ayı sözlük günlük

  • /
  • 10
bekle beni bakırköy ruh hastalıkları sana geliyorum.

dipnot: depresyondaymışım çok mutluyum arkadaşlar.
bazen sizi mutlu eden şeylerin sizi büyük bir çöküşe sürükleyebileceğini bile bile o mutlulukları yaşıyorsunuz.
"psikiyatristim, hetero arkadaşlara açılmanın sadece bana iyi gelmeyeceğini, onların da benle konuşarak kendi hayatlarındaki önkab..."

psikiyatrist zannettim ilk başta. tam mesaj atacaktım cümlenin kalanını okuyup atayım dedim. okuduktan sonra atmaktan vazgeçtim.

(bkz:#405049)
sevgili günlük;

az önce kakam simsiyahtı. doktor google hiç güzel şeyler söylemiyor. elveda.
uyandım sözlük hayat yine sıkıcı yine boş yine acımasız bizi yıkmaya çalışıyor herzamanki gibi.
uygun fiyatlara her türlü ev eşyası bulabileceğim yer,uygulama,site,spotçu vs. bilen var mı? yardımcı olabilecek
3 ay sonunda türkiye'ye dönüyorum. ilk uzun süreli yurtdışı tecrübemdi, muhtemelen son da olmayacak, ama kesin bir şey yok.

nispeten daha önce yaşamadığım şeyleri tecrübe edinme, kendimi tanıma fırsatı buldum bu üç ayda. kendim oldum biraz.

ama biraz. yine de olsun.

şimdi türkiye'ye geri dönerken acaba nasıl olacak diye düşünüyorum? ailemin yanına dönüyorum. etraf evlenmemi bekleyen akrabalarla dolu. 4 yıldır uzaktaydım onlardan, şimdi yanlarına dönüyorum. onlarca soru gelecek. ve ben çoğuna yalan cevap vereceğim.

tekrar dolaba geri mi dönücem? zaten tam çıkamamışken tekrar geri mi giricem? galiba.

neyse ki çok uzun süre kalmayacağım gibi. her ne kadar ailemle birlikte olmayı sevsem de sırf bu muhabbetler yüzünden yanlarına gitmekten çekiniyorum, iletişim kurmaktan geri duruyorum. çoğu kez susuyorum.

yazık.

(bkz:vig mihâly-öreg)
çatı katı odam, rüzgârın savurduğu yel, belli belirsiz sıcaklık, bedenime tüneyen tarifsiz acı... bu sabah uyandığımda mutsuzdum; uyandığımda bakışları halâ aklımdaydı. oysa öyle güzel gülüşü vardı ki yarınları aydınlatabilecek. belki daha önceki sevgilileri bunu ona henüz söylememişlerdi. bunları duyacak yaşa gelmemişti belkide. dün akşam gencecik bir adam istanbul havalimanında sonsuz bir boşluğa bıraktı kendini. kimse duymadı çığlığını, kimse görmedi gülen yüzünün altındaki göz yaşlarını. umuyorum acıların dinmiş huzura ermişsindir. kalanlara dipnot: faşizm olurda sorarsa; o güzel gülen çocuk-adam öldü dersiniz.
bu gün berberde traş olurken, berber bi şampuandan bahsetti. onun öncesinden de yan koltuktaki berber bahsetmişti ama ikisi ayrı ayrı şampuan. ben de biliyorum gösterdi diğer berber dedim. şöyle şöyle bir şey diye. yok onun dediği değil dur resimleri vardı deyip telefon galerisinde fotoğrafları açtı. ekranı yüzüme tutup fotolari kaydırmaya başladı. ben de bakmamaya çalışıyorum ama onun böyle rahat davrandığını görünce içimden herkes senin gibi kaşar mi demeye kalmadan çocuğun y..r..k resimleri çıktı. ani bir hareketle aynaya bakıyormuş gibi yaptım o da hafiften ekranın yönünü çevirdi. gördüğümü anlamasın diye saf saf muhabbete devam ettim.
yine sıradan bir gün; dün kapatmaya karar verdiğim whatsapp mesaj okundu bilgisi için aile üyelerinin de içinde bulunduğu tam 13 kişiden papara yedim. (tam sayı verdim bu arada, yuvarlama, sallama değil...) kahve içerken, fark edilmeden 3 yakışıklıyı kestim, bir başka kişiyi de beni keserken yakaladım. ayrıca çok artistik ve salak bir hareketle el parmaklarımdan birini çatlattım, sağ ve solundaki diğer 2 parmak kıl payı kurtulmuş ama gece 3 saatimi acil ortopedide geçirmek zorunda kaldım ve saat bu saat ağrısından duramıyorum.
kafam çok karışık ve kendimi nasıl ifade edemeyecegimi bilemediğim bir gün geçirdim. kendimle çozemedigim şeyler var ve sanırım karaktersizim. içi boş edilgen bir halde oldugumum için bu kadar kafa karışıklıgı ve sosyal ilişkileri tırnak içinde anlamadıgımı insanlardaki kafa karışıklıgı sayesinde anladım. onlar da benim kafamı karıştırdı doğrusu. ama her zaman istedigimi yapmaya istemedigimi de yapmama hakkına sahibim. neyse bu kadar kafa karışıklıgı çok fazla, kendi soyut dunyamdan çıkıp gerçeklerle biraz haşır neşir olmam gerekiyor, bomboş günler de bunu ortaya çıkartan yegane faktör oldu, iyi mi oldu. çoook iyi oldu, yani umarım olur.
bu gün yaşadığım basit bir olayla hayat bana çok ihtiyaç duyduğum bir konuda ders verdi. kelimelerle ne kadar ifade edilebilir bilmiyorum ama bu hissi yaşayan birinin mutlaka anlayacagina inanıyorum.

