bundan 7 ay önce ileri görüşlü davranarak kendisi hakkında yerinde çıkarımlar yapıp yazmışım dediğim yazar. kendisi gullümler gullümü, afroditler afroditi bir kişilik. yeri gelince ağır başlı yeri gelince hareketli, işveli. tam bir patroniçe yahu. sevgilisi desen dünyalar tatlısı bir insan. ikisi birlikte karşılarında bulunan insana çok iyi geliyorlar. izmire gelirseniz görmeniz gereken beyefendiler bunlar efendim benden söylemesi. bir diğeri için (bkz: porter)
öncelikle belirtmek isterim ki kendisinin hakkımda "tam bir kötü arkadaş insanı baştan çıkarıyor" şeklindeki söylemleri gerçeği yansıtmamaktadır. ayy senin içinde varmış be. ben sadece en iyi bildiğim şeyi yaptım, rehber oldum. efendim kendisi pek bi doğal. oturuşu, kalkışı, gülüşü, korkuşu. her şeyiyle çok doğal, çok spontan bir kişilik. bugün çok eğlendirdi hepimizi. her ne kadar bazı konularda kararsız olsa da yaşına rağmen kendisi hakkındaki farkındalığı gayet iyi. artık bundan sonraki zirvelerde muhakkak katılıp katılmadığını öğrenmek istediğim kişilerden olmuştur, kendine iyi baksındır *
bugün şahsım, bilmiyorum, sinner bear ve onun erkek arkadaşından oluşan ekiple gerçekleştirilen zirve. ilk işimiz tabi ki de tipik ayı davranışı olarak yemek yemekti * ardından örnek izmirli laikler olarak çantalarımızda hazır bulundurduğumuz kızıl peruklarımızı takarak ve atatürklü bayraklarımızı sallayarak canım atamın evine ulvi bir ziyaret gerçekleştirdik. bu, bir o kadar duygulandırıcı ve de aydınlatıcı gezinin sonrasında hepimizin çocukluğundan bir parça bulduğu uluslararası izmir fuarında çılgınlarca eğlendik. eğlendik derken biz bilmiyorum ile bindiğimiz oyuncakta götümüzden nefes alıp ağzımızdan sıçarken diğerleri bize bakıp güldüler ama olsundu gülsünlerdi çünkü çok tatlılardı. yaşadığımız bu küçük şoku atlattıktan sonra çimlere uzanıp hunharca konuştuk. konuştuk derken aklınıza dedikodu gelmiştir eminim ama biz elit gayler olarak tabiki diyalektik materyalizm hakkında uzun uzun tartıştık * kısacası dolu dolu, yıkılsınlaaarrrcaaaa bir zirve oldu *
kafasına estiğini yapan izmirlilerden yapılmasına pat diye karar verilen zirve. bayram öncesi hem toplaşıp kaynaşalım hem de tatlı yiyip tatlı konuşalım değil mi? 4 eylül öğlen saat 1de alsancak sevinç pastanesinin önünde buluşulacak. geçilmesi istenilen mekan da zirvenin kendisi gibi pat diye kararlaştırılacak. ben de bu tempoya ayak uydurabilirim, ben de varım diyorsanız bekleriiizzz.
