frame of mind

Durum: 90 - 0 - 0 - 0 - 29.11.2012 20:56

Puan: 2412 - Sözlük Kezbanı

12 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 5

lgbti temalı kitaplar

kent ve tuz

gore vidal'in 1965 yılında yayınlanan romanı ergenlikte en yakın arkadaşına duyduğu aşk ve arzuyu zaman içerisinde anlamlandıran, kendini kabullenen jim'in, geçen yıllar boyunca aklından hiç çıkarmadığı arkadaşını bulmasıyla arzunun bizi nerelere götürebileceğini gösteren, mutlaka okunması gereken kitaplardan birisidir. * 1998 yılında fatih özgüven'in çevirisiyle altıkırkbeş yayın tarafından yayınlanmıştır.

üvey

mehmet bilal'in 2010 yılında everest yayınları tarafından yayınlanan on öyküden oluşan kitabıdır.

mehmet bilal

üçüncü tekil şahış isimli ilk romanını 2003 yılında tavanarası yayıncılık'tan, adresinde bulunamadı isimli ikinci romanını ise 2005’te everest yayınları'ndan çıkaran ve beş yıllık bir aranın ardından 2010 yılında öykülerinden oluşan üvey adlı kitabın yazarıdır.

lgbti temalı kitaplar

adresinde bulunamadı

mehmet bilal'in 2005 yılında yayınlanan, karakterlerinden birinin * gönderdiği ve alıcısına ulaşmak için üç yıldan fazla bir sürede birçok ülke dolaşıp geri dönen bir mektubun hikayesi etrafında göndericisinin ve nihayetinde bir türlü birbirine kavuşamayan iki erkeğin hikayesidir. * *

söylenmeyen

okurken "insan günlük tutarken bile * bir gün gelir birileri okur mantığıyla azıcık da olsa yazdıklarına özenir, biraz edebi hava katar" diye düşündürten kitaptır. * * *

gizli anların yolcusu

ayşe kulin'in popüler ve merak edilen bir konu olmasından ötürü satacağını düşünerek * yazdığı, sığ, klişelerle dolu, eşcinselliği böyle anlatacaksa varsın hiç elini sürmesin dedirttiği romanı.

attila ilhan

fena halde leman

attila ilhan'ın 1980 yılında kaleme aldığı, farklı bir cinselliğin suçlanmadan, ayıplanmadan ve olağan bir durum olarak anlatıldığı romanıdır.

lgbti temalı kitaplar

dünyada çok fazla örneği olmasına karşın türkiye’de 1980’lerden sonra ortaya çıkmaya başlayan, hikayesinin eşcinsellik ve eşcinsel deneyimler etrafında şekillendiği anlatılardır. attila ilhan’ın fena halde leman isimli romanı türkiye’de farklı bir cinsel yönelimi doğal bir durum olarak anlatan ilk roman olarak görülürken eşcinsel edebiyatın da miladı olarak sayılmaktadır. 2003 yılından bu yana eşcinsel temalı kitapların sayısında ciddi bir artış görülse de eşcinselliğin edebiyattaki varlığı halen emekleme aşamasındadır.

eşcinsel edebiyatı

eşcinsel bir yazar tarafından ortaya konulan edebi bir eser mi yoksa kahramanının eşcinsel olduğu ya da sadece konusu eşcinsellikle ilgili olan bir eser mi olduğu hakkındaki tartışmaların devam ettiği ancak genel geçer kabul görmüş tanımıyla “açık bir eşcinselin eşcinsel olma deneyimi hakkında açık bir şekilde yazdığı yazılar”dır. ancak öte yandan bu tanım da biraz sıkıntılıdır zira bu tanım eşcinsel olmadığı halde eşcinsellik ve eşcinsel deneyimler üzerine metinler kaleme alan yazarları dışarıda bırakmaktadır. benim düşünceme göre bir metni eşcinsel edebiyat kategorisine sokan şey yazarının eşcinsel olup olmaması değil, içeriğinin eşcinsel deneyimler hakkında olması ve içeriden bir bakış açısıyla ve doğallıkla yazılmış olmasıdır. bu nedenle, misal, ayşe kulin’in gizli anların yolcusu romanının karakteri her ne kadar eşcinsel de olsa eşcinsel edebiyat kategorisine giremeyecektir. aslında bir büyük tartışma da “eşcinsel edebiyat diye bir edebiyat türü var mıdır?” sorusu etrafında sürmektedir. böyle bir sınıflandırmaya gerek olup olmadığı tartışıladursun yazılı metinlerde heteroseksüellik dışında bir cinsel yönelime sahip karakterlerin var olması daha çok insana ulaşma ve eşcinselliği insanların gözündeki genel marjinallik halinden sıyırması için gereklidir.

