hayata dair iç burkan detaylar

8-9 yaşlarında bir çocuktum, bir gün birisi benden 1 yaş, diğeri de 2 yaş küçük olan kız kardeşlerimle evleri bize yakın olan halamlara gittik. köy yeri olduğundan halamların evi avlulu bir evdi, avluda kuzenlerle biraz oynadıktan sonra tekrar eve giderken tam köşeyi dönmüştük ki halamın eltisi olan kadının halama şöyle seslendiğini duydum: "senin bu kardeşinin oğlu da kız gibi abla yaa. şunun hareketlerine, konuşmalarına bak" bu sözleri yalnızca ben duymuştum, kız kardeşlerim benden önce koşarak avludan çıktıkları için duymamışlardı. halamın o an hiç sesini çıkarmadığını hatırlıyorum. bilmiyorum o an halam ne düşünmüştü. ama benim o küçücük dünyam yıkılmış, altında kalmıştım. o an anladım ki ben farkında olmasam da hareketlerim benim ne oldugumu henüz o yaşımdayken bile ele veriyordu. büyüdüm, bu anlattıgım olayın üzerinden 30 yıldan fazla zaman geçti ama ben o kadını hâlâ görünce içimde ona karşı tarifini tam yapamadıgım bir duygu hissediyorum. bilemiyorum kızgınlık mı, nefret mi, açık sözlülüğünden dolayı bir takdir duygusu mu. cinsel kimliğimden dolayı ilk yaşadıgım alayla karışık aşağılanma, ömrüm boyunca unutamayacagım bir acıdır bu.
dün taksimde otururken kulak ve göz misafiri olduğum durum. yanıma evsiz olduğu belli olan bir adam oturdu elinde koca bir bardak ondan bir şeyler içiyordu. 5 dakika sonra kılık kıyafeti aynı şekilde olan bir adam daha geldi takır tukur seslerinin eşliğinde. büyük ihtimal teneke kutu topluyordu. ve çuvala oturdu ardından başladı diğer adama anlatmaya:
-biliyorum, sen de bendensin. halinden anlaşılıyor zaten. nefret ediyorum bu insanlardan o bahsettikleri yardımlaşma, merhamet, sevgi kavramları koca bir yalan. hepsi şu bizim kullanamadığımız, bizi bu hale düşüren kağıt parçası için insanlıklarını kaybediyor daha fazlasını istiyor. ne zaman anlayacaklar bunun bir sonu yok, kendini idare edeceğin kadar olsa yeter. evdeki küçük kızım bile baba para diyip duruyor. ben parasızlıktan kafayı yerken, bizim seçtiğimiz insanlar ayakkabı kutularında paraları götürürken hala doymuyorlar.
diğer adam: "doğru söylüyorsun da napalım?"
-"o ağızlardan düşürülmeyen yardımı yapalım, destek olalım ve aza kanaat edelim yetmez mi? yeter tabi ki!... neyse ben başını şişirdim kendine iyi bak" dedi ve gitti.
ben ise apışıp kaldım içim buruk bir şekilde.
günlük dozumuzu alalım o zaman. yer hatay; işsiz olduğunu söyleyerek üzerine benzin döküp kendisini ateşe veren 42 yaşındaki vatandaş hayatını kaybetti. son sözleri "çocuklarım aç" oldu. gelelim bir diğer babaya bu olayda bugün gerçekleşiyor. lise son sınıf öğrencisi 17 yaşındaki kızını erkek arkadaşı var diye öldürüp cesedini yol kararına bırakan bir yavşakla kapatalım bugünü. malesef ülke gündemi böyle haberlerle dolu. dümeni olmayan, raydan çıkmış bir trendeyiz. kapkara, kocaman bir tren. güzelim ülkeyi şu boktan hale sokan tüm zalimler hesabını verecek. elbet rüzgarın yönü değişecek, devran dönecek. işte o zaman bu halk sevdiklerinizin ellerini tutup ölme hakkını sizden alacak. yargılacaksınız..
