nikimsi

Durum: 1295 - 0 - 0 - 0 - 23.01.2017 00:39

Puan: 21186 - Sözlük Kaşarı

10 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

hayat bazen çok: honki ponki toni nok, çalona bimbo bori rok, muşi muşi hubobo kozi zok, çiki çiki şayne tiki tak tok.
  • /
  • 65

yazarların favori yaprak dökümü bölümü

daha önce başlığını açtığım 100. bölümden bir sahne (bkz: benim ne suçum var) arada izleyip izleyip duygusal boşalım yaşadığım doğrudur.

sinner bear

bundan 7 ay önce ileri görüşlü davranarak kendisi hakkında yerinde çıkarımlar yapıp yazmışım dediğim yazar. kendisi gullümler gullümü, afroditler afroditi bir kişilik. yeri gelince ağır başlı yeri gelince hareketli, işveli. tam bir patroniçe yahu. sevgilisi desen dünyalar tatlısı bir insan. ikisi birlikte karşılarında bulunan insana çok iyi geliyorlar. izmire gelirseniz görmeniz gereken beyefendiler bunlar efendim benden söylemesi. bir diğeri için (bkz: porter)

bilmiyorum

öncelikle belirtmek isterim ki kendisinin hakkımda "tam bir kötü arkadaş insanı baştan çıkarıyor" şeklindeki söylemleri gerçeği yansıtmamaktadır. ayy senin içinde varmış be. ben sadece en iyi bildiğim şeyi yaptım, rehber oldum. efendim kendisi pek bi doğal. oturuşu, kalkışı, gülüşü, korkuşu. her şeyiyle çok doğal, çok spontan bir kişilik. bugün çok eğlendirdi hepimizi. her ne kadar bazı konularda kararsız olsa da yaşına rağmen kendisi hakkındaki farkındalığı gayet iyi. artık bundan sonraki zirvelerde muhakkak katılıp katılmadığını öğrenmek istediğim kişilerden olmuştur, kendine iyi baksındır *

ayı sözlük izmir erken bayram zirvesi

bugün şahsım, bilmiyorum, sinner bear ve onun erkek arkadaşından oluşan ekiple gerçekleştirilen zirve. ilk işimiz tabi ki de tipik ayı davranışı olarak yemek yemekti * ardından örnek izmirli laikler olarak çantalarımızda hazır bulundurduğumuz kızıl peruklarımızı takarak ve atatürklü bayraklarımızı sallayarak canım atamın evine ulvi bir ziyaret gerçekleştirdik. bu, bir o kadar duygulandırıcı ve de aydınlatıcı gezinin sonrasında hepimizin çocukluğundan bir parça bulduğu uluslararası izmir fuarında çılgınlarca eğlendik. eğlendik derken biz bilmiyorum ile bindiğimiz oyuncakta götümüzden nefes alıp ağzımızdan sıçarken diğerleri bize bakıp güldüler ama olsundu gülsünlerdi çünkü çok tatlılardı. yaşadığımız bu küçük şoku atlattıktan sonra çimlere uzanıp hunharca konuştuk. konuştuk derken aklınıza dedikodu gelmiştir eminim ama biz elit gayler olarak tabiki diyalektik materyalizm hakkında uzun uzun tartıştık * kısacası dolu dolu, yıkılsınlaaarrrcaaaa bir zirve oldu *

ayı sözlük izmir erken bayram zirvesi

kafasına estiğini yapan izmirlilerden yapılmasına pat diye karar verilen zirve. bayram öncesi hem toplaşıp kaynaşalım hem de tatlı yiyip tatlı konuşalım değil mi? 4 eylül öğlen saat 1de alsancak sevinç pastanesinin önünde buluşulacak. geçilmesi istenilen mekan da zirvenin kendisi gibi pat diye kararlaştırılacak. ben de bu tempoya ayak uydurabilirim, ben de varım diyorsanız bekleriiizzz.
katılmak isteyen sevgili yazar arkadaşlar zirvetörden de işaretlerse çok iyi olur çok da güzel iyi olur *

at eti

yıllardır haber sitelerinde/kanallarında flaş haber olarak sunulan et türü. belki konuyla ilgili pek bilgim olmamasından mıdır nedir bu et türüyle ilgili neden bu kadar ortalık velveleye verilir anlamıyorum. çok basitçe bir düşünce olacak ama belki de birçoğumuzun atası olan orta asyadaki insanlar bu eti tüketiyorlardı ve hala tüketiyorlar. neden acaba x ürünlerinde at eti var, y markası at eti kullanıyor gibi konular haber olarak sunulur ve bunlardan uzak durulması tavsiye edilir? et yemeyi tercih eden bir insan, at eti içeren ürünleri yese nolacak ki? sanırım bunu anladığım zaman çakralarımdan biri açılacak *

zara'da erkekler için üretilen etek

yaşasıııınn dedirtendir. çünküüü artık en yakın kız arkadaşımın havuz başındaki düğününe nedime olarak katılırken ne giyeceğimi buldum. çok teşekkürler zara love u. *

31 ağustos 2016 ayı sözlük'e geri dönmem

ayyy hemen bi parti düzenlemeliyiz. yı-kıl-sıaaann!!
(bkz: fırsatçı ortam gayi) *

hayat arkadaşına hitap

shekh ma shieraki anni (güneşim ve yıldızlarım) * *

digimon

her ne kadar yayınlandığı dönem pokemonun gölgesinde kalsa da çok sevdiğim bir animedir. hatta pokemon mu digimon mu diye sorduklarında yüzde 5lik dilimin * içerisine girip digimon derdim hep. yani o derece severdim. jenerik müziği çok iyidir insanı gaza getirir. bi de mimi diye bi karakteri vardı bu animenin. insana saç baş yoldurtur cinsten bir karakterdi. ne üzmüştü zamanında kendini de digimonunu da. aklıma öyle kaydetmisim bu kızcağızı. benim favorilerim taichi ve sora idi. hatta çocukluk aklımla nolur bunlar sevgili olsun evlensin diye dua ederdim * bi de matt diye bi çocuk vardı allahım nasıl cool bi karakterdi o. çok cooldu gıcık olurdum ama severdim. ayy susar mısın gerizekalı çocukluğum geçiyor şu an gözümün önünden. ağlayıp geliyorum ühühühü.

