porter

Durum: 1553 - 0 - 0 - 0 - 31.08.2019 00:34

Puan: 25466 - Sözlük Kaşarı

14 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

3d artist
  • /
  • 78

bir bilim adamının romanı

oğuz atay'ın itü inşaat fakültesi'nden hocası olan prof. dr. mustafa inan'ın yaşamöyküsünü anlattığı romanıdır. kitap iletişim yayınları'ndan çıkmıştır ve 280 sayfadan oluşmaktadır. *

mustafa inan

prof. dr. mustafa inan, *, türk inşaat mühendisi, akademisyen, bilim adamı. uygulamalı ve teorik mekanik dalında zamanının önde gelen bilim insanlarındandır. yaşamını türkiye'de bilimin gelişmesine adamıştır. 1957-1959 yılları arasında itü'de rektörlük yapmıştır.
oğuz atayın (bkz: bir bilim adamının romanı) itü inşaat fakültesi'nden hocası olan prof. dr. mustafa inan'ın yaşamöyküsünü anlattığı romanıdır.

üniversitelerden odtü'ye kınama

listedeki birkaç üniversiteyi biliyordum da tam listeyi görünce şaşırdım. köklü ve isim yapmış üniversitelerin bilimi desteklemesi gerekecek yerde, yeğmesi, kınaması, üzüntülerini bildirmesi; gelişimi, ve ileriyi görüşü ne kadar destekliyor sevgili rektör diye sorasım geldi! bu ülkenin (bkz: mustafa inan), (bkz: oktay sinanoğlu) gibi bilim insanlarına ihtiyaç var, siz bırakın türkiye adına yapılan önemli gelişmeleri kınamayı, "nasıl bir bilim adamı yetiştiririz" kaygısına düşme zamanı gelmedi mi? o koruduğunuz iktidar, yağcılıkta sınır tanımayan kelimelerinizi hangi gün hatırlayacak ve o "parlak kariyerinizi" koruyacak?

fal bakmak

nereden geldiğini bilmediğim bir hisle bakmaya başladığım; gördüklerimi yorumlama konusunda * çevremin olumlu sözleriyle karşılaşıyorum * yaşadığım küçük bir olumsuzluktan sonra çok fazla bakmamaya başladım su götürmez bir gerçek. *

ikea

mobilyaları ham suntadan olduğu için pek dayanıklı değildir. sunta; su, darbe, ve yanmaya karşı dayanıksızdır. ucuz bir malzeme olup, ikea mağzalarından sakınarak almamanız gerek mobilya gruplarındandır. bu mağaza da, sunta malzemesinin mutfak bankosu olarak da satışını yaptıklarından ** mutfak alanlarında su; günlük hayatın içinde fazla olduğu için banko gibi önemli bir alanda kesinlikle kullanılmamalı.

alttaki yazara soracaklarım var

bir yıl boyunca çalıştığım şirketten hiç hesapta yokken işten çıkarılmamdır, ilk kez bu duyguyu yaşamakta ayrı bir olaydı. *


hangi filmde oynamak isterdin ve neden?

sözlükteki profil resmi

kolaj biraz uğraştırsa da ortaya güzel birşey çıktı. siyah beyaz film gibi biraz *

seri seksi oy alan ibne

kendinden büyük erkekleri sevmek

etrafına baktığında kendi akranlarının daha ne istediğini bilmeden, ortalıkta deli danalar gibi koşturma hengamesinde sen ne istediğini biliyorsundur. baktığında; kendini onlarla kıyasladığında ne günlük ilişki için koli hevesin, ne de ortamda görünmek için boy gösterme derdin vardır. sen farkındasındır ki, daha ileri düşünüyorsun. temele dayalı bir ilişki, düşlediğin kişiyle sosyal prosedürler içinde yaşamak-mutlu olmak istiyorsundur. kendi yaşıtlarının seni anlamayacağını, senin gibi olamadıklarını gördüğün için; yaşıtın kişileri değilde kendinden büyük erkekleri seviyorsundur.

yalnız değilsin

aydilgenin güzel bir şarkısıdır.



