oblomov

Durum: 261 - 0 - 0 - 0 - 05.03.2015 00:41

Puan: 4826 - Sözlük Kezbanı

12 yıl önce kayıt oldu. 4.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 14

çerkesce

adigece (adigebze), kuzeybatı kafkas dillerinin abhaz-adige grubuna dâhildir.
iki lehçesi bulunur:batı çerkeslerin konuştuğu; ç’ahe ve doğu çerkeslerin konuştuğu şhağ.rus dilbilimcilere göre bu iki dil akraba ve ayrı dillerdir.

ahmet cavit paşa tarafından arap harfleriyle adigece bir alfabe hazırlanmış ve bu alfabeyle “ğuaze” adında bir gazete çıkarılmış, edebi ve dini kitaplar yayımlanmıştır.
bir dönem latin alfabesi kullanılmışsa da hali hazırda kril alfabesi esas alınarak oluşturulmuş bir alfabe kullanılmaktadır.
adigece'de her sesin bir anlamı vardır. dünyada böylesi ikinci bir dil daha yoktur.

uçak diyalogları

merdivenleri çıkmış tam uçağın kapısına gelmişken, önümdeki teyze muhtemelen torununa; "aman kızım,önde bir yere oturalım arkalara gitme,inmesi kolay olur." demesiyle gülümsetmiştir.

anlamsızlık

sartre; “doğmuş olmamız gibi ölecek olmamız da anlamsız!” diyerek konuyu kısa ve öz açıklamış ve ergenliğimde bu sözüyle beni bunalıma sürüklemişti.zaman zaman sanırım her insan bunu yaşıyordur ve neden? niçin? sorularını sormadan edemiyordur.

hasidik

tanrı’ya ve insanlara karşılıksız iyiliği prensip edinen kişi.
kurucusu;rabbi israel ben eliezer (baal şem tov) olan ortodoks musevi hareketi hasidizme mensup kişilerdir.

erkeklerini;başlarında fötr şapkaları,iki yandan sarkan lüle lüle saçları ,beyaz gömlekleri ve siyah cübbeleriyle rahatlıkla tanıyabilirsiniz.kadınları saçlarını kazıtırlar ve peruk takarlar,hepside tek tip giyinirler.

new york'da ise kiryas joel kasabasının nüfusunun neredeyse tamamı ultra-ortodoks hasidiklerden oluşur. görenlerin söylediğine göre;kasabanın girişinde "hoş geldiniz"e ilaveten gelen ziyaretçilere; kılık-kıyafet,davranışlar vesaire konusunda bir takım uyarılarda mevcutmuş.

fortuna

antik roma'da kader ve şans tanrıçası.

ayrıca aynı isimle;brezilya'lı keyifli ,dinlenesi sefarad müziği yapan,gerçek adı fortunee safdié joyce olan bir kadın şarkıcıda vardır.
dinlemek isterseniz iki parça örnek,
“ani ledodi,vedodi li”-ben sevgilime aidim, sevgilim de bana”(şir aşirim:6:3)

bunu ibranice harflerle evlilik yüzüklerine yazdıranlar vardır.

avraham avinu-"atamız/babamız ibrahim"

musevifobi

hayatında hiç antisemitizmle yüz yüze gelmemiş bir kişiye bile,havrada ibadet ederken "acaba perdeler açık mı?dışarıdan izleniyor muyuz?" paranoyasını yaşatacak,tedirgin edecek kadar korkunçtur.

çocuklarda eşcinsel davranışlar

kanımca bunda olağan dışı bir şey yoktur.çocuğun kendini keşfetmesine,gelişimine müdahale etmeden uzaktan izlemek yada sıkıntı duyuyorsa ona anlayabileceği bir şekilde açıklamak,açık olmak daha yerinde olacaktır.

niğde gazozu

içebildiğim tek gazlı içecek. diğerleri gibi insana rehavet vermiyor,sanıyorum nedeni pancar şekeri kullanılması,tadı çok hafif.her yede bulunmadığından bulduğum vakit dolaptaki tüm şişeleri toplayıp alıyorum.

bayram tatili

deli gibi beklenilendir.birinci günü speedy gonzales gibi pılımı-pırtımı toplayıp tatile kaçıcam.

kötü hissettiren şeyler

aynı anda hem kahvenin hem tütünün bitmesi.verilen siparişin günler sonra gelecek olması.o iki-üç gün geçmek bilmez.

mon amie la rose

arkadaşım gül anlamına gelen nefis bir françoise hardy şarkısıdır.sözlerini kendisi yazmıştır.