(bkz: eşcinsel temalı kitaplar)
(bkz: lgbti temalı kitaplar)

ayı sözlük birinci uluslararası izmir kısa film festivali zirvesi

finalindeki oturmaca kısmının izmir'in en yavaş servis yapan mekanında olması göz önünde bulundurularak kesinlikle aç gidilmemesi gereken zirve. ****

sarosbalik

bir sözlük vasıtasıyla tanıştığım ve tekrar bu sözlükte karşılaştığıma çok sevindiğim, gece gece sohbetiyle yüzümü güldüren eski sözlükdaşım, eski dostum.

demet akalın

"giderli 16" isimli albümünden sonra çıkaracağı 17. albümün adının da "yetmez ama 17" olmasını beklediğimiz sevgili şarkıcı.

aşk

aşk, kısa süreli bir şuur kaybına neden olan, bir tanımı yapılamayacak kadar soyut ancak etkileri gözle görülecek kadar somut bir delilik halidir. kiminin sebebi bir çift göz, kiminin aklı baştan alıp giden bir gülümseme, kiminin ise sadece körlüktür… nedeni her ne olursa olsun, sonucu; yerinden fırlayacakmış gibi çarpan bir kalp, sürekli meşgul bir zihin, kocaman gülümseyen bir surat, ışıl ışıl gözler, yerden kesilmiş ayaklar, bir karış havada akıl, biraz neşe, biraz özlem ve bir parça da korkudur… tabi korku da vardır içinde aşkın, özellikle de ilk kez başa gelmiyorsa. çünkü hemen hemen herkes bilir aşkın dipsizmiş gibi görünen ama aslında dibi olan bir kuyu olduğunu. kimi düşmemek için sakınır, türlü oyunlarla hep kenarında durur kuyunun, kimi balıklama atlar içinde ne olduğunu düşünmeden, kimi ölçer biçer bir ip salar aşağıya ve yavaş yavaş inmeyi seçer. ne yapılırsa yapılsın, içine nasıl girilirse girilsin, en temkinli davranan bile her türlü deliliğe açıktır onun için. yollar kat edilir, şehirler hatta ülkeler değiştirilir, evler taşınır, yeni hayatlar kurulur, arkadaşlar kaybedilir, yeni dostlar kazanılır, günler geçer, belki aylar, belki yıllar. sonuna gelindiğinde kuyunun, veda vakti geldiğinde aşka, içinden çıkmasını becerebilenler biraz yaralı, biraz kırgın ama daha büyümüş, daha olgun, daha emin bulurlar kendilerini yeni hayatlarında, ellerinde delilik günlerinde biriktirdikleri yüzlerinde tebessüm bırakacak anılarla veda ederler aşka. kuyunun içinden çıkmayı beceremeyenlerse kıvranıp dururlar duvarlara sürtüne sürtüne, her seferinde biraz daha acıtır canlarını bitiremedikleri bitmiş aşkları. solgun bir yüz, feri sönmüş gözler ama hala meşgul bir zihinle her aşk biter kanununa küfrederek yaşamını sürdürmeye devam ederler. nihayetinde aşk tek kişiliktir zaten, yalnız girilir içine ve yine yalnız çıkılır zamanı geldiğinde. o yüzden aşk bitmiş gibi görünse de hiç bitmez aslında. insanın kalbi attığı sürece tekrar çıkacağı günler bekler sadece.

böbrek taşı dökmek

insanın bütün yaşam enerjisini alan ve insanı yaşamayana tarif etmesi imkansız ağrı ve acılara gark eden çok ama çok fena bir rahatsızlık.

