yıllar önce trt türk'de bir belgesel programında(adını hatırlamıyorum) bir şarkı dinlemiştim,şarkı türkçe'ydi ancak anlayamıyordum daha sonra deli gibi aradım parçayı buldum. o şarkının adının "oyneng yar" söyleyenin de faun grubu olduğunu keşfettim. o parça
son albümleri von den elben de "tanz mit mir" parçası favorim. (şarkının tamamı klipte yok)
kimse yazmamış türk kahvesi için kullanılan kahvenin nereden geldiğini ve hangi çekirdek olduğunu. artık kahve yemen'den gelmiyor malumunuz,gelsede kimse yüzüne bakmaz zaten.insanlar yıllardır alıştığı
bir tat var ve haliyle de kötüde olsa bunu arıyor. yıllar önce yemen ismaeli kahve çekirdeği elime geçmişti,bir heves hemen türk kahvesi yaptım.bu zar zor bulunan artık hiç bulunmayan harika
kahveden yaptığım türk kahvesini ise kimse beğenmemişti. neyse konumuza dönelim.
peki nereden geliyor bu kahve çekirdekleri?
türk kahvesi satan iki-üç işletme(bunlar en meşhurları)brezilya'dan ithal ettikleri rio minas çekirdeklerini türk kahvesi için kullanıyorlar daha doğrusu insanlara bu kahveyi dayatıyorlar.
bu kahve ucuzun da ucuzu,kötünün de kötüsü olunca,halkımız da bu tada alışmışken,daha iyisini de aramıyorken,türk kahvesi daha iyi nasıl olur diyede sorgulamıyorken başka seçenek sunmuyorlar.
çünkü ithal ettikleri rio minas zaten nitelikli bir kahve değilken bununda en kötüsünü; kurt delikleri olan,küflü kahve çekirdeklerini ithal ediyorlar.inanmayanlar varsa mehmet efendi'den(tahtakale)
şöyle 100gr. yeşil kahve çekirdeği alsınlar ve kendileri görsünler.o kuyruğa girenler çekilmiş olarak aldıklarından,kahvenin öncesini kavrulmamış halini görmediklerinden haliyle bu durumu bilmiyorlar da.
sadece mehmet efendi değil,durum hepsinde aynı.
bu kahvelerin ne hasat yılı belli,ne kaç yıldır çiğ halde depolarda bekletildiği belli,ne kavrulma tarihi belli nede öğütüldüğü tarih belli.kahve hasattan sonra iyi şekilde muhafaza edilirse
2-3 yıl depolanabilir.kavrulduktan sonra çekirdek halde en fazla 2 ay dayanır,sonrasında bayatlar ki bu 2 ay bile fazla.çekildikten 1 gün sonra kahve bayatlar,mümkünse kullanılacağı vakit
kahve öğütülmelidir. ancak türk kahvesi ambalajlarının üzerinde bu bilgilerin hiç birini bulamassısınız,üretim tarihi olarak kavrulma tarihi yazması gerekirken paketlenme tarihi yazar.
stt'ne ise hiç girmiyorum..peki osmanlı'dan günümüze ulaşan bir marka olmakla,yurt dışına türk kahvesi satışı yapmakla övünen bir işletme bu hataların,yanlışların farkında değil mi?
sadece mehmet efendi değil,fazıl beysi nuri toplar'ı vesaire hepsi aynı haltı yiyor.
neyse efenim ben enrtyi burada bitiriyorum ve içenlere afiyet şeker olsun diyorum. falınızda kabaran bir şeyler hiç çıkmasın-yada çıksın bilemem-kısmetiniz üç vakit beklemesin tez vakitte gelsin,
atlar ise falınız dan hiç eksik olmasın.yollarınız duble yollarımız gibi hep açık olsun.
avrupa uzay ajansının 10 yıllık hayali gerçekleşti ve rosetta, 67p churyumovgerasimenko adlı kuyruklu yıldızın yer çekimi alanına girdi.ilk defa bir uzay aracı bir kuyruklu yıldıza bu kadar yaklaştı.ancak her şey daha yeni başlıyor da denebilir.çünkü rosetta planlandığı gibi giderse kasım'da philae iniş takımlarını yüzeye indirmeye çalışacak.
kuyruklu yıldızın şekli ise ayrı bir olay, bu tozlu buz kütlesi plastik ördeği anımsatıyor.
tasvir yasağına girmeden önce konuya tevrat'dan başlayarak bakmak gerekiyor.sebebine gelince resim yasağında yahudiliğin de tesiri olabileceği.
