porter

Durum: 1553 - 0 - 0 - 0 - 31.08.2019 00:34

Puan: 25466 - Sözlük Kaşarı

14 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

3d artist
  • /
  • 78

ayı sözlük caps

http://ayisozluk.com/lnk/ac697f

(bkz: parçala beni behçet)

ayı sözlük itiraf

biri var, acayip derece de etkileniyorum ondan; mimiğinden, gülüşünden, vücudundan tahrik oluyorum. öyle ki, instagram da, entyrlerine, twitter da, sayfasına denk geldiğim de hızlıca geçmeye çalışıyorum onun bağlantılarını, yazdıklarını. yapmazsam biliyorum ki, önüne geçemeyeceğim bir umutsuzluğa sokacağım kendimi. şimdilik ismini vermek istemeyen izleyici modunda ona karşı hayranlık beslemeye devam edeceğim o da beni haberi olmadan tahrik etmeye.

sözlükte aigai ile başbaşa olmak

parliament reklam kuşağına girdiğinin belirtisidir. çanlar cennet * dizisinin oyuncusu aigai için çaldığının habercisidir. hızla terkediniz sözlüğü.

izmir

evimde misafir ettiğim, dosttum saydığım yazarların; scherzo, hunkalunka, smokebl'ın sıcağından dem vurduğu, uyuyamadıklarından hayıflandığı ege'nin en güzel şehri.

ayı sözlük yazarlarının şu an okuduğu kitaplar

başlıkları alt alta okumak

. ayı sözlük whatsapp grubu
. kursak

*

karpuzsever

dün akşam o hırçın, delicesine sarılışımızın buluşma ritüelini izmir'e gelmesiyle gerçekleştirdiğimiz ayıcığım benim. elitlik yapacağı tutmuş olacak ki majitosunu beğenmemiş istanbulun varoşu olduğunu her fırsatta belli etmişliği ile daha çok sevdiğim dosttumdur. elden bırakmadığımız dedikoduları gece boyunca şuh kahkahalarımız ile taçlandırdık tabi eğlencemizi de.

ayı sözlük whatsapp sohbet grubu

benim de içlerinde bir süre yer aldığım fakat, çalışırken sürekli mesaj sesini duymama neden olup, dikkatimin dağılmasına sebebiyet verdiğinden ayrılmıştım. *

sevgili öyküler

feridun düzağaç'ın beni rahatta dinleyin albümünde bulunan en güzel şarkılardan biri. defalarca dinlenenisi, bağıra bağıra söylenesi bir şarkı.

durgun gecelerde gökyüzüne sesini
çaresiz çırpınan ezgilere nefesini
versen de duysam sevgi hikayene
inanırmıyım dersin
yalnız akşamlarınmın yolu olsan
akıp giden çırpılara arkadaş olsan
taşsan yüreğimden seni paylaşsam
pay olurum dermisin
sevgi sorular sorsan gizlemesem
bana öğütler versen dinlemesem
yüzüme dokunsan hissetsek birer birer
sigaramı yaksan boğulsak beraber
sevgi sıcak sarsan üşümesem
sensizliği asla düşünmesem
soluğum olsanda beni yaşasan
yeniden doğmak istermisin
sevgi

2. nesil

en eğlenceli ve sözlüğün tadını aldığım zamanlardı ve tanıdığım mükemmel insanların nesli idi. sonradan ne o tadı ne de o hissi yaşatabildi.

senin şarkın

insanın içini acıtan fakat dinlemekten de kendini alıkoyamadığı feridun düzağaç şarkısı.

"sesimi öpsen şarkın olsam"

millet koşun sözlükte kavga var

yeni yazarların bilmediği fakat eskilerin bildiği, zamanında olay yarattığımız kavgalardandır. özellikle bilen bilir ahmetonskinin saçını başını yolma zirvesi düzenleyip, kavga edeceğimizi, gruplara ayırdığımızı, tarafların seçildiği mahalle kavgalarındandı. ah ne günlerdi, özledim o çirkeflikleri. *

uçak diyalogları

istanbul'dan izmir'e dönüşümde yorgunluğum da cabasıyla 1 saat de olsa uyurum mutluluğuyla uçaktaki yerime yerleşmiştim. kalktıktan bir 10 sonra arkadaki 4 kişilik amcaların gürültülü bir şekilde konuşmaya başlamaları ile sinirim zıplamıştı bir de bonus olarak sinir bozucu kahkalarını da araya sıkıştırıyorlardı. sadece benim değil yanımdaki kadınında dikkatini çekmiş olacak ki göz göze gelip çaresizce yüzümüzü buruşturduk. sonra susmak bilmediler bir türlü ineseye kadar konuştular.

