ayı sözlük yazarlarının entry oylama kriterleri

seri artı oy veren melek olduğumdan az bi emek verilmiş olması kafidir benim için. eksilerimde en çok oyu alan entry biçimi "birilerine laf sokma girişimi" nde bulunanlardır. çirkef tiplere tahammülüm hiç yok maalesef. efendi adamı severim.
-son zamanlarda anket başlıkları eksiliyorum. kesinlikle yazar önemli değil. anketin bize kattığı ne var ki? sadece merak güdülerini harekete geçiren bir unsur olarak değerlendiriyorum, işin eğlenceli olduğunu düşünen yazarlar arasında değilim ne yazık ki. **

-sözlükte bilgilenmeyi, öğrenmeyi, bir şeyleri anlatabilmeyi öngören taraftayım. aklıma geldikçe, zaman buldukça yararlı başlıklar açmaya çalışıyorum. şu an bile sol frame kısmında gereksiz başlıklar görüyorum. buna tahammül edemiyorum, eksiliyorum. başlık açmak için açmak neye çözüm? birçok güzel başlık sadece bir yorumla sınırlı kalıyorken, anlamsız başlıkların altında birçok yorum görüyorum. üzücü. *
fikirlerime açıkça aşağılama varsa eksi,eşşek kadar yazıp o günkü macerasını yazmış ve ayılara bir bilgi sunmamışsa eksi,bir yazara çemkiren aşağılayan yazıya direk eksi.
her yazar kendince oyluyor elbette. kendince, yani kendi zekasına, yaşanmışlıklarına göre. değil mi? sanmıyorum ki kimse tamamen inat uğruna, gıcıklığına, kaprisleri hatırına oy vermiyordur. mesela * banyoda yıkanırken söylediğim şarkıyı dinlemiş ve eksi oy kullanmış olmalı değil mi? yoksa nereden bilecek nasıl olduğunu. yok yok ben inanmıyorum öyle olduğuna * . koskoca ayı sözlükte yazar olmuş insanların şahsi emellerini hönkürdüklerine i-nan-mı-yo-rum.
tek kriter insanların kendi fikirlerine uyup uymaması, o bilginin yada paylaşımın gerçekliği ya da kesinliği değil sadece okuyanın hayat felsefesine ya da vizyonuna ne kadar uyduğu tek kriter bu durum ne kadar adil ve mantıklı oy kullanıldığını gösteriyor.
daha fazla samimi olduğum ve duyguların karşılıklı olduğunu hissettiğim keremce, pisuvardakisiyahkil2 ve darkbear gibi canların yazdıkları konusunda tarafsız olamıyorum. hoşlarım başta onların.
sebepleri açık ve net olmadığı zamanlarda manasız bir histerik tatminidir. okuyup, anlamak * ve gerekli gereksiz kullanmamak en akıllıcasıdır. gereksiz kullanımlar neticesinde kullanan kişiyi açık eden, rezil eden bir özelliktir. melek ya da şeytan fark etmez. kişiye özel olabilir ama asıl entrynin içeriğine verilmesi gereken oydur. yapılan uyarıların dikkate alınmaması, önlemlerin alınmaması, serbest bırakılması neticesinde sonuç iç açıcı olmaz. kendi adıma bazı entrylerde direkt oy verebildiğim gibi, kimi yazarlara * toplu oy vererek de yazarı onore ettiğim özelliktir. gereksiz yere kullanımlar neticesinde yazın yediğin hurmalar kışın götünü tırmalar diye karşılık verilebilen bir özelliktir.
- sadece linkli veya içine bir şey katılmamış şarkı sözlü tanımlara çoğunlukla kayıtsız kalıyorum. emek katmak önemli.
- artı oy ya da eksi oy verirken yazarın kim olduğunu önemsemiyorum. kimliksizlik önemli.
- beğendiğim her yazıyı hoşluyorum. mesela fikrim olmayan bir şehirle ilgili çok akıcı bir yazı yazılmışsa çekinmeden oylarım. bilmek değil öğrenmeye çalışmak önemli.
- boş bakınızları ya da tanım formatının çok dışındaki yazıları oylamıyorum ya da eksiyle değerlendiriyorum. anlam katmak önemli.
- yetişebildiğim her içerikli, eğlenceli, güldüren, düşündüren yazıyı sadece beğenmekle kalmıyor, sadece yorum yazmakla kalmıyor, oylamayı da ihmal etmiyorum. takip edemediklerimi haftanın hoş entrylerinden bulup oylamaya çalışıyorum. okumak ve emeğe saygı göstermek önemli.
- bir yazarla ilgili rencide edici bir tanım girilmişse, özel hayattan fazlasıyla bahsedilmişse, trollük yapılıyorsa, tam gaz saçmalanıyorsa boş vermekten çekinmem. kişiselleştirmemek önemli.
- yazar bir tanımında yazdığı fikri başka yazısında sadece oy toplamak amacıyla çiğniyorsa yazı güzel de olsa oy vermem. tutarlılık önemli.
kelime oyunları + özgün fikirler + saygı + yaratıcılık + derdini net anlatıyor olması
------------------------------------------------------------------------------------------------------- =
kişilik katsayısı+ tanıma endeksi