katılmak isteyen sevgili yazar arkadaşlar zirvetörden de işaretlerse çok iyi olur çok da güzel iyi olur *
yıllardır haber sitelerinde/kanallarında flaş haber olarak sunulan et türü. belki konuyla ilgili pek bilgim olmamasından mıdır nedir bu et türüyle ilgili neden bu kadar ortalık velveleye verilir anlamıyorum. çok basitçe bir düşünce olacak ama belki de birçoğumuzun atası olan orta asyadaki insanlar bu eti tüketiyorlardı ve hala tüketiyorlar. neden acaba x ürünlerinde at eti var, y markası at eti kullanıyor gibi konular haber olarak sunulur ve bunlardan uzak durulması tavsiye edilir? et yemeyi tercih eden bir insan, at eti içeren ürünleri yese nolacak ki? sanırım bunu anladığım zaman çakralarımdan biri açılacak *
yaşasıııınn dedirtendir. çünküüü artık en yakın kız arkadaşımın havuz başındaki düğününe nedime olarak katılırken ne giyeceğimi buldum. çok teşekkürler zara love u. *
her ne kadar yayınlandığı dönem pokemonun gölgesinde kalsa da çok sevdiğim bir animedir. hatta pokemon mu digimon mu diye sorduklarında yüzde 5lik dilimin * içerisine girip digimon derdim hep. yani o derece severdim. jenerik müziği çok iyidir insanı gaza getirir. bi de mimi diye bi karakteri vardı bu animenin. insana saç baş yoldurtur cinsten bir karakterdi. ne üzmüştü zamanında kendini de digimonunu da. aklıma öyle kaydetmisim bu kızcağızı. benim favorilerim taichi ve sora idi. hatta çocukluk aklımla nolur bunlar sevgili olsun evlensin diye dua ederdim * bi de matt diye bi çocuk vardı allahım nasıl cool bi karakterdi o. çok cooldu gıcık olurdum ama severdim. ayy susar mısın gerizekalı çocukluğum geçiyor şu an gözümün önünden. ağlayıp geliyorum ühühühü.
cinsel yöneliminden ötürü yaşadığı baskılara daha fazla dayanamayıp 29 ağustos 2016 sabahında yaşamına son veren pırıl pırıl bir insan daha. gerçekten artık söylenecek söz bulamıyorum. bu ülkede yaşayabildiğimiz her an bizler için büyük bir başarı gerçekten. o kadar acı ki yaşanılanlar, o kadar insafsızca ki... nalan bayar bir süre önce yaşadıklarını danışmanına şu şekilde aktarmış:
ikamet olarak istanbuldanım (1993te üniversiteyi okumak için ankaradan gitmiştim ve sonrasında genelde orada yaşadım). 1970 eylül doğumluyum. boğaziçi üniversitesi işletme bölümünden mezunum. 15 yıllık (türkiye ve yurt dışı) is tecrübem var.
2011 üniversite afları sırasında, boğaziçi öncesi okumuş olduğum odtü makine mühendisliğindeki kaydım sayesinde; şubat 2012 / şubat 2013 yılında almanyaya öğrenci vizesi ile gelmiştim. kendi olanaklarımla leibniz üniversitesinden şartlı kabul almış ve bir yılda b2 seviyesini tamamlayarak almanca ögrenmiştim. daha sonra, vizemin bitmesiyle türkiyeye dönmüştüm.
mart 2013'te, kız kardeşlerime tüm iyi niyetimle ciddi ilişki yaşadığım kız arkadaşımdan bahsettim, dışlandım ve tam bir linç tehlikesiyle karşılaştım. ablam, hacettepeden hali hazırda yardımcı doçentlik almış ve akp hükümeti süresince sağlık bakanlığı müsteşar danışmanı bir doktor olmasına karşılık gerçek bir homofobiktir. beni eşcinsel olduğum için defalarca ölümle ve hayatımı bitirmekle tehdit etmiştir. durumumu öğretmen olan diğer kız kardeşime de anlatmıştı, onun ve eşi tarafından da tehdit edildim, dışlandım, sapık ve ruh hastası birisi olduğuma dair hakaretler işittim. zaman içerisinde kaygı bozukluğu ve psikolojik depresyon yaşadım, intihar düşünceleriyle boğuştum. istanbulda psikiyatrist dr'a tedavi oldum. o süreçte, doktor kontrolüyle iki yıl ilaç tedavisi gördüm. aile bireyleri benimle görüşmediler, yalnız bırakıldım. tedavim devam ederken ablamdan eşcinsel olduğumu öğrenen erkek kardeşim tarafından temmuz 2014'te darp edildim. hacettepe hastanesi acilde tedavi edildim (bu konuda raporum mevcuttur). ölüm noktasına getirildiğim erkek kardeşim hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmak istedim ancak davacı olduğum takdirde avukat olan kardeşimin avukatlık diplomasının iptal edilebileceği söylendi ve babamın da beni bu nedenle evlatlıktan reddedeceğini söylemesi üzerine şikayetten istemeyerek vazgeçtim. ancak can emniyetim için elimdeki mevcut maddi birikimlerimi almanyaya üniversite aracılığı ile tekrar gelmeye karar verdim.