şarkının son kısmı vurucudur:
ou bien si peu de chose(fazla bir şey değiliz)
c'est mon amie la rose(bunu söyleyen arkadaşım gül)
qui l'a dit hier matin.(daha dün sabah)

muhtar

çorbaya ekmek doğrayan insan

içinde hiçbir aşağılayıcı,küçümseyici bir tanım içermiyorken,sadece seçenek olarak oraya yazılmış "kruton"u alıp başka bir yere çekmek,nasıl bir art niyetliliktir.nasıl bir zeka ürünüdür. her şeyi geçtim daha bir kaç saat önce girdiğim (bkz:#189785) girdiyi de mi okumadın eyy yazar.

kruton

bayat ekmekleri küp küp doğrayıp,sarımsak zeytinyağı ve baharatlarla harmanlayıp fırında pişirerek yapabilirsiniz.çorbanın yanında iyi gider.

çorbaya ekmek doğrayan insan

filateli

pulculuk.
bu hobiyle uğraşanlara cidden imreniyorum.zamanında bende başlamıştım ancak devamı gelmedi,olmadı.
yinede zaman zaman filateli.gov.tr'den pul siparişi verip,sevdiğim insanlara kart atıyorum.bana geldiğinde acayip mutlu oluyorum,gönderdiğim insanlarda mutlu oluyor.bunun değeri paha biçilemez.

barbizon okulu

yada barbizon ekolü.
başak toplayan kadınlar-jean françois millet.ressam pek tanınmasa da,bu resmi genellikle herkes bilir.özellikle ptt ile insanların birbirlerine kartpostal yolladığı zamanlarda bu resim çok revaçtaydı.françois millet bu ekolün en bilinen isimlerindendir.
dönemin "romantizm" akımından ve kentlerden kaçan genç ressamlar;güney fransa'da barbizon köyünde barbizon okulunu kurarlar ve "gerçekçiliğin" peşinden giderler.artık tuvalde sadece "doğrudan doğa" vardır.
yinede romantizmin etkisi bu;doğa,köylü,emek betimlemeli resimlerde etkisini gösterir.özellikle resimlerin arka fonundaki ot yığınları köylüye ve onun emeğine duyulan saygının göstergesidir.

sergey korolyov

sovyet uzaycılığının gizli bilim adamı,atası. stalin döneminde ölüm cezası verilmesi beklenirken mahkeme onu altın madeni kampında 10 yıl çalışmaya mahkum etmiştir. daha sonra serbest bırakılır ve moskova'ya gitmek için gemiye yetişmeye çalışırken gemiyi kaçırır.bu onun için büyük şanstır çünkü o gemi batmış ve kurtulan da olmamıştır.bu onun ilk ölümden kıl payı kurtuluşu da değildir,daha öncede yapımında katkıda bulunduğu uçağı test ederken büyük bir kaza geçirir ve sağ olarak kurtulur.devlet tarafından gerekli desteği pek göremese de,hep gizli ve arka planda kalmaya mecbur bırakılsa da,sovyet uzaycılığı ve savunması bu adama çok şey borçludur.

seni seviyorum

yönetmenliğini atıf yılmaz'ın yaptığı;baş rollerde türkan şoray ve cihan ünal'ın oynadığı 1983 yapımı film.türkan ablamızı kısa saçlı halini görebileceğimiz ender filmlerdendir. eğer "mine"yi izleyip beğendiyseniz bu filmi de izlemeden geçmeyin derim.
filmin müziğini de cahit berkay yapmıştır.

filistinlilerin tamamı ölmeli

şaşırttı mı?hayır.
  • /
  • 14
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 261

nikolay aleksandroviç romanov

2.nikolay. 300 yıllık romanovlar hanedanlığının son imparatoru. kimilerine göre bir despot kimilerine göre bir aziz.

benim için hayatındaki en ilginç ayrıntı.grigoriy rasputin 2.nikolay'ın uzak akrabası prens yusupov'un sarayında öldürülmeden önce: "eğer öldürülürsem ve buna imparatorun akrabaları karışırsa,sarayda büyük karışıklıklar olacak.imparator ve ailesi hayatını kaybedecek" kehanetinde bulunur ve bir yıl sonra,imparator ve ailesi bolşevikler tarafından kurşuna dizilir.