otobüste giderken çok hoşuma giden bi tip bindi. içimden keşke yanıma otursa diye geçirirken yaklaştığını gördüm. bana bakıp selam vermeden yan koltuğuma oturdu. eski sevgilime çok benziyordu bi de. ben de acaba huyları da benziyor mu diye kafamda adamı çözmeye çalışıyorum nasıl biri diye. ya bi şey sorsa bi yerden muhabbet açılsa falan diyorum ama yok. telefonu çıkarıp batak oynamaya başladı. buraya kadar sıradan şeyler ışte. ders aldım dediğim nokta; kafamda adama bi dünya çizdim. o dünyada ne kadar yerimin olmadığını hesapladim. yakın çevresinin ne kadar şanslı olduğunu düşündüm. büyüttükçe büyüttüm kısacası. ben bunları düşünedururken otobüs viraja girdi adam koridora doğru kaymaya başlayınca ben de kolundan tuttum düşmesin diye. sonra bana bakıp tutunamadim deyip gülümsedi. gülümserken ağzına baktım dişler sapsarı ve ön dişinden biri çürük yanındaki yok. diğer olanlar da sap sarı. bir anda yere göğe sığdıramadığım beyefendi gözümde bekçi ahmet amcaya dönüşmüştü. hislerin bizi ne kadar yanılttığını farkettim. yıllarca eski sevgilim için de herkes benim gibi görüyor hissiyle cekmedigim huzursuzluk kalmadı. oynadığı okeyden kiskanacak kadar saplantı yapmıştım. şimdi daha iyi anlıyorum bütün insanların sıradan olup sadece onlara yukledigimiz anlamlarla yucelttigimizi.
bende yeni katıldım (bkz:ayı sözlük) e nasip bakalım aktif kullanıcı oluruz inşallah.
bi saat önce yaklaşık beş senedir görmediğim, basit bir ilgiyle başlayıp yoğun bir aşkla bağlandığım dershane hocamı gördüm. öyle uzun maceram da olmamıştı. bir sene sonra farklı bir şehre gitmemle yavaş yavaş etkisinden çıkmıştım. zaten hemen sonrasında gönlümün efendisiyle beş yıllık bir ilişkim olmuştu. kim takar platoniği. ışte neyse abimle kuruyemişçideyken baktım aniden biri çıkıverip abime selam verdi... tekrar dönecem buraya.


