loranahmes2

Durum: 949 - 0 - 0 - 0 - 24.06.2013 01:18

Puan: 9678 - Sözlük Kezbanı

14 yıl önce kayıt oldu. 3.Nesil Yazar.

ve düşünürüm: belki hiç yaşamadım, ne öğrendin, ne sevdin, ne de inandın... belki de kuyruklu yalanlar mutlu etti bazı bazı... kahrolsun bağzı şeyler!!
  • /
  • 48

kendisine ibne diyen gay

izlenilen filmin yönetmenini bilmemek

büyük eksikliktir ve bu ben de oldukça çoktur. her izlenilen filmin yönetmeninin bilmeye gerek yoktur belki ancak abi bu film on numaraydı, şu filmi n kere izledim ve ben bile o filmde ağladım denilenlerin bilinmesi gereklidir.

aamir khan'ın filmlerini çok severim ve en güzellerini izledim fakat az önce, kendisinin çektiği taare zameen par filmi dışındakilerinin yönetmenlerini bilmediğimi fark ettim. üstelik, film meraklısı arkadaşım beni utandırdı. şöyle ki: göben şuraya ismin orijinalini yazsana yanına da kesinlikle yönetmeninin ismini. sen kalk onca öv, methet ve boynunu eğip bilmiyorum ki de, dedi bana. haklı. bu metni, yazarken de ağlıyorum.

english vinglish

bollywood yapımı bir film.
dört haftada ingilizce öğrenebilmeyi başaran bir ev kadının hikayesini anlatıyor.
sihri olmayan bir film olsa da amerikada popülasyonunun pakistan, uzakdoğulu, hintli, fransız vs-nin oluşturduğu kursun hocası geydir. ve pakistanlı vatandaş, hocasının erkek arkadaşından ayrıldığı için çok üzgün olduğunu söyleyen diğer arkadaşına eşcinseller hakkında yanlış bilinenlerden olan eşcinsellik cinsellikten ibarettir babında bir söz söyler. ve bizim ev hanımı hintli hatun en azından amerikada herhangi bir özelliğinden dolayı bir başkasını yargılamanın doğru olmadığını söyler. o sahne hoştu yani. ama bu sahne için izlenir mi... belki bir pazar öğleden sonra sütlü kahve yudumlarken, yapacak bir işiniz yoksa.

adını feriha koydum

how i met your mother

izlemeyi çok isteyip de bir bölümünü bile baştan sona izlemediğim dizi ki oturup adını feriha koydumu izlemiş insan şeysiyim.

sizce öcalan ne istiyor

ne istediğini kendisi de bilmiyor*.

fazıl say

türk çocukları gay çiftlere veriyorlar

pozantı rezaletini engelleyemeyen devlet yetkililerinin, 'türk' çocuklarının geleceğini ve psikolojisini ve elbette kültürünü düşünüyor olması, tanrı taala aşkına çocuklar, tüylerim ürperiyor, gözlerim doluyor ve nasıl demeli, korunması gereken nesillerimiz var ve bunun için çalışıyor adamlar. gey çift üstelik. hayır hristiyan değil sadece, gey. anlatabiliyor muyum! her gece hatta densiz günahkarlar sabah ışığı mutfak tezgahına düşünce de sevişiyorlardır. hayır bunlar bununla da yetinmez. yedi yirmi dört çarpışma dolu saatler geçirirler. yazık çocukların böyle bir ortamda sağlıklı yetişmesi söz konusu bile olamaz. bence bütün avrupalı türkleri memleketlerine çağırmalıyız. ya bizim kültürümüzde anne baba vardır. anne babalarımız da hiç sex yapmazlar. bizim için çalışmışlar bir gececik o kadar. yetkililerin derhal harekete geçmesi gerek. üç çocukla yetinmezler. türkleri asimile etmek istiyor. hani avrupa birliğine de almadılar bizi. kalkmış pişkince çocuklarımız gey avrupalı ailelere veriyorlar, zorla hem de. gayri ahlaki. kınıyorum avrupayı. bilhassa bu duruma sebebiyet veren belçikayı. kahrol pis.

ablaların küçük kardeşlerine hitapları

-şêrîno *
-caano *
-nasıl zayıflamış mıyım?*

nietzche ağladığında

kitabın sonunda, romanın bir biyografi değil, kurgu olduğu hakkında not vardır. nietzche ile kitaptaki doktoru*gerçekte hiç karşılaşmamış iki gerçek kişi. kitap okunduktan sonra hadi canım sen de deyip inanmayı yeğler insan. o kadar gerçekçi ve nasıl demeli ikna edici bir üslupla yazılmıştır. postmodern dünyanın kült romanlarındandır.