tevratta yer alan, değiştirilmesi hatta yumuşatılması bile söz konusu olmayan bir ayet vardır:
"benden başka tanrın olmayacak. kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yer altındaki
yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın. bereşit (5: 6 -21
ayrıca bamidbarda şunlar yazar. 'öyle ki kendiniz için erkek ya da kadın, yerde yaşayan hayvan ya da gökte uçan kuş, küçük kara hayvanı ya da aşağıda suda yaşayan balık suretinde, heykel biçiminde put yaparak yoldan sapmayasınız. (32: 1 42)
kur'an da tasviri yasaklayan hiç bir ayet yoktur,hatta ilginç bir şekilde şöyle bir ayet vardır;
"onlar ona(hz.süleyman'a), mihrablar, timsaller ve havuzlar gibi çanaklar ve sâbit kazanlardan her ne isterse yaparlardı. çalışın ey davud hanedanı şükür için çalışın, mamafih kullarım içinde şekûr olan azdır."
bu ayet ilginçtir çünkü müfe'ssirler buradaki temâsîl kelimesini şöyle izah ederler: ' temâsîl timsâlin çemidir. timsâl de bir şeyin bakırdan, sırçadan, mermerden yapılan suretine denir. onun şeriatında resim ittihazı haram değildi . elmalı hamdi yazır'ın tesviri:
"burada "temasil" melekler, peygamberler ve salih insanların şekilleridir denilmiştir.
halk görsün de onlar gibi ibadet etsinler diye mescitlerde bakırdan, piriçten, sırçadan, mermerden bunların şekilleri yapılırmış. böyle heykeller yapılmasına süleyman (a.s.) nasıl izin verdi? diye sorabilirsin.
cevaben derim ki: tasvir yalan ve zulüm gibi aklın kötü gördüğü şeylerden değildir.
böyle olanlarda şeriatlerin birbirinden farklı hüküm getirmeleri mümkündür.
ebü'l-Âliye'den rivayet olunduğu üzere, o zaman resim yapmak haram kılınmamıştı. bununla birlikte heykellerin hayvan suretinde olması şart değildir. ağaç gibi cansız resimler olması da caizdir. onun için razî, yalnız "nükuş" demekle iktifa etmiştir(yetinmiştir.)"
tasvir yasağı konusunda yobazların ellerinde,kendilerince yorumladıkları bazı hadisler vardır.ancak ısrarla anlamadıklarışey;hz.muhammed'in putperesliği yasak etmiş olduğudur. bu hadislerden en ünlüsü,gözümüze gözümüze sokulanı;
"ibn ömer'den rivayet olunuyor: hz. peygamber demiştir ki: bu sûretleri yapanlar kıyamet günü azâp çekerler ve onlara : yarattıklarınıza can verin bakalım, denir..
bir densiz bunu karşıma geçmiş geri gerim gerilerek söylemişti,bir de sırıtarak "hadi can versene bunlara,senin gücün yeter mi?
diye eklemişti. tabi o densiz klasik ezberci yobaz olduğu için buradaki "musavvir" den neyin kimin kastedildiğini, bırakın bu kelimenin anlamını bile bilmiyordu.
imam ibn cerîr tabarî şöyle demektedir:
buradaki musavvirlerden maksat allah'tan başka ibadet olunan şeyleri tasvir edenler,put yapanlardır ve ressamın da bunu bile bile yapmasıdır. çünkü bu yolda küfre hizmet etmiş, halkı dalâlete düşürmüş olur. azàblarının şiddetli olmasının sebebi de budur. bunun başka türlü manası yoktur. hattâbî de demiştir ki: musavvirlerin ukûbeti büyük olmuştur. cünkü allahü bırakıp da bu sûretlere tapınıyorlardı,
görülüyor ki bu hadîsteki musavvirler, alelıtlâk(genellikle) her ressam demek değildir. tapınacak put yapanlar, şirke hizmet edenlerdir. buradaki tüm endişe putperestliğe geri dönüş korkusudur.bunu destekleyen bir hadis:
" hz. Âişe diyor ki: hz peygamber bir seferden gelmişti. ben dolabın önüne üzerinde resim ve sûret bulunan ince bir perde koymuştum. hz. peygamber onu görünce yırttı ve:'kiyamet günü halktan azabı en şiddetli olanlar
allah'in hilkatını taklit edenlerdir, dedi. hz.aişe diyor ki: o perdeden bir veya iki yastık yaptık.
dikkat edilirse burada resim yasağı yoktur,perde indirilmiş ve yastık yapılmıştır.yastıkların üzerindeki suretler hala durmaktadır.