lgbti intiharları

nalan bayar

cinsel yöneliminden ötürü yaşadığı baskılara daha fazla dayanamayıp 29 ağustos 2016 sabahında yaşamına son veren pırıl pırıl bir insan daha. gerçekten artık söylenecek söz bulamıyorum. bu ülkede yaşayabildiğimiz her an bizler için büyük bir başarı gerçekten. o kadar acı ki yaşanılanlar, o kadar insafsızca ki... nalan bayar bir süre önce yaşadıklarını danışmanına şu şekilde aktarmış:

ikamet olarak istanbul’danım (1993’te üniversiteyi okumak için ankara’dan gitmiştim ve sonrasında genelde orada yaşadım). 1970 eylül doğumluyum. boğaziçi üniversitesi işletme bölümü’nden mezunum. 15 yıllık (türkiye ve yurt dışı) is tecrübem var.

2011 üniversite afları sırasında, boğaziçi öncesi okumuş olduğum odtü makine mühendisliği’ndeki kaydım sayesinde; şubat 2012 / şubat 2013 yılında almanya’ya öğrenci vizesi ile gelmiştim. kendi olanaklarımla leibniz üniversitesi’nden şartlı kabul almış ve bir yılda b2 seviyesini tamamlayarak almanca ögrenmiştim. daha sonra, vizemin bitmesiyle türkiye’ye dönmüştüm.

mart 2013'te, kız kardeşlerime tüm iyi niyetimle ciddi ilişki yaşadığım kız arkadaşımdan bahsettim, dışlandım ve tam bir linç tehlikesiyle karşılaştım. ablam, hacettepe’den hali hazırda yardımcı doçentlik almış ve akp hükümeti süresince sağlık bakanlığı müsteşar danışmanı bir doktor olmasına karşılık gerçek bir homofobiktir. beni eşcinsel olduğum için defalarca ölümle ve hayatımı bitirmekle tehdit etmiştir. durumumu öğretmen olan diğer kız kardeşime de anlatmıştı, onun ve eşi tarafından da tehdit edildim, dışlandım, sapık ve ruh hastası birisi olduğuma dair hakaretler işittim. zaman içerisinde kaygı bozukluğu ve psikolojik depresyon yaşadım, intihar düşünceleriyle boğuştum. istanbul’da psikiyatrist dr'a tedavi oldum. o süreçte, doktor kontrolüyle iki yıl ilaç tedavisi gördüm. aile bireyleri benimle görüşmediler, yalnız bırakıldım. tedavim devam ederken ablamdan eşcinsel olduğumu öğrenen erkek kardeşim tarafından temmuz 2014'te darp edildim. hacettepe hastanesi acilde tedavi edildim (bu konuda raporum mevcuttur). ölüm noktasına getirildiğim erkek kardeşim hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmak istedim ancak davacı olduğum takdirde avukat olan kardeşimin avukatlık diplomasının iptal edilebileceği söylendi ve babamın da beni bu nedenle evlatlıktan reddedeceğini söylemesi üzerine şikayetten istemeyerek vazgeçtim. ancak can emniyetim için elimdeki mevcut maddi birikimlerimi almanya’ya üniversite aracılığı ile tekrar gelmeye karar verdim.

08 mart 2015’te şartlı kabul aldığım tu braunschweig makine mühendisliği’ne geldim ve 4 ay süre ile akademik almanca derslerine devam ettim. dsh-2 (c1) sertifikasını aldığımda diğer alman üniversitelere başvurdum. 5 üniversiteden kabul aldım. kleve / düsseldorf’ta bulunan rhein waal university of applied science – makine mühendisliği’ne kayıt olmaya karar verdim ve eylül 2015’te kayıt yaptırdım. iki dönemdir burada okumaktayım. ders ortalamam 2.0. derslerden büyük keyif alarak okuyorum. okulu bitirmek en büyük dileğim.

maddi birikimlerim beni 2016 aralık sonu, vizemin bitim tarihine kadar taşıyabildi. sonrasında ödeyecek hiç bir gelire sahip değilim. yaştan ötürü burs da bulamadım.

bunun yanında kız arkadaşım, kızlarıyla ikamet etmekte. kendisi ile 2 yıla yakın çok iyi giden bir ilişkimiz var. beni mart ayında 1 haftalığına ziyaret etmişti. bir firmada çalışıyor. yakın bir zamanda kızlarının aramızdaki ilişkiyi özel maillerimizi okuyup öğrenmeleriyle birlikte onun da türkiye’deki durumu riske girdi. büyük kızı kendi öz annesini dövmekle tehdit etmiş ve darp etmiş birisi. can güvenliği ve ruh sağlığı açısından onun da yanıma gelmesini istiyorum. türkiye toplumunda, bize şu yaşadığımız ana dek ya gizlenmemiz, eşcinselliğimiz ile ilgili ya sürekli yalan söylememiz ya da eziyet çekmemiz gerektiği öğretildi.

kız arkadaşım, hayat eşim ile birlikte, artık tehdit ve hakaret görmeyeceğimiz, insanca birlikte yaşayabileceğimiz; lgbti bireylerini diğer insanlarla eşit kabul eden, demokratik hak ve düzen anlayışında olan almanya devleti’ne ikimiz birlikte sığınmak istiyoruz. türkiye’de hayati tehlikemiz olduğundan orada yaşama şansımız görünmemektedir.