sözlerini de yazalım tam olsun;

yalnız değilsin, yalnız değilsin yüzüme baksan farkedersin
yalnız değilsin, yalnız değilsin sesimi duysan hissedersin
yalnızlar yalanlar mı söyler? canım hiç acımaz mı derler?
yüreğim yüreğini deler..
sendeki yaralara merhem yoksa yalvarırım beni bir duyumsa!

yalnız değilsin, yalnız değilsin yüzüme baksan farkedersin
yalnız değilsin, yalnız değilsin elimi tutsan hissedersin
yalnızlar yalanlar mı söyler? canım hiç acımaz mı derler?
yüreğim yüreğini deler..
sendeki yaralara merhem yoksa yalvarırım beni bir duyumsa!

seni çok özledim diyen eski sevgili

bir anlık duygu boşluğundan faydalanan kalbin, beyne komut vermesiyle ağızdan çıkan "geçerliliği kullanıma kapatılmış" cümlesidir. nafiledir.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

erken boşalma bahaneleri

ayı sözlük yazarlarının sigaraya başlama yaşı

üniversitede girmesi kolay çıkması zor olan bölümler

(bkz: iç mimarlık)

çizimlerimizi a0 kağıda ve rapido kalemle çizdirdikleri için mm hatanızda ** silinmesi oldukça zor, ancak kazımanız gerek. hal böyle olunca bitirme projeleri üzerinde kafayı sıyırmadan mezun olursanız ne ala.

ayı sözlük yazar nicklerinin okunuşu

ilk zirve de merak konusu olup masaya yatırılmış porter'ın

okunuşu pohti

hermafrodit

elif şafak'ın ilk kitabında karakterini bir karara sürükleyen hormonal rahatsızlığıdır.

(bkz: pinhan)

düşüncelerine saygı duyuyorum

"sen saygı duymazsan, ben saygı duyulmayacak birşey yaptığımı mı zannetmeliyim" diye cevap veresim gelen, insani düşünceler silsilesi. **

malı götürmek

iz bırakan kitap cümleleri

"bir gün gelir, dünyanın bir yerinde yıllarca senin haberin olmadan yaşamış birine, bütün hayatını anlatmak istersin." (bkz: murathan mungan)
  • /
  • 78

porter

çanakkale geçilmez derlerdi de inanmazdım. yıkıp geçmişsin güzelim kenti. yeter kıskandırdığın dön köyüne!

üstteki yazar

çok seviyorum ahretliğim. izmir'in en en çiğdem'i en en en boyoz'u olur kendisi.

yara

(bkz:kalben) in sonsuza kadar albümünden bir parça, güzel sözleri olan bir şarkı.

kalpsizin biri demişsin hani?
bari, yorgun dargın bakışalım.

orhan pamuk

1 yıl boyunca evinin balkonundan çektiği fotoğraflar yapı kredi sanatta sergileniyor. seçkiler arasında çokta albenisi olan görseller göremedim. birara taksime gidende gezilir artık. gezmek için son gün 27 nisan 2019

grizzly ve lemmingler

ayı sözlük yazarlarına şarkı armağan etmek

@porter izmirin en alımlı yazarı gelmiş hoşgelmiş. savur röfleli saçları..

Toplam entry sayısı: 1553

babanın ölmesi

ne çok isterdim sözlük; babamla yaşayamadığım her fırsatı oğlumla –oğlumla dedim, hep erkek çocuğum olsun isterdim- gerçekleştirebilmeyi. en basit anları dahi, zevkli hale getirebilen o mucize şeyle; dünyaya yeniden doğmuş gibi çocuklaşarak, huysuzlaşarak, mızıkçılık yaparak yaşamayı. çok hassasım bu konuda sözlük, tanıyamadım pek fazla ben babamı.