hayatım boyunca unutmayacağım tek bir anı var benim. 5 yıllık ilişkimin artık bitiyor ve bunu biliyoruz sadece bitti diye söylemiyoruz birbirimize. o hayalleri için bambaşka yerlere gitmek için hazırlanıyor ben bambaşka . ablasının istanbuldaki evinde valizini hazırlıyoruz uçağı sabah 8.15 de yıl 2014. o gece ikimizde sırtımızı döndük ve hayalleri ve heyecanından bahsediyor sadece dinliyorum sen neler yapacaksın dedi bana küçük bir gülümseme oldu suratımda bilmem dedim kendi hayallerimi sanırım dedim sabah oldu havaalanına gidiyoruz taksiden indik pasaport kontrolünün tam önünde ki bankta valizlerin yanında durdum ve onu izledim sadece izledim onun heyecanı tutkusu mutlu mu bilmiyordum sadece çabalıyordu sonra ben geçiyorum dedi sarıldım ayrılıyoruz biliyorsun değil mi dedim bi durdu sanırım uzakta olup herşey normal gidecek gibi düşünüyordu .nasıl dedi basbaya ayrılacağız hayallerin hayallerim başka ve bunu uzatıyoruz dedim o anda benim hayatımın en nasıl anlatılır üzücü demem bile bi az geldi şuan gözüme . tabi biraz daha uzadı ama sonunda ayrıldık çünkü eğer gerçekten seviyorsam ve aşıksam o adam yanımda olmalı uzakta değil. uzaktan yürütebilen arkadaşlara saygım sonsuz ama hayatımda ilk ve son aşkı mutluluğu hüznü kendimi bilmeyi ne olduğumu öğrendiğim o adama her zaman saygım sonsuzdur. bazen kuşaklarını çınlattığım oluyor. bazı müzikler bazı alkolller bazı espriler bunlardan bir kaçı. bende her zaman güzel kalacaksın çünkü sen benim büyüdüğüm birlikte büyüdüğümüz hayatı öğrendiğim kişisin .
en önemli randevundasın ve sıra soyunmaya geldi. o da ne, bacak bileğinde kocaman çorap izi. adeta derine işlemiş. allağmsanageliyorum. vurun beni öldürün.
bir zamanlar, güz ile baharın birbirine hiç kavuşamadıklarını, çünkü ortada yaz olduğunu düşünüp hüzünlenirdim
milyonlarca üniversitelinin mezun olduğunda potansiyel işsiz olacağı gerçeği.
galaksinin dört bir köşesine yayılmış insan kolonilerini göremeyecek kadar erken doğmuş olmamız. ne vardı bin yıl sonra doğsaydık?
lisedeyken hoşlandığı kızın trafik kazası sonrası hayatını kaybetmesi,üniversitede sınıf arkadaşının ölmesi, ablasını kanser sebebiyle kaybetmesi ve son olarakta ilk aşkının trafik kazasında hayatını kaybetmesi gibi kötü olayların yanı sıra biseksüel olmanın da zorluklarını yaşamış biri olarak yüzümde inceden bir tebessüm olması....
(bkz: kennedy laneti)
(bkz: avonatesti laneti)
ilkbahar yağmurunda yavrularını daha kuru diye araba altlarına taşıyan kediler. beni her zaman hüzünlendirmiştir.
taksim'de leş gibi bir barda içiyorum. normalde damsız girilemeyen bu barın müdavimi olduğumdan kapıdaki arkadaş kolaylık gösteriyor ve tenhada bir masaya oturup içmeye başlıyorum.
genelde bu gibi yerlerde bir arayış içinde olmam. spontane olarak bir şeyler gelişirse o ayrı tabii. neyse sağ çaprazımda bir masa var. iki kadın. yaşları 25 var, yok.. belli ki lezbiyenler. arada bir utanarak öpüşüyor ve öpüştükten hemen sonra etrafa bakınıyorlar. '' acaba gören oldu mu'' sanırım bundan çekiniyorlar. arada bir bana doğru baktıklarını biliyorum. o yüzden kafamı hiç oraya çevirmiyorum. rahatsız olsunlar istemiyorum..
işte bu kaçamak öpüşmelerden, koklaşmalardan sonra zannımca daha aktif olan kadın şöyle bir şey dedi '' bir gün beni bırakacaksın değil mi''
çok üzüldüm lan o an.. her ilişki bitiyor sonuçta. ama bu farkındalıkla ilişkiyi devam ettirmek?
şöyleydi sanırım '' daha çok seven taraf, kaybetmeye yakın olan taraftır''
son bir shot yapıyorum.. bir anda göz göze geliyoruz.. meraklı gözleri var kızın.. dışarı çıkıyorum. kar yağıyor..
leş gibi bir barda bir aşk sona eriyor..