umarım isteklerimiz gerçekleşir.
değerli yardımların için şimdiden çok teşekürler
saygılarımla
nalan bayar

istanbul'u sevmeme nedenleri

tek bir sebebi olabilir bence o da pahalı olması özellikle kiraların fazla olması. onun haricindeki sebepler bana pek inandırıcı gelmiyor özellikle bir gay için. sizler insanların kabalığından, insanların seviyesizliğinden, kalabalıktan(ki bu bir şanstır en azından daha az azınlıksınız. yalnız mı kalmak istiyorsunuz cekilirsiniz odanıza olur biter.) güvenlikten, pislikten vs. yakınıyorsanız bizler özellikle türkiyenin ücra yerlerinde yaşayanlar ya da gay life kavramının g'sinin bulunmadığı şehirlerde yaşayanlar ölelim o zaman.
(bkz: eşcinsellerin hiçbir şeyden memnun olamamaları sorunsalı)

yazarların kafadaki imajları

2017 yılından beklentiler

yaz aşkı

ilk defa bu sene yaşadığımdır. istanbul bodrum kuşadası üçgeninde geçmiş olan yaklaşık 2 aylık çok tatlı olaylar zinciridir. yaz aşkımı dünyanın bi ucuna uğurlarken çok üzülmüştüm ama adam daha çok üzüldü herhalde. ülkesine varalı 1 hafta oldu ve az önce yakın arkadaşından kalp krizi geçirdiğini, hastanede tedavi gördüğünü ve çok şükür ki durumunun iyi olduğunu öğrendim. ben şok ben iptal. bana 3 kere denizleri aş da gel kurbanın olam kurtar beni buralardan nolur derse gidicem sanırım *

mensa

bugün internette amaçsızca dolaşırken karşıma çıkmış olan ilginç topluluk.

bu da internet siteleridir: 27784

toplulukla ilgili direkt vikipediden alıntı yaparak bilgi veriyorum. ayrıntılı bilgi isteyenler sitelerine göz atabilirler.

mensa; en büyük, en eski ve en çok bilinen yüksek iq topluluğudur. kâr amacı gütmeyen bu topluluk, kabul edilen iq testlerinde bulundukları toplumun %98'inden daha yüksek puan alan, yani en üst %2'lik zekâ dilimine girmeyi başaran her bireye açıktır. topluluğa girmenin başka hiçbir şartı yoktur. mensa, 1946 yılında birleşik krallık'ta bir hukukçu olan roland berril'le bir bilim adamı ve avukat olan dr. lancelot ware tarafından kurulmuştur.

game of thrones

bana kendimi bir kere daha hatırlatan dizi olmuştur. ben alt tabakadanım anam çok net. varoşluk içime işlemiş * herkes soylu insanları çekici bulurken ben gidip demirci çırağı olan gendry waters karakterini inanılmaz çekici buluyorum. yok benden birşey olmaz. ilk entrikada geberirdim kesin *

tüm insanlık biseksüel olsaydı olabilecekler

--- spoiler ---

bence koku filmindeki şu sahne gerçek olurdu *
http://alkislarlayasiyorum.com/m/content...


--- spoiler ---

üç gey bir araya geldiğinde konuşulan konular

  • /
  • 65
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 1295

çocuk istismarı

sadece fiziksel ve sözel şiddetle sınırlı kalmayandır. bu konu, çok daha geniş bir yelpazede incelenmeli ve ona göre davranılmalı, önlemler alınmalıdır. *

bilgilendirici bir görsel:

çocukken uydurulan ingilizce şarkılar

1) karı kaçıyooo karı kaçıyooo pokemon

2)biytiful end seksi
hir ay em beybi
if yu luk et soroful nanananannanan
if yu luk et adır çiks 
ayvil şov yu vadıt mins vadıtvadıtvadıtvadı

3) yu vardı van yu my number one

4) dale dale don dale bagısevemole gale pati vole ale galey gangı sale opel dale

tabi bu durum hala devam ediyor da olabilir *

kohlberg ve ahlak gelişimi kuramı

bireyin ahlak gelişiminin geçirdiği aşamaları ve bu aşamaların birbirleriyle ilişkilerini ve ahlak gelişimini belirleyen temel prensiplerini en geniş şekilde kohlberg incelemiştir. 1950lerin sonundan itibaren araştırmaya başlayan kohlberg , ömrünün yaklaşık 30 yılını bu çalışmalara adamış dikkat çekici bir bilim adamıdır. özellikle bireylerdeki ahlak gelişimini altı aşamada tanımladığı teorisinden bu yana kendisini destekleyen ve eleştiren pek çok araştırmaya konu olmuştur. kohlberg’in ahlak gelişim kuramı, piaget’in kuramının yeniden incelenmesi ve anlamlandırılmasıdır.

kohlberg ahlaksal düşüncesinin gelişmesini gösteren altı aşamalı bir tablo oluşturmuştur. bu tabloya göre birey,çocukluktaki en somut ve yüzeysel ahlak anlayışından ,en somut ve derin ahlak anlayışına doğru ergenlik ve yetişkinlik evreleri yaşar. kohlberg’e göre bu gelişim aşamaları evrenseldir ve her aşama kendinden bir önceki aşama gerçekleştikten sonra kendini gösterir. fakat her bireyde ahlaksal gelişim aşamalarının tümünün gerçekleşmesi beklenemez. her birey , sosyal ve kültürel çevresine bağımlı olarak kendi koşulları içerisinde ahlak gelişmesini sürdürür. bu nedenle bireyler arasında aşama farklılıkları gözlenebilir. ve her birey altıncı aşamaya kadar çıkamayabilir. kohlberg’in kendi araştırmalarında yetişkin bireylerin çoğu dördüncü aşamadadır. hatta dördüncü beşinci ve altıncı aşamaların birbirlerini izleyen aşamalar olamayıp alternatif aşamalar olabilecekleri kabul edilmiştir.

