(lil' kim)
where's all my souls sisters
let me hear ya'll flow sisters
(all=christina aguilera, pink, mya, lil kim)
hey sister, go sister, soul sister, flow sister (oh)
hey sister, go sister, soul sister, go sister
(mya)
he met marmalade down in old moulin rouge
struttin' her stuff on the street (street (echo))
she said, "hello, hey joe, you wanna give it a go?" (woah)
(all)
giuchie, giuchie, ya ya da da (yeah-ey)
giuchie, giuchie, ya ya here (here)
mocha choca latta ya ya (ooh yeah)
(mya)
creole lady marmalade
(all)
voulez-vous coucher avec moi ce soir (ah, oh)
voulez vous coucher avec moi (yeah yeah yeah yeah)
(hey sister, go sister, soul sister, flow sister
hey sister, go sister soul sister folw sister)
(pink)
he sat in her boudoir while she freshened up
boy drank all that magnolia wine
on her black satin sheets
is where he started to freak, yeah
(all)
giuchie, giuchie, ya ya da da (da da)
giuchie, giuchie, ya ya here (ooh ooh yah yah)
mocha choca latta ya ya (yaaaa)
(pink)
creole lady marmalade
(all)
voulez-vous coucher avec moi ce soir (ce soir)
voulez vous coucher avec moi (yeah yeah yeah uh)
(lil kim)
we come through with the money and the garter belts
let 'em know we got that cake
straight up the gate
we independent women, some mistake us for whores
i'm sayin' why spend mine when i can spend yours
disagree? well that's you and i'm sorry
i'm a keep playing these cats out like atari
high heeled shoes getting love from the dudes
four bad ass chicks from the moulin rouge
hey sisters, soul sisters
better get that dough sisters
we drink wine with diamonds in the glass
by the case the meaning of expensive taste
you wanna gitchie, gitchie, ya ya (come on)
mocha choca latta what?
creole lady marmalade
(all)
(one more time c'mon)
marmalade (ooh)
lady marmalade (ooh yeah)
marmalade (ooh, hey hey hey)
(christina aguilera)
touch of her skin feeling silky smooth, hey
colour of café au lait (all right)
made the savage beast inside roar until he cried
more (more) more (more) more (more)
(pink)
now he's back home doin' 9 to 5 (9 to 5)
(mya)
livin' the grey flannel life (oh pity)
(christina aguilera)
but when he turns off to sleep memories creep
more (more) more (more) more (more)
(all)
giuchie, giuchie, ya ya da da (da da ahah oh)
giuchie, giuchie, ya ya here (ooh oh lord)
mocha choca latta ya ya (oh oh oohoh )
creole lady marmalade
voulez-vous coucher avec moi ce soir (ce soir)
voulez vous coucher avec moi (all my sisters yeh)
voulez-vous coucher avec moi ce soir (ce soir)
voulez vous coucher avec moi (ooh)
(missy elliot)
christina (oh yeah ooh)
pink (lady marmalade)
lil' kim (hey hey uh uh uh uh uh uh uh)
mya (oh oh ooooh)
mount wallaby
moulin rouge (ooh dadow dadow)
misdemeaner here
okullarda çok yapılan eylemdir. mesela öğretmenler zilinden sonra tuvalete gitmişseniz yada kabızken 10 dakika tuvalette ıkınmışsanız bu başınıza gelebilir. tam elinizi yıkayacak ken öğretmeninizin sınıfınıza doğru gittiğini görür ve elinizi yıkayamadan hatta donunuzu bile çekmeden koşabilirsiniz.