çıkan sonuç -1 e yakın ise boş, orjine yakın ise anlamsız, 1 e yakın ise hoş olarak değerlendirilir ve butona basmadan önce son kararın mı diye sorulur... her neyse böyle martavallar hep söylenir. fakat asıl fark, entrylerinizin okunması ile alakalıdır ki; bu da dilencilikle, yazarlık arasındaki farktır. bu durum asıl, yazanın fikirlerini ve derdini nasıl anlattığıyla orantılıdır. tüm bunlar bir yana ardında da *kindar olmadan, seri paranoyaya dönüştürmeden olumsuz oy verebilse* en hayırlısıdır.

mesela isim vermek istemiyorum * bazı yazarları hiç sevmesem de yazdıklarına hoş veriyorum sonra da oturup ağlıyorum. *
mantık, mizah, yetenek . gerçi pek boş oy vermiyorum. ve genelde hoş oylarımı da çok beğendiğim entrylere veriyorum.
hoşuma giderse artı( okuyup beğendiğim bir şeye muhakkak artı veririm ki yazmaya teşvik olsun), gitmezse eksi (yazılan odaklı bir hoşlanmama olur bu, asla yazarına göre verilmez bende eksi). bu kadar basittir. ne yaramaya lüzum vardır ne de moral bozmaya. bir yazılana bakarım okumaya değer mi diye, aslında o kadar sadece yazılana bakarım, bir de yazara bakmam yazar mi diye. ne diye bakayım? herkes sürekli iyi ya da sürekli kötü yazamaz ya. entry bazında değerlendirmek lazım.
anlaşılması oldukça kolay olabilen kriterlerdir..

bugün en hoş entryler listesine bile baksanız,anlarsınız ne demek istediğimi..trollük falan yapmayacağım inanın ki,herkes bir arkasına yaslansın..sigara kullananlar sigara yaksın,kullanmayanlar bir bardak su alsın...bu arada sigara spermlere acayip zararlı,söylemeden geçmeyeyim,madilik kanımda var yahu...neyse geçtim bunu...

ne demiştik,en hoş entryler...en hoş entrylerin genelinde,yazarların isminin geçtiği,bahsedildiği entrylerdir...kabul edelim ya da etmeyelim seviyoruz kendimizden bahsedilmesini bir şekilde,dedikoduyu,kavgayı..


ben bu sözlükte 2 hesap eskittim,bu üçüncü hesabım..nerden baksanız eski hesaplarımla beraber yaklaşık 2000'e yakın entryim var bu sözlükte...çoğu silindi tabi ki...kaşarlanmak için iyi bir süreç diye düşünüyorum... ha bu arada yazdıklarıma gelince,her türlü entry girdim,en trollünden,en vakarına...en gereklisinden,en gereksizine...en gündeminden,en eskimişine...çok şımarık davrandıklarımda oldu,çok soğukkanlı davrandıklarımda..hepsinden girdim...

merak ettim çünkü...neyi seviyoruz,neyi sevmiyoruz diye..sosyoloji bölümünde okumadım ama ona yakın bir meslek dalında okudum:sosyal hizmet...sosyolojinin bir dalıdır,bilmeyenlere söyleyeyim...genelde aynı işleri yapar sosyologlar ile sosyal hizmet uzmanları ama nedense sosyologlar hep aşağılarlar shuları...neyse konumuz bu değil,konumuz biziz...şimdi mesela tuhaf geliyor,gücüme gidiyor abi,yalan söyleyemeyeceğim... böyle olmamalı,böyle işlememeli bazı şeyler...

mesela nebilim o en hoşlar entrylerinde ben öyle kendimin de içinde bulunduğu,popüler kültürün parçası sikimsonik şeyler görmemeliydim...nebilim bir marti nickli dahi bir yazarın en azından siyasetle alakalı bir entysi olmalıydı orada,ya da medyum fettish gibi mizah ustası bir yazarın çok daha fazla entrysini görmek isterdim, ya da naringergedan gibi bir eleştirmenin ayı sözlük yemekteyiz gibi entrysi yerine, kanadını kıranlara gözyaşı dökmek gibi sapasağlam entrysi baştacı edilmeliydi... max blum ile lost soul a hiç değinmiyorum bile,keza her ikisi de sözlüğün en egosuz yazarlarından ikisi...

ortalama olarak söylüyorum,iyi yolda değiliz hacılar...böyle taşak geçerek imkanı yok geçmez hayat...

bir silkelensek mi!!!

ya da silkelenmeyelim yahu,hayat gerçekler olmadan daha güzel...