08 mart 2015te şartlı kabul aldığım tu braunschweig makine mühendisliğine geldim ve 4 ay süre ile akademik almanca derslerine devam ettim. dsh-2 (c1) sertifikasını aldığımda diğer alman üniversitelere başvurdum. 5 üniversiteden kabul aldım. kleve / düsseldorfta bulunan rhein waal university of applied science makine mühendisliğine kayıt olmaya karar verdim ve eylül 2015te kayıt yaptırdım. iki dönemdir burada okumaktayım. ders ortalamam 2.0. derslerden büyük keyif alarak okuyorum. okulu bitirmek en büyük dileğim.
maddi birikimlerim beni 2016 aralık sonu, vizemin bitim tarihine kadar taşıyabildi. sonrasında ödeyecek hiç bir gelire sahip değilim. yaştan ötürü burs da bulamadım.
bunun yanında kız arkadaşım, kızlarıyla ikamet etmekte. kendisi ile 2 yıla yakın çok iyi giden bir ilişkimiz var. beni mart ayında 1 haftalığına ziyaret etmişti. bir firmada çalışıyor. yakın bir zamanda kızlarının aramızdaki ilişkiyi özel maillerimizi okuyup öğrenmeleriyle birlikte onun da türkiyedeki durumu riske girdi. büyük kızı kendi öz annesini dövmekle tehdit etmiş ve darp etmiş birisi. can güvenliği ve ruh sağlığı açısından onun da yanıma gelmesini istiyorum. türkiye toplumunda, bize şu yaşadığımız ana dek ya gizlenmemiz, eşcinselliğimiz ile ilgili ya sürekli yalan söylememiz ya da eziyet çekmemiz gerektiği öğretildi.
kız arkadaşım, hayat eşim ile birlikte, artık tehdit ve hakaret görmeyeceğimiz, insanca birlikte yaşayabileceğimiz; lgbti bireylerini diğer insanlarla eşit kabul eden, demokratik hak ve düzen anlayışında olan almanya devletine ikimiz birlikte sığınmak istiyoruz. türkiyede hayati tehlikemiz olduğundan orada yaşama şansımız görünmemektedir.
umarım isteklerimiz gerçekleşir.
değerli yardımların için şimdiden çok teşekürler
saygılarımla
nalan bayar
tek bir sebebi olabilir bence o da pahalı olması özellikle kiraların fazla olması. onun haricindeki sebepler bana pek inandırıcı gelmiyor özellikle bir gay için. sizler insanların kabalığından, insanların seviyesizliğinden, kalabalıktan(ki bu bir şanstır en azından daha az azınlıksınız. yalnız mı kalmak istiyorsunuz cekilirsiniz odanıza olur biter.) güvenlikten, pislikten vs. yakınıyorsanız bizler özellikle türkiyenin ücra yerlerinde yaşayanlar ya da gay life kavramının g'sinin bulunmadığı şehirlerde yaşayanlar ölelim o zaman.
(bkz: eşcinsellerin hiçbir şeyden memnun olamamaları sorunsalı)
ilk defa bu sene yaşadığımdır. istanbul bodrum kuşadası üçgeninde geçmiş olan yaklaşık 2 aylık çok tatlı olaylar zinciridir. yaz aşkımı dünyanın bi ucuna uğurlarken çok üzülmüştüm ama adam daha çok üzüldü herhalde. ülkesine varalı 1 hafta oldu ve az önce yakın arkadaşından kalp krizi geçirdiğini, hastanede tedavi gördüğünü ve çok şükür ki durumunun iyi olduğunu öğrendim. ben şok ben iptal. bana 3 kere denizleri aş da gel kurbanın olam kurtar beni buralardan nolur derse gidicem sanırım *
bugün internette amaçsızca dolaşırken karşıma çıkmış olan ilginç topluluk.
bu da internet siteleridir: 27784
toplulukla ilgili direkt vikipediden alıntı yaparak bilgi veriyorum. ayrıntılı bilgi isteyenler sitelerine göz atabilirler.
