hacı nedime teyze katıldığı doğum günü partisinde keyifle kolasını içmekteydi. bense pislik yapmaya bayıldığımdan onu acı gerçeklerle tanıştırmayı kendime görev edinmiştim. kolanın içinde alkol var dediğim an kadın elektriğe tutulmuş gibi bardağı fırlattı elinden ve şu sözcükler döküldü ağzından " gıığğz nurşeeğğn alkol varmış ya bunun içindeeğğ sarı golağğ getüü baa! " o an kahkahalar aldı başını gitti zaten. kadın lıkır lıkır fantayı içerken içimdeki pislik hala uslanmamıştı zorla tuttum kendimi. güvenli bir liman sanıp kolayı protesto edip sığındığın sarı kola'da bile alkol vardı nedime teyze bunu söylesem kalpten giderdin herhalde.
müthiş acıklı zuhal olcay şarkısı. bazı zamanlar vardır, kimseden samimi bir sevgi kırıntısı göremez insan. ve çok arabesk düşündüğüne inandırmaya çalışsa da kendini kemiklerinde hisseder varlığının veya yokluğunun kimse için bir fark yaratmayacağını. öyle gecelerde çıkar gelir zuhal olcay'ın buğulu sesi "sen hiç sevilmedin nasıl da istedin" diye... yanında biri olsa, sorsa ne oldu? niye üzgünsün? niye ağlıyorsun? dese cevap veremezsin, sadece senin bildiğin, kimselere bildiremediğin ağrılardan biri nüksetmiştir yine. o anlara, o ağrılara bastığın tuz gibi bir şarkı zuhal olcay'ın dilinden, leyla tuna'nın kaleminden.
adın nedir diye
sormaz hiç kimse
sen yasaklarla yaşarsın
yaklaşmaz kaçarsın
dostun, arkadaşın
yoktur sırdaşın
sen yalnızlıkla yaşarsın
konuşmaz susarsın
bu sürgün
bir tek kelimeyle
bozulurdu, çözülürdü..
sevgi yoktu oysa
her şey
bir tek o kelimeyle
başlıyordu ah
büyüyordu ah
sen hiç sevilmedin
nasıl da istedin
çok uzaklarda sevgi
doğduğun günden beri.
erdal çelik'in 1992 tarihli cana cansın adlı albümünden kıyıda köşede kalmış; az kişinin bildiği süper şarkılar, durduk yere adamın amına koyan şarkılar kategorisinde bulunan eseri. soluksuz kaldığınızda ağlamak istersiniz ve "bir yumruk boğazınızda" kalırsınız, korkularınız büyür ve büyüdükçe ağlarsınız geceleri... tam o anda mırıldanmaya başladığınız şarkıdır.
dostum, abim, aslandaşım, her şeyim. hayat gailesine kapılıp eskisi kadar sık görüşemesekte hala çok seviyorum kendisini. yıllar önceki hastalık ve kezbanlık arasında gidip geldiğim zor zamanlarımda, beni koruyup kollamalarını, bıkmayıp, usanmayıp, aslan yelesi gibi saçlarımdan kim ne der diye çekinmeden yanında dolaştırıp, koca okulu dahi gezdirdiğini asla unutamayacağım, minnet duyduğum, geçmişe dair güzel hatırladığım ve hala hayatımda bulundurduğum gerçek insanlardan biri. iyi ki varsın pier bıyıklı fırat paşam!*
topyekün isimli son albümü epey kalitesiz olan, albümü tutmadı diye agresif bir ruh hali içine girmiş olabilecek şahıs. yoksa böyle saçma bir açıklama yapmasının başka bir sebebi olmalı...
muhtemelen türkiye'den avrupa birliği'ne ilk girecek insandır. ağzı da folyo ile kaplıdır o güzelim kokoreç tadını alıp hala iğrenebilen biri varsa. geçen hafta gümrük son duraktan ablamla aldığımız muhteşem kokoreçin tadı hala damağımda oyşhşhşhşhşhşh!
ne zaman televizyonda görsem, ramazan davulcusu edasıyla davul çalan kadın. hayır tamam çalabiliyorsun anladık da, her çıktığın programda gümbür gümbür o nedir be ablacım? çık şarkını söyle, otur sohbetini yap.
ayrıca şu şarkısına aşık olduğumu da belirtmek isterim!