kohlberg ahlak aşamalarını saptayabilmek için deneklere dokuz hikaye vermiş, her birinin ardından doğru ve yanlış davranışları nedenleriyle birlilikte sormuştur. çözümlemede önemli olan doğru yada yanlış yargılardan çok ,bu yargıların dayandığı ahlaki düşünce tarzı /ahlaki yargıdır. kohlberg’e göre ahlak yargılarındaki tutarlılık ,ancak ahlaksal düşüncesisin davranışa da yansıması halinde mümkündür. oysa ahlaki düşünce düzeyi her zaman ,her koşulda davranışa paralel yansımayabilir. kohlberg’in ikilemlerle ilgili hikayelerini yapan bir kişi,aynı soruya farklı bir günde farklı bir cevap verebilir. dolayısıyla aynı denek,farklı zamanlarda aynı araştırmayı yapan farklı araştırmacılar için farklı ahlak aşamalarında çıkabilmektedir. anacak bilindiği üzere, önemli olan farklı cevap vermesi değil ,cevabın arkasında yatan ahlaksal sebeplerin birbiriyle ilişkili tutarlılığıdır. bu durumu kohlberg’in ünlü hikayelerinden olan “heinz’in ikilemi” ile örnekleyebiliriz. avrupa’da bir kadın yakalandığı özel bir kanser türünden dolayı ölüme çok yaklaşmıştır. doktorlar ,şehirdeki bir eczanenin yeni keşfettiği radium bileşimli bir ilacın yarlı olabileceğini ,kadının kocası heinz’e bildirirler. ilaç çok pahalıdır ve bir dozu için yaklaşık 200 dolara mal olmaktadır. fakat eczacı ilacın bir dozu için yaklaşık 2000 dolar istemektedir. heinz bütün gayretleriyle 1000 dolar toplayabilmiştir. heinz eczacıya karısının çok hasta olduğunu ve paranın kalan yarısını da sonra vereceğini söyler. eczacı heinz’in teklifini kabul etmez ve ilaç için paranın tamamını ister. şimdi heinz ilacı çalmalımıdır? niçin?

kohlberg 'in üç gelişim düzeyi ve bu düzeyle ilgili evreler söyle özetlenir.

 

7.1.-gelenek öncesi düzey:

bu düzeyin temel özelliği körü körüne bağlılık karşılıklı sorunlarda bireysel çıkarlara dayalı ilişkidir. “kuvvetli olan kazanır”düşüncesi temel felsefesidir. bu düzeyde kişi iyi-kötü, doğru-yanlış gibi kültürel kural ve değerlere açıktır. ancak bunları, ceza ödül gibi fiziksel sonuçlarına göre ya da bu kuralları ortaya koyan kimselerin fizik gücüne göre değerlendirir bu düzeyi anlamak için iki alt evresini incelemek yararlı olacaktır.

7.1.1.-birinci evre: ceza ve itaat eğilimi

kurallara ve otoriteye körü körüne bağlılıktır. kurallar nasıl gerektiriyorsa,otorite nasıl istiyorsa ona uymak gerekir. uygun davranılmadığı zaman yanlış davranılmıştır ve karşılığı cezadır. dolayısıyla otoriteye ve kurallara boyun eğmenin temel nedenlerinden biri cezadan kaçınmaktır. özellikle insanlara ve eşyalara maddi zarardan kaçınılır. insan yada eşyaya zarar verilmişse ceza zararın doğal sonucu olarak değerlendirilir. genel olarak olayın dış görünüşüne ve meydana gelen zararın büyüklüğüne bakarak karar verilir. olayın gerisindeki neden önemli değildir. örneğin bir çocuk annesine yardım ederken on tane tabağı kazara düşürüp kırmıştır. diğeri ise annesi görmeden şeker alırken bir tek şekerliği düşürüp kırmıştır. bu dönemdeki çocuklara hangi çocuğun daha suçlu olduğu sorulduğunda on tane tabak kıran çocuğun daha suçlu olduğunu belirtmişlerdir

bu durumlar ben merkezci açıdan değerlendirilir. başkalarının ilgisini,tercih ve düşüncelerini dikkate almaz. diğer insanların tercih ve düşüncelerinin farklı olabileceğini düşünmez. “ben sütü seviyorsam herkes sütü sever”yargısı durumu özetler. olaylar psikolojik açıdan değil,fiziki sonuçlarına göre değerlendirilir.

 

7.1.2.-ikinci evre: bireysellik, karşılıklı çıkara dayanan alışveriş .

bu dönemde doğru olan şey,diğer insanların ihtiyaçlarını da dikkate alan,somut ve adil karşılıklı alış-veriştir. bu evredeki kişi “ne kadar alırsam o kadar veririm”şeklinde bir yargıya sahiptirler. diğer yandan kurallara ,kurallar kişinin ihtiyacını karşıladığı sürece uyarlar. bu evredeki kişinin düşüncesine göre kişi kendi çıkarları ve ihtiyaçları neyi gerektiriyorsa o şekilde davranması gerekir. bu hak diğer insanlar için de geçerlidir. diğer insanlarla ilişkilerimizde bu karşılıklı çıkarlarla gözetmemiz gerekir. alışverişin adil olması gerekir. birisi diğerinde fazla veriyorsa yada alıyorsa bu yanlış bir durumdur. pragmatik alış-veriş kavramı sevgi, bağlılık ve adalet kavramı yerine geçerlidir. çocuk, ödüllendirilen davranışları yapar,cezalandırılanlardan çekinir. “polis beni koruduğu sürece,belediye suyumu sağladığı sürece vergimi vermem gerekir.devlet bana bir şey vermiyorsa ben neden ona bir şey vereyim”temel yargılarında birisi olarak gözlenir.

7.2.-geleneksel düzey

bu düzeyde aile,grup yada ulusun beklentisi kendi başına değer taşır. buradaki tutum sadece sosyal düzen ve beklentilere uymak değil, aynı zamanda onlara gösterilen sadakatte önemlidir. bu düzeyin iki alt devresi vardır.

