okuduğum ilçede romanlarıyla ünlüdür. bundan dolayı memlekete gidip berbere uğradığımda sıklıkla geçen muhabbet şu şekildedir.
berber- ee okul nasıl?
octoberer- iyi ya abi nasıl olsun dersler falan...
berber- cingen siktin mi?
octo- hıı...
berber- utanma oğlum ben götüreyim seni beraber sikeriz.
octo- öhhöö. üç numaraya vur abi.
beyaz tvnin yeni stand up şovunun dün geceki konusu.
(bkz: ağlanacak hale gülmek)
ve buna inanacak olan insanları düşündükçe aklımı oynatıyorum.
(bkz: güçlü kalamadım)
vurun kahpeye isimli romanının 1949 yılında filmi çekilmiştir.
film her ne kadar konu yönünden dram olsa da, oyunculuk yönünden komedi dalında incelenebilir.
görsel:
ayrıca, filmde yunan komutanı canlandıran insanın babama benzemesinden dolayı babam sevişirken bu kadar çirkin mi oluyor diye düşünmeme sebep olmuştur. tabi hala sevişebiliyorsa.
eski oda arkadaşımın sonuna kadar kusmadan izlersen sana götümü verecem demesinin ardından büyük bir istekle izlediğim iğrenç ötesi video. kendimi kaka değil oğlum o bildiğin tahin pekmez diyerek kandırmaya çalışmıştım. olayın ardından uzun süre, bayıldığım tahin pekmezi ağzıma süremedim.
octoberer- al telefonunu, izledim sonuna kadar ve kusmadım.
oda arkadaşım- yuh lan nasıl izledin? inanmıyorum, noluyor sonunda?
octo- nolacak lan işte sıçıp sıçıp yiyorlar, en son da birbirlerinin ağzına tükürüyorlardı...
oa- oğlum ne iğrenç adamsın bir de normal bir şeymiş gibi anlatıyorsun.
octo- hadi hadi lafı dolandırma dön arkanı...
oa- bas git lan hep videonun etkisi bunlar... kadınlardan soğudun.
octo- uykunda eşofmanına attırmazsam.
arkadaşımla girdiğimiz parfümeride bize satılmaya çalışan hoş kokulu parfüm.
satan ablamız kasıntı bir şekilde "sexy" olmaya çalışmıştı. gayet komik bir manzaraydı. abla sakin ol seninle ilgilenmiyoruz biz, kasadaki elemana yanığız ikimiz de dememek için zor tuttuk kendimizi.
performansını izlerken donup kaldığım, muhteşem patricia kaas şarkısı. hakkının yendiğini düşünmüştüm. o kadın sahnede şarkı söylemeyip sadece dursaydı bile o dereceyi alabilirdi.
büyük lokma yiyip, büyük konuşmaması gereken geydir. kimin ne zaman kimi seveceği belli olmuyor sonuçta. feminenlerden hoşlanmıyorum diye kendini kısıtlamasa daha mutlu bir insan olabilir aslında.
son 3 ay öncesine kadar yaklaşık 8 aylık bir süreç için de facto olarak, son 3 ay ise resmi olarak gerçekleştirdiğimiz eylem. kolay değildir. ama zor da değildir. tamamen kişilere bağlı olmakla birlikte partnerlerin ayrı bireyler olduğu unutulmadığı ve buna bağlı olarak kişisel alan ''çok fazla'' ihlal edilmediği sürece (her ne kadar kısıtlanmıyor desek de evini, yatağını, düşüncelerini, hislerini ve vucudunu paylaştığın insan sonuçta) gayet de güzel giden şeydir. otogarlarda, dolmuşlarda, sinemalarda, kafelerde geçirilen onlarca saatten sonra aynı evi paylaşıp, birbirini görmek için hiçbir çabaya gerek kalmadan olan bütün gücünü partnerine yansıtabileceğin bir ortam oluşturmaktadır ve karşındaki insanı çok daha iyi tanımana vesile olur. fakat en çok dikkat edilmesi gereken unsur bana göre; ayrı zevkleriniz sadece kendinize ayırdığınız vakitlerinizin olması, olabilmesi. ayrı ayrı arkadaşlarınızla görüşebilmeniz veya kendi başınıza vakit geçirebilmeniz. çünkü bir süre sonra buna ihtiyacınız oluyor. kendinizi birbirinize kapatmayın. birbirinizi tüketmeyin, insan asalak bir yaratık olmaya çok müsait. sadece seviyorsunuz diye sömürülmeyin ve karşınızdakini sömürmeyin maddi ve manevi olarak. ha bir de son olarak sevgiliniz sizinle yaşamasın, siz sevgilinizle birlikte yaşayın.
henüz eve döneli iki gün oldu, iki gündür salondaki kanepede yatıyorum. bu gece dayanamayıp anne artık odana gider misin yalnız kalmak istiyorum dedim. gözlerime bakıp daha çok yalnız kalacaksın dedi. bu güne kadar hiçbir şey bu kadar canımı yakmamıştı.
yaş:56
konu: politikadan ekonomiye, ailevi meselelerden romantik ilişki sayilabilecek her türlü duruma kadar geniş bir alan.
karakter: natüralist fakat durumun vahametine göre optimist de olabilir, bilemedim.
yer: başta ankara ve manisa olmak üzere teknolojinin kolunun uzandığı her yer.
büyük lokma yiyip, büyük konuşmaması gereken geydir. kimin ne zaman kimi seveceği belli olmuyor sonuçta. feminenlerden hoşlanmıyorum diye kendini kısıtlamasa daha mutlu bir insan olabilir aslında.