trans sibirya demiryolu

rusya imparatoru 3. aleksandr döneminde(l3 haziran 1891) planları yapılmaya başlanan ve yapımı on yıldan fazla süren dünyanın en uzun demir yolu.

yapımı planlanırken imparator şöyle demiştir:"tüm sibirya’dan geçecek demir yolu yapımına başlamayı emrediyorum. bu demir yolu büyük doğa zenginliklerine sahip olan sibirya’nın bölgelerini iç demir yolu hatlarına bağlamalı."

ayrıcana eğer bu tembellikten kurtulabilirsem bir gün muhakkak tek başıma gerçekleştireceğim hayalimdir. son durak olan vladivostok'u(özel bir nedeni var) ve baykal gölünü acayip merak etmekteyim.

the l word

1. sezonu al bir kenara koy.sakla onu çünkü özel o,naif ve bir daha hiçbir zaman o tadı yakalayamayacaksın. nasıl oldu bende anlamadım ama diğer 5 sezon asla o ilk sezondaki tadı yakalayamadım. ilene chaiken nasıl becerdiyse,daha doğrusu beceriksizliğiyle diziyi harcadı.

--- spoiler ---

jenny'i kimse pek sevmemiş ama asıl tapılası karakter oydu. kötülüğü bile çocuksuydu. daha shane'le ev arkadaşı olmaya karar verdiklerinde ikisini birbirlerine yakıştırmıştım. buradan alır götürü bunlar dedik ama ilene,ah kahrolası ilene jenny'ciğimi öyle bir harcadı ki,yetmedi kızı maymuna çevirdi. sebebi neydi,neden 5 sezon bekledik birlikte olmalarını. muhtemelen bu çift,eğer ilene senaryonun altından kalkabilseydi, bette ve tina'yı bile geçerdi. jenyy aklımdan hiç çıkmıyorsun,öldün ama kalbimdesin kızım. dizinin bir sahnesinde; alice, helena ve shane ellerinde bir ışın tabancası gelen geçeni nişan alırlar. tabancanın ekranında,nişan alınan kişinin cinsel yönelimi görünmektedir;hetero,bi,gay diye. alice nişanı jenny'e alır ve ekranda aynen bu yazar "karmakarışık".*l ah jenny.

dizi nasıl başladı nasıl bitti,hala aklım almıyor. dizi jenny'le başladı ve jenny'le bitti.
hele o son sahne yok mu? en azından net bir lgbtt temalı mesaj bekliyor insan ama nirede. hepsinde bir şuh tavırlar,sanki "haydii kızlar,ip atlamaya gidiyoruz". 6. sezonun kendisi şaka gibiydi,neyse ki fazla uzamadı. dizideki her karakteri sevdim ama sadece şu max'e hiç ısınamadım.

--- spoiler ---

koli

eşcinsel jargonundaki anlamını daha yeni öğrendikten bir kaç gün sonra,evdeki tadilatlardan dolayı boş koli lazım olmuştu.
neyse,hemen yanı başımdaki bakkala gidip "koli" isteyecektim ki,adama bir türlü söyleyemiyorum.tam adama "abi boş koli var mı?"diyecem ama olmuyor,gülesim geliyor.başka şeyler düşünüyorum,sakızlara göz gezdiriyorum kafam dağılsın diye.en son adam dayanamayıp "genç,ne lazımdı" diye sorunca,pat diye çıktı ağzımdan:"abi koli lazım"dedim ya.ama hala sırıtıyorum.aldığım gibi koliyi kaçarak uzaklaştım.

carl gustav jung

psikiyatride önceleri "kompleks psikolojisi" olarak adlandırılan daha sonra "analitik psikoloji" olan ekolün kurucusudur. 26 temmuz 1875'de isviçre'nin konstanz gölü kıyısındaki kesswil köyünde doğan jung,içe dönük bir çocukluk geçirir.dokuz yaşında kız kardeşi doğana kadar tek çocuktur ancak kardeşi doğduktan sonrada onunla pek ilgilenmez.sekiz amcası gibi babası da papaz olun jung için ölüm ve cenazeler hayatının doğal bir parçasıdır.annesi sık sık depresyona giren bunalımlı bir kadın babası ise sert,hırçın ve geçinilmez bir adamdır ve bu mutsuz evlilikten dolayı üzülen jung sıkıntılarını tavan arasındaki kendi oyduğu oyuncağa anlatır.bir ara lise döneminde daha dışa dönük,atılgan olsa da fikirleri çevresi tarafından alaya alınca yine içine kapanmıştır.
hayatı boyuncada aslında kaderi ve kişiliği hep böyledir;metafiziğe,parapsikolojiye ağırlık vermesi akademide de
ciddiye alınmamasına neden olmuştur.

tıp öğreninimine başladıktan sonra psikiyatriye yönelmesi ise ilginçtir.evde onu çok etkileyen "paranormal activity" tadında iki olay gerçekleşir .bundan etkilen jung ruh çağırma seanslarına katılmaya başlar.krafft-ebing'in psikiyatri kitabını okuyunca da geleceğinin bu yönde olduğuna karar verir.

freud ileride onu en çok etkileyecek kişidir hatta aralarında baba-oğul ilişkisi başlar.ancak jung başına buyruk bir kişilik olduğundan ve freud gibi "işte bunlar hep seks" demeyince ters düşerler ve yolları ayrılır.bu olaylardan sonra ise hayatında başka bir dönem başlar.işin içinden çıkamayan jung yollara revan olur ve ilkel insanı araştırmak için tunus ve sahra çölüne gider.afrika'yada seyahatler yapar hatta yerel bir kaç dili de öğrenir ve ırksal bilinçdışı kavramını geliştirir.falcılık,yoga,telepati,ruh çağırma,uçan daireler,dinsel simgeler ve daha bir çok konuya dalan jung "psikoloji ve simya"kitabını yayımlar.bilimin hep şüpheyle baktığı bu konulara,dine ve mistisizme yönelmiş olması eleştiriye uğramasına neden olmuştur.kendisi dört arketip kitabında kuran'da ki 18.surenin de bir analizini de yapmıştır.

fairuz

françois hardy ile birlikte;zarafetine,duruşuna,naifliğine hasta olduğum kadın,dert ortağım,tanrıçam.bu özelliklerin hepsi sesine de yansımıştır,o sesindeki kırılganlık,incelik bir kadını bu kadar mı çekici yapar.


cinsel tercihini git evinde yaşa

aplanın menopoz beynine vurmuş anlaşılan.her kadın bir yaştan sonra bu dönemi yaşıyor,bir sinir bir buhran çatıcak yer arıyor,aynısı kaynıma da ahh!yok yalan yok anneme de olmuştu. o zamanlar salonda tırnaklarımı keseyim dedim o da ne! başladı kızmaya:
-seni allah kahretmesin oblomov, kalk git banyoda yap şunu demişti.bir keresinde de tv karşısında yemek
yiyeyim dedim ama yook yine olmadı:
-allah senin tependen baksın emi oblomov,çarpılacaz,çarpılacaz!kültürümüzde yok böyle bir şey git mutfakta ye yemeğini demişti.
seninki de o hesap be apla ama aplanın gözden kaçırdığı bir nokta var.siz hiç akşama sevişeceğini davulla zurnayla,konvoylarla cümle aleme ilan eden eşcinsel bir çift gördünüz mü?24 yıldır bu ülkede yaşıyorum,ben daha görmedim. kliplerde,reklamlarda,dizilerde;klişede olsa aşk acısı çeken,sevdiğine kavuşamayan,ikili ilişkilerde bocalayan yada evlenip çoluk çoçuğa karışan eşcinseller gördünüz mü?24 yıldır bu ülkede yaşıyorum,ben daha görmedim.
kafamı nereyi çevirsem her taraf hetero yada hetero ilişkiler.peki bu insanlar değil mi ailesine bile açılamayan,belki sadece bir kaç kişiye açık olabilen,kendini ifade edemeyen, değil sadece evde yaşamak nefes almasına bile tahammül edilmeyen insanlar.bu insanlar değil mi dört duvar arasında,gizli saklı yaşamaya mahkum olanlar.
merak işte,nerede gördü de bu kadar gözüne battı?belkide 40 yılda bir kendini ifade etme şansı yakalamış bu insanlar mı bu kadının gözünü korkuttu?merak işte.
o değilde 24 yıldır bu ülkede yaşıyorum,çoluk çocuğunu gençlerini bu kadar düşünen başka ülke görmedim.

six feet under

ölümü sıradanlaştırarak onu bir mizah unsuru gib kullanan ama alttan alta her zaman bize "ölüm olmasa,yaşamın değeri anlaşılamazdı" diyen dizi. buna diziden en güzel örnek ise "life's too short"(1*9) ve"the invisible woman"(2*5) bölümleridir. dizinin efsanesi bana göre; ruth o'connor fisher'dır
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.