top sakal

bir türk üniversitesinde öğrenciye kötü örnek olduğu bahanesiyle top sakalını kesmesi gerektiği ima edilen arkadaşımın * telefondan gelen ağlamaklı sesinden sonra hoşuma giden sakal türü. ikazın satır altı tercümesi ideoloji simgesi oluşudur. bu iğrençliktir.

osmanlıca

özlemek

tarifi namümkün bir his.
insanın, kendini bırakıp başkasını, özlediği kişiyi yaşama ihtiyacı.
gözlerin uzaklara dalıp o anı yaşamama ya da yaşamayı unutma yahut kaçırma durumu.
yüreğin yanması. cayır cayır.

aşk

aşk bir varoluş meselesidir. kabulü gerektirir. ve daima sürecek bir sarhoşluğun altından kalkabilecek kuvveti, daima müdafaa ve taarruzu gerektirir. aşk iki kişilik, bazen tek kişilik cihan harbidir.

a single man

türkçe ismini, orijinaline yakıştırmadığım film. "tek başına bir adam". çok çirkin. kulağa bir yükmüş gibi giriveriyor, kelimeler. halbuki yapayalnız bir adam gibi bir şey konsaymış, illa türkçe bir isim yakıştırılacaksa. neden edebiyat profesörü olmak için hayal kurmadım dedim. sanki bu gri yalnızlığı, filmde olduğu gibi, sadece edebiyatçılar yaşarmış gibi. kendime geldim sonra. acının dini, dili vs-si olmadığı gibi mesleği de olmuyor.

kilosu 12 rupiden yarım kilo bamya

3 idiots filmindeki en güzel cümlelerden biri. sembolik olarak hindistandaki fakirliğin boyutunu anlatmak için raju'nun annesine söyletilmiş söz. daha sonra rajunun kolu kırılınca farhan bu sözü alçıya da yazmıştır. bana mı öyle geldi yoksa gerçekten öyle mi bilmiyorum ama bir kaç günde bir sol framede bamya ile ilgili başlık görünce yazasım geldi. *

dil chahta hai

aamir khan'ın da başrollerinden birini oynadığı 2001 yapımı bir bollywood filmi.

http://www.sinemalar.com/film/42585/dil-...

üç saati aşkın süresi olan filmin sıkıcı olmadığını kimse söyleyemez herhalde. izlediğim bir kaç bollywood filminin de bu kaderi paylaştığını gördüm ancak, sıkılmayıp sonuna değin beklemek gerekiyor. dananın kuyruğu son yarım saatte kopuveriyor ve seyircinin kalbini fethediyor. işte o zaman "aslında sıkıcı" ile başlayan bir cümle kurup "yine de sevdim" ile bitirebiliyorsunuz cümlenizi.

bir gün boyunca her şeyin ters gitmesi

isyan bayrağının çekildiği gündür. karşına her kim gelirse çatarsın ama kabahatin onda değil o gün üzerinde taşıdığın talihsizlik bulutlarında olduğu bilirsin. bağırır çağırırsın ve tekrar aynı sevimsiz durumlar. üstelik kalp kırmalar cabası... tanrı bizi korusun, o günlerden.*

ayı sözlük yazarlarının örnek aldıkları roman kahramanları

hayata bakış açısı ve oluşturduğu büyük hassasiyeti için tutunamayanlar- selim ışık.

dhobi ghat

bir diğer ismi mumbai diaries(bombay günlükleri) olan aamir khan'ın başrolü üç kişiyle paylaştığı avrupa sineması kıstaslarına göre çekilmiş bir bollywood filmi.

kalabalık şehirde içine kapanıp hayatını toplumun önceden verdiği satatü ve kararlara göre sürdüren çamaşırcı bir oğlan-evli kadın ile diğerlerine göre daha iyi yaşam kalitesi olan bankacı-ressamın, aslında geldikleri noktada/şahsî çıkmazlarında dolaşırken aldıkları kararlarında her ne olursa olsun toplumsal etkiye karşı çıkamayışını anlatıyor film.

fazlasıyla ferdî bir film olduğunu düşünürken aamir khan'ın sosyal mesajlardan her ne olursa vazgeçmeyeceğini anladım. filmin genel temasının yanında yardımcı bir konu gibi dursa da kadının erkeğin karşısındaki konumunu tartışmaya açan sahnelerin, filmdeki en kıymetli kısımlar olduğunu düşünüyorum.

filmin diğer güzel bir yanı ise yaratıcı-yazar'dan yaratıcı-yönetmene nasıl geçilebileceğidir.

netten okuduklarıma göre senaryo ve yönetmen koltuğunda aamir khan'ın karısı oturuyormuş. çok eleştirilmiş filmde oynadığı için. ama eleştiriyi yapanların sanattan ne anladıkları da önemli. bence çok iyi iş çıkarmış. ama en iyi başrol oyuncusu, şüphesiz video-mektubun sahibi evli kadını oynayan muhterem hatundur.