7.2.1.-üçüncü evre:kişiler arası uyum eğilimi

doğru,iyi insan olmaktır. doğru diğer insanların duygularıyla ilgilenmek,onların beklentilerine cevap vermek ve kurallar doğrultusunda davranmaktır. doğru davranmanın “iyi olmanın”nedeni ,çevresinin,kendisi için önemli olan kişilerin onayını almaktır. yaygın davranış normlarına uyma ön plandadır. davranış niyete göre değerlendirilir. 'iyi niyetli olmak’ önem kazanır. güven, sadakat, saygı, karşılıklı ilişkilerin devamlılığı ve minnettarlık önemlidir

kurallara bağlılık ve iyi adam olma altın kuraldır. diğer insanlarla ilişkilerde kendini diğer insanların yerine koyarak onların beklentilerine uygun davranmak ve kurallara uymak altın kuraldır. iyi bir vatandaş vergi ödemelidir. iyi bir çocuk,annesinin babasının koyduğu kurallara uyar ve onların istediği gibi davranır.

7.2.2.-dördüncü evre: kanun ve düzen eğilimi

doğru, bireyin temel ihtiyacı,toplumsal düzeni korumak,toplumun ve gurubun refahı doğrultusunda davranmaktır. doğru, toplumsal sözleşme sonucu kabul edilmiş görevler doğrultusunda davranmaktır. kanunlar, sosyal düzenin sürekliliğini sağladığı,bireylerin sosyal çıkarlarıyla çelişmediği sürece korunur. doğru, bireyin topluma,bireylere, kurumlara katkıda bulunmaktır. kurallara uymanın nedeni,toplumsal sistemin-düzenin- korunmasıdır. “ya herkes aynı şeyi yaparsa” kaygısı toplumsal düzenin bozulması korkusunu yansıtır. “herkes vergisini vermezse ne olur? kimse askere gitmezse ne olur?” gibi düşünceler davranışın temelini oluşturur. birçok yetişkin muhtemelen bu dönemde kalır.

 

7.3.-gelenek ötesi düzey

bireyin,başkaları ve otoriteden bağımsız olarak izlemek istediği ahlak ilkelerini seçtiği ve kendine özgü değerler sistemini örgütlediği düzeydir.ilk düzeyde otorite kişinin tamamen dışındadır. ikinci düzeyde kişi otoriteyi içselleştirmiştir, ancak sorgulamaz. bu üçüncü düzeyde ise kişisel otorite oluşur.ahlak gelişiminin beşinci ve altıncı aşaması bu düzeyin kapsamındadır.

7.3.1.-beşinci evre: sosyal sözleşme eğilimi

bireysel farklılıklar gözetilir ve doğal karşılanır. her birey kendi tercihini yapma hakkına sahiptir. doğru,toplumun temel hak ve değerlerini,temel hukuk kurallarını grubun kanunlarıyla çelişse bile korumaktır. doğru,insanın farklı düşünce ve değerleri taşıyabileceklerini bilerek bu göreli değerleri korumaktır. yaşama,özgürlük gibi temel hak ve özgürlüklerini çoğunluğun görüşüne ters düşse bile korumaktır. bu düzeydeki ahlak gelişimine göre çoğunluk anlaşarak ,azınlıkta kalanların temel haklarına zarar verecek kanunlar yapamazlar. bunun için yasalar kılı kırk yararak hazırlanmıştır. bu ahlaki gelişim düzeyinde yetişkinlerin ancak %25 olmaktadır .

bu dönemdeki ahlak gelişimine ulaşmış bir kişi,toplumun üstünde bir bakış açısına sahiptir.toplumsal anlaşmanın sonucu,belirlenen kanunlara akılcı bir yaklaşımla saygı duyulur. ancak evrensel ahlaki bakış açısı ile hukuki bakış arasındaki çelişkiler çözümlenemez. örneğin hiçbir yasa bir insanın ölümüne sebebe olabilecek bir davranışı meşru göstermez. ancak kendisini öldürmeye gelen birini öldüren birini cezalandıramaz.çünkü bu durumda insan yasalara karşı gelmekle kendi yaşamını kurtarma arasında bir seçim yapmak durumunda bulunmaktadır. böyle bir durumda kendi yaşamının devam etmesi her şeyin üzerinde olmalıdır.

7.3.2. -altıncı evre: evrensel ahlak ilkeleri eğilimi

kohlberg 'in ahlaki gelişime ilişkin düşüncelerinden en çok tartışılan evredir. bu düzeyin kurumsal olduğunu ileri sürenler vardır.

kohlberg ,önceleri bu düzeyin çok az insanda gözlendiğini öne sürmüştür.1970’te kuramında yeni bir düzenleme yaparak gelişim düzeylerini üç,evreleri de azaltarak beş olarak belirlemiştir. kohlberg 'e göre bu evreye ulaşmış kişi,everensel ahlaki prensipleri kendine rehber edinmiştir. yazılmış kural ve yasalardan bağımsızdır. bunun anlamı “birey hali hazırdaki tüm yasalara karşıdır” demek değildir. aksine kanunlar evrensel prensiplere uygun olduğu için desteklenir. kanunların bu prensiplerle çelişmesi halinde bu prensiplerin korunması gerekmektedir. çünkü prensipler insan haklarına, insan onuruna saygılı davranmayı gerektirir. evrensel ahlaki prensipler sadece bir grubun geliştirdiği yada düzenlediği prensipler değildir. tüm insanların eşitliğini temel felsefe olarak benimseyen yaşama haklarını, eğitim görme hakkı, özgür tercihte bulunma,düşünme ve açıklama hakkından kimse yoksun bırakılmamalıdır. halihazırdaki yasalar bu prensiplerle çeliştiği zaman birey kendi vicdanına uygun davranışta bulunur. dolayısıyla kendi ilkelerine aykırı durumlarda yasalara karşı çıkmaktan kaçınmaz.

kohlberg’in yapmış olduğu bu evreler “evre” anlayışına uygun olarak hiyerarşik bir yapı gösterir. yani birey bir evreden sonraki evreye geçer. insanların büyük çoğunluğu üçüncü ve dördüncü evrededir. beşinci ve altıncı evreye geçebilen insanların sayısı çok azdır. hatta altıncı evreye ulaşabilen çok çok az insan vardır. 