mensa; en büyük, en eski ve en çok bilinen yüksek iq topluluğudur. kâr amacı gütmeyen bu topluluk, kabul edilen iq testlerinde bulundukları toplumun %98'inden daha yüksek puan alan, yani en üst %2'lik zekâ dilimine girmeyi başaran her bireye açıktır. topluluğa girmenin başka hiçbir şartı yoktur. mensa, 1946 yılında birleşik krallık'ta bir hukukçu olan roland berril'le bir bilim adamı ve avukat olan dr. lancelot ware tarafından kurulmuştur.
bana kendimi bir kere daha hatırlatan dizi olmuştur. ben alt tabakadanım anam çok net. varoşluk içime işlemiş * herkes soylu insanları çekici bulurken ben gidip demirci çırağı olan gendry waters karakterini inanılmaz çekici buluyorum. yok benden birşey olmaz. ilk entrikada geberirdim kesin *
sadece fiziksel ve sözel şiddetle sınırlı kalmayandır. bu konu, çok daha geniş bir yelpazede incelenmeli ve ona göre davranılmalı, önlemler alınmalıdır. *
halka sunulan, göz önünde bulunan ve daha çok dikkat çeken gaylerin kadınsı* özelliklere sahip olmasından kaynaklı durumdur. ülkemizde kadın gibi davranmak güçsüzlüğü, pasifliği sembolize eder, gaylik ise istenmeyen bir durumdur. bu iki özellik birleştirilerek tüm gaylerin kadınsı olduğu ve bunun ne kadar kötü(!) bir şey olduğu mesajı tüm beyinlere altttan alta işlenmektedir. çünkü gaylerin de maskülen* olabileceği ihtimalinden korkulur ve yokmuş gibi davranılır.
hacı misi ile parlattığım cemaatçi götü mü açıkta bırakacak kırmızı bir tanga ile katılacağım zirvedir. tüm şeriatçıların gözleriylen günah işlemelerine, cünüp olmalarına sebebiyet verip toplandıklarına pişman edip ardından "türkiye laiktir laik kalacak" nidalarıylan izmir büyükşehir belediyesi logolu sancağı mekana dikip atamın gücüylen son noktayı koyacağımdır.
kisinin icinde birbirinden farkli kisilikler hissedip, bu kisiliklere uyan davranislarda bulunmasi, bu kisiliklerin etkisi altinda oldugu anlarda yaptiklarindan habersiz olma halidir. bu kisilikler bireyin kendi cinsiyetinden, yas grubundan, sosyoekonomik ve kulturel durumundan farkli olabilir. bu kisiliklere ait kafasinin icinden gelen ve kendisini yonlendiren sesler duyabilir. farkli kisilikler var olan "evsahibi" kisilige zarar verici davranislar gosterebilir (es ya da karsi cinsle uygunsuz iliskiler, suca yonelik davranislar gibi). evsahibi kisiligi oldurup, yerine gecmek icin intihar girisimlerinde bulunabilirler.
nasil olusmaktadir?
genellikle cocukluk yaslarinda cok agir fiziksel (dovulme, agir cezalandirmalar), cinsel (tecavuz, cinsel tacizler) ve duygusal (sevgi gosterilmeme, saglik, egitim ihmalleri ve bakim gereksinimlerinin yerine getirilmemesi gibi) travma yasantilari sonrasinda gelisir. bu donemde cocuk bu olaylar esnasinda kendini olayin etkisinden kurtarmak icin bir savunma mekanizmasi seklinde o olayi yasayan ben degilim, bu olanlar bana yapilmiyor, ben bunlari hissetmiyorum vb dusunce degisiklikleri gelistirir. bu zamanla normal disi bir hal alip, bu bozukluga donusur. bu sekil bir savunma sureci, agir travmalara uyum saglamada onemli bir yere sahiptir.
iki ya da daha fazla birbirinden ayri kimligin ayni kiside varligi (herbirinin kendi icinde sureklilik gosteren cevre ve benlik algisi, iliski kurma ve dusunme bicimi vardir). bu kimliklerden en az ikisi zaman zaman tekrarlayarak kisinin davranislarini denetim altinda tutar. onemli kisisel bilgileri siradan bir unutkanlikla aciklanamayacak sekilde animsayamazlar.
toplumda ne oranda gorulmektedir?
