emekli eşcinsellere tavsiyeler
bol bol kitap okuyabilir, film izleyebilir, bitkilerle uğraşabilirsiniz. "her yaşın ayrı güzelliği var" şarkısının işaret ettiği "yaş" konusunda zirveye doğru emin adımlarla yürümeye devam edin. her şeyi herkesten önce tecrübe ediyor olmanın tadını bir ömür boyunca yaşadınız: zafer yine sizin.
kagemusha
akira kurosawa'nın kült filmi. aldığı yaralarla ölümü bekleyen shingen, ölümünü gizlemek için bir benzerinin bulunmasını ister. bir suçlu olan kagemusha birden büyük bir ordunun sadakatinin sınanmasını sağlayan bir lidere dönüşür. japonya'nın feodaliteyle yönetildiği dönemin savaşlarını güçlü bir görsellikle anlatan bu destansı film iki dalda oscar'a aday olmuş. cannes film festivali'nde ise altın palmiye ödlü'nü almıştır.
alttaki yazara soracaklarım var
yaratacağın etkiyi bilsem, kesin bir cevap verirdim. ama kendimi müşkül bir duruma sokmak istemiyorum. benden daha iyilerine layıksın...
en son hangi yemeği yaptın? (hazır makarna, hazır çorba, hazır bir şey olmayacak, yumurta kırdım da kabul edilmez, et kavurma da sayılmaz.)
burak yıldırım
rivayet olunur ki, dünyada 3 zararlı f varmış: futbol, faşizm ve fashion. bu gencin öldürülmesiyle faydasından çok zararına yeniden emin olduğumuz...keşke, yaşasaydı ve biz daha az emin olsaydık!
ambrose bierce
owl creek köprüsü'ndeki hadise adlı hikayesiyle bilinen yazar iç savaşa katılmak için washington'dan ayrılmış ve akibeti konusunda kesin bir bilgi edinilememiştir. türkçe'de dost körpe'nin çevirdiği yaşamın ortasından adlı hikaye kitabı, şeytanın sözlüğü, papazla celladın kızı, karanlığın kahkahası adlı kitapları çevrilmiştir. quentin tarantino'nun günbatımı'ndan şafağa adlı üçlemesinin 3. filmi olan the hangsman's daughter'da ambrose bierce karşımıza çıkar.
black dahlia
james ellroy'un los angeles dörtlemesi'nin ilk kitabıdır. los angeles'ta işlenen vahşi bir cinayeti anlatan kitabın film uyarlaması da vardır. dörtlemenin 3. kitabı l.a. sırları ve 4. kitabı white jazz da filme alınmıştır. ellroy kitabı annesine adamıştır. çünkü, kendi annesi de bir cinayete kurban gitmiştir. olay gerçek fakat onun romanı kurmacadır. elizabeth short adlı kız ortadan kaybolur ve bir hafta sonra belinden iki parçaya ayrılmış cesedi bir arsada bulunur. olayın esrarı bugün bile çözülebilmiş değil. bu dosyaya yıllarını vermiş bir başka isim de var: john gillmore, kendisi los angeles polis departmanı'nda dedektif ve bu olayı anlattığı non-fiction bir kitap yazmış adı severed.
kampüs yerine külliye
kelimelere takılmamak gerekir, demek lazım. zira, ha arapça bir kelimeyi latin alfabesiyle yazmışsın, ha avrupa dillerinden devşirdiğin bir kelimeyi latin alfabesiyle türkçeleştirdiğin şekliyle yazmışsın. bir alfabeyi alıp kendi diline uygun şekilde düzenleyip kullanmakla ne kadar senin oluyorsa, bir kelimeyi alıp kendi dilinin kullanım özelliklerine göre yeniden üretmekle de o kadar senin olur. mesela, ingilizler kelimelerin etimolojik kökenlerini ciltler dolusu araştırmışlardır: hangi kelime nereden? hangi tarihte geçmiş? hangi anlamlarda kullanılmış? bilirler. "yoğurt" kelimesi ingilizce'ye türkçe'den geçmiştir. hiçbir ingiliz "yoghurt" derken yüksünmez. önemli olan "kelime" nin geçmişi değil, yeni dildeki bulduğu hayattır. kelimeleri kullanırken kişisel seçimler vardır: bazıları "eski" kelimeleri, bazıları "yeni" kelimeleri seçer; bazıları "yerli" , bazıları da "yabancı". gündelik hayatını 200 kelimeyle idame ettiren bir halk için yeni kelimelere "hayat" üflemek onlarca yıl sürebilir. bütün kelimeler ölü doğar çünkü.
larousse gastronomıque
mutfak sanatlarının ana kitabı ya da incil'i olarak adlandırılan kitap. ilk edisyonu fransızca olup, ikinci edisyonu ingilizce'dir. hem ülkelerin yeme-içme kültürleri hakkında bilgi hem de dünyanın en bilinen yemekleri, tatlıları, sosları ve onların yapımında kullanılan gereçlerden, malzemelere kadar ihtiyaç duyulabilecek ne varsa onlarla ilgili gerekli ayrıntıların anlatıldığı büyük kitap. türkçe edisyonu bir kutu içerisinde iki cilt olarak yayınlamıştır.
nihale dayayacaklar matmazel
nihal'in gidişatını, beşir'den başka dert edinenler de varmış dedirten entry.