cinsiyet kimliğinizi nasıl tanımlarsınız

ayı sözlük oyun kütüphanesi

gerçek hayatta:
(bkz: voleybol) favorim, pek severim <3 sokak, salon, plaj. her türlüsü olur fark etmez.
(bkz: yakar top) ikinci favorim. her türlü kapışırız. *
(bkz: istop) top havaya atılır. ebe topu tutana kadar herkes uzaklaşır ardından ebe bir renk söyler herkes onu bulmaya çalışır.
(bkz: 9 aylık) ön eleme olarak top ayakta sektirilir. en az sektiren kaleye geçer her gol 1 puandır-kafa hariç o 3 puan- 9 puan tamamlanınca kişiye şut çekilir hiç birini kurtaramazsa çocuk doğurmuş olur. nasıl saçma bi oyunmuş lan bu böyle. *
(bkz: saklambaç) bir ebe gözlerini kapatıp belirlenen sayıya kadar sayar. sayma işi bitince saklananları bulmaya çalışır. bulduğu kişiyle adeta yarışa girer gözlerini kapattığı yere koşarlar ebe onu orada sobelerse yani sayı saydığı yere bulduğu kişiden önce ulaşırsa sıradaki ebe o sobelenen kişi olur.
(bkz: köşe kapmaca) genelde römork gibi köşeli yerlerde oynanır. ebe ortadadır köşelerdeki kişilerin kalkıp yerlerini değiştirmelerini bekler. kalkan kişilerden birinin yerini kaparsa yeri kapılan kişi ebe olur.
(bkz: sessiz sinema) bir kişi aklından bir film, dizi tutar. jest ve mimikleriyle karşısındaki kişilere bu filmi anlatmaya çalışır.
(bkz: ortada sıçan) diğer adıyla (bkz: can) yakar topun kardeşi. karşılıklı en az iki kişi vardır ve bunların ortasında bir ya da birden fazla kişi vardır. amaç bu kişileri topla vurup oyundan çıkarmaktır.
(bkz: dokuz taş) dokuz taş üst üste dizilir. sonra topla yıkılır ardından herkes kaçışır. ebeler bu kaçışan kişileri vurmaya ve bu sayede dokuz taşın tekrar üst üste dizilmesini önlemeye çalışır
(bkz: mendil kapmaca) ortada biri mendil tutar. iki kişi karşılıklı olarak aynı anda koşarlar. mendili ilk kapan oyunu kazanır.
(bkz: beş taş) beş tane taşın farklı şekillerde havaya atıp tutulması ve toplanmasıyla oynanan bir oyundur.
(bkz: ip atlama) hunharca zıplayıp kalorilerinizi yakmaya yardımcı olan oyun. *
(bkz: aç kapıyı bezirgan başı)

(bkz: yakalambaç) bir ebe kendisinden kaçan herkesi yakalamaya çalışır. yakaladığı herkes onun tarafına geçer ve son kişi kalana dek devam ederler.
(bkz: yerden yüksek) mantığı köşe kapmaca ile aynıdır. herkes yerden yüksekte bir yerde durur. ebe yerdedir. kişiler yer değiştirirken ebe onlardan birinin yerini kapmaya çalışır.
(bkz: ali baba saatin kaç) ebe diğer oyunculara arkasını dönmüştür. diğerleri sırayla bu soruyu sorarlar. "ali baba saatin kaç?" mesela "5" der. oyuncular da 5 adım yaklaşırlar ebeye. tabi herkes kendince adım attığından kimi daha yakın, kimi daha uzak olur. ali baba döner bakar ne kadar yaklaşmışlar diye. tekrar arkasını döner, aynı şey tekrarlanır. amaç ali baba henüz arkası dönükken atılan adımlar esnasında ona ulaşıp, sırtına vurmaktır. bu olay gerçekleştiği anda herkes başlangıç çizgisine geri kaçar. ali baba kimi yakalarsa o ebe olur.

ataride:
(bkz: mortal combat)
(bkz: adventure island)
(bkz: circus)
(bkz: road fighter)
(bkz: sonic)
(bkz: contra)
(bkz: tank)
tekrar oynamak ve daha fazlasını görmek için: http://www.atari.gen.tr/

dissosiyatif kimlik bozukluğu

kisinin icinde birbirinden farkli kisilikler hissedip, bu kisiliklere uyan davranislarda bulunmasi, bu kisiliklerin etkisi altinda oldugu anlarda yaptiklarindan habersiz olma halidir. bu kisilikler bireyin kendi cinsiyetinden, yas grubundan, sosyoekonomik ve kulturel durumundan farkli olabilir. bu kisiliklere ait kafasinin icinden gelen ve kendisini yonlendiren sesler duyabilir. farkli kisilikler var olan "evsahibi" kisilige zarar verici davranislar gosterebilir (es ya da karsi cinsle uygunsuz iliskiler, suca yonelik davranislar gibi). evsahibi kisiligi oldurup, yerine gecmek icin intihar girisimlerinde bulunabilirler.

nasil olusmaktadir?

genellikle cocukluk yaslarinda cok agir fiziksel (dovulme, agir cezalandirmalar), cinsel (tecavuz, cinsel tacizler) ve duygusal (sevgi gosterilmeme, saglik, egitim ihmalleri ve bakim gereksinimlerinin yerine getirilmemesi gibi) travma yasantilari sonrasinda gelisir. bu donemde cocuk bu olaylar esnasinda kendini olayin etkisinden kurtarmak icin bir savunma mekanizmasi seklinde “o olayi yasayan ben degilim, bu olanlar bana yapilmiyor, ben bunlari hissetmiyorum” vb dusunce degisiklikleri gelistirir. bu zamanla normal disi bir hal alip, bu bozukluga donusur. bu sekil bir savunma sureci, agir travmalara uyum saglamada onemli bir yere sahiptir.

dissosiyatif kimlik bozuklugunun birincil belirtileri:

iki ya da daha fazla birbirinden ayri kimligin ayni kiside varligi (herbirinin kendi icinde sureklilik gosteren cevre ve benlik algisi, iliski kurma ve dusunme bicimi vardir). bu kimliklerden en az ikisi zaman zaman tekrarlayarak kisinin davranislarini denetim altinda tutar. onemli kisisel bilgileri siradan bir unutkanlikla aciklanamayacak sekilde animsayamazlar.

toplumda ne oranda gorulmektedir?