% 5-10 arasinda gorulmektedirler. daha cok kadinlarda teshis edilmektedir. erkek hastalarin ise suc isledikleri icin daha cok adli sistem icinde olduklari ve bu nedenle tani konulamadigi dusunulmektedir. kisilerin ozellikle kafalari icinden gelen sesler duymalari, yaptiklarini hatirlamadiklari seylerle karsilasmalari gibi belirtilerin, ogrenilmesi halinde kendilerinin akil hastanesine kapatilacaklari ya da toplumda damgalanacaklari yonundeki inanclari nedeniyle tedaviye basvurmadiklari gorulmektedir.
tedavi:
hastalik bu rahatsizligi bilen psikiyatristlerce uzun dönemli psikoterapi ile tedavi edilmektedir. tedavide kisiliklerin bir araya getirilerek bir butun olusturmasi ve gecmiste yasanan ve bazi hallerde unutulmus olan travma doneminin aydinlatilip, bunun normal bilinc hali ile birlestirilmesi ve butunlestirme sonrasi eslik eden diger kisilik sorunlari ve yaklasimlarin tedavisi ile surdurulur. psikoterapi esnasinda farkli kisiliklerin etkisi ile sikayetlerde alevlenmeler gorulebilir. bu durumlarda ilac tedavileri ve kisa sureli yatakli tedaviler gerekebilir.
yapamadığımdır. özellikle uzun süre yapamıyorum maksimium 10-15 saniye. daha uzun süreli kapalı tutarsam aklıma berber konulu porno filmleri geliyor. bunun sonucunda da erekte olurum, mal gibi kalırım diye düşünüp geriliyorum (bkz: ayı sözlük itiraf) *
gerçek hayatta:
(bkz: voleybol) favorim, pek severim <3 sokak, salon, plaj. her türlüsü olur fark etmez.
(bkz: yakar top) ikinci favorim. her türlü kapışırız. * (bkz: istop) top havaya atılır. ebe topu tutana kadar herkes uzaklaşır ardından ebe bir renk söyler herkes onu bulmaya çalışır.
(bkz: 9 aylık) ön eleme olarak top ayakta sektirilir. en az sektiren kaleye geçer her gol 1 puandır-kafa hariç o 3 puan- 9 puan tamamlanınca kişiye şut çekilir hiç birini kurtaramazsa çocuk doğurmuş olur. nasıl saçma bi oyunmuş lan bu böyle. * (bkz: saklambaç) bir ebe gözlerini kapatıp belirlenen sayıya kadar sayar. sayma işi bitince saklananları bulmaya çalışır. bulduğu kişiyle adeta yarışa girer gözlerini kapattığı yere koşarlar ebe onu orada sobelerse yani sayı saydığı yere bulduğu kişiden önce ulaşırsa sıradaki ebe o sobelenen kişi olur.
(bkz: köşe kapmaca) genelde römork gibi köşeli yerlerde oynanır. ebe ortadadır köşelerdeki kişilerin kalkıp yerlerini değiştirmelerini bekler. kalkan kişilerden birinin yerini kaparsa yeri kapılan kişi ebe olur.
(bkz: sessiz sinema) bir kişi aklından bir film, dizi tutar. jest ve mimikleriyle karşısındaki kişilere bu filmi anlatmaya çalışır.
(bkz: ortada sıçan) diğer adıyla (bkz: can) yakar topun kardeşi. karşılıklı en az iki kişi vardır ve bunların ortasında bir ya da birden fazla kişi vardır. amaç bu kişileri topla vurup oyundan çıkarmaktır.
(bkz: dokuz taş) dokuz taş üst üste dizilir. sonra topla yıkılır ardından herkes kaçışır. ebeler bu kaçışan kişileri vurmaya ve bu sayede dokuz taşın tekrar üst üste dizilmesini önlemeye çalışır
(bkz: mendil kapmaca) ortada biri mendil tutar. iki kişi karşılıklı olarak aynı anda koşarlar. mendili ilk kapan oyunu kazanır.