ayrıca şimdi ilgili beyanatı bulamadım ancak hz.aişe "hz.muhammed'in o yastıklara dirseğini dayayıp yaslandığını gördüm" demiştir.doğru hatırladığıma eminim. ha yastık ha perde ne fark eder derseniz,perde olunca tapılıyor zannı vermektedir.maksat resim düşmanlığı değildir,putperestliği ortadan kaldırmaktır.
pek tabi bunca şeyi bir yobaza anlatmaya kalksanız asla bildiğinden vazgeçmeyecek,bir an için şüpheye düşse bile size ters ters bakıp hemen kısık sesle kelime-i şehadet getirip imanını tazeleyecektir. ilk defa bu kadar uzun entry girdim.konu resim olunca tabi.
koyun sütünden yapılan,%99 süt yağı içeren ürün.bir zamanlar evlerde kullanımı yaygındı sonra zamanla unutuldu gitti.gerçi hala benim gibi kullananlar azda olsa var.
içinden hiç çıkmamıştı ki girsin dedirten başlık.
sovyet işgalinde afganistan'da el kaide'yi kuran abd,müslüman kardeşlerden umudu kesince işid peydah oldu. camp bucca hapishanesi eski müdürü albay kenneth king al-bağdadinin(işid'in lideri) amerikan askerleri tarafından tutuklanıp, 2009 yılına kadar hapishanede yatmış olduğunu iddia ediyor.daha sonra ırak yönetimine teslim edilmiş ve serbest bırakılmış. sonrası zaten malum...
bir bardak temiz suyun içine;1 çay kaşığı karbonat ve yarım çay kaşığı tuz koyup,bu suyla her gün gargara yapabilirsiniz.(her gün yenisini hazırlamalısınız)
uzmanlık alanı psikiyatri olan engin geçtan biz sıradan,meslek dışından olan okuyucular için de şahane kitaplar yayımlamıştır;psikanaliz ve sonrası,varoluş ve psikiyatri okuduğum kitaplarındandır.kurgusal yazarlık yönü de olan psikoterapist engin genç geçtan;"hayat" ve "tren"romanlarının da yazarıdır.
oy kullanan birisi değilim haliyle de adayların durumlarını çok iyi takip etmiyorum ancak,bana kalırsa bu seçimin kazananı selahattin demirtaş'dır.hem kendisini hemde partisini türkiye'ye çok iyi bir şekilde ifade ettiğini düşünüyorum.kaydetmek gerek ki;kazanamasa bile böylesi bir fırsatın hakkını teslim ederek,iyi bir şekilde değerlendirdi.
"kentlerimizde taşrada sözümona batıl inançların ne kadar yaygın olduğunu görmek şaşırtıcıdır;ama tutup da bir kişiye açık ve net olarak "hayaletlere inanır mısın? büyücülere? büyülü maddelerin etkisine? diye sorsanız,öfkeyle "hayır" diye yanıtlar. bütün bunları daha önce hiç duymamış olması ve saçmalığın dik alası olarak görmesi yüzde bir ihtimaldir.gizliden gizliye,tıpkı bir cangıl sahibi gibi bütün bunların içindedir.zaten kamuoyunda da pek bilinmez bunlar,zira bizim aydınlanmış toplumumuz bu tür batıl inançların çoktan kökününün kurutulduğundan
emindir ve genel uzlaşı,bırakın inanmayı,sanki bu tür şeyleri hiç duymamış gibi yapmak yönündedir."
-carl gustav jung
fr: seyahat seyahat. 1987'de desireless'nin françois albümünde yer alan hit olmuş parça.
voyage voyage-gez dolaş
plus loin que nuit et le jour-gece ve gündüzden uzağa
voyage {voyage}
dans l'espace inoui de l'amour-evrendeki olağanüstü sevgilere
voyage voyage
sur l'eau sacree d'un fleuve indien-hint nehirlerindeki kutsal suları
voyage {voyage}-gez dolaş
et jamais ne reviens-ve asla geri dönme
mr için 2015'in mayıs ayına randevu veren ama paranız varsa hemen çekeriz diyen,son bir yıldır kim kime dum-duma belli olmayan yer. durum sadece hastalar için değil,tıp öğrencileri içinde kötü.geçen yıl değişikliğe gidildi ancak sistem tam olarak rayına oturamayınca öğrenciler bile bu duruma dayanamadı.
öğrenciler arasında yapılan bir araştırma;
http://www.medimagazin.com.tr/hekim/tip-...