yalan

kimse söylememiş. çok güzel bir feridun düzağaç şarkısıdır.

ne kaybetmeler buldum ben
bir elim bile kayıp gitti ötekinden
her şehre bir çakıltaşı fırlattım
aslıda hiç olmayan denizimden

bir film şeridi gibi geçiyorum şimdi
olmayanlarımın içinden
çok isteyince oluyordu hani!
söyle nerdesin hiç gelmeyen?

bu şarkılar hepsi yalan
seni benden neden alıkoyar zaman?
kapım çalmaz
gelen olmaz
yoksun diye iştahsız sabah olmaz
zaman
ama bıktım karanlıktan!

ayı sözlük itiraf

son bir kaç aydır resmen emekli memur kafası yaşıyorum. bu durumdan hiçte rahatsız değilim. işten çıktığımda eğlenceye, akmaya, kopmaya gitmek yerine evime gidip; sakinliğin, sessizliğin içinde olmak istiyorum.

patlican

izmir inciraltında bulunan kahvaltı mekanı.

ramazanda içki içmeye devam ediyoruz kampanyası

izmir için ramazan bile olsa farketmeyen eylem.

bir eşcinsele açık mektup

ibretlik mektup:

"adım aysun. dinime inanan 5 vakit namaz kılan, dinimin gerekliliklerini yerine getirmeye çalışan bir insanım. açıkçası profilim pek itü sözlük yazarlarının profiliyle örtüşmüyor farkındayım. ancak yine de elimden geldiğince burda insanlara bir şeyler anlatmaya ve onlara yardımcı olmaya çalışıyorum. bu hikaye de aslında bu şekilde başlamıştı...

her şey bir gün eşcinsellik başlığında bir yazarın eşcinselliği ve gay'liği övmesi bunun ne kadar doğru ve normal bir şey olduğunu anlatması ve eşcinsel evliliklerini savunmasıyla başlamıştı. aslında bu tarz onlarca giri vardı ama nedense o yazar beni cezbetmişti. bir an için onu kurtarabileceğim düşüncesine kapılmıştım. en kötü ne olabilirdi ki terslenirdim zaten tercihlerim, yazdıklarım yüzünden onlarca kez terslenmiştim itü sözlük'te bir kez daha terslenmem beni etkilemezdi.

hemen mesaj attım bu yazara kendisinin de izni ile mesajı kopyalıyorum:

"merhaba,

... numaralı giri'lerinizde eşcinselliği övücü şeyler yazdığınızı gördüm. belki beni yadırgayacaksınız ama ben islam'a inanıyorum ve dilerseniz dinimizde eşcinselliğin yeri ile ilgili sizinle muhabbet etmek isterim. hem kim bilir belki sizi bu yoldan döndürüp hayırlı bir iş yapabilirim.

umarım yanlış anlamazsınız iyi günler dilerim. "

aynen bu mesajı göndermiştim. ardından bana attığı cevabı gördüğümde yaşadığım şoku hala unutamıyorum:

"pis homofobik siz dinciler hepiniz böylesiniz kendiniz gibi olmayan herkesi dışlayıp ötekileştiriyosunuz. madem öyle sizin dilinizde konuşayım allah beni böyle yaratmış ben bir eşcinselim. eğer allah hem beni böyle yaratıp hem de cehenneme gönderecekse yapabileceğim bir şey yok size iyi günler!"

sadece ona allah'ın kelamlarını anlatmak istemiştim ama ne homofobikliyim kalmıştı ne ötekileştiren dinciliğim. açıkçası beklediğim bir tepkiydi bu. ama ben yine de vazgeçmedim artık ya küfürler eşliğinde geri dönecektim ya da bir kişiyi yolundan döndürüp allah yoluna girmesini sağlayacaktım. hemen şu mesajı yazdım:

"yanlış anladınız, ben herkese allah (cc) tarafından özgür irade verildiğini ve herkesin tercihlerine saygı duymamız gerektiğini düşünüyorum. kesinlikle homofobik bi yaklaşımım olduğunu düşünmüyorum. eğer böyle bir tutum içinde olduğumu düşünüyorsanız özür dilerim. ben sadece dinimizin güzelliğini anlatmak amacıyla size yaklaşmıştım kötü bir niyetim yoktu."

bu şekilde yazıp göndermiştim mesajı. o mesajdan sonra kendisi de biraz yumuşayacak olmalı ki benden özür diledi. sonra normal muhabbet etmeye başladık. aslında ben anlatıyordum o dinliyordu daha çok. ona islamın gerçeklerini, güzelliklerini anlattım. dinimizin eşcinselliğe karşı bakış açısından bahsettim sodom ve gomore'yi anlattım. eşcinsel insanların kesinlikle sıcak bir yuvaya kavuşamayacaklarını, çocuklarının olamayacağını ve nesillerinin devamını sağlayamacaklarını söyledim. evlatlık alabilirler belki ama hiç bir zaman kendi çocukları olmayacaktı. ben bunları anlattıktan sonra bana hak vermeye başladı. sonra o da kendi hikayesini anlatmaya başladı.

küçükken sessiz ve içine kapanık bir çocukmuş. kızlar kendisine hiç ilgi göstermiyormuş. anne ve babası da ayrıldığı için ailesinden de gerekli sevgiyi görememiş. sonra lise yıllarında bir gün ateist bir arkadaşının evine gece kalmaya gitmiş. çok fazla içip sarhoş olmuşlar. bu arkadaşı da sarhoşluktan istifade onu öpüp cinsel ilişkiye zorlamış. başlarda biraz utanmış ama sonra hayatında göremediği ilgiyi ve şefkati gördüğünü anlayınca eşcinsel olmaya karar vermiş. ve öyle devam etmiş.

bu hikaye beni de çok etkiledi tabi ki. onunla tanışmak ve biraz olsun hayatında başka kimseden göremediği sevgi ve şefkati göstermek istedim. sonra onunla bir tatlıcı da buluştuk. saatlerce dertleştik, konuştuk. yüzünde bir bebeğin masumluğu vardı. eşcinselliği savunan adam gitmiş yerine bilinçli, arayan sorgulayan bir akıl gelmişti. hatta konuşmanın bir yerinde bana aynen şunu sordu:

-ben çok günah işledim aysun çok pişmanım. allah beni affeder mi? bu kadar sapkınlığımı günahımı bağışlar mı?

ona allah'ın ne kadar affedici olduğundan bahsettim. kesinlikle ümidini kesmemesi gerektiğini ve bol bol tevbeyi istiğfar yapması gerektiğini söyledim. o gün ayrılmadan kendisine bir kuran-ı kerim verdim ve okumasını rica ettim.

ricamı kırmadı. yaklaşık 3 günde kuran'ın türkçesini okuyup bitirdi. daha sonra ise namaz'a başladı. hatta hayatı boyunca kılmadığı tüm namazlarını kaza etti. yine arada görüşüyorduk. kendisi çok değişmişti artık o eşcinselliği savunan insan gitmiş yerine sohbetlere katılan kuran'ı hatim eden bir insan gelmişti.

ve işte yine bir gün buluştuğumuzda elinde bir hediyeyle gelmişti. bana baktı ve konuşmaya başladı. aysun dedi önceki hayatımda çok büyük günahlar işledim biliyorum. yanlış seçimler yaptım bilinçsizdim dünyada savruluyordum amaçsızca. ama sonra sen çıktın karşıma hayatımı değiştirdin doğru yolu bulmamı sağladın. artık allah yolunda yürüyen bir insanım allah'a şükürler olsun. ama artık geriye yapmam gereken tek bir şey kaldı. önceki eşcinsel hayatımın üzerini kökten çizmek ve peygamber efendimizin sünnetini yerine getirerek bir yuva kurmak istiyorum. biliyorsun hayatım boyunca görmediğim şefkati ve yakınlığı senden gördüm. belki beni önceki hayatımdaki tercihlerim nedeniyle yargılayacaksın bunu yaparsan da anlayışla karşılarım. ama ben seninle bir yuva kurmak ve allah yolunda ilerlemek istiyorum.