(bkz: beş taş) beş tane taşın farklı şekillerde havaya atıp tutulması ve toplanmasıyla oynanan bir oyundur.
(bkz: ip atlama) hunharca zıplayıp kalorilerinizi yakmaya yardımcı olan oyun. * (bkz: aç kapıyı bezirgan başı)
(bkz: yakalambaç) bir ebe kendisinden kaçan herkesi yakalamaya çalışır. yakaladığı herkes onun tarafına geçer ve son kişi kalana dek devam ederler.
(bkz: yerden yüksek) mantığı köşe kapmaca ile aynıdır. herkes yerden yüksekte bir yerde durur. ebe yerdedir. kişiler yer değiştirirken ebe onlardan birinin yerini kapmaya çalışır.
(bkz: ali baba saatin kaç) ebe diğer oyunculara arkasını dönmüştür. diğerleri sırayla bu soruyu sorarlar. "ali baba saatin kaç?" mesela "5" der. oyuncular da 5 adım yaklaşırlar ebeye. tabi herkes kendince adım attığından kimi daha yakın, kimi daha uzak olur. ali baba döner bakar ne kadar yaklaşmışlar diye. tekrar arkasını döner, aynı şey tekrarlanır. amaç ali baba henüz arkası dönükken atılan adımlar esnasında ona ulaşıp, sırtına vurmaktır. bu olay gerçekleştiği anda herkes başlangıç çizgisine geri kaçar. ali baba kimi yakalarsa o ebe olur.
yerim neresi, kendimi nereye ait hissediyorum artık hiç bir fikrim yok sözlük. üniversitemin bulunduğu ildeyken kendimi oraya pek ait hissetmiyorum, 3 gündür ailemin yanındayım kendimi buraya da ait hissetmiyorum. gerçi bu durumu yaklaşık 1senedir yaşıyorum. yurt dışındayken de kendimi oraya ait hissetmiyordum ülkemde ülkem diyordum *. fransız şair charles baudelaire'e ait şu söze tamı tamına uyuyorum sanırım: "nerede değilsem orada iyi olacakmışım gibi geliyor."
ayı sözlük üyeleri üniversitelerin hangi bölümlerinde okuyorsunuz?
cevap: (bkz: pdr)
aynı ya da yakın bölümlerde okuyorsak birbirimize yardımcı oluruz iyi olur
chicago üniversitesi'nin yaptığı çalışmaların sonucunda ortaya çıkan ilginç bir bilgi. toplumda genel kabul gören dini eğitimin iyilikle ve anlayışlı olmakla ilgili bağlantısını sorgulatan bir sonuç ortaya çıkmış gibi duruyor.
çevresindeki kişilerde zerre yaşama hevesi bırakmayan insan modelidir. ya arkadaş bi insan her şeyden mi memnuniyetsiz kalır, hiç mi bir şeyi beğenmez. tamam o beğenmediğin şey mükemmel olmayabilir ama şunu da bilmen lazım hiçbir şey mükemmel olmak zorunda da değil. karşındaki insan belki de bin bir hevesle, araştırarak, okuyarak, deneyerek vs. bir şekilde bir ürün ortaya koymuş en azından bir teşekkür et o da olmadı bir tebessüm et. yok illa bir bok atmalar, bir iğnelemeler, bir burun kıvırmalar. sırf beğenmemek için gösterdiği o çabayı aslında az da olsa pozitif bir yöne kanalize edebilse aslında belki de yapıcı eleştiri yapıp katkıda bulunabilecektir bu insan ama hayır o en iyi bildiği şeyi yapacaktır "hıh bu ne be pööffss" demek. cidden böyle yapıcı olmak yerine yıkıcı davranan insanları hiç sevmiyorum. insanı yormaktan zevk alıyorlar herhalde. platon'un bir lafı var o sözü bu arkadaşlara hediye etmek istiyorum: insanlara karşı düşünceli olun. çünkü karşılaştığınız herkes en az sizin kadar zorlu bir mücadele veriyor.