% 5-10 arasinda gorulmektedirler. daha cok kadinlarda teshis edilmektedir. erkek hastalarin ise suc isledikleri icin daha cok adli sistem icinde olduklari ve bu nedenle tani konulamadigi dusunulmektedir. kisilerin ozellikle kafalari icinden gelen sesler duymalari, yaptiklarini hatirlamadiklari seylerle karsilasmalari gibi belirtilerin, ogrenilmesi halinde kendilerinin “akil hastanesine kapatilacaklari ya da toplumda damgalanacaklari ” yonundeki inanclari nedeniyle tedaviye basvurmadiklari gorulmektedir.


tedavi:

hastalik bu rahatsizligi bilen psikiyatristlerce uzun dönemli psikoterapi ile tedavi edilmektedir. tedavide kisiliklerin bir araya getirilerek bir butun olusturmasi ve gecmiste yasanan ve bazi hallerde unutulmus olan travma doneminin aydinlatilip, bunun normal bilinc hali ile birlestirilmesi ve butunlestirme sonrasi eslik eden diger kisilik sorunlari ve yaklasimlarin tedavisi ile surdurulur. psikoterapi esnasinda farkli kisiliklerin etkisi ile sikayetlerde alevlenmeler gorulebilir. bu durumlarda ilac tedavileri ve kisa sureli yatakli tedaviler gerekebilir.  

berberde gözü kapatmak

yapamadığımdır. özellikle uzun süre yapamıyorum maksimium 10-15 saniye. daha uzun süreli kapalı tutarsam aklıma berber konulu porno filmleri geliyor. bunun sonucunda da erekte olurum, mal gibi kalırım diye düşünüp geriliyorum (bkz: ayı sözlük itiraf) *

ayı sözlük oyun kütüphanesi

gerçek hayatta:
(bkz: voleybol) favorim, pek severim <3 sokak, salon, plaj. her türlüsü olur fark etmez.
(bkz: yakar top) ikinci favorim. her türlü kapışırız. *
(bkz: istop) top havaya atılır. ebe topu tutana kadar herkes uzaklaşır ardından ebe bir renk söyler herkes onu bulmaya çalışır.
(bkz: 9 aylık) ön eleme olarak top ayakta sektirilir. en az sektiren kaleye geçer her gol 1 puandır-kafa hariç o 3 puan- 9 puan tamamlanınca kişiye şut çekilir hiç birini kurtaramazsa çocuk doğurmuş olur. nasıl saçma bi oyunmuş lan bu böyle. *
(bkz: saklambaç) bir ebe gözlerini kapatıp belirlenen sayıya kadar sayar. sayma işi bitince saklananları bulmaya çalışır. bulduğu kişiyle adeta yarışa girer gözlerini kapattığı yere koşarlar ebe onu orada sobelerse yani sayı saydığı yere bulduğu kişiden önce ulaşırsa sıradaki ebe o sobelenen kişi olur.
(bkz: köşe kapmaca) genelde römork gibi köşeli yerlerde oynanır. ebe ortadadır köşelerdeki kişilerin kalkıp yerlerini değiştirmelerini bekler. kalkan kişilerden birinin yerini kaparsa yeri kapılan kişi ebe olur.
(bkz: sessiz sinema) bir kişi aklından bir film, dizi tutar. jest ve mimikleriyle karşısındaki kişilere bu filmi anlatmaya çalışır.
(bkz: ortada sıçan) diğer adıyla (bkz: can) yakar topun kardeşi. karşılıklı en az iki kişi vardır ve bunların ortasında bir ya da birden fazla kişi vardır. amaç bu kişileri topla vurup oyundan çıkarmaktır.
(bkz: dokuz taş) dokuz taş üst üste dizilir. sonra topla yıkılır ardından herkes kaçışır. ebeler bu kaçışan kişileri vurmaya ve bu sayede dokuz taşın tekrar üst üste dizilmesini önlemeye çalışır
(bkz: mendil kapmaca) ortada biri mendil tutar. iki kişi karşılıklı olarak aynı anda koşarlar. mendili ilk kapan oyunu kazanır.
(bkz: beş taş) beş tane taşın farklı şekillerde havaya atıp tutulması ve toplanmasıyla oynanan bir oyundur.
(bkz: ip atlama) hunharca zıplayıp kalorilerinizi yakmaya yardımcı olan oyun. *
(bkz: aç kapıyı bezirgan başı)

(bkz: yakalambaç) bir ebe kendisinden kaçan herkesi yakalamaya çalışır. yakaladığı herkes onun tarafına geçer ve son kişi kalana dek devam ederler.
(bkz: yerden yüksek) mantığı köşe kapmaca ile aynıdır. herkes yerden yüksekte bir yerde durur. ebe yerdedir. kişiler yer değiştirirken ebe onlardan birinin yerini kapmaya çalışır.
(bkz: ali baba saatin kaç) ebe diğer oyunculara arkasını dönmüştür. diğerleri sırayla bu soruyu sorarlar. "ali baba saatin kaç?" mesela "5" der. oyuncular da 5 adım yaklaşırlar ebeye. tabi herkes kendince adım attığından kimi daha yakın, kimi daha uzak olur. ali baba döner bakar ne kadar yaklaşmışlar diye. tekrar arkasını döner, aynı şey tekrarlanır. amaç ali baba henüz arkası dönükken atılan adımlar esnasında ona ulaşıp, sırtına vurmaktır. bu olay gerçekleştiği anda herkes başlangıç çizgisine geri kaçar. ali baba kimi yakalarsa o ebe olur.