derler ya, parça parça hatırlanır işte öyle; bana arka odadan sataştığını duyar gibim halen daha “hababam sınıfı başladı gel izleyelim hadi” bende çocuk aklımla gitmezdim yanına. markete giderken onu koşullandırırdım “baba çubuk kraker ve negro alacağız değil mi?” o koskocaman cüssesiyle güler ve “alırız ama fazla şey istemeyeceksin” derdi, sesimi çıkarmaz, onun yanından yürürdüm. sanki korktuğum bir şeyler varda, onun haberi olmaksızın, beni koruyacağını düşünerek sırnaşırdım yanına, çocukluk işte. sonra o gece geldi çattı -pazar günlerini daha bir sevemez oldum o günden sonra- karşımda yığılıp kaldı o koskocaman adam ne olduğunu anlayamadan, idrak edemeden evde bir telaf, kalabalık bir güruh sonrası ise hissiz bir çocuk yüreği. hayatımda ki tek pişmanlığım onu o kapıdan çıkarırlarken “ya bir daha göremezsem, son kez öpsem babamı, çıkarmayın kapıdan” dedim. ama duymadılar, ambulans sesi çoktan mahalleyi baskısı altına almıştı.

gittiler…

bende balkondan ona bakıyordum, vedalaştığımı bilseydim koşmaz mıydım arkasından. babam, yoktu artık. beni koruyacak kimse yoktu, bir baba-oğul görsem hep yüreğim burkulur. muhabbetini duysam o ortamdan gitmemek için zor tutarım kendimi.

sonra sonra anladım ki; yazarın dediği doğruydu;

“işte bende ölüyorum, bir an önce ölmek istiyorum. babamın ardından başlayan bu ikinci hayatın bana neler getireceğini tam kestiremeden. belki de en zor ölümü yaşıyorum. bedenimin yarısını kaybetmiş, bir mucize; geri gel diye bekliyorum. gelmiyorsun, gelmeyeceksin bunu bilmek istemiyorum. kemiklerimi kırarcasına sımsıkı sarılmanı, öpmeni, kokunu, o güzel saçlarının tek bir telini rüyalarımda arıyorum. ve artık öğreniyorum; -öğreneli ve kavrayalı çok uzun yıllar oldu- babanın oğluna öğrettiği en son şeyin babasızlık olduğunu. ve yeniden doğuyorum. babasız bir hayata gözlerimi açıyorum; sensiz, yarım ve olgun..”

xalo

bir abaaaaaa deyişi var, allaah allaaah. can o can.

google'a ayisozluk yazınca çıkan sonuca çok şaşıracaksınız

ayı sözlük tarihinde gördüğün en boş, en gereksiz ve manasız başlık.

şeker portakalı

ilk kitap okumaya başladğım da * ilk çocuk romanım. sonunda ne ağlamıştım zeze'ye o da ayrı tabi.

ahmet ümit

okunmaya başlanılacaksa eğer ya beyoğlu rapsodisi ya da bir ses böler geceyi kitabıyla başlanmalı. sonra peşini bırakamıyorsunuz zaten.

hayattan ve her şeyden bir anda soğutan şeyler

perdenin tamamını yanlış korniş boşluğuna takmış olduğunu farketmek ve sonra hepsini çıkarıp tekrar takmak.

babanın ölmesi

ne çok isterdim sözlük; babamla yaşayamadığım her fırsatı oğlumla –oğlumla dedim, hep erkek çocuğum olsun isterdim- gerçekleştirebilmeyi. en basit anları dahi, zevkli hale getirebilen o mucize şeyle; dünyaya yeniden doğmuş gibi çocuklaşarak, huysuzlaşarak, mızıkçılık yaparak yaşamayı. çok hassasım bu konuda sözlük, tanıyamadım pek fazla ben babamı.