defalarca geçirdiği estetik operasyonlara rağmen güzel falan değildir. hayır "güzel oyuncu güzel oyuncu" diye tekrarlanıp durmasa, göze batmayacak çünkü ikisi de değil kendisi. ayrıca aşırı antipatik ve kameralara arkadan bile yaklaşamayacak kadar yeteneksiz. dolayısıyla; ne güzel, ne de oyuncu olmasına rağmen "güzel oyuncu" diye yutturulmaya çalışılan kadın. yılmaz erdoğan'ın beğenip evlenmiş diye, bize de filminde 'güzel ve alımlı' olarak kabul ettirmeye çalıştığı biri gibi görmekteyim artık kendisini. her taşın altından çıkıyor. istemsiz bir dayatma gibi hissediyorum, hele son filmindeki güzellik tanımlamalarının karşısına kendisini koyunca...
cinsiyet değiştirdiği kesinleşmiş kişi, hatta ilk röportajını bile vermiş. reklamlar da gördüğüme göre yarın ki hürriyet pazar eki için ayşe arman'a röportaj vermiş ve adını rüzgar erkoçlar olarak değiştirmiş. hayırlısı olsun diyelim, günümüz ülkesinde cesaret isteyen bir işe kalkıştı. umarım ülkemin boş torba ağızlıları + yobazları tarafından gördüğü tepkilerden dolayı yaralanmaz ve istediği, hissettiği gibi yaşadığı için hayatının geri kalanını mutlu geçirir. yolu açık olsun...
daha doğru bir şekilde cornflakes bile yazamayan ablam'da dahil olmak üzere, bir çok insanın işe girebilmek amacıyla cv'sinde özellikle yazdığı büyük yalan.
yıllar önce bir kral tv video müzik ödülleri gecesinde madara olan şarkıcı. o gece ödül alanlar sahneye çıkıyor ödüllerini aldıktan sonra da fon da çalan şarkılarını karaoke hesabı canlı olarak söyleyip sahneden iniyorlardı. bu elif karlı ablamız o meşhur "bizim oranın adetleri" şarkısını söylemek için sahneye çıktı, müzik başladı, ama bu hanım kızımız şarkıya girmesi gereken yerde öyle detone, öyle berbat bir giriş yaptı ki, devam edemedi, durdu, kıpkırmızı oldu, heyecanlandı, bir daha gireyim dedi, daha beter detone oldu, sussa susamadı, sözleri karıştırdı, velhasıl kelam öyle hallere düştü ki ben tv başında utançtan ekrana bakamayıp yüzüme yastık bastırdım çocuk aklımla.
bu olaydan sonra kaybolup gitti uzun bir süre. hatta ödül alamayan bazı şarkıcılar bu olaydan sonra röportajlarında "gördünüz işte, şarkı söylemesini beceremeyenler ödül alıyor" diye yorumlarda bulunmuşlardı. "bizim oraların adetleri, meşhurdur cinayetleri" güzellemesinden yıllar sonra, bir magazin programında gördüm kendisini. facebook oyunlarında rekor kırayım derken, kolunu incitmiş. gene de yılmamış, incinmiş koluyla devam etmiş ve rekoru kırmış. kolu sarılı ve gururla anlatıyor. bu azmi en son galatasaray'ın uefa kupası'nı aldığı maçta çıkık omzuyla maça devam eden bülent korkmaz'da görmüştük. kendisini tebrik ediyoruz.
90'lı yıllarda meşhur olma gayesi ile gölgede üstsüz güneşlenip, televole ekibi ile ortak çalışan şarkıcı. eskisi gibi popüler olamayacağını ve sıradan şarkılarla kendi çapında takılacağını anlaması gerekiyor artık. bir de çıkmış ben adım gibi nadide'yim demiyor mu! allahım ne gerek vardı yaa.
sibel alaş'ın 2006 çıkışlı carpe diem albümünden sözü ve müziği kendisine ait nefis şarkısı. sibel alaş'tan bir sene kadar önce demet akalın'ın sesinden dinleme şanssızlığını tattığımız güzel şarkı. allahtan sahibesi durumu fark edip erkenden layığıyla toparladı parçayı ve muazzam bir yorumla sundu.