bunları söylerken elindeki kutudan tek taş yüzüğü çıkardı ve allahın emri peygamberin kavliyle hayatımın sonuna kadar benim eşim olmanı istiyorum, dedi.

sonra ikimiz de ağladık hüngür hüngür. ben tabi ki kabul ettim teklifini sonuçta allah kaderimizi bu şekilde çizmişti bana ne söz düşerdi ki? nikahımız kıyıldı ve yaklaşık 3 ay içerisinde evlendik.

arada yine eşimle itü sözlük'e girip insanlara doğru yolu göstermeye çalışıyoruz. beraber her gün sabah namazına kalkıyoruz. geçmişi unuttuk ikimiz de. bol bol dua ediyoruz günahlarımızın affolması için. son olarak şunu söylemek isterim ki kesinlikle hiç kimse umudunu kesmesin. şüphesiz allah (cc)'nin herkes için bir planı vardır. ne demişler görelim bakalım mevlam neyler, neylerse güzel eyler."


bir kaç gün önce itü sözlükde bir yazarın açmış olduğu ibretlik başlık * okuktan sonra beni bir gülme tuttu sormayın. sonra bu yazar kızımız ne içtiyse ya da ne kullanıyorsa ben de ondan istedim o kafayı yaşamak istedim. * yorum yapmaya bile değmez düşünceleri var bu kızımızın o yüzden gülüp geçiyorum sadece.

aigai

son iş görüşmesini yarı çıplak yapıp, anlattığında kahkahalarıma engel olamadığım koca ayım benim. kazakistan maceralarını game of thrones'un yeni sezonu gibi beklemekteyim. skype dertleşmelerini de tabi sabırsızlıkla bekliyorum. * *

hunkalunka

çok, çok özlenmiştir. iki günde bir telefon görüşmelerinin dakikaları yetersiz gelmektedir, tez zaman da görüşmek gerek * şu sıralar tezi ile harıl harıl fakülte odasında, koridorlarında gezinip duruyor. e bitir de azizim chatrandom odaları seni bekler hasretle, fazla bekletme. burdan da fahri izmirli ünvanını * verdiğimi belirtmeden edemeyeceğim o kadar çok izmirli vardır ki, etrafında * çok seviyoruz kendisini.
  • /
  • 78

porter

çanakkale geçilmez derlerdi de inanmazdım. yıkıp geçmişsin güzelim kenti. yeter kıskandırdığın dön köyüne!

üstteki yazar

çok seviyorum ahretliğim. izmir'in en en çiğdem'i en en en boyoz'u olur kendisi.

yara

(bkz:kalben) in sonsuza kadar albümünden bir parça, güzel sözleri olan bir şarkı.

kalpsizin biri demişsin hani?
bari, yorgun dargın bakışalım.

orhan pamuk

1 yıl boyunca evinin balkonundan çektiği fotoğraflar yapı kredi sanatta sergileniyor. seçkiler arasında çokta albenisi olan görseller göremedim. birara taksime gidende gezilir artık. gezmek için son gün 27 nisan 2019

grizzly ve lemmingler

ayı sözlük yazarlarına şarkı armağan etmek

@porter izmirin en alımlı yazarı gelmiş hoşgelmiş. savur röfleli saçları..

Toplam entry sayısı: 1553

babanın ölmesi

ne çok isterdim sözlük; babamla yaşayamadığım her fırsatı oğlumla –oğlumla dedim, hep erkek çocuğum olsun isterdim- gerçekleştirebilmeyi. en basit anları dahi, zevkli hale getirebilen o mucize şeyle; dünyaya yeniden doğmuş gibi çocuklaşarak, huysuzlaşarak, mızıkçılık yaparak yaşamayı. çok hassasım bu konuda sözlük, tanıyamadım pek fazla ben babamı.