derler ya, parça parça hatırlanır işte öyle; bana arka odadan sataştığını duyar gibim halen daha “hababam sınıfı başladı gel izleyelim hadi” bende çocuk aklımla gitmezdim yanına. markete giderken onu koşullandırırdım “baba çubuk kraker ve negro alacağız değil mi?” o koskocaman cüssesiyle güler ve “alırız ama fazla şey istemeyeceksin” derdi, sesimi çıkarmaz, onun yanından yürürdüm. sanki korktuğum bir şeyler varda, onun haberi olmaksızın, beni koruyacağını düşünerek sırnaşırdım yanına, çocukluk işte. sonra o gece geldi çattı -pazar günlerini daha bir sevemez oldum o günden sonra- karşımda yığılıp kaldı o koskocaman adam ne olduğunu anlayamadan, idrak edemeden evde bir telaf, kalabalık bir güruh sonrası ise hissiz bir çocuk yüreği. hayatımda ki tek pişmanlığım onu o kapıdan çıkarırlarken “ya bir daha göremezsem, son kez öpsem babamı, çıkarmayın kapıdan” dedim. ama duymadılar, ambulans sesi çoktan mahalleyi baskısı altına almıştı.

gittiler…

bende balkondan ona bakıyordum, vedalaştığımı bilseydim koşmaz mıydım arkasından. babam, yoktu artık. beni koruyacak kimse yoktu, bir baba-oğul görsem hep yüreğim burkulur. muhabbetini duysam o ortamdan gitmemek için zor tutarım kendimi.

sonra sonra anladım ki; yazarın dediği doğruydu;

“işte bende ölüyorum, bir an önce ölmek istiyorum. babamın ardından başlayan bu ikinci hayatın bana neler getireceğini tam kestiremeden. belki de en zor ölümü yaşıyorum. bedenimin yarısını kaybetmiş, bir mucize; geri gel diye bekliyorum. gelmiyorsun, gelmeyeceksin bunu bilmek istemiyorum. kemiklerimi kırarcasına sımsıkı sarılmanı, öpmeni, kokunu, o güzel saçlarının tek bir telini rüyalarımda arıyorum. ve artık öğreniyorum; -öğreneli ve kavrayalı çok uzun yıllar oldu- babanın oğluna öğrettiği en son şeyin babasızlık olduğunu. ve yeniden doğuyorum. babasız bir hayata gözlerimi açıyorum; sensiz, yarım ve olgun..”

sözlüklerde kürtçülerin artması

kafada şekillenen, sorgusuz sualsiz tek anlamı oymuşçasına "terörist" tanımına yerleşen halk topluluğu. medeniyetsiz oldukları iddiası, medeniyeti sorgulatır bir halktır kürtler. medeniyetin doğduğu topraklarda bin yıllarca ikamet etmiş fakat gelinen noktada belleği zayıf olanların "medeniyetsiz!" ithamlarına maruz kalmışlardır. öyle bir milletiz ki; televizyon, gazete, sosyal ağlarda at gözlüklerimiz varmışçasına öylesine görmeye tahammül edemiyoruz ki bizden olmayan bir ötekini görmeye nefret söylemlerimiz hazır; o kürt çünkü; ülkeyi bölecekler ve kendi devletlerini kuracaklar. o kürt çünkü; pkk örgütlerine destek veriyor. akla kazınan şeyler, birçok nedeni sıralanabilir pekala. haklarında uyanan nefretin nasıl olup da bunca büyüdüğüne anlam veremediğim, veremeyeceğimdir. uyanın artık! bu safsatalar çok geride kaldı. eğer birşeyler yapabileceksen yap. lafla peynir gemisi yürümez
söz konusu sadece kürtlük değil, unutma ki sende bir ötekisin. senin; aşağıladığın, yaşama hakkının olmadığını, hiçbir hukuki hakkın tanınmadığı yerde yaşıyorsun. aynı onlar gibi.

ayı sözlük itiraf

halen daha bıraktığın gibi hatırlıyorum seni. farklı olan; daha çok büyüdüm, farklı gelen; senin evladın olduğum için gururluyum, farklı algıladığım; senin ismin geçtiği zaman, "baba" kelimesinin hecelerini işittiğim an artık daha az yaralanıyorum. alışılıyor baba, hayat herşeyi alıştırıyor insana, fakat onbir yıl önce bıraktığın, seni çok seven küçük oğlunum.

babamı çok özledim sözlük..

türkiye'de sadece 24 sokak çocuğu var

aile ve sosyal politikalar bakanı fatma şahin'in açıklaması.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/229341... *

