anlamak.
hayatlarımızda o kadar anlaşılmayı diliyoruz ki bu yetimizi ister istemez geliştirebiliyoruz.
bundan dolayıdır empati yapıp, sorunlara daha ılımlı yaklaşıp alt metinleri çözebiliyoruz.
eğlenceli olmamız, modadan anlamamız, estetik ve sanat kaygısı vb şeyler doğuştan gelen kişisel özellikler olduğunu baz alarak sadece bize ait olduğunu düşünmüyorum.
anlamak olayı da keza doğuştan gelen değil zorunluluktan dolayı edilinen bir olgu bence.
toplumca kabul görülen kesimlere nazaran, hayatındaki tüm kazanımlarının değerini daha iyi bilmeleri. geri kalmış toplumlarda hiçbir güzel ve yaşanılası duygu bireylere altın tepsiyle sunulmuyor ama lgbti bireyler için bu durum çok daha zor. cinsel kimlikler nedeniyle iş ya da sosyal hayatta yer edinmek daha zor. samimiyeti bulmak daha zor. sevgiyi yaşamak da, ifade etmek de daha zor. bu duyguları yaşayabilecek birini bulmak daha da zor. hal böyle olunca da, bir şeyleri zor elde etmek onları daha değerli kılıyor. kişi bunları başarabiliyorsa kendi değerini de daha iyi anlıyor, yaşadıklarının değerini de.
kimi zaman içindeki şüpheyle ve kendisiyle, kimi zaman nefretle, kimi zamansa önyargılarla, dışlanmalarla, sadakatsizliğin getirdiği ihanetlerle, yalnızlıkla, toplumsal normlarla, kariyer dezavantajlarıyla, gerçeklerin zarar verecek sonuçlarıyla, görünmezlikle, hayali zincirleriyle, onu kısıtlayan her şeyle...
neyseki aşk silahı var. bu savaşta bizi daha iyi bir savaşçı yapacak, ihtiyacımız olan tek silah...