derler ya, parça parça hatırlanır işte öyle; bana arka odadan sataştığını duyar gibim halen daha “hababam sınıfı başladı gel izleyelim hadi” bende çocuk aklımla gitmezdim yanına. markete giderken onu koşullandırırdım “baba çubuk kraker ve negro alacağız değil mi?” o koskocaman cüssesiyle güler ve “alırız ama fazla şey istemeyeceksin” derdi, sesimi çıkarmaz, onun yanından yürürdüm. sanki korktuğum bir şeyler varda, onun haberi olmaksızın, beni koruyacağını düşünerek sırnaşırdım yanına, çocukluk işte. sonra o gece geldi çattı -pazar günlerini daha bir sevemez oldum o günden sonra- karşımda yığılıp kaldı o koskocaman adam ne olduğunu anlayamadan, idrak edemeden evde bir telaf, kalabalık bir güruh sonrası ise hissiz bir çocuk yüreği. hayatımda ki tek pişmanlığım onu o kapıdan çıkarırlarken “ya bir daha göremezsem, son kez öpsem babamı, çıkarmayın kapıdan” dedim. ama duymadılar, ambulans sesi çoktan mahalleyi baskısı altına almıştı.

gittiler…

bende balkondan ona bakıyordum, vedalaştığımı bilseydim koşmaz mıydım arkasından. babam, yoktu artık. beni koruyacak kimse yoktu, bir baba-oğul görsem hep yüreğim burkulur. muhabbetini duysam o ortamdan gitmemek için zor tutarım kendimi.

sonra sonra anladım ki; yazarın dediği doğruydu;

“işte bende ölüyorum, bir an önce ölmek istiyorum. babamın ardından başlayan bu ikinci hayatın bana neler getireceğini tam kestiremeden. belki de en zor ölümü yaşıyorum. bedenimin yarısını kaybetmiş, bir mucize; geri gel diye bekliyorum. gelmiyorsun, gelmeyeceksin bunu bilmek istemiyorum. kemiklerimi kırarcasına sımsıkı sarılmanı, öpmeni, kokunu, o güzel saçlarının tek bir telini rüyalarımda arıyorum. ve artık öğreniyorum; -öğreneli ve kavrayalı çok uzun yıllar oldu- babanın oğluna öğrettiği en son şeyin babasızlık olduğunu. ve yeniden doğuyorum. babasız bir hayata gözlerimi açıyorum; sensiz, yarım ve olgun..”

patlican

izmir inciraltında bulunan kahvaltı mekanı.

anne

hayatımı kardeşin ve sana adadım diyecek kadar, fedakar ve dürüst
kardeşine köfte yapmıştım sana da yaptım diyecek kadar, düşünceli
yılbaşı hediyesi kırmızı boxer * * alacak kadar, muzip ve komik
kapı ağzında sana ilk tokadını attıktan hemen sonra acıdı mı diyecek kadar, merhametli
porter seninkisi gibi çerçevesiz gözlük istiyorum diyecek kadar ve bir melek kadar, saf
işteyken, porter akşam gelirken kendine ve bana ekmek bir de bana sigara alır mısın diyecek kadar, annedir benim annem...

candan erçetin'in annem şarkısında onu düşünürüm ve hep gözlerim dolar. hakkını ödeyemeyeceğim tek kişisin sen. ne yaparsam yapayım.

şeker portakalı

ilk kitap okumaya başladğım da * ilk çocuk romanım. sonunda ne ağlamıştım zeze'ye o da ayrı tabi.

kinoa

spor yapmaya başladığımdan beri, tükettiğim ve tadı bulguru andıran, tok tutan ve salatası harika olan bitki.

hayattan ve her şeyden bir anda soğutan şeyler

perdenin tamamını yanlış korniş boşluğuna takmış olduğunu farketmek ve sonra hepsini çıkarıp tekrar takmak.

babanın ölmesi

ne çok isterdim sözlük; babamla yaşayamadığım her fırsatı oğlumla –oğlumla dedim, hep erkek çocuğum olsun isterdim- gerçekleştirebilmeyi. en basit anları dahi, zevkli hale getirebilen o mucize şeyle; dünyaya yeniden doğmuş gibi çocuklaşarak, huysuzlaşarak, mızıkçılık yaparak yaşamayı. çok hassasım bu konuda sözlük, tanıyamadım pek fazla ben babamı.

