu. daha ilkokuldayım lan, ne hayata küstürüyosun heyvan, diyemedim. sonra makyajdı, saçtı hallettik bir şekilde ama ne bileyim sanki o gün çirkinleştim ben. yüzümde ne kadar fondöten sürsem de kapatamayacağım kocaman bir leke kaldı. çocuklar acımasız olur derler. o gün bu gündür hiç çocuğum olsa hayali kuramadım diğer kızlar gibi. güzel bir aile hayali de. kendi ailemden yola çıkarak evliliğin ciddi bir kurum değil, ciddi bir sorun olduğuna kanaat getirmiştim. bunun yanında kaç yaşına geldiğim halde çarpım tablosunu öğrenememiştim. hayat, utanmam için oluşturulmuş, öğütlerle dolu aptal bir çocuk kitabı gibiydi. çok az çocukluk arkadaşım oldu, çok az anım. çok az gittim parklara, çok az salıncağa bindim. sanırım her çocuğa ''biraz da bizim kız/oğlan binsin'' diyecek bir anne lazımdı.
ilkokulu çarpım tablosunu öğrenmeden bitirdim. ortaokulda sözel dersler hariç notlarım berbattı. matematik hocasının yüzüme attığı tokat değil, ona karşı koymamam canımı acıtmıştı. sonra çarpım tablosunu öğrenmemeye devam ettim. ve bunun için suçlamamaya başladım kendimi. yüzümde çıkan birkaç sivilceyle bile daha ilgiliydim. rock ve metal müzikle tanıştım, saçma arkadaşlıklar kurdum ve internetten bir sevgili edindim. sonradan anladım ki müzik zevkim iyiydi ama çocuk harbiden çirkindi. kısa süre sonra ayrıldık. oysa kavuşmadan ayrılmak şimdi ne tuhaf geliyor kulağa... o zamanlar her şey gerçek gibiydi. öpüşmekten korkarken nasıl gerçekten sevebilirsin birini?
kendime bile çok karmaşık geldi bu yazdıklarım ama iyi geldi. sonra yine devam ederim belki. nasıl aşık olduğumu, gençlik buhranlarımı ve daha fazlasını anlatırım. büyüyemedim ki hala zaten. şimdilik iyi geceler.

yalnız uyanmak

birini sevmezken pek de problem değil.

ayı sözlük itiraf

bir adam

özdemir asaf şiiridir kendisi.
ikinci dörtlük daha bir dörtlük benim için.
bir de onun için.


korku dağlarının yürekçisi,
ölüm denizlerinin kürekçisi;
öyle suskun oturuyor şişesinin basında,
içtiğinin hem hırsızı, hem bekçisi,

onu kırmış olmalı yaşamında birisi.
dinledikçe susması, düşündükçe susması...
tek başına iki kişi olmuş kendisiyle gölgesi,
heykelini yontuyor yalnızlığın ustası.

mutsuzken yapılan hareketler

zamanı 20 sene geri sarabilsem

ve annemle babamın yaptığı seksi engelleyebilsem... şeklinde devam edebilirdi benim için. varlığımdan şikayetçi olduğum zamanlarda tabi. ara sıra da olsa mutluyum gerçi. aşığım en başta. sanırım en mantıklısı eskiyi tırtıklamak yerine eceli beklemek. bakmıyorum ben, sevişin sevişin.

koli almak

alarm

sesi hayattan soğutur. uyarıyor mu dayak mı atıyor belli değil zaten.
konu sabah uyanmak için kurulan telefon alarmıysa da sevilen şarkıların seçilmemesi önerilir.
en sevdiği şarkıdan iki günde soğuyabiliyor insan zira.

amsterdam

euro trip filmindeki sahnelerle beynime kazınmış şehir.
şehirdeki suç oranının çok az olduğunu duymuştum.
özgürlüğün eş anlamlısı gibi. gitmek, görmek istiyorum pek çok.

eski sevgilinin yakın arkadaşlarınızla çıkmaya başlaması

hipnoloji

bana öyle bir bilgi gelmedi *
ve umarım ben gideli format değişmedi.
nick altında at koşturmayı seviyorum çünkü.
merhaba!

ayı sözlük yazarlarının üzerindeki giysiler

sevgili tişörtü
eşofman -eşortman!-

masa tenisi

hocasıyla aldatması normal tenise göre daha katlanılabilir olandır.

st

ayı sözlük yazarlarının katıldıkları bear festivalleri

biliyor musun

tan taşçı'nın en berbat şarkısıdır.
gerçi uzun bir araştırma yapmaya yüreğiniz dayanırsa daha iğrençleri de çıkacağı kesin ve fakat...
siz daha kötüsünü dinleyene kadar en kötüsü bu.