bırakıp gitmek var mıydı
onca yol onca yıldan sonra
gözümün içine baka baka
ihanet var mıydı
güzel yüzüne iki çift sözüne
kurban olup her seferinde
affetmek yalanları kolay mıydı
bensiz mutlu musun
umduğunu buldun mu
doğru söyle
rüyana girmediğim bir tek uykun oldu mu
bensiz mutlu musun
adımı anmadın mı
doğru söyle
başka eller değince bedene yanmadın mı
uyusun büyüsün yüreğim
boyundan büyük sevdi seni
ağıtlar yakarım
ağıtlar bana ninni
diyordum ki "bana anlık mizah yaptıracak bir dizi arayışım vardı", bir de bu dizide bir engin hepileri var ki bence nejat işler'e de, mert fırat'a da tur bindirir. orijinal diziyi izledim, o yüzden de başına oturdum ve tek diyebileceğim: biraz zayıf bir yapım olmuş. bir kere dizilerin içine düştüğü en büyük hata: ülkede hangi ismin ne zaman moda olduğunu bilmemek. derin mermerci hariç, benim tanıdığım en büyük derin şu an 12-13 yaşlarında. sen gidip 20 küsür yaşındaki kızın adını derin koyup, bir de o kıza herhangi bir kız çocuk mağazasının 2012 kreasyonundan giydirirsen, olay sanki yıllar önce değil de geçen sene olmuş gibi oluyor. kızın ismi derin değil de gamze, yeşim, melis filan olsaydı, bir de almancı akrabaların getirdiği uzaylı styla montlar filan giyseydi çok daha inandırıcı olurdu.
victoria her ne kadar canavar olsa bile david clarke'a aşık olduğunu biliyoruz bunu çok da güzel gösteriyor; ama şahika hiç kimseye aşık olabilecek biri gibi durmuyor. bildiğin duygusuz; kadında hiç duygu olmamış ya da varsa ben göremiyorum. baş kötü kadın şahika'nın adeta az sonra börek açacakmış gibi durması da ayrı bir sorun. kadın güzel kadın, iyi laf oturtuyor filan ama o popo asla bir sosyete poposu değil, o popo hiç pilates görmemiş. kıyafetler de patroniçeden çok evdeki şımarık kızın çilekeş dadısına uygun kıyafetler. şahika'ya fiziğine gitmeyen elbiseler giydirmekte ısrarlarının yanı sıra gündüz gözüyle giydirdikleri gece kıyafetlerine bakarken de kaynak gözlüğü falan takmak lazım. kesin bu işlerden sorumlu zat'ı şahaneleri okullu, hatta yurt dışında bu işin eğitimini almış biridir. 2000 tl biletli ev oturmasına giderken giydiği kırmızı kıyafetin bir benzerini halam kızının nişanında giyecek. kadıncağızın biraz spora ve firdevs stylingine ihtiyacı var.
beren saat'in sarı peruğu allah seni kahretsin. o peruğu nereden buldunuz, bir milyoncudan mı aldınız naaptınız olum siz? peruğu görünce yerle yeksan oldum, beren saat metamfetaminin zararları konulu bir belgeselde oynadı da dikkat çeksin diye dizinin ortasında veriliyor sandım. aman yarabbim adeta skimsonik olmuştu, daha da görmeyim. didem uzel'in suratını ayda bir sanayiye uğrayıp şişirttiğini gördük. inşallah da bir daha o suratı görmeyiz çok korkunçtu.
dizinin en bombastik insanı ise yağmur'un über çirkin ve aptal arkadaşı. canım sen pis bir fakir olabilirsin ama karşındaki kız çok zengin, hal böyleyken neden kıza sanki o yalıda değil de kendin gibi yıldırım mahallesi'nde oturuyor gibi davranıyorsun mal mal? ayrıca karı o kadar olaydan kopuk ki, güya bir multi milyarderin asistanı ama muhtemelen yemek sepeti, alkışlarla yaşıyorum falan gibi bir siteden haberi yok asdfdsasdf. o kapasiteyle anca esra erol izler lan.
yağmur'un babasının hapishanede bok içindeyken kızına teletubbieler'in bölüm açılışında okunsa yadırganmayacak kadar über ve pollyannasal bir mektup yazması da beni bitirdi. adam hapishanede her gün stv dizisi, pepee filan izlemiş belli ki.
engin hepileri diyorduk. kendisini seviyorum, kendisi varsa izlemeye devam edeceğim. nejat mejat halt yemiş.
sürekli söylenen ve şikayetçi olan komşunun mal beyinli oğluna yaptığım gibi, köpek yerine ailen seni verse nasıl olur? demek benim açımdan başarılı bir çözüm oldu. insan düşüncelerini kolayca değiştirebilir ama mesela bir köpek havlamaktan vazgeçiyorum diyemez! komşuysa komşuluğunu bilecek o köpeğinde yaşama hakkı var ve doğası bu!