2.nikolay. 300 yıllık romanovlar hanedanlığının son imparatoru. kimilerine göre bir despot kimilerine göre bir aziz.
benim için hayatındaki en ilginç ayrıntı.grigoriy rasputin 2.nikolay'ın uzak akrabası prens yusupov'un sarayında öldürülmeden önce: "eğer öldürülürsem ve buna imparatorun akrabaları karışırsa,sarayda büyük karışıklıklar olacak.imparator ve ailesi hayatını kaybedecek" kehanetinde bulunur ve bir yıl sonra,imparator ve ailesi bolşevikler tarafından kurşuna dizilir.
rusya imparatoru 3. aleksandr döneminde(l3 haziran 1891) planları yapılmaya başlanan ve yapımı on yıldan fazla süren dünyanın en uzun demir yolu.
yapımı planlanırken imparator şöyle demiştir:"tüm sibiryadan geçecek demir yolu yapımına başlamayı emrediyorum. bu demir yolu büyük doğa zenginliklerine sahip olan sibiryanın bölgelerini iç demir yolu hatlarına bağlamalı."
ayrıcana eğer bu tembellikten kurtulabilirsem bir gün muhakkak tek başıma gerçekleştireceğim hayalimdir. son durak olan vladivostok'u(özel bir nedeni var) ve baykal gölünü acayip merak etmekteyim.
1. sezonu al bir kenara koy.sakla onu çünkü özel o,naif ve bir daha hiçbir zaman o tadı yakalayamayacaksın. nasıl oldu bende anlamadım ama diğer 5 sezon asla o ilk sezondaki tadı yakalayamadım. ilene chaiken nasıl becerdiyse,daha doğrusu beceriksizliğiyle diziyi harcadı.
jenny'i kimse pek sevmemiş ama asıl tapılası karakter oydu. kötülüğü bile çocuksuydu. daha shane'le ev arkadaşı olmaya karar verdiklerinde ikisini birbirlerine yakıştırmıştım. buradan alır götürü bunlar dedik ama ilene,ah kahrolası ilene jenny'ciğimi öyle bir harcadı ki,yetmedi kızı maymuna çevirdi. sebebi neydi,neden 5 sezon bekledik birlikte olmalarını. muhtemelen bu çift,eğer ilene senaryonun altından kalkabilseydi, bette ve tina'yı bile geçerdi. jenyy aklımdan hiç çıkmıyorsun,öldün ama kalbimdesin kızım. dizinin bir sahnesinde; alice, helena ve shane ellerinde bir ışın tabancası gelen geçeni nişan alırlar. tabancanın ekranında,nişan alınan kişinin cinsel yönelimi görünmektedir;hetero,bi,gay diye. alice nişanı jenny'e alır ve ekranda aynen bu yazar "karmakarışık".*l ah jenny.
dizi nasıl başladı nasıl bitti,hala aklım almıyor. dizi jenny'le başladı ve jenny'le bitti.
hele o son sahne yok mu? en azından net bir lgbtt temalı mesaj bekliyor insan ama nirede. hepsinde bir şuh tavırlar,sanki "haydii kızlar,ip atlamaya gidiyoruz". 6. sezonun kendisi şaka gibiydi,neyse ki fazla uzamadı. dizideki her karakteri sevdim ama sadece şu max'e hiç ısınamadım.
eşcinsel jargonundaki anlamını daha yeni öğrendikten bir kaç gün sonra,evdeki tadilatlardan dolayı boş koli lazım olmuştu.
neyse,hemen yanı başımdaki bakkala gidip "koli" isteyecektim ki,adama bir türlü söyleyemiyorum.tam adama "abi boş koli var mı?"diyecem ama olmuyor,gülesim geliyor.başka şeyler düşünüyorum,sakızlara göz gezdiriyorum kafam dağılsın diye.en son adam dayanamayıp "genç,ne lazımdı" diye sorunca,pat diye çıktı ağzımdan:"abi koli lazım"dedim ya.ama hala sırıtıyorum.aldığım gibi koliyi kaçarak uzaklaştım.
psikiyatride önceleri "kompleks psikolojisi" olarak adlandırılan daha sonra "analitik psikoloji" olan ekolün kurucusudur. 26 temmuz 1875'de isviçre'nin konstanz gölü kıyısındaki kesswil köyünde doğan jung,içe dönük bir çocukluk geçirir.dokuz yaşında kız kardeşi doğana kadar tek çocuktur ancak kardeşi doğduktan sonrada onunla pek ilgilenmez.sekiz amcası gibi babası da papaz olun jung için ölüm ve cenazeler hayatının doğal bir parçasıdır.annesi sık sık depresyona giren bunalımlı bir kadın babası ise sert,hırçın ve geçinilmez bir adamdır ve bu mutsuz evlilikten dolayı üzülen jung sıkıntılarını tavan arasındaki kendi oyduğu oyuncağa anlatır.bir ara lise döneminde daha dışa dönük,atılgan olsa da fikirleri çevresi tarafından alaya alınca yine içine kapanmıştır.
hayatı boyuncada aslında kaderi ve kişiliği hep böyledir;metafiziğe,parapsikolojiye ağırlık vermesi akademide de
ciddiye alınmamasına neden olmuştur.
tıp öğreninimine başladıktan sonra psikiyatriye yönelmesi ise ilginçtir.evde onu çok etkileyen "paranormal activity" tadında iki olay gerçekleşir .bundan etkilen jung ruh çağırma seanslarına katılmaya başlar.krafft-ebing'in psikiyatri kitabını okuyunca da geleceğinin bu yönde olduğuna karar verir.
freud ileride onu en çok etkileyecek kişidir hatta aralarında baba-oğul ilişkisi başlar.ancak jung başına buyruk bir kişilik olduğundan ve freud gibi "işte bunlar hep seks" demeyince ters düşerler ve yolları ayrılır.bu olaylardan sonra ise hayatında başka bir dönem başlar.işin içinden çıkamayan jung yollara revan olur ve ilkel insanı araştırmak için tunus ve sahra çölüne gider.afrika'yada seyahatler yapar hatta yerel bir kaç dili de öğrenir ve ırksal bilinçdışı kavramını geliştirir.falcılık,yoga,telepati,ruh çağırma,uçan daireler,dinsel simgeler ve daha bir çok konuya dalan jung "psikoloji ve simya"kitabını yayımlar.bilimin hep şüpheyle baktığı bu konulara,dine ve mistisizme yönelmiş olması eleştiriye uğramasına neden olmuştur.kendisi dört arketip kitabında kuran'da ki 18.surenin de bir analizini de yapmıştır.
aplanın menopoz beynine vurmuş anlaşılan.her kadın bir yaştan sonra bu dönemi yaşıyor,bir sinir bir buhran çatıcak yer arıyor,aynısı kaynıma da ahh!yok yalan yok anneme de olmuştu. o zamanlar salonda tırnaklarımı keseyim dedim o da ne! başladı kızmaya:
-seni allah kahretmesin oblomov, kalk git banyoda yap şunu demişti.bir keresinde de tv karşısında yemek
yiyeyim dedim ama yook yine olmadı:
-allah senin tependen baksın emi oblomov,çarpılacaz,çarpılacaz!kültürümüzde yok böyle bir şey git mutfakta ye yemeğini demişti.
seninki de o hesap be apla ama aplanın gözden kaçırdığı bir nokta var.siz hiç akşama sevişeceğini davulla zurnayla,konvoylarla cümle aleme ilan eden eşcinsel bir çift gördünüz mü?24 yıldır bu ülkede yaşıyorum,ben daha görmedim. kliplerde,reklamlarda,dizilerde;klişede olsa aşk acısı çeken,sevdiğine kavuşamayan,ikili ilişkilerde bocalayan yada evlenip çoluk çoçuğa karışan eşcinseller gördünüz mü?24 yıldır bu ülkede yaşıyorum,ben daha görmedim.
kafamı nereyi çevirsem her taraf hetero yada hetero ilişkiler.peki bu insanlar değil mi ailesine bile açılamayan,belki sadece bir kaç kişiye açık olabilen,kendini ifade edemeyen, değil sadece evde yaşamak nefes almasına bile tahammül edilmeyen insanlar.bu insanlar değil mi dört duvar arasında,gizli saklı yaşamaya mahkum olanlar.
merak işte,nerede gördü de bu kadar gözüne battı?belkide 40 yılda bir kendini ifade etme şansı yakalamış bu insanlar mı bu kadının gözünü korkuttu?merak işte.
o değilde 24 yıldır bu ülkede yaşıyorum,çoluk çocuğunu gençlerini bu kadar düşünen başka ülke görmedim.
françois hardy ile birlikte;zarafetine,duruşuna,naifliğine hasta olduğum kadın,dert ortağım,tanrıçam.bu özelliklerin hepsi sesine de yansımıştır,o sesindeki kırılganlık,incelik bir kadını bu kadar mı çekici yapar.
fillerin dünyadaki en keskin burna sahip hayvan olması.bende köpek diye bilirdim ama değilmiş.o değilde narkotik şubede,terörle mücadelede yada sınır kapılarında filleri düşünemiyorum. bomba uzmanı fil "meks".