"şahin'in verdiği bilgiye göre 2007'de 775, 2008'de 474, 2009'da 197, 2010'da 101, 2011'de 106 ve 2012'de 24 çocuğun sokakta yaşadığı tespit edildi ve bu çocukların bakanlık hizmetlerinden yararlandırılması sağlandı. verilen bilgiye göre, 2012’de en çok çocuğun sokakta yaşadığı il istanbul oldu. istanbul’da 15, ankara’da 5, izmir ve samsun’da 2’şer çocuk sokakta yaşıyor."


bu tespit neye göre yapıldı sorarım size, şaka yapıyorsunuz demi bakanım? oturduğunuz makam koltuğu alçak sanırım, görememenizi normal karşılıyorum. çıkın bir sokağa da tespitinizi kendiniz yapın! lafla peynir gemisi yürümez!

ayı sözlük yazarlarının profilleri

ohaa boy ortalamalarını görünce yazsam mı diye düşündüm ama yazacağım

178 / 78 / 24

izmir'in abartılmış bir balon olması

sik ve yarak geçen argo deyimleri am ile değiştirmek

sözlükten soğumak

sözlük, amaç çizgisinden saparak daha başka şeylere yönelip, bir araç muamelesi görmesi üzerine bir süredir entry girmememe sebep olan, doğal akış sürecimdir. son zamanlarda özgür bir platform olmasının hiçbir yansımasını göremediğim ve benim gibi düşünen onca yazarın da aynı düşünce de olduğunu düşünüyorum. sözüm ona; yaptıklarımı göz önüne sermekten çekince duymuyorum. bunu gizleyip örtbas etmekte hatasını bilmez kişilerin yapabileceği bir davranıştır. bir şekilde, eski enerjisini kaybeden sözlüğe birer atıfıımdır illegal sözlerim. sözlük kendi kurallarından bahsederken; kurallara uyulmaması, yazarların * başka zaaflarını gidermek ve bunlara çözüm yolu olarak sözlüğü mekan bellemekte bir etkendir.

babanız hakkındaki acı gerçekler

bu gerçekleri belki de algılayamayacağın yaşta olacağınızdan sonradan idrak ediyor ve yüzünüze bir bir çarpıyor. çok geç kalmış olsanızda "keşkelere" dönüyor o derin iç çekişlerinizin altında yatan "acı gerçekler"

-bir kahveye gidip onunla karşılıklı çay içerek maç izleyemediyseniz..
-rakı kadehinizi her dolduruşunuzda, yandan uzatılan diğer kadehin onun olmasını istediyseniz..
-kep töreninde; adınız söylenirken platforma çıktığınızda size bakan gözlerin içinde onu arıyorsanız..
-her attığınız adımın ardında "acaba babam ne düşünürdü?", "bana ne derdi?" diye sorular soruyorsanız kendinize..
-yaşınız önündeki rakamlar arttıkça hayatın daha da güç geldiğini, bazen düşünme yetinizi kaybettiğinizde, isyan ettiğinizde; "keşke babam olsaydı o bana yol gösterirdi" derlere dönüşüyorsa.
-yürüdüğünüz parkurda tökeyleyip dizlerinin üzerine düştüğünde yaralara aldırmaksızın ayağa kalkarken; "babam olsaydı daha güçlü olurdum"lara dönüşüyorsa cümleleriniz.
-konuştuğunuz cümlelerinin gizli öznelerinde "baba" kelimesini kullanmaktan kaçınıyorsanız..
-birileri sizi ona benzetiyor bunun içinizi acıttığını zerre belli edemiyorsanız..
-ölümün ne gaddar birşey olduğunu hayatın süprizleri arasında kahkahalar atıyorken bile unutturabiliyorsa..
-varken kıymetini bilemediğin, yokken; o güçlü çınar seni halen daha ayakta tutabilme gücünü veriyorsa..
-onüç yaşında bırakıp gittiği çocuğu halen daha bunları unutamamış, aynaya her baktığında silüetinde onu gerçekten görmeye başlamışsa.

o küçük çocuk için ne büyük bir acıdır bu.

Henüz takip ettiği biri yok.