facebook'ta isminin başına tc koyan geyler
kendi düşüncesine göre, yaşadığı ülkenin gidişatıyla ilgili kaygılarını çeşitli vesilelerle dile getirmeye çalışan insandır. gey olmayı başarmanın heteroseksüel olmaktan zor olduğunu bilir ama bir geyden beklenecek ve beklenmeyecek şeyler gibi listelerin gerçekliğine ve geçerliliğine inanmadığından, "facebook'ta isminin başına tc koyan" heteroseksüel, biseksüel vs. yönelimdekilerden de bir farkı olmadığı için otomatik ve birilerinin beklediği gibi davranmak yerine "kendi" inandığı şekilde davranma amacından başka bir amaç gütmez. "önemli olan kaç parçaya bölündüğünüz ve kaç milletten oluştuğumuz değildir. önemli olan gerektiği zaman aynı amaç etrafında bir araya gelebiliyor olmanızdır." düşüncesini şiar edinmiştir.
charlotte bronte
bronte sisters olarak anılan, ingiliz kardeşlerin en büyüğüdür. yazarlık hayatı sadece 8 yıl sürmüştür.ilk romanı the professor'dur, ancak yazarın ölümünden sonra basılabilmiştir. eleştirmenler, bu romanı çok önemsemezler çünkü villette adlı romanının bir taslağı olarak kabul edilir. villette'te bir öğretmen ve öğrencisi arasındaki özel ilişki anlatılır ki, bu öğrenci yazarın aslında kendisidir. bu kitap, gerek george eliot gerekse virginia woolf'a göre yazarın başyapıtı sayılan jane eyre'den bile daha değerlidir. yazarın currer bell adıyla yazdığı jane eyre en çok bilinen ve en çok filme alınan romanıdır. victoria çağı'nın okuyucuları için jane eyre'in mr. rochester'a olan aşkını dile getirmesi şok edici bir şeydir çünkü o yıllarda genç kızların bu tür duygulardan arınmış oldukları varsayılır. shirley adlı romanı jane eyre kadar başarılı olmamıştır çünkü yazar bu kitabı yazdığı dönemde üç kardeşinin ölümünü beklemenin yarattığı ruhsal bir gerginlik içerisindedir. dolayısıyla, kitap gereksiz ayrıntılar, iyice işlenmemiş ve zayıf kalmış bölümlerle doludur. diğer kardeşleri gibi genç yaşta ölmüştür.
uyutmuyor bu yaşanmamışlıklar
hayat bu, kimisine uyuması için kuzuları saydırtır. kimisine de hayatına giren öküzleri hatırlatır uykusu kaçsın diye.
kaliteli seks
herhangi birisi söylediğinde, denemediği herhalde bir bu tür kalmış diyebileceğimiz iso'2000 bilmem kaç belgeli, tse garantili, her iklim şartına uymasını bekleyeceğimiz vuruşma şekli.
p.s. kuvvetle muhtemel "ağızdan" sevişmeyi de içeriyordur.
genelev
sayıları, kadın sığınma evlerinden daha fazla olan ve seks işçilerinin devlet gözetiminde satıldığı evler.
kırmızı pantolon giyen erkek
kişi kendine yakıştırdıktan sonra, kime ne dediğim durum.
ölüm
annelerin çocuklarına uyguladığı evlen baskısı
bebekliğinden itibaren, her adımını takip ettiği "oğlu"nun yönelimini, "oğlu"ndan bile önce farkeden annenin bu "durum"u aşmak için belirlediği strateji.
gaylerin sadece bakımlı yanlarını alalım diyen kendini bilmez hetero
kristeva "yazılan her şey otobiyografiktir." der. kendisinden bahsetmeyi sevenlerin yaşadığı ortadoğu toplumlarında ise konuşulan "her" şeyin otobiyografik olduğunu iddia etmek mümkündür. bu nedenle, "illa" geylerin "bakımlı" yanlarını almaktan dem vuran sözkonusu şahsiyet kendinden bahsetmenin ilmini yapmış, demeden geçmeyeceğim. yıllar önce, eşcinselliği kendi fani bedenine yakıştıramayanlar için uydurulmuş "metroseksüel" kelimesi, semantik açıdan o "bakımlı" yanları da içeriyor olacak.
peter ackroyd
kitap eleştirmeni ve yazar. londra'da doğdu, cambridge üniversitesi'ni bitirdi. romanlarıyla birçok büyük edebiyat ödülünü aldı.
-ingiliz müziği
-cinayet sanatı
-londra yanıyor
-oscar wilde'ın son vasiyeti: oscar wilde'ın bosie'yle yani lord alfred douglas'la ilişkisine ve paris'te yoksulluklar içinde, bir otel odasında ölümüne değin geçenleri son derece canlı ve gerçekçi bir üslupla anlattığı romanıdır.
-chatterton: çok genç yaşta kendisini öldüren ingiliz şairi thomas chatterton'ın ve onun gerçekliğinin ardına düşmüş bir başka ingiliz şairi olan charles wychwoods'un romanı.
-doktor dee'nin evi: aile mirası evin geçmişini araştırırken kendi geçmişiyle karşılaşan bir londralı'nın yaşadıklarını anlatan romanı.
-hawksmoor: 1666'daki büyük yangının ardından parlamento kararıyla kiliseler yapılmaya başlanır. hawksmoor ise 1980'lerin ortasında, ardarda bir kilisenin içinde ya da yakınında işlenen cinayetleri araştırılmakla görevlendirilmiş bir dedektif.
-viktor frankensitein'ın vaka defteri: mary shelley'nin yazdığı frankenstein adlı romanı bilmeyen yoktur. bu roman da, 19. yüzyıl londra'sında frankenstein'ı yaratan victor frankenstein'ın romanı.
-poe: kısacık bir hayat: ailesi, aşkları, alışkanlıkları, parasızlığı ve esrarengiz ölümüyle; gotik edebiyatın büyük dehasının anlatılmaya çalışıldığı, başucu kitabı olabilecek kadar önemli bir eser.
ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar
yollar ayrı - umut akyürek