5.sınıftayken benden bir yaş büyük kankilerimle takılıyordum. bizim sitede hep top oynardık. kepçe kulaklı bir çocuk vardı adını unuttum. 6.sınıfta içki,sigara hepsi vardı çocukta. bizim buralarda egesan olarak biliniyor 4 tane site var. yunus emre sitesinin arkasında tarla gibi kocaman bir yer var. oranın ilerisinde dereyi geçince ağacın altında sığınma yerleri vardı kepçenin. içki şişeleri, sigara kutuları falan vardı. gidip bakalım dedik cansu, ben, kepçe, tunahan ve bir kız daha vardı. hep birlikte dereye kadar gittik benim bisikletim vardı. derenin orada bıraktım herkes atladı ve sona ben kaldım. koştum zıpladım ama lanet göbeğim ve ağırlığın arttırdığı yer çekimi yüzünden derenin kenarına dalıverdim. üstüm, bacaklarım hep çamur olmuştu. sonra gittik falan manyak manyak oturduk konuştuk. ondan sonra birden yağmur yağmaya, rüzgar esmeye , tam tepemizde şimşekler çakmaya başlamazmı. amanın koştura koştura gittim eve dereyide o hızla nasıl atladıysam uçmuşum. götüm başım ıslanmıştı. 3 gün mal gibi hasta hasta yatmıştım. salak ben bisikletide orada unutmuşum. kepçe almış bizim evin altına bırakmış saolsun. ama hiç unutamıyorum koşuşumuz çok süperdi. sanki arkadan uçan süpürgelerle ölüm yiyiciler bizi kovalıyordu* unutamıyorum o günü
bugün growlr'daki bir tane adam, profiline vücudunu koymak yerine yüzünü koymuş. adamın sakalları da bembeyaz, yüzü ay gibi parlamış. sevimli japon anime kızlarına döndüm ve pamuk pamuk sakallarını yerim senin pis yazdım. hoşuna gitti. ben de yazarken çok eğlendim ama. yeh yeh. sevgilim olursa yandere olurum ama.
hayatımın en zor günlerini yaşıyorum sözlük. yarak gibi hissediyorum
sebebi ise annemin ölüyor ve benim hiçbir şey yapamıyor olmam.
daha çocukken kayıt olduğum bu sözlüğe girmez oldum sözlük. yıllardır adam akıllı girmediğim sözlüğe arada bir itirafa birkaç şey yazar içimi döker rahatlarım diyerek girerim ama yazmaya üşenir çıkarım. hiç de ciddi bir şey yazamam, ciddi konuşurum!!! ancak yazarken insan kaybediyor kendini bir yerde. yazsam da beceremiyorum yani. zaten kalmış 3 kişi sözlükte. nerde o eski güllümler? bu sefer harbiden bir şey yazmam gerekti galiba kimseye söylediklerimi. bir şekilde yazmam gerekti.
bundan 2 ay önce 1 yıl uğraşıp bin bir türlü zorluklarla sonunda vize alıp gittiğim brüksel'deydim erasmus için. en çok da annem sevinmişti vizemin sonunda kabul edilmesine en çok da o uğraşmıştı. gidince tabii alışmam zaman aldı çünkü ne evim vardı ne arkadaşım. tam her şey yerine oturdu her şey çok güzel derken birden kuzenim aradı. dedim önemli bir şey değilse sonra konuşalım. çok önemli aç dedi. içimden dedim ki ah be söyleyecek bu sefer lezbiyen olduğunu ovyes. ancak annemin birden bire fenalaştığını ve yoğun bakıma kaldırıldığını, bana söylememe kararı alınmasına rağmen söylemesi gerektiğini düşündüğü için aradığını söyledi. durumunun iyi olmadığını ve kurtulma ihtimalinin düşük olduğunu açık açık söyledi doktor adayı kendisi zaten. inanılmaz şok olmuş bir şekilde toplanıp geri döndüm bolu'ya. annemin 7 tane kız kardeşi vardır. hepsi feryat figan. annemi görene kadar yediremedim de bu durumu zaten. neymiş inanılmaz büyük anevrizması beyin sapına baskı yapıyormuş bu yüzden vücudunu kullanamıyormuş bilinci de açık değilmiş. gördüğüm anda yıkıldım yoğun bakımda. gözlerinin anlamsız bakışı, vucudundaki mor şişikler... bunu hak etmedi ki o. istemeden gözlerine bakamadan ağladım o izin verdikleri 5 dakika boyunca. ama 3 hafta oldu buraya geleli, insan çirkin bir şekilde alışıyor. ya da benim durumum biraz farklı galiba. depersonalizasyon sorunum var bayağı ciddi. bu pozitif bir şekilde patladı ki ayakta duruyorum zaman zaman nasılsa artık. ama benim annem nasıl bu duruma düşebilirdi? koskoca karabeyoğlu kızı güneş nasıl o halde yatabilirdi inanamadım. neler neler atlattı lan o kadın! bypass ameliyatından koşarak çıktı be çok taşaklı kadındır annem! ama her zaman öyle olmuyor işte. beynine bir operasyon da yapamıyorlar daha kötü olur diye. öyle bekleyeceğiz bir ihtimaldir iyi olur diyor doktorlar. ancak belli son kum tanelerinin düşmesini bekliyorlar. ulan en kötüsü de elimden hiçbir şey gelmiyor. istanbul ankara kaç tane doktor dolaştım, hiçbirinde çare yok. nasıl sikko bir durum bu? kendimi suçlu hissedeceğim galiba sonsuza kadar hiçbir şey yapamadığım için. en azından yapmaya çalıştım diyerek içimi rahatlatacağım.