ışınlanma

''minareden at beni, in aşağı tut beni''dir.

iki medeni insan

murat boz ve soner sapıkaradayı değildir.

dile kolay

yıllar önce ezberlediğim bir deniz seki şarkısı.
parçadaki güzellik nedir hala çözemedim.
dilimden de düşüremedim.
bir gün unutmayı umuyorum.
onun yerine bir şiir ezberleyeceğim hatta.


sözleri:

ağlıyorsun derdin mi var
aşık mısın benim kadar
çaresini kimler arar
bu aşk neler neler yapar
delisin mecnun misali
ecel dinlemez bu mani
yalandır bu her şey sahi
yaradan bilir bu hali

bile bile düştünse sen
o dinlemez canım dersen
peşindedir kaçıp gitsen
bırakmaz ki öldürmeden
sonu yok bu sevgi böyle
kırılır bir tek sözünle
yaş olur akar gözünde
yaradır kanar gönülde

unut demek dile kolay
ateş düştüğü yeri yakar *
anlamaz ki o zalim yar
gezer gezer uzaktan bakar
seni ben ben işte böyle
severim böyle sevince *
yaşarım güzelliğince
solarım seninle ben de

gönül ferman dinlemiyor

''gönül hormon dinlemiyor'' versiyonunun daha bile güzel olduğu cümlecik.
gönle yapılan '' bak olm, sevme'' ısrarları üzerine devam eden sevme eylemine ithafen söylenmiştir.
ve ne güzel şeydir duvara içini dökmek:

  • /
  • 33
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 649

sözlüğü forumlaştırmak

-pek çok üzgünüm ama- bana göre sözlük yöneticileri yüzünden ortaya çıkan durumdur.
zerre kötü niyetli olmadıklarına da inanıyorum, bunu özellikle de belirtmek isterim. ama...
sözlüğe formatlı, başka bir tanım sözlüğünden gelmiş olmama rağmen buraya gelince bir rahatlık çöktü bana.
bunun nedeni bir başlıktaki on entryden beşinin değil de en azından üçünün tanım içermiyor oluşu.
insanda "aaa bak! onlar da yapmış, silinmemiş." kafası oluşuyor zamanla.
ama diyorum ya, yöneticilerin amacı yazar burulmasındır belki.
ya da yeni bir yazarsa tanım eklemeyenler girdilerine, onlara alışma süreçlerinde destek olmaktır.
sözün özü: her türlü seviyorum seni ayı sözlük. zamanla bunlar da aşılır belki.
hatta aşılmasa bile seviyorum. çok öptüm *

yatakta kahvaltı

kakule

tarçın'ın arkadaşları nurçin, gülçin ve yalçın'ı ister misin tanımayı, kakule'yi, narçın'ı? * *

cumartesi gecesi ne yaptığını biliyorum

kurda sorulacak alternatif sorular

içimize niye düşüyosun?

evlilik programında erkek adaya talip olan erkek

esra erol'un hışmına uğrayabilir. ama ben olsam bir çay içsinler derdim. *

eski sevgiliyi hatırlatan şeyler

mario levi bir şehre gidememek adlı kitabında da değinmiştir bu konuya:

--- spoiler ---

...ama bir sevda söz konusu olunca insan hiçbir yere yalnız gidemiyor, hüsranları ve ayrılıkları hep beraberinde götürüyor. bir çeşmeye, bir sokağa, bir yemek kokusuna, yıllar yılı yaşadığımız, doğup büyüdüğümüz şehirlere bile değişik anlamlar yükleyebildiğimiz anlar bunlar. kokular, renkler ve görüntüler... artık her şey bir çağrışımdır.

--- spoiler ---

demiştir. kısacası sevgiliyi hatırlatan şeyler bir koku, bir sokak bir renk bile olabilir.

interaktif sözlükler kasım 2012 sıralaması

yalnızlığın anlaşıldığı anlar

son yenilgimden beri artık hiçkimseyi sevemediğimi duyumsadığım her an. aşkı da geçtim, işin dostluk, evlatlık, kardeşlik, kuzenlik boyutu da yoruyor artık. bencilleşmeye başladım ve bu his içimde peydah olur olmaz başkalarında da mevcut olduğunu anladım. çok kızıyorum onlara. hepsinin yardımıyla meydana getirilmiş bir heykel gibi hissediyorum. ve artık hiçbirini görmek istemiyorum. kendi dünyamda mutlu olmasam, kahkahalarımın doruk noktasında acı bir çığlık atıp hüngür hüngür ağlamaya başlasam, tek başıma yemek yemek -ki en nefret ettiğim şeydir- zorunda kalsam bile istemiyorum onları.

çocukken ayna karşısında saç fırçasıyla şarkı söyleyen yazarlar

bunun yanında kendine çeşitli tüllerden sahne kıyafeti yapan ve aynı anda dans da eden yazarlardır. * *

yaşlandıkça yakışıklı olan erkekler

ingilizce kelimeleri telaffuzuyla yazmak

sempatik durabilmesinin yanında bir nevi cehaleti saklama işlemi.
kullanımı, yazımı unutulan ingilizce kelimeler için ideal.

not: ingilizler üzerinde uygulanmaması rica olunur. *

hırs

istatistikler kısmında dark bear'ı geçebilmek için yılmadan ukde vermektir. *

mahmut sütlaç

devrin birkaç aliminin kendisine neden artık çoluğa çocuğa karışmadığını,
sürekli sütlaç yapmakla uğraştığını sorduklarında onlara verdiği cevap takdire şayandır:

"modern tüketime yönelik sütlaçlar yapmaktan hoşlanıyorum. insanlar, onları yedikten sonra kullanılmış bir mendil gibi atıp bir sonrakine geçebilsinler diye." *

ayı sözlük itiraf

küçük prens'i mavi bulut yayınlarından 18 tl'ye -pardon, canımın içi kitapçım 5 tl indirim yapmıştı, 13 tl'ye- aldıktan sonra eserin can yayınlarından daha da makul bir fiyata -7 tl- hem de cemal süreya, tomris uyar çevirisiyle yayımlanmasına çok kızgındım. ama bunu gördükten sonra ultra kızgınım. allah belanızı versin gerçekten.

pcy

*
Henüz takip ettiği biri yok.