ben dershanede sınava hazırlanırken ilk gün gözüme biri ilişiverdi. hoşlandığım tiplerden uzak bi tipti ama başımı kendine çevirmeyi başarmıştı. hani ilk başlarda meydan okur gibi üstüne gider buna mi aşık olucam ya deyip avucunda bulursunuz ya kendinizi ben de öyle oldum. hiçbir cinsel fantezime uyduramadigim adamda beni çeken bir şey vardı. bunun üzerine çok bahtsız olacam ki kısa zamanda benle samimi olup beynim bana ilgisi olduğu yönünde sinyaller verdi. yanılmış da sayilmiyordu. üçüncü kişinin ağzından, falanca hoca sana niye bu kadar yakın davranıyor dediğini duymasam yanılıyor olabilirim derdim. ya da derse iki kişi geç kaldığımızda önden arkadaşın kapıyı çalıp girebilir miyim? diye sorduğunda "hayır" cevabını verip arkasında gözü bana çarpınca "bu sefer bsbo * için girmenize izin veriyorum ama bir daha geç kalma" deyişini duymasam yine de bi ihtimal tanımıyorum derdim. kantinden çıkarken tesadüfen o da başka yerden yanıma gelip dirsek temasinda bulunmasa, ben lavabodan çıkmak için kapıyı açtığımda o da aynı anda içeri girecekken karından çarpışıp bi kaç saniye öyle kalakalmasak, dışarda ne kadar uzaktan da olsa seslenip selam vermese saçma sapan bir sevdanın peşinden gitme derdim. ama hal böyleyken bu kadar olayın yaşanması ilan-ı aşk gibi geliyor insana. normalde başka şehre gitmemin üzerinden altı sene geçmiş. bir defasında karşılaştığımız için beş senedir görmüyorum dedim. karşılaştığımızda da eskisi samimiyetinden farksız "hayırsız neden bi çayımızı içmeye gelmiyorsun" gibisinden bi fırça atmıştı. onun dışında her gelişimde gözlerim onu aramadı değil. ta ki bu gün hiç aklımda yokken ordan çıkması. abimin işi dolayisla yaşanan iş munasebetinden dolayı biraz samimiyetleri olmuş. ordan çıkıp selam verdikten sonra onu farkeder etmez beni bir heyecan sardı. ama gel gör ki hiçbir şey düşündüğüm gibi olmadı. hani çok samimi bi arkadaşınızı görür selam verirsiniz ya, yanında da tanımadığınız biri var "sana da merhaba" tarzında nezaketen ona da bir selam verirsiniz. bana da öyle yaptı. döndü abime nasılsın falan derken iş muhabbeti falan akıp gidiyor öyle. belki lafı bitirip bana döner diye bekliyorum ama yok. tinlamiyor bile. neyse abim ceviz fistik bir şeyler bakarken döndü bana sen nasılsın ne yapıyorsun dedi ama sonunu getiremiyor. hafızasını zorluyor ama olmuyor. farkettim mk eşek değiliz ismimi unutmuş. sonuna da dostum ekliyor. ben de yeni geldim şimdilik babaevinde takılıyoruz dedim. hm iyi bakalım deyip gitti. sonra kafamda durumun analizini yapmaya başladım. bu adam zamanında beni gördüğü yerde her zaman ismimi söyleyip nasılsın derdi. ve her gördüğünde de annesini pazarda kaybedip sonra bulan çocuk refleksiyle bakardı. tamam beş sene kısa bir süre değil ama bir insanın ismini unutmak için de çok kısa bir süre. hele ki o insan kendini özel hissediyorsa. tamam cidden yakışıklı bi tip de değil ama görünce elim ayağım birbirine dolandı. o soğukluk neydi vicdansız.
ağlama duvarıma geri döndüm, ne zaman bir şeye canım sıkılsa ayısozlükte bitiyorum.
kalbi de kendi kadar güzel bir kadını bencilliğim yüzünden üzdüm. hetero olduğunu bildiğim halde daha fazla dayanamadım ve açıldım. duruma verdiği medeni tepkiler ve günlerdir bana olan düzgün yaklaşımı beni beni neredeyse utandırdı, kendi adıma kişisel gelişimimde önemli bir milestone oldu fakat bir kaç gündür beklediğim o son konuşma hiç gerçekleşmedi, vicdanen rahatlamam ve onun kafasında soru işaretleri varsa giderebilmem için keşke bu konuyu hiç yaşanmamış gibi kapatmak ve arkadaşlığa devam etmek yerine benimle düşüncelerini paylaşsaydı. bir süre onu göremeyeceğim. umarım kendi kadar güzel kalpli birini bulur ve problemlerini çözerek hayatını düzene sokabilir.
6 aydır iş arıyorum, hiçbir umut yok gibi. bu işsizlik süreci canımı oldukça sikiyor, alanim dışındaki işlerden bile dönüş gelmemesi o kadar canımı sıkıyor ki. kendimi iyice değersiz hissetmeye başladım sanırım.
bu gece uyurken yine göz yaşlarımı tutamamışım
en mutlu olduğun anlardan birini yaşıyorsun.bunu farkettiğinde gerçeğin farkına varmanın bilinciyle tüm benliğini bir hüzün kaplıyor ve tam anlamıyla sevinemiyorsun bile.her şey bitipte hayatın film şeridi gibi gözünün önünden geçtiğinde karşına çıkacak sahnelerden biri bu.o kadar değerli.o kadar paha biçilmez.siz keşke zaman dursa desenizde bir o kadar da gelip geçici.
kent kart almam için otobüse binip istasyona gitmem lazım, otobüse binip istasyona gidebilmem için kent kart almam lazım. bu paradokstan beni kurtaracak adana'da yaşayan birileri varsa sevinirim. *

edit:gerek kalmadı teşekkürler.
yarın dersler başlıyor. yurda geldim ve 6 yıldır yurtta kalan ben değilmişim gibi şok yaşadım. memnun değilim durumumdan. geçen sene "ya yurt iyi oğlum evde yemek falan o işleri kim yapacak? vs." derken bu sene daha ilk günden eve çıkmak için her şeyimi vermeye hazırım. gerçi itiraf ediyorum sorun sadece yurt hayatının zorluğu değil, benim bu zorlukla mücadele edecek halimin de kalmaması. hayat enerjim, umudum, hevesim, heyecanım kalmadı. üstelik de hiçbir şey yaşayamadan... bu sene arkadaşlıklara, gönül işlerine, bakımıma bir gram enerji bile harcayamayacak gibiyim. kalan bütün enerjimi ancak yetebileceği yurt hayatının zorluklarına ve derslerime yani 'asgari bir hayata' kanalize etmek zorundayım. çok zorlanıyorum.
  • /
  • 10