ismi de çok güzel annemin. güneş, sürekli ismini duyuyorum bir yerlerde. hep de duyacağım. hatta güneş dövmesi yaptıracağım her gördüğümde onu hatırlayayım. sanki unutacakmışım gibi. belki muhteşem bir ilişkimiz yoktu. doğruya doğru dünyanın en iyi annesi değildi. onun da psikolojik sorunları vardı ama dünyanın en iyi insanıydı. kimseyi incitmemiş hayatında, yardım isteyenden hiçbir şey esirgememiş. niye böyle bir duruma düştü ki şimdi? aklım hiç almıyor be. yediremiyorum asla. uzun bir süre de yediremeyeceğim ve bu gerçekliği beynim hep bloke edecekmiş gibi geliyor. ancak bu sağlıklı değil.
ha dahası. 100 kişilik aile divanı benim geri dönmemin daha iyi olacağına karar vermişler. galiba döneceğim ben de. burada olmam hiçbir şeyi değiştirmiyor hatta akıl sağlığımı kaybediyorum her geçen gün. en azından anneminde çok istediği gibi giderim derslerimi geçerim, okul hayatıma sıçmamış olurum maybe. gururlandırım onu. birkaç aya iyi olur da kalkar yanıma gelir falan diye düşünüyorum ama nafile. iğrenç iğrenç durumlar. gidiyorum galiba çarşamba. dönüşüm kötü haberle olmaz umarım.
ha dahası da var. 1.5 yıllık ilişkim bok gibi gidiyor. küçük bir problem bu ama şu an. mesafeli ilişki yürümüyor be. neyse siktir et bunu.
en garibi de çok farklı hissediyorum kendimi be sözlük. okumuştum bir yerde babası ölünce büyürmüş insan diye. burada bahsedilen baba rolü babamdan daha çok annemdedir benim için. benim en büyük dayanağım, en güçlü role modelim annem. umarım ölmez de hiç büyümek zorunda kalmam. ölmez de güneşim batmaz hiç. hiç boş, sıradan kalmam. onsuz nafile yaşamam.
al dedi ayılarını dedi
ayılarını istiyorsan dedi
kendini dedi al kendini dedi
nerede yazarsan yaz dedi bana.
bende dark bear'la kavga ettim o yüzden dedi
dark bear dedi madem ayın böyle yapıyor dedi
ne yaparsan yap youngbear14 sen de dedi.
al kendini git dedi benim çekicek halim yok dedi bana.
ben. tam bir ortam orospusuyumdur. ortamdaki herkesle özel bir arkadaşlık kurup sürekli dedikodu bombardımanına tutulan kişiyimdir. kendime bayılıyorum.
hayatımın en zor günlerini yaşıyorum sözlük. yarak gibi hissediyorum
sebebi ise annemin ölüyor ve benim hiçbir şey yapamıyor olmam.
daha çocukken kayıt olduğum bu sözlüğe girmez oldum sözlük. yıllardır adam akıllı girmediğim sözlüğe arada bir itirafa birkaç şey yazar içimi döker rahatlarım diyerek girerim ama yazmaya üşenir çıkarım. hiç de ciddi bir şey yazamam, ciddi konuşurum!!! ancak yazarken insan kaybediyor kendini bir yerde. yazsam da beceremiyorum yani. zaten kalmış 3 kişi sözlükte. nerde o eski güllümler? bu sefer harbiden bir şey yazmam gerekti galiba kimseye söylediklerimi. bir şekilde yazmam gerekti.