derler ya, parça parça hatırlanır işte öyle; bana arka odadan sataştığını duyar gibim halen daha “hababam sınıfı başladı gel izleyelim hadi” bende çocuk aklımla gitmezdim yanına. markete giderken onu koşullandırırdım “baba çubuk kraker ve negro alacağız değil mi?” o koskocaman cüssesiyle güler ve “alırız ama fazla şey istemeyeceksin” derdi, sesimi çıkarmaz, onun yanından yürürdüm. sanki korktuğum bir şeyler varda, onun haberi olmaksızın, beni koruyacağını düşünerek sırnaşırdım yanına, çocukluk işte. sonra o gece geldi çattı -pazar günlerini daha bir sevemez oldum o günden sonra- karşımda yığılıp kaldı o koskocaman adam ne olduğunu anlayamadan, idrak edemeden evde bir telaf, kalabalık bir güruh sonrası ise hissiz bir çocuk yüreği. hayatımda ki tek pişmanlığım onu o kapıdan çıkarırlarken “ya bir daha göremezsem, son kez öpsem babamı, çıkarmayın kapıdan” dedim. ama duymadılar, ambulans sesi çoktan mahalleyi baskısı altına almıştı.

gittiler…

bende balkondan ona bakıyordum, vedalaştığımı bilseydim koşmaz mıydım arkasından. babam, yoktu artık. beni koruyacak kimse yoktu, bir baba-oğul görsem hep yüreğim burkulur. muhabbetini duysam o ortamdan gitmemek için zor tutarım kendimi.

sonra sonra anladım ki; yazarın dediği doğruydu;

“işte bende ölüyorum, bir an önce ölmek istiyorum. babamın ardından başlayan bu ikinci hayatın bana neler getireceğini tam kestiremeden. belki de en zor ölümü yaşıyorum. bedenimin yarısını kaybetmiş, bir mucize; geri gel diye bekliyorum. gelmiyorsun, gelmeyeceksin bunu bilmek istemiyorum. kemiklerimi kırarcasına sımsıkı sarılmanı, öpmeni, kokunu, o güzel saçlarının tek bir telini rüyalarımda arıyorum. ve artık öğreniyorum; -öğreneli ve kavrayalı çok uzun yıllar oldu- babanın oğluna öğrettiği en son şeyin babasızlık olduğunu. ve yeniden doğuyorum. babasız bir hayata gözlerimi açıyorum; sensiz, yarım ve olgun..”

sözlüklerde kürtçülerin artması

kafada şekillenen, sorgusuz sualsiz tek anlamı oymuşçasına "terörist" tanımına yerleşen halk topluluğu. medeniyetsiz oldukları iddiası, medeniyeti sorgulatır bir halktır kürtler. medeniyetin doğduğu topraklarda bin yıllarca ikamet etmiş fakat gelinen noktada belleği zayıf olanların "medeniyetsiz!" ithamlarına maruz kalmışlardır. öyle bir milletiz ki; televizyon, gazete, sosyal ağlarda at gözlüklerimiz varmışçasına öylesine görmeye tahammül edemiyoruz ki bizden olmayan bir ötekini görmeye nefret söylemlerimiz hazır; o kürt çünkü; ülkeyi bölecekler ve kendi devletlerini kuracaklar. o kürt çünkü; pkk örgütlerine destek veriyor. akla kazınan şeyler, birçok nedeni sıralanabilir pekala. haklarında uyanan nefretin nasıl olup da bunca büyüdüğüne anlam veremediğim, veremeyeceğimdir. uyanın artık! bu safsatalar çok geride kaldı. eğer birşeyler yapabileceksen yap. lafla peynir gemisi yürümez
söz konusu sadece kürtlük değil, unutma ki sende bir ötekisin. senin; aşağıladığın, yaşama hakkının olmadığını, hiçbir hukuki hakkın tanınmadığı yerde yaşıyorsun. aynı onlar gibi.

ayı sözlük itiraf

halen daha bıraktığın gibi hatırlıyorum seni. farklı olan; daha çok büyüdüm, farklı gelen; senin evladın olduğum için gururluyum, farklı algıladığım; senin ismin geçtiği zaman, "baba" kelimesinin hecelerini işittiğim an artık daha az yaralanıyorum. alışılıyor baba, hayat herşeyi alıştırıyor insana, fakat onbir yıl önce bıraktığın, seni çok seven küçük oğlunum.

babamı çok özledim sözlük..

