rupaul's drag race

ilk sezonu hariç bütün sezonlarını izledim sanırım. çok eğlenceli televizyon yarışması. özellikle gençlere, yani genç geylere, kendileri için özel olarak yapılan bir şey verildiği hissini yaşatması bakımından, toplumun/kültürün/ailelerin kafamıza kaktığı "gerçek hayat" tarifini bir süreliğine de olsa yıkan, stres atmak için izlenebilecek bir program. gerçekte ne olduğumuzu sorgulamak gibi zorlama bir felsefe de çıkarılır mı bu gösteriden? ne giydiğimizin, nasıl davrandığımızın, insanların bizi hangi isimle çağırdığının kim olduğumuzla, ne olduğumuzla, kim olabileceğimizle, kim olmak isteyebileceğimizle falan ilişkisini yansıtan bir sözü vardı rupaul'un.
bir ara izleyeyim dedim. sonra canım sıkıldı kapattım evet. bu kadar.
deliricem. flörtüm benimle ilgilenmek yerine bu saçma şovu izliyor. umarım tez zamanda yasaklanır.
"dont f*ck it up" repliği hariç ısınamadığım yarışma.

"ladies, this is your last chance to impress me and to save your team from elimination. the time has come... for you to lip sync... for your lives. good luck... and don't f*ck it up!"
netflix'e gelmesiyle bütün özenti geyleri ortaya çıkarmış programdır. ne bir untucked, ne bir drag u duymuşlardır. neler kazanılıp, neler kaybedilip, drag kültürünü nasıl iyi anlamda değiştirdiğini, nasıl "mainstream" haline getirilmeye çalışıldığını görmeden yaşamadan, 10. sezondan başlayıp "yaaa rupaul harika bir yarışma!" demek bana biraz içi boş fanlık gibi geliyor. * yani fanı olacaksan bu kültürün, yarışmanın, kültün *; adıyacaksın kendini azıcık.

çünkü diğer realite showlardan biraz farklı, hiçbir sezon ve yarışmacı birbirinden bağımsız değil. allstar olsun, drag u olsun, backstage olsun, sosyal mecralar olsun; baya kapsamlı bir şov dünyası aslında. yarışma sonrasında hepsi ciddi anlamda "birlik" olup bir ton işe adım atıyolar ayrıca. o yüzden basit fanlık yapmak yerine, birazcık derinliğine ve ciddiyetine varmak lazım bence.

haftaya 11. sezonu başlayacaktır ayrıca. #teamyvieoddly

*
bu yarışma sayesinde bir sürü drag queen müzik piyasasına atıldı.
şu sıkıcı yaz günlerimi biraz olsun çekilebilir kılan reality show. all star ve 11.sezonu art arda izledim, ikisinden de büyük keyif aldım. queer dünyasının bize en büyük hediyesi olabilir.
sadece drag race fanı olanlarla drag queenleri gönülden destekleyenleri ayırmak lazım.
geç olsun güç olmasın deyip birinci sezondan izlemeye başladım. şu an dördüncü sezondayım ve favorim şimdiden sharon. sanırım bu kez favori yarışmacım birinci olacak*. çünkü gerçekten artık olmalı. ilk sezon nina'yı tutuyordum bana biraz sinsi geldiği için sevemediğim bebe birinci oldu. ikinci sezon raven'ın kazanmasını istiyordum ve sadece görüntüden ibaret tyra birinci oldu. üçüncü sezon raja'nın birinci olmasına üzülmedim ama bence alexis yerel bulunduğu tarzına rağmen bence çok daha güzel, çok daha komik ve en önemlisi çok daha iyi bir insandı. en azından manila yerine ikinci olabilirdi. bu sezon kesinlikle sharon birinci olmalı çünkü bu zamana kadar yarışmada hiç görmediğimiz bir tarzı bize sunuyor ve bunun yanında kötü bir insan olduğunu da düşünmüyorum. evet arada sırada beklenmedik tepkiler veriyor ama bence o da tamamen öz güven eksikliğinden kaynaklanıyor.
sezon 12 ilk bölümü 28 şubatta yayınlanacak ve ilk bölüm konuk jürisi nicki minaj.
12. sezonu hem bir istismarcının hem de covid'in gölgesinde çok boktan geçmektedir.
tüm sezonlarını izlediğim reality şov. drag kültürüne çok yabancı olsam da drag race kültürüne hakimim diyebilirim. başta (bkz:bianca del rio) ve (bkz:sasha veleour) olmak üzere çok iyi yarışmacıları tanıdım ve zaman zaman özlediğim yarışmacılar için eski bölümleri tekrar tekrar izlediğim oluyor. shantay u stay...
neredeyse her yarışmacısı ayrı bir dehadır. daha önce montreal’de olmanın verdiği bir gurur ya da gaz mı bilmem ama kanada versiyonunu da ayrı seviyorum. queer arkadaşlarla bir araya gelip izlemesi çok eğlencelidir. umarım yakında istanbul’a taşınıp toplaşıp rupaul izleyecek arkadaşlar edinicem.
  • /
  • 2