bundan 2 ay önce 1 yıl uğraşıp bin bir türlü zorluklarla sonunda vize alıp gittiğim brüksel'deydim erasmus için. en çok da annem sevinmişti vizemin sonunda kabul edilmesine en çok da o uğraşmıştı. gidince tabii alışmam zaman aldı çünkü ne evim vardı ne arkadaşım. tam her şey yerine oturdu her şey çok güzel derken birden kuzenim aradı. dedim önemli bir şey değilse sonra konuşalım. çok önemli aç dedi. içimden dedim ki ah be söyleyecek bu sefer lezbiyen olduğunu ovyes. ancak annemin birden bire fenalaştığını ve yoğun bakıma kaldırıldığını, bana söylememe kararı alınmasına rağmen söylemesi gerektiğini düşündüğü için aradığını söyledi. durumunun iyi olmadığını ve kurtulma ihtimalinin düşük olduğunu açık açık söyledi doktor adayı kendisi zaten. inanılmaz şok olmuş bir şekilde toplanıp geri döndüm bolu'ya. annemin 7 tane kız kardeşi vardır. hepsi feryat figan. annemi görene kadar yediremedim de bu durumu zaten. neymiş inanılmaz büyük anevrizması beyin sapına baskı yapıyormuş bu yüzden vücudunu kullanamıyormuş bilinci de açık değilmiş. gördüğüm anda yıkıldım yoğun bakımda. gözlerinin anlamsız bakışı, vucudundaki mor şişikler... bunu hak etmedi ki o. istemeden gözlerine bakamadan ağladım o izin verdikleri 5 dakika boyunca. ama 3 hafta oldu buraya geleli, insan çirkin bir şekilde alışıyor. ya da benim durumum biraz farklı galiba. depersonalizasyon sorunum var bayağı ciddi. bu pozitif bir şekilde patladı ki ayakta duruyorum zaman zaman nasılsa artık. ama benim annem nasıl bu duruma düşebilirdi? koskoca karabeyoğlu kızı güneş nasıl o halde yatabilirdi inanamadım. neler neler atlattı lan o kadın! bypass ameliyatından koşarak çıktı be çok taşaklı kadındır annem! ama her zaman öyle olmuyor işte. beynine bir operasyon da yapamıyorlar daha kötü olur diye. öyle bekleyeceğiz bir ihtimaldir iyi olur diyor doktorlar. ancak belli son kum tanelerinin düşmesini bekliyorlar. ulan en kötüsü de elimden hiçbir şey gelmiyor. istanbul ankara kaç tane doktor dolaştım, hiçbirinde çare yok. nasıl sikko bir durum bu? kendimi suçlu hissedeceğim galiba sonsuza kadar hiçbir şey yapamadığım için. en azından yapmaya çalıştım diyerek içimi rahatlatacağım.
ismi de çok güzel annemin. güneş, sürekli ismini duyuyorum bir yerlerde. hep de duyacağım. hatta güneş dövmesi yaptıracağım her gördüğümde onu hatırlayayım. sanki unutacakmışım gibi. belki muhteşem bir ilişkimiz yoktu. doğruya doğru dünyanın en iyi annesi değildi. onun da psikolojik sorunları vardı ama dünyanın en iyi insanıydı. kimseyi incitmemiş hayatında, yardım isteyenden hiçbir şey esirgememiş. niye böyle bir duruma düştü ki şimdi? aklım hiç almıyor be. yediremiyorum asla. uzun bir süre de yediremeyeceğim ve bu gerçekliği beynim hep bloke edecekmiş gibi geliyor. ancak bu sağlıklı değil.
ha dahası. 100 kişilik aile divanı benim geri dönmemin daha iyi olacağına karar vermişler. galiba döneceğim ben de. burada olmam hiçbir şeyi değiştirmiyor hatta akıl sağlığımı kaybediyorum her geçen gün. en azından anneminde çok istediği gibi giderim derslerimi geçerim, okul hayatıma sıçmamış olurum maybe. gururlandırım onu. birkaç aya iyi olur da kalkar yanıma gelir falan diye düşünüyorum ama nafile. iğrenç iğrenç durumlar. gidiyorum galiba çarşamba. dönüşüm kötü haberle olmaz umarım.
ha dahası da var. 1.5 yıllık ilişkim bok gibi gidiyor. küçük bir problem bu ama şu an. mesafeli ilişki yürümüyor be. neyse siktir et bunu.
en garibi de çok farklı hissediyorum kendimi be sözlük. okumuştum bir yerde babası ölünce büyürmüş insan diye. burada bahsedilen baba rolü babamdan daha çok annemdedir benim için. benim en büyük dayanağım, en güçlü role modelim annem. umarım ölmez de hiç büyümek zorunda kalmam. ölmez de güneşim batmaz hiç. hiç boş, sıradan kalmam. onsuz nafile yaşamam.