filmin diğer aamir khan yapımlarından bir diğer farkı ise içinde hiç ama hiç şarkı-dans/müzikal sahnelerinin olmayışı. bollywood un bu özelliğine gelemeyenlere, biraz da kişisel temalı yapımlara ilgi duyuyorlarsa bu filmi şiddetle tavsiye ederim.

filmin şu afişi, kahramanların birbirleriyle olan münasebetini çok güzel özetlemiştir:
http://www.impawards.com/intl/india/2011...
  • /
  • 48
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 949

bir ülkeden bir iç ülkeye

yılmaz erdoğan'ın sevebilme ihtimali adlı(?) şiirnde geçer. bir ülke: türkiye, iç ülke: kürdistan kodlamasını sıradan biri de anlayabilir.

liseli eşcinsellere tavsiyeler

bir günlük tutun. kimse okuyamasın diye başka bir alfabeyle yazmak isterseniz kendi alfabenizi oluşturup yazın. önce arap harfleriyle yazdım, sonra kril. kardeşim cin çıktı, tıkır tıkır öğrendi. sonra bir alfabe yaptım, mübarek hint alfabesi. ben okumayı unuttum. sadece ve anlaşılır bir şey olsun. sekiz yıldır kullanıyorum, misler misi bakıp bakıp ne bu diyorlar. dünyayı kurtarma planları diyorum. yutar gibi yapıyorlar, başka çareleri yok. ama o alfabeyi de bir ansiklopedi, efendime söyleyeyim yastığının iç yüzüne falan yaz ki hem uzun aralardan sonra hatırlayasın hem de kimse göremesin. niye mi bu? kardeşim, açılmaya ihtiyacın olacak ve her zaman etrafında birileri olmayacak, olsa bile anlatacak kelimeleri bulamayacaksın, bulduğunda sabaha karşı dört olacak. bu yüzden ulaşılabilir bir kuyu olacak yanında. istediğinde su çekersin. ya da kuyuyu gözyaşınla doldurursun. haa orta birde aşık olduğum çocuğun sivilcelerini uzun uzadıya yazmış olmak bu senelerde kendimden utanmama sebep vermiyor değil. ama sen boş ver, bunu gelecekteki sen düşünsün.*

bakir erkek

yozlaşmaya giden en kestirme yolun cinsellikten geçtiğini kavramış olması muhtemel erkektir.

aşk, sevgi, kıymet ve hürmet gibi insanın ruhuyla alakalı bir takım erdemlerin cinsel perhizle arttığı hakikatini de biliyor olabilir. meyvesi geçici bir haz olan cinselliğin ancak sevilen biriyle kalıcı olduğu fikrinden hareketle bu mahremini oburluk, zenginlik, alışveriş manyaklığı gibi kapitalist devrin bir neticesi olan 'başıboş' * cinsellik anlayışından uzak tutmayı müstakbel 'iyi insan' profilinin vazgeçilmezi kabul etmiştir.

peki, bu devirde ne zaman doğru kişi bulunacak da kalıcı olacağı tahmin edilen cinsellik yaşanacak? öyle zor bir soru ki insanın yanılması işten bile değil.

yanılmaktan korkup devamlı çekinmek ise faydasız bir hareket olur. "seni seviyorum" demenin bile aşkı yıprattığı ön yargısıyla sarhoş olan yeni insanın *tahriki rahat bırakmayacağından, korkunun ecele de fayda etmediğini fark edecektir. en önemli devre ise bundan sonradır. iş bittiğinde, maddi hazzın insanı soyarak çıplak ve bencil bir insana çevirdiğini; asıl bakirliğin, bedenî olanda değil de ruhî olanda saklandığını keşfetmesi en büyük bilgisi ve erdemi olacaktır. ve en büyük üzüntüsü... bazen dayanılmaz, kalıcı bir eziyet, endişe ve dehşetengiz bir ürkme hali. fakat her halükarda uçkuruna düşkün, beyniyle testisleri yer değiştirmiş insandan daha onurlu. peki onur?

neyzen tevfik

günümüde daha ziyade taşlamalarıyla tanınan oldukça yaratıcı bir şair. ayı sözlükte yazılan bu şiir doğru olmayabilir. sitedeki bu şiirin içeriği küçükler için uygun olmayabilir.

yürü be ehli deve endamını göreyim
sensiz geçen gecelerin ecdadını sikeyim
mecnun gibi topmuyum bir am için öleyim
mecnunuda sikeyim leylayıda sikeyim
bana yar olmayan karının izzetini itibarını sikeyim
yansın karıların alayı su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim
düşmüşüz bir orospunun belasına
koymadık diye ta amının ortasına
kader böyle yazmış hatırasına
ben böyle hatıranın hikayesini sikeyim
kerem dağları deler bir amcık uğruna
aslı gitsinde ona buna vurdura
bir karı için değermi hiç bütün bunlara
her taraf amcık dolu mala iyi vurana
fuzuli am peşine düştün gurbete
am serindir, am derindir, şifa verir millete
ye kebabı, iç şarabı, vur karpuz göte
bu gidişle yarrağımı gidersin cennete

hayal kırıklığı

eşcinsellerin sevgi kulvarında alışkanlık haline getirdiği olumsuz bir "davranış".

yazmak

yazmak yıkanmaktır. yazmak özgürlük ve yazmak kimi zaman kusmak. yazmak kaçış, ardına bile bakmadan bazen. yazmak gün geliyor sessizliği bozmak belki de aksine sessizliğe boyun eğmek. yazmak mukaddes bir eylem ve yazmak masumiyet, naiflik ve bütün mevzuya inat nezaket. yazmak...

mutluluktan siken birine asla sahip olamayacağınızı bilmek

ermeniler

osmanlının millet-i sadıka dediği toplum. aklım almıyor nasıl bir ego: kendini ondan üstün görecek ve kendine sadık ilan edeceksin.

ekonomik alanda, müslüman osmanlının savaşmaktan başka bir şey bilmediği; bu yüzden hristiyanları askere almamak için müslümanlığa girse bile onu gayrimüslim grubundan saymaya devam ettiği herkesçe bilinir. bunun sebebi ticaretin işlemesini sağlamak; yok öyle aman osmanlı hoşgörülüydü, bak adamlar hep zengin saçmalıkları. adama devlet dairesinde iş mi verdin, askere mi aldın da adam illa ticaret diye kabul etmedi. adamlar kendilerine 'müsaade edilen' belki de yegane alan olan ticarette haliyle iyi yerlere geldiler. ermeni, rum zengindi. müslüman türk fakirdi. vah canlarım. bir de <<ıslahat fermanı ile müslümanlar ve gayr-i müslimler hukuk önünde eşit statüye getirilince ayrıcalıklarını kaybeden ermenilerin isyan etmeye>>* yer aradığını savunan görüş var ki onlar hepten arıza. bu görüş de türk en üst noktada diğerleri onun altında görüşünden beslenmekte. neresinden tutarsanız tutun mide bulandırıcı yani. (asırlarca alt sınıf muamelesi edildiği kabul ediliyor. bu eşitsizliğin kaynağı olunmasına rağmen konuşmaya devam edecek yüzü bulabiliyorlar.)

asala örgütünün cinayetleri var bir de... yine "masum halk" iddiasını çürütmek için kullanılır. halbuki her olay neden-sonuç ilişkisiyle ortaya çıkar. etki-tepki meselesi. onlar cinayeti işledi evet; ancak senin onları katlettiğin gerçeğinden doğan intikamla cinayeti işlediler. burada bok aynı bok yani. hiç kendinizi temize çıkartacak bir malzeme yok.

1915 olaylarının üstüne örtmek için kullanılagelen hocalı katliamı ise ayrı bir acınası durum. akıllarınca "masum bir halk hocalı katliamını yapar mıydı?hayır. o zaman 1915 olaylarını hak etmişlerdi" mantığıyla hareket ediyorlar. gerçi bu hareketin istikameti hakkında bir fikre sahipler mi bilmiyorum, zira bu düz mantık soykırımı kabul etmekte görünüyor. akıllarınca boka nispetle tezek amberdir diyorlar ya, aslında şeyhin kerameti kendinden menkuldür.

alın bu da 3. çokluk şahıs ekine layık kimselerin de bulunduğu bir başlık:
(bkz: ermeni soykırımının 98. yıldönümü)

bdp milletvekili sırrı süreyya önder'in çevre duyarlılığı

gezi parkı eyleminin siyasal platforma taşınmasını sağlayan kişidir, sırrı süreyya. ne kadar bdp'yi sevmeseniz de kepçelerin önüne kendini atıp gezi parkı yıkımını durdurması aşkına saygıyı hak ediyor. taksim platformunun önceki gün ona konuşma fırsatı tanımaması tam anlamıyla nankörlüktür.

tanım: değinildiği üzere, çevreyi, onu korumak için kepçeyle burun buruna gelecek kadar sevmektedir. bu da çevre duyarlılığının gelişmiş olduğunu göstermektedir.

nevruz

göğüs kaslarını oynatan erkek iticiliği

bir de bunların gel bi ellesene diyen türü vardır ki düşman başına. ego tavan. gel elle bir daha göremezsin. bir yerlerini yırtsan sen yapamazsın tadında sözler ve bakışlar. kasları dökülesice. **