ataride:
(bkz: mortal combat)
(bkz: adventure island)
(bkz: circus)
(bkz: road fighter)
(bkz: sonic)
(bkz: contra)
(bkz: tank)
tekrar oynamak ve daha fazlasını görmek için: http://www.atari.gen.tr/

ayı sözlük itiraf

bugün taaa liseden iki kız iki tane de erkek arkadaşımla birlikte buluştuk. liseden mezun olalı yaklaşık 5 sene oldu ama o günden beri bu arkadaşlarımla görüşmeyi sürdürüyorum. onları çok seviyorum ama içimde hepimizde olduğu gibi bir ukte vardı. kendimi tüm çıplaklığımla onlara açsam beni hala severler mi? tabi cesaretsizlikten mi yoksa hazır olamadığımdan mı ne hiç kalkışmadım böyle bi işe. derken bugün bi muhabbet döndü aramızda. erkek arkadaşlardan biri "lgbtiler de amma çok ses çıkarmaya başladılar ya yok onur haftasıymış yok yürüyüşmüş. ramazan ayında yaptıkları yetmiyormuş gibi bir de sokak ortasında birbirlerine mastürbasyon yapıyorlar" dedi. ben de bu sefer kendimi tutamayıp "rahatsızlığını anlayabiliyorum ama asıl ramazan ayı onur yürüyüşüne denk geliyor, onur yürüyüşünün tarihi her sene aynı" dedim. ayrıca sokak ortasında mastürbasyonun kişisel düsüncem olarak bana da abartı geldiğini ama öpüşmenin el ele tutuşmanın cinsiyet ayırt etmeksizin rahatsız etmemesi gerektiğini düşündüğümü belirttim. arkadaş "ya olur mu öyle" dedi. "bi özgürlük verilse hepsi sokakta birbiriyle seks yapar ben bunları görmek istemiyorum" dedi. ben yine ortaya anti tezler koyunca bu sefer de "arkadaşlar nikimsi de lgbtilimiş (sanki öyle bi takım var da taraftarıymışım gibi)" dedi güldü. "yürüyüşlere falan da katılmış galiba" dedi (ki katılmıstım ama o bilmiyordu). o an kendince şaka yaptığını, amacının benimle dalga geçmek olmadığını biliyordum ama napacağımı bilemedim. diğer üç arkadaşımda hiç bir tebessüm dahi yoktu ve "olsun bu bizi ne ilgilendirir ki onun bedeni onun kararı onun aşkı bize saygı duymak düşer. lgbtileri sonuna kadar destekliyoruz" dediler. o an o kadar mutlu oldum ki sadece tebessüm ettim ve az önce bana o şakaları yapan arkadaşın "orası öyle tabi" deyişini büyük bir zevkle izledim. sanırım uzun süreden sonra geçirdiğim en hoş gündü bugün *

ayı sözlük itiraf

yerim neresi, kendimi nereye ait hissediyorum artık hiç bir fikrim yok sözlük. üniversitemin bulunduğu ildeyken kendimi oraya pek ait hissetmiyorum, 3 gündür ailemin yanındayım kendimi buraya da ait hissetmiyorum. gerçi bu durumu yaklaşık 1senedir yaşıyorum. yurt dışındayken de kendimi oraya ait hissetmiyordum ülkemde ülkem diyordum *. fransız şair charles baudelaire'e ait şu söze tamı tamına uyuyorum sanırım: "nerede değilsem orada iyi olacakmışım gibi geliyor."

ayı sözlük kitap önerileri

doğan cüceloğlu-savaşçı

ayı sözlük yazarlarının beğendiği tipi tek görselle tanımlaması

nsberghei ve sphynxinator nin görsellerine şiddetle katılıyorum!

market poşeti biriktiren anne

aynı zamanda dondurma kabına yaprak sarması koyan annedir. *

tespit sıçmak

biraz sonra yapacağımdır.

yüzeysel bir şekilde ele aldığımızda muhafazakar kesime göre biz eşcinseller sapık hatta hastayız. buradan yola çıkarak çoğu muhafazakar kişi, kişiliğimizin bozuk olduğunu hatta ve hatta akıl sağlığımızın yerinde olmadığını, bu yüzden de psikolog ya da psikiyatristlere görünmemizi söyler. onların bu yaklaşımına göre bizler akıl sağlığı yerinde olmayan kişileriz. ee islamiyete göre de akıl sağlığı yerinde olmayan insanlar yaptıklarından sorumlu değillerdir ve bu dünyada yaşadıklarının mukafatını ahirette alacaklardır. o zaman biz yaptıklarımızdan sorumlu değiliz hatta bunun için ödül bile alacağız. o yüzden kara kara gecelere perde çekmeye devam * * * *

hiçbir şeyden memnun olmayan insan modeli

çevresindeki kişilerde zerre yaşama hevesi bırakmayan insan modelidir. ya arkadaş bi insan her şeyden mi memnuniyetsiz kalır, hiç mi bir şeyi beğenmez. tamam o beğenmediğin şey mükemmel olmayabilir ama şunu da bilmen lazım hiçbir şey mükemmel olmak zorunda da değil. karşındaki insan belki de bin bir hevesle, araştırarak, okuyarak, deneyerek vs. bir şekilde bir ürün ortaya koymuş en azından bir teşekkür et o da olmadı bir tebessüm et. yok illa bir bok atmalar, bir iğnelemeler, bir burun kıvırmalar. sırf beğenmemek için gösterdiği o çabayı aslında az da olsa pozitif bir yöne kanalize edebilse aslında belki de yapıcı eleştiri yapıp katkıda bulunabilecektir bu insan ama hayır o en iyi bildiği şeyi yapacaktır "hıh bu ne be pööffss" demek. cidden böyle yapıcı olmak yerine yıkıcı davranan insanları hiç sevmiyorum. insanı yormaktan zevk alıyorlar herhalde. platon'un bir lafı var o sözü bu arkadaşlara hediye etmek istiyorum: insanlara karşı düşünceli olun. çünkü karşılaştığınız herkes en az sizin kadar zorlu bir mücadele veriyor.
Henüz takip ettiği biri yok.