gayet sıradan bir durumdur. en yakın arkadaşım heteroseksüel bir erkek ve gey olduğumu biliyor. ilişkilerim dahil çoğu konuda rahat rahat konuşuyoruz. mis valla.
ama kızlarla çok yakın arkadaş olamıyorum ben nedense. dur bunu biraz düşüneyim sözlük.
"şey,ya" gibi asalak kelimeleri çok fazla kullanması, uzun uzun konuşup dinlemeyi aklına dahi getirmemesi, azıcık bildiği bir konu varsa hemen otorite kesilmesi, herkese mavi boncuk dağıtması, kişisel bakımına dikkat etmemesi, babet çorabı giymesi, yatakta çoraplarını çıkarmaması...
bu konuda hassasiyetler varsa karşılıklı konuşup bir karara varılması gereken konudur. kendi adıma pek çekincem olmazdı, mesleğimi yaparken görecek olması hoşuma giderdi.
evi mumla döşeyip romantik bir akşam yemeği hazırladığında karşına geçip "yarın elektrik kesilse yakacak mum kalmadı" diyebilecek insandır. uğraşmayın anam, o insanı da yakın ısının.
aşık olun ama kimseye her şeyim demeyin.
sevin ama sıkboğaz etmeyin.
bir yerden sonra aileden uzaklaşın ama kimseyi ailenize tercih etmeyin.
güvenin ama paranoyak olmaktan da tamamen vazgeçmeyin.
kendinizi korumayı bilin ama hakkınızı yedirecek kadar susup gizlenmeyin.
isterseniz seks yapın ama varoluşunuza daha büyük anlamlar yüklemeyi unutmayın.
kas da yapın ama beyninize giden proteini lütfen dengede tutun.
çayı kahveyi içmeyin demiyorum, hobi olarak yine için ama hiçbirini bir bardak nanelimon'a değişmeyin.
samimi görünüp içten pazarlıklı olması, efendi efendi takılıp entelektuel birikimini gösterip aslında seksten başka şey düşünmemesi, dedikoducu leş gey tayfasinda baş koltukta oturması.. yüzüm gülmedi gülmeyecek sözlük. sonra neden geyler homofobik..
yönetmen koltuğunda ömer faruk sorak'ın oturduğu, başrol oynayan esra inal'ın kendi hayat hikayesinden uyarlanan film.
hikaye belki değişik ama işlenişi ile sıradanlaşmış gibiydi benim için. arada kopuk, anlamsız çok nokta gördüm. yine de verilen emeğe saygı duydum, çok kötü de olmamış yani izlenebilir, tavsiye edilir.
acı etkisiyle değil.. şimdi sahiden mutlu olmak için kimseye ihtiyaç duymadığımı , kendimle yaşamam gerekenleri deneyimlemeden kimseyle sağlıklı-uzun süreli bir ilişki yürütemeyeceğimi ve kalıplarım olmasa da kafamdaki özelliklere sahip bir erkeğin ancak ben onu hak ettiğimde karşıma çıkacağını falan kendime itiraf ediyorum. bu akşam en tatlısından bir uyanış yaşıyor gibiyim. hakkımızda hayırlısı, her zamanki gibi sözlük..
ölüm, başarısızlık, sevda acısı vs.. çeşitli stres durumlarında vücudumun ve biyolojik saatimin ilk tepkisidir. uyku saati azaltılır, beyne fazla mesai yaptırılır. kafa kocaman olur ama dert küçülmez.
şu günlerde baştan 3. sebep hasebiyle çekiyorum kendisini. kısmet diyelim.
tenden ruha geçen şeyler vardır. sarılmak bunun için en masum, en sıcak yoldur. sarılacak insanlar bulunca değerini bilmek kaybetmemeye çalışmak gerekir, zira yıllandıkça yenilerini bulmak zorlaşıyor.
aşık olun ama kimseye her şeyim demeyin.
sevin ama sıkboğaz etmeyin.
bir yerden sonra aileden uzaklaşın ama kimseyi ailenize tercih etmeyin.
güvenin ama paranoyak olmaktan da tamamen vazgeçmeyin.
kendinizi korumayı bilin ama hakkınızı yedirecek kadar susup gizlenmeyin.
isterseniz seks yapın ama varoluşunuza daha büyük anlamlar yüklemeyi unutmayın.
kas da yapın ama beyninize giden proteini lütfen dengede tutun.
çayı kahveyi içmeyin demiyorum, hobi olarak yine için ama hiçbirini bir bardak nanelimon'a değişmeyin.
değişik mutsuzluklar yaşadım ama sevdiğin insanın sana aşk acısı çektiğini söyleyip senden onu rahatlatmanı beklemesinin tadı başkaymış. yeter ki o iyi olsun deyip iyi arkadaşlık yapmaya çalışıyorum.
kimsenin ne dediğini dinlemeyerek dünyanın büyük çoğunluğuna karşı gelip kendi yaşam hakkını, duygularını ve arzularını savunan biz geylerin; kişiliklerimizi pek de bilmeyen, bir yazımıza bakarak hüküm vermiş başkalarının oyladığı, çok da dikkate almamamız gereken yorumlarıdır. mesela şimdi bu entrim de boşlanabilir yahut anlamsız bulunabilir, tinnn.