frame of mind

karşılama jesti için teşekkürler, hoşbuldum. umarım burada bulunmam da zaman içinde hoş bulunur.

aileye açılmak

eşcinselliğin yalnızca cinsellikten ibaret olduğunu düşünenler için hiç gereği olmayan bir eylemdir. oysa eşcinsellik cinsellikten ibaret değildir, bizi biz yapan şeylerden biridir, özümüzdür. kim olarak yaşamak istediğimize verdiğimiz kararın bir sonucudur: kendimiz olarak mı yoksa ailenin ve toplumun olmamızı istediği kişi olarak mı? bu önemli bir ayrımdır, zira kişinin sahip olduğu öz saygıyı da gösterir. aileye açılma ise açılmaların en zoru olsa da en anlamlısıdır çünkü herkesten önce anne ve babanın çocuğunun gerçekte kim olduğunu bilme hakkı vardır. ancak elbette ki herkesin koşulları birbirinden çok farklıdır. o yüzden herkes açılsın demek ne kadar yanlışsa sakın açılmayın demek de o kadar yanlıştır. korkular ve koşullar özneldir, bu korku ve koşulları herkesin korkusu ve koşulu sayıp açılmama çağrısı yapmak da kendine yandaş bulmaya çalışmaktan başka bir şey değil. herkesin aile yapısı, kültürü, değerleri açılmaya el vermeyebilir ya da aile fertlerinden birinin sağlığını olumsuz etkileyecek bir durum varsa açılmama kararı alınabilir. dediğim gibi bu karar öznel koşullar göz önünde bulundurularak verilebilecek bir karardır. herkese tavsiyem de durumlarını kendi bağlamlarında değerlendirmeleri, başkalarının deneyimleri ile yola çıkmamalarıdır. benim aileme açılmadaki en büyük gerekçem onlara yalan söylüyor olmam ve olmadığım biri gibi davranarak gerçek beni saklıyor oluşumdan duyduğum rahatsızlıktı. kimi insanlar bundan rahatsızlık duyar, kimileri duymaz ayrıca kimisinin koşulları uygundur, kimisinin değil. ailesinin düşünce yapısı bunu kaldırabilecek olsa da açılmaya karar vermek ve onu uygulamak da kolay değildir, biliyorum. ancak, "bizim toplumumuzda asla kabul edilmez" gibi büyük cümleler kurmamak gerekir. her açılma süreci pürüzsüz olacak diye bir koşul da yoktur ama anne ve babalar dönüşebilirler, biz onlara bu şansı verirsek. o yüzden ölçün, biçin, tartın, ailenizin kaldırabileceğini düşünüyorsanız açılın, düşünmüyorsanız böyle devam edin ama başkalarının açılma süreçlerini de etkilemeyin lütfen.

20 kasım nefret suçu mağduru trans bireyleri anma günü

trans cinayetlerini izleyen bir projenin raporlayabildiği kadarıyla ocak 2008 ile kasım 2012 arasında dünya çapından 56 ülkede 1083 trans birey öldürülmüştür. sırf yanlış bedende doğduklarını hissedip, ait oldukları bedene büründükleri, sırf içinde yaşadığımız toplumsal cinsiyet kimliği hapishanesinin kurallarına uymadıkları, sırf kendileri olmayı seçtikleri için. trans bireylerin cinayetlerinden bu sistemin bir parçası olarak herkes sorumludur.

(bkz:http://www.transrespect-transphobia.org/en_us/home.htm )
(bkz:http://www.transgenderdor.org/ )
  • /
  • 5
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 90