cinsiyet değiştirdiği kesinleşmiş kişi, hatta ilk röportajını bile vermiş. reklamlar da gördüğüme göre yarın ki hürriyet pazar eki için ayşe arman'a röportaj vermiş ve adını rüzgar erkoçlar olarak değiştirmiş. hayırlısı olsun diyelim, günümüz ülkesinde cesaret isteyen bir işe kalkıştı. umarım ülkemin boş torba ağızlıları + yobazları tarafından gördüğü tepkilerden dolayı yaralanmaz ve istediği, hissettiği gibi yaşadığı için hayatının geri kalanını mutlu geçirir. yolu açık olsun...
defalarca geçirdiği estetik operasyonlara rağmen güzel falan değildir. hayır "güzel oyuncu güzel oyuncu" diye tekrarlanıp durmasa, göze batmayacak çünkü ikisi de değil kendisi. ayrıca aşırı antipatik ve kameralara arkadan bile yaklaşamayacak kadar yeteneksiz. dolayısıyla; ne güzel, ne de oyuncu olmasına rağmen "güzel oyuncu" diye yutturulmaya çalışılan kadın. yılmaz erdoğan'ın beğenip evlenmiş diye, bize de filminde 'güzel ve alımlı' olarak kabul ettirmeye çalıştığı biri gibi görmekteyim artık kendisini. her taşın altından çıkıyor. istemsiz bir dayatma gibi hissediyorum, hele son filmindeki güzellik tanımlamalarının karşısına kendisini koyunca...
aralarında pek fark olmayan hiperstar ajdar'ı kabullenemeyen ülkemiz bu adamı nasıl kabullenebildi acaba? yabancı özentiliklerinden biri olmalı bence.ne işe yaradığını bir türlü anlayamayacağım saçma bir şey. eğlence diyorsanız beni eğlendirmiyor sadece kusma isteği yaratıyor bünyemde. her türlü ıvır zıvıra, reklama, dizilere falan da konu olmakta şu sıralar. gerçekten çok gereksiz! eksi oy veren şahıslar düşünce özgürlüğünden nasibini almamış birileri belli ki. herkes istediğini düşünmekte serbesttir! bu kadar gocunmayla bir yaranız olması muhtemel.
niye bu kadar büyütüldüğünü anlamadığım program. bildiğin tikky concon programı ipini koparan bunu kullanır yerine başka bişi gelip modası geçene kadar. bir arada bbm numaram diye kıçına kadar yazacak duruma gelmişti millet. valla ben nimbuzz'umdan pek memnunum onunla da hiç zorlanmadan her bir şeyimi yapabiliyorum. şu marka takıntısını bir türlü sindiremiyorum !!! eksi oy veren şahısa da sadece şunu iletiyorum "yarası olan gocunur".
başarısızlıkları dünya önünde tescillendiği ve basbayağı rezil oldukları halde dağılmak yerine hala nasıl albüm yapmaya devam edebildiklerini anlayamadığım grup. ilk solistleri ayrılana kadar beğenirdim sonrası kocaman bir fısss yarı final sonucu çok güzel kanıtladı bunu... ayrıca bu entry'mi beğenmeyen 1 kişi herkes seninle aynı fikirde olmak zorunda değil bunu da belirtmek isterim...
sıla gençoğlu'nun vaveyla albümünün ilk şarkısıdır. daha çok senfonik dokunuşlar hoşuma gitti. bi' nevi albümün introsu. hatta introsu. ve olabilecek en güzel intro. sıradanın dışında. çocuk diye bir dizi çekilse kesinlikle dizi müziği olur.
sözleri;
ait olduğum yer, uçurumun dibi
düze meyledersem, durma dünyadan sil beni
esas durduğum yer, yalnızlığın yeri
kaçarsam hüzünden, nerdeysem gel bul beni
kaçarsam yüzünden, nerdeysem gel bul beni
hiç olmadım mı körkütük aşık
bunu kaybedersem verme selamını, al geri
esas korktuğum şey, içindeki çocuk
kırarsam kalbini, nerdeysem gel vur beni
daha da düşününce herkes haklı
hüzünü kaybedersem anma adımı, söv iyi
esas duyduğum şey vicdanımın sesi
dönersem yolumdan, kimleysem gel al beni
cayarsam sözümden, kimleysem gel al beni
kalitesiz toplumlara, kalitesiz müzik sloganı ile yola çıkan ve bu yoldamı ile halkın seviyesine inmeyi başararak yıllardır süregelen bir başarıya sahip olan ritmli söz yazarı. kazandıklarını neredeyse kumarda yiyip bitiren, gün geldiğinde hormonlu şöhretinin avuçlarından akıp gideceği, bir köşede perişan halde ölüp gideceği ihtimalinin (düşmez kalkmaz bir allah) asla küçümsenmemesi gerektiği 7 nota şarkıcısı.