türkiye'de sadece 24 sokak çocuğu var

aile ve sosyal politikalar bakanı fatma şahin'in açıklaması.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/229341... *

"şahin'in verdiği bilgiye göre 2007'de 775, 2008'de 474, 2009'da 197, 2010'da 101, 2011'de 106 ve 2012'de 24 çocuğun sokakta yaşadığı tespit edildi ve bu çocukların bakanlık hizmetlerinden yararlandırılması sağlandı. verilen bilgiye göre, 2012’de en çok çocuğun sokakta yaşadığı il istanbul oldu. istanbul’da 15, ankara’da 5, izmir ve samsun’da 2’şer çocuk sokakta yaşıyor."


bu tespit neye göre yapıldı sorarım size, şaka yapıyorsunuz demi bakanım? oturduğunuz makam koltuğu alçak sanırım, görememenizi normal karşılıyorum. çıkın bir sokağa da tespitinizi kendiniz yapın! lafla peynir gemisi yürümez!

ayı sözlük yazarlarının profilleri

ohaa boy ortalamalarını görünce yazsam mı diye düşündüm ama yazacağım

178 / 78 / 24

izmir'in abartılmış bir balon olması

sik ve yarak geçen argo deyimleri am ile değiştirmek

sözlükten soğumak

sözlük, amaç çizgisinden saparak daha başka şeylere yönelip, bir araç muamelesi görmesi üzerine bir süredir entry girmememe sebep olan, doğal akış sürecimdir. son zamanlarda özgür bir platform olmasının hiçbir yansımasını göremediğim ve benim gibi düşünen onca yazarın da aynı düşünce de olduğunu düşünüyorum. sözüm ona; yaptıklarımı göz önüne sermekten çekince duymuyorum. bunu gizleyip örtbas etmekte hatasını bilmez kişilerin yapabileceği bir davranıştır. bir şekilde, eski enerjisini kaybeden sözlüğe birer atıfıımdır illegal sözlerim. sözlük kendi kurallarından bahsederken; kurallara uyulmaması, yazarların * başka zaaflarını gidermek ve bunlara çözüm yolu olarak sözlüğü mekan bellemekte bir etkendir.

babanız hakkındaki acı gerçekler

bu gerçekleri belki de algılayamayacağın yaşta olacağınızdan sonradan idrak ediyor ve yüzünüze bir bir çarpıyor. çok geç kalmış olsanızda "keşkelere" dönüyor o derin iç çekişlerinizin altında yatan "acı gerçekler"

-bir kahveye gidip onunla karşılıklı çay içerek maç izleyemediyseniz..
-rakı kadehinizi her dolduruşunuzda, yandan uzatılan diğer kadehin onun olmasını istediyseniz..
-kep töreninde; adınız söylenirken platforma çıktığınızda size bakan gözlerin içinde onu arıyorsanız..
-her attığınız adımın ardında "acaba babam ne düşünürdü?", "bana ne derdi?" diye sorular soruyorsanız kendinize..
-yaşınız önündeki rakamlar arttıkça hayatın daha da güç geldiğini, bazen düşünme yetinizi kaybettiğinizde, isyan ettiğinizde; "keşke babam olsaydı o bana yol gösterirdi" derlere dönüşüyorsa.
-yürüdüğünüz parkurda tökeyleyip dizlerinin üzerine düştüğünde yaralara aldırmaksızın ayağa kalkarken; "babam olsaydı daha güçlü olurdum"lara dönüşüyorsa cümleleriniz.
-konuştuğunuz cümlelerinin gizli öznelerinde "baba" kelimesini kullanmaktan kaçınıyorsanız..
-birileri sizi ona benzetiyor bunun içinizi acıttığını zerre belli edemiyorsanız..
-ölümün ne gaddar birşey olduğunu hayatın süprizleri arasında kahkahalar atıyorken bile unutturabiliyorsa..
-varken kıymetini bilemediğin, yokken; o güçlü çınar seni halen daha ayakta tutabilme gücünü veriyorsa..
-onüç yaşında bırakıp gittiği çocuğu halen daha bunları unutamamış, aynaya her baktığında silüetinde onu gerçekten görmeye başlamışsa.

o küçük çocuk için ne büyük bir acıdır bu.

Henüz takip ettiği biri yok.