kardeşinin gay olduğunu öğrenmek

aslında öğrenmediğiniz zaten bir şekilde en başından beri tahmin ettiğiniz ama yine de yaşacağı sıkıntıları düşünerek dilemediğiniz bir şeydir. her iki tarafın da birbirini bilip bilmezden gelmesinin varacağı nokta ise gey olduklarını karşılıklı teyit etmeleridir. işte o andan sonra hele de kardeşiniz sizden yaşça epey küçükse ister istemez bir kollama ve koruma güdüsü içerisinde bulursunuz kendinizi. artık normalde hiç sorun etmeyeceğiniz bir saatte bile eve geç gelmesi sizi endişelendirmeye başlar, arkadaşlarının kim olduğunu öğrenmeye çalışan bir ebeveyn gibi davranmanıza neden olur. çünkü bilirsiniz ki dışarısı hiç de tekin değildir. yanlış şeyler yapmasından, yanlış kişilerle karşılaşmasından korkarsınız. bu sırada onun ergenliğinin verdiği asilikle sizin korumacı davranışlarınız kaçınılmaz olarak çatışır ve ipler bir süreliğine gerilir. ta ki biraz büyüyüp, deneyim sahibi olmaya başladıkça sizin korkularınızın ne olduğunu ve korkularınızda haklı olduğunuzu anlayana kadar. sonrasında kuşak farkı olsa da aranızda aynı dili konuşmaya başlarsınız ve işin keyifli yanı da bundan sonrasıdır zaten. çünkü sizi anlayabilecek en iyi kardeş eşcinsel bir kardeştir.

lezbiyen barlarda sürekli kavga çıkması

toplumsal cinsiyet rollerini içselleştirmenin bir sonucudur. çok içki içebilmek, yanındaki kadını namusu olarak görmek, icabında onun için kavga etmek, dayılanmak, hişşt birader ayarı çekmek gibi "erkeklik" göstergesi abuklukların sahiplenilmesiyle ortaya çıkar ki, içine "erkeklik" kaçmış erkek kadar kadının da ne çekilmez ve gereksiz bir şey olduğunu göstermesi açısından ibretliktir.

tecavüz

bazı başlıklar vardır, ona yazarken bir değil, on kere düşünmek gerekir. çünkü bazı başlıklar harbiden taşak geçilecek konular değillerdir. bazı başlıklar vardır, tıpkı burada olduğu gibi, "erkek zihniyeti" ile yapılacak yorumları kaldırmaz, çünkü o zihniyet öyle kirlidir ki, her allahın günü, her yerde yaptığı gibi, pislikleri yeniden üretmeye, sıradanlaştırmaya ve normalleştirmeye devam eder. bazı şeylerin taşak geçilmeyeceği anlamak için illa ki yaşamak gerekmez, tıpkı bu başlık gibi.*

kaos gl

eşcinsellerin çoğunun önyargıyla yaklaştığı, hakkında nice * şehir efsaneleri dolaşan *, sevmeyeni çok olsa da sevenleri daha fazla olan, kapısından içeri giren bir çok insanın hayatının değişmesine vesile olan, türkiye'nin ilk eşcinsel oluşumu ve türkiye'nin en uzun soluklu dergilerinden birisini * yayınlayan örgüttür. lgbt harekete katkısı yadsınamayacak kadar önemlidir ve son zamanlarda lgbt haberciliğinin de önemli kaynaklarından birisidir.

toplumsal cinsiyetin performatif olması

judith butler'ın cinsiyet belası kitabında ortaya attığı kadın ve erkek kategorilerinin doğal ve kaçınılmaz mutlaklıklardan değil, edimlerin tekrar edilmesinden oluştuğu dolayısıyla birer performans olduğu yönündeki teorisidir. butler, sahip olduğumuzu düşündüğümüz toplumsal cinsiyet kimliğimizin yalnızca tekerrürlerden ve ritüellerden ibaret olduğunu ve bedensel hareketlerin, arzuların ve yapılan her şeyin performatif olduğunu ifade etmektedir. bu yüzden toplumsal cinsiyet, bu tekrar edilerek zaman içinde kalıplaşmış ve doğallaşmış “performatif” hareketlerin ve ifadelerin bir sonucudur. butler’a göre; toplumsal cinsiyet ifadelerinin ardında bir toplumsal cinsiyet kimliği yatmaz; asıl bu ifadeler ve dışavurumlar tarafından performatif olarak kurulur. işin özü cinsiyetler de dahil olmak üzere tüm kurgular oyunun bir parçasıdır, biz de bu oyunun aktörleri.

(bkz: toplumsal cinsiyet